hesabın var mı? giriş yap

  • zaten gitmesine sebebiyet veren mahlukatların , gelip altına 5 gram beyniyle "tutan mı var" minvalinde yorum yapması da giderek ne kadar iyi yaptığını göstermesi açısından epik olmuş.

    amerika' ya bavulda "mal" statüsünde bile gidemeyecek tiplerin de, niye mühendis olarak gitmemişmiş, kendini geliştirememişmiş diye laf söylemeye çalışması da epey ironik.
    ------------------------------------------------------
    ekleme: "ben amerika' ya gitmesine değil, bakıcı olarak gitmesine (bkz: laf söyledim)" diyen var. ya birader sorun da burada zaten, niye laf söylüyorsun, ya siz niye herkese laf söylemeye çalışıyorsunuz? iyi veya kötü burada kalmaktansa gitmeyi tercih etmiş işte. konu bu, bu kadar.

    senin görüşünü, senin mesleğini, seni, daha değerli kılan ne?
    neyse ya kendini bir bok sanan sizin gibi tiplerden yılıp gittiydim zaten ben de, bir kez daha anladım ki, iyi etmişim.

    siz aynen devam.

  • neden yüzyılın dizisi yüzyılın ilk çeyreğinde seçiliyor.

    edit: madem entry ünlenmiş buradan walter white'ın taaa şaka şaka. neyse seni seviyorm sevgilim umarım bunu okuyorsundur :d.

  • 74 yaşına basan usta yönetmen david lynch'nin geçen günlerde netflix'de gösterime giren kısa filmi, bir iç hesaplaşmanın alegorisi mahiyetindedir.

    bunu anlamak için lynch'nin bazı hayatındaki kırılma hatlarını anlamamız gerekmektedir. bunları şöyle kısaca değinelim. david lynch, babası tarım bakanlığın'na bağlı çalışan bir araştırma görevlisiydi. çocukluğu bu yüzden durmadan eyaletler arasında yolculukla geçti. virginia'da eğitim gördüğü kolejden mezun olduktan sonra sanat yapmayı kafasına koydu, bunun için washington dc'deki, corcoran school of art'a ders almaya başladı. birçok filminde etkileri bariz görünen alman expersyonist akımının izleri o zamana dayanmaktadır. yakın arkadaşı jack fisk'le almanya'ya gittiler fakat daha sonra 15 gün gibi kısa sürede lynch geri döndü. 1966 yılında, philadelphia'ya yerleşti ve orada pennsylvania academy of fine art'ta eğitim görmeye başladı. bu arada sevgilisinin hamile kalması sonucunda, evlenmeye karar verdi. ilk çocuğu dünyaya gelince lynch, büyük bir yoksulluk içerisinde yaşamaktaydı. bu arada sinemayla ilgilenmeye başladı. kendi çapında yapmış olduğu kısa filmler sonucunda american film institute'ye kabul edildi.

    bu kabul, yönetmen için bir dönüm noktasıydı. lynch, bu bursu kabul etmesi sonucunda los angeles'a taşınması gerekliydi. karısından boşanmaya karar verdi, fakat otoriter biri olan babası karısını ve çocuğunu geride bırakıp gitmesine karşı çıktı. babasıyla yapmış oldukları büyük bir kavganın sonucunda kararını değiştirmedi ve karısıyla boşandı. bu tartışma sonucu ailesi ona tamamen sırt döndü. büyük bir yalnızlık içerisine girdi. los angeles'a taşındı ve eğitim aldığı süre itibariyle, okulun setlerinde yattı; lynch, o dönemi ''hayatımın en güzel anlarıydı'' diyerek anıyor. ilk uzun metraj filmi eraserhead bu stüdyoda çekildi. bütün set tasarımını kendi başına yaptı. işte bu onun film hayatını başlatan meşakkatli yolun bir özetiydi.

    --- spoiler ---
    şimdi bu bilgiler ışığında kısa filme geçelim. film bir tren istasyonunda geçmektedir. atmosfer, lynch'nin hayran olduğu alman expersyonist akımının filmlerinin izlerini taşımaktadır.(bkz: metropolis) tren istasyonu; geçmiş, gelecek ve şimdinin buluştuğu alan olarak okunabilir. maymun, lynch'nin bastırmış olduğu geçmişi ya da suçluluk duyduğu şeylerin, ilkel tarafının bir temsilidir. kendini sorgulayan lynch, bir polis edasıyla, maymunun bir şeyleri itiraf etmesi için zorlar. bastırılmış şeyler yavaş yavaş açığa çıkar. maymun, ilk karısından bahseder. bu lynch'nin ilk karısının bir temsilidir; maymun onu çok iyi anar fakat onun ölümüne fazla üzülmez. bu ölüm aslında bir aşkın doğumu için gereklidir. lynch'nin yine hayatına döndüğümüz zaman bu aşk, sinemadır. maymun, kendi türünden başka bir şeye aşık olmuştur, bir kuşa. tıpkı lynch'nin resme, karısına, çocuğuna hatta babasına sırtını dönüp büyük bir aşkla gittiği sinema gibidir. yavaş yavaş günah çıkaran maymun, en sonunda suçunu itiraf eder ve kendi bilincinden kaçarak yani lynch'den kaçarak bir hayalin peşinden gitmeye devam eder.

  • latife hanim dedigin kadin senin turkce olarak kuramadigin su cumleyi 6 ayri dilde kurabiliyor.
    onu bulmus olabilir mi ha amin feryadi seni?

  • 10 dakika önce kapı çalındı. 70'li yaşlarda olan apartman yöneticisi amca.
    ''tabak ver bi tane, tatlı koyayım'' dedi.
    ''hayırdır amca, bir şey mi kutluyoruz?'' dedim.
    ''evlilik yıldönümüz bugün, 51 yıl oldu'' dedi.

    tabağı alıp aşağı indim amcayı yormamak için. apartmanın yarısı, amcaların kapının önünde, herkesin elinde bir tabak. eşi gülümseyerek tatlı dağıtıyor herkese.

    10 dakikadır tatlı yiyorum gülümseyerek.
    inşallah 51 yıl daha birlikte gülümsersiniz be kemal amca ve beyhan teyze.

  • ya kardeşim amk grafitisini marmarayın camlarına kadar yapmış annesizler. kalkmış saygıdan bahsediyorsun. devletin malına zarar vermek bu. kimden izin aldın be amk evladı desen bunu yapan kişiye alınır.

    yap kadıköydeki gibi koca binaya izin alinmiş bir şekilde bizde geçerken hayranlıkla bakalım. gece vakti suikast düzenler gibi vagonlara abuk subuk isim yazmak sanat değil.

  • öğrencilikte para bozdurmak istediğiniz ve ''50 kuruş eksiğine bozarım'' şeklinde yanıt aldığınız bakkalın dükkanının anahtar deliğine 100 metre ilerideki bakkaldan 50 kuruşa alınan capon yapıştırıcısının tamamını ortalık sakinledikten sonra boca etmek.

  • cnntürk’te yayınlanan tarafsız bölge programında moderatör ahmet hakan, maliye bakanı berat albayrak’a “dolar yükselince endişeleniyoruz, endişelenmeli miyiz?” dedi.
    albayrak’ın cevabı evlere şenlik:
    “dolarla mı maaş alıyorsunuz? dolar borcunuz mu var? dolarla bir işiniz var mı?”

    abi diyecek laf bulamıyorum.
    hayır hiçbir şey yapamıyorsan cevapları ezberle, teknik konuş, araya rakamlar serpiştir, kafa karıştır falan.
    ya sen hazineden sorumlu bakansın kahvede okey oynayan amcalarla aynı yorumu yapamazsın.
    yemin ederim “ben hep 50 liralık alıyorum beni etkilemiyor” diyecek sandım bir an.

    link

  • calisma ve sosyal guvenlik bakani omer dincer in 10 dk once sarf ettigi soz. sendikalarin "ücretsiz stajyer çalıştırılmasına olanak sağlayan yasanın kaldırılmasına" ilişkin taleplerinin de yer aldığı protestolarla ilgili ntv nin sorularini yanitlarken sarf etti.

    emek hirsizligini onaylamasiyla tarihe gecmistir.

    allah akil fikir versin.

    allah "uyum yasalari yapiyoruz" dedigi ab mevzuatina bakmayi nasip etsin, almanya'da stajyerlerin aylik en asagi 300-400 euro aldiklarini gosterecek goz versin. paranın kölesi olmuş abd'ye değil, ab'ye özensin, amin.

    edit: -kekik- (#21965331) hollanda'da stajyer 600-900 euro arasinda aliyor.