hesabın var mı? giriş yap

  • ikea'daki malin aynisini ikea'dan ucuza ozel yaptiriyorsa, marangozun adresini ve telefonunu ihtiyaci olana vermeli. su anda istanbul'da es kaza marangoza isin dussun, basit bir raf yaptiracak olsan "abi mumkun degil 500'un alti olmaz" modunda adamlar. ikea dizayn'ini ikea'dan ucuza yaptiramazsin. bu kadar basit.

  • öğretmen: kaç kardeşsiniz çocum?
    öğrenci: 7 üüretmenim
    öğretmen: kaç kız kaç erkek?
    öğrenci: haaa. kızları da mı saycaz üüretmenim?
    öğretmen: ...

  • bir çevirmen olarak şunu söyleyebilirim, ingilizceye çevrilen metinde bir yanlışlık olduğunu düşünmüyorum çünkü bu tarz bir metnin önceden belli olduğu konuşmalarda, metin böylesi yerlere mevcut çevrili vaziyette gider ki zaten okuyan kişinin takilmadigindan da bunu anlayabilirsiniz, simultane çeviri böylesi akıcı olmaz.

    en akla yatkın açıklama, türkçe açıklama türk insanının algısını değiştirmek maksatlı hazırlandı, ingilizce metin ise abd'ye aslında söylemek istedikleri/söyleyebilecekleriydi.

    edit: genel çeşitli yanlış algılardan dolayı ekleme yapma ihtiyacı hissettim. bu çeviri, efektif olarak bir yazılı çeviridir ama görünüşte uygulanış itibarıyla insanlarda ardıl çeviri intibası bırakmaktadır. yani bu konuşma türkçe olarak hazırlandıktan sonra bir de çeviri sürecine giriyor ki devlet kademesinde bu önemde yapılan çeviriler genellikle çeviri yapıldıktan sonra başka biri tarafından tekrar kontrol edilir ki hata olmasın. bir de çeviri türleri hakkında sizleri aydınlatmak istiyorum. iki türü vardır, sözlü ve yazılı. sözlü çeviride de iki tür vardır ve bunun ilki ardıl çeviridir, konuşucu duraksadıktan sonra sözlü olarak yapılır ve hiçbir zaman rte trump görüşmesi esnasındaki gibi akıcı değildir. örnek olarak yabancı futbolcuların, basketçilerin yaptıkları basın toplantılarından görebilirsiniz. bir diğeri ise simultane çeviridir. bu türün ardıldan farkı, bekleme olmamasıdır. tümce geldikçe çevrilir ve gene bu derece akıcı değildir, zaman zaman doğal olarak teklenir çünkü tümceler farklı bir insana aittir ve arada çeviriyle ilgili düşünme süreci vardır. bu tarz aniden yapılan çevirilerde de kaynak metni bilerek ve isteyerek farklı aktarma durumu çok güçtür çünkü zamanınız kısıtlı. son bir bilgi daha vereyim, tercüman sözlü çeviri yapana, mütercim ise yazılı çeviri yapana denir. çevirmen ise her ikisini kapsamaktadır ve görece daha modern bir terimdir.

    velhasıl, ortada kesinlikle bir hata yoktur, bilerek ve istenerek yapılmıştır. ingilizce metin ya rte'den habersiz bir şekilde çeşitli kaygılar göz önünde bulundurularak yapıldı ya da rte'nin de bilgisi dâhilinde biz türk halkının algısını yönetmek için yapıldı. ancak şu noktadan sonra her iki şekilde de bok, çevirmene atılacaktır ve olayın üzeri kapatılacaktır.

  • bir fikrin tutarlı ve toplu bir biçimde ifadesi için onu illâ kurallı, bütünlük arz eden ve kuvvetli argümanlarla desteklenmiş bir metin içine yerleştirme zarureti. bana böyle oluyor, kafamdaki bir fikri toparlayabilmem için onu bir yere yazmam gerekiyor. bu sebeple ne zaman bir şey hakkında düşünmeye başlasam, ekşi'ye filan bunu yazarım. benim bazı hususlardaki yazılarım, biraz da sesli birer düşünüş faaliyetidir. bu da artık yaza yaza konuşma yetisindeki düşüş şeklinde tezahür edebiliyor, sanki birine bir şey söyleyeceğim yerde yazsam, mail attachment'ı olarak pdf dosyası göndersem daha ikna edici olabilecekmişim gibi geliyor.

    ayrıca her şeyin ifrâdı tehlikeli olduğu gibi, zekânın da fazlası zarardır. insanı kibirli kılar. doğru düzgün kimseyi beğenmezsin. çabalasan yapabileceğin bir işi nasıl olsa yaparım diye çabalamadan yapmaya kalkarsın ve muhtemelen doğru düzgün beceremezsin.

    hülâsa: bir insanda iki şeyin fazlası aşırı zararlıdır: bir, sevgi; iki zekâ. ikisi de insanı kör eder. birincisi muhatabına, yani sevilene karşı; ikincisi ise kendisine, bilhassa da zaaflarına karşı. sevgi zamanla artıp azalır, fakat zekâ sabittir.

  • 9.sınıftayım peder "takdir getir bilgisayarını yenilicem" dedi. ben de getirdim, geldi f5'e basıp gitti.