hesabın var mı? giriş yap

  • geldik canımız nba finallerine… bu yıl finallerin kendine has, özel bir karakteri var bence. iki takım da “en iyi takım oyunu” ve “en çok mücadele eden kadro” unvanlarını ayrı ayrı alarak buraya geldiler. bu durum geçen sezona göre daha farklı ancak daha “hakedilmiş” bir görüntü veriyor bize. kim jimmy butler ve nikola jokic'ten daha iyi oynadı ki? kim onlardan daha çok hak etti ki???

    neyse, gelelim tahminlere:

    ev sahibi avantajı denver'da ve miami 4-3'lük bir “dişe diş – kana kan” serisinden geldi. denver için “aşırı dinlenmiş” olmak formdan düşmüş olmak anlamına gelebilir ancak ilk maçta miami'nin -her zaman bahsedilen- yüksek rakımlı denver'da ilk maçı adeta “salacağını” düşünüyorum. bu miami'nin mücadele etmeyeceği anlamına gelmiyor ancak bir noktaya kadar direnip bir noktadan sonra da enerjilerini ölçülü kullanacakları fikrindeyim. bu esnada denver aşırı paslanmış ve maç ritminden çıktıysa bir sürpriz galibiyet mümkün ama çok büyük ihtimalle ilk maç denver'ın olur. neyse, serinin taktik bağlamına geri dönersek, nuggets'ın jokic'le arka alanda kurduğu oyunun ve o oyun görüşü yüksek oyununun tüm o backdoor cut larının miami'nin alan savunması tarafından bir noktaya kadar savunulma ihtimali var. denver jokic'i alçak postta da yüksek postta da ayrı işlevlerle oynatabilir ancak onların a planı “dışarda oyunu kuran bir nikola jokic” olduğu ve bu plan yürüdüğü sürece denver sahaya oyun ve skor ağırlığı koyacaktır. savunmada hiçbir zaman harika olmamış denver'ın özellikle kcp ve aaron gordon'dan verim alması gerekiyor. özellikle gordon savunmada kilit isim. adebayo ve butler arasında bolca git-gel yapacağını düşünüyorum. miami alan savunması özellikle jamal murray, mpj ve kcp üçlüsüne inanılmaz bir atış frekansı sağlayacak. bunlar hep heat adına sorunlu durumlar. denver'ın maç kaybetmesi için aşırı sayıda 3 sayı kaçırması, jokic'in oyun kuramaması veya miami'nin alan savunması yaparak onun paslarını kısıtlaması gerekiyor. ayrıca hücumda etkili olup son dakikalarda skor olarak “orada olup” işlerinin biraz rast gitmedi gerekiyor.

    buradan miami'ye gelecek olursak vincent-strus-butler-gabriel-adebayo beşinden çıkmamaları gerekiyor. hatta duncan robinson istim üstündeyken uzun zamandır oynamayan tyler herro'dan insiyatif almalı diye düşünüyorum. boy olarak kısa olsalar da denver'ın oyun tarzı sebebiyle bu beklenenden daha az etki gösterecektir diye düşünüyorum. miami, denver'a göre daha az hücum silahına, hücum setine ve yeterliliğe sahip. hand-off'lar, butler'ın mucizeleri bir kısım sürpriz şutlar derken miami'nin boston'a karşı yer yer yaşadığı yıkıcı şut sokma serileri dışında kazanması, öne çıkması bence zor.

    tahmin:

    ilk maçı denver'ın alması yüksek ihtimal olsa da ikinci maç olağanüstü heyecanlı, keyifli geçecek diye düşünüyorum. denver final heyecanı yaşayabilir ancak tüm stres ve hislerden bağımsız bir şekilde kendi oyununu sahaya dikte edebilen bir jokic var sahada. adebayo ile değil kısalar tarafından savunulacak ve bu sayede durdurulamayacak bir isim olduğu görüşündeyim. triple double'lar havada uçuşacak ve denver bence seriyi 4-1 kazanacaktır. boston'a karşı miami'nin mücadeleyi bırakmayıp onlara kan kusturacağını -skordan bağımsız- tahmin etmiştim ancak denver oyun olgunluğu, işlerini iyi yapma becerisi ve silahların çeşitliliği, keskinliği sebebiyle boston'ın miami'den olduğu seviyeden ciddi şekilde daha yukarda. jamal murray, mpj gibi isimler mutlaka su kaynatacaktır ancak nikola jokic'in bu seride bir “başarı standardı” olacağına kesin gözüyle bakıyorum. 4-1 denver alacaktır. jimmy butler ise bir efsanedir. onun yeri başka. jokic ise espn-reverse racism lobisinin ağzının ortasına manevi tokadını çakacaktır. onlar hala jokic'i küçümsemeye devam etsinler. gerçekten de “bir cisim yaklaşıyor”.

  • mecnun namaz kılan bir faninin önünden geçer. namazı bitirdikten sonra fani sorar:

    - ey mecnun beni görmüyor musun da, namaz kılarken önümden geçiyorsun?

    mecnun cevap verir:

    - ey fani, ben leyla'yı düşünürken seni görmedim de, sen mevla'yı düşünürken beni nasıl gördün!

  • kural değişmez. küçük çalarsan hırsız olursun, büyük çalarsan beyfendi. bu da öyle.
    daha 4-5 yıl önce cemaati destekleyen başbakan, milletvekili pozisyonundaki adamlar bırak yargılanmayı şu an kahraman ilan edilirken, çapı daha küçük olan adamlar günah keçisi ilan ediliyor. ikiyüzlülük bu milletin damarlarına sızmış. yapacak bir şey yok.

  • üst edit: sevgili dostlar, öyle güzel mesajlar attınız ki teşekkür etmek borç oldu topluca. inanın hala aklıma geldikçe güldüğüm ve çok da takmadığım bir hadiseydi yazdığım. ismi çok soran olmuş, burada kimliğimi ortaya çıkaran paylaşımlarda bulunmaktan kaçındığım için yazamıyorum affınıza sığınarak. tek özgür alanım burası ve beni anlayacağınıza eminim.

    çok komik gelebilir ama hayatımda ilk defa gerçekleştirdiğim bir arkadaş silme eylemi için benim açımdan yeterli gerekçeler içerir. anlatayım. yakın aile dostlarımız ve biz aynı süreçte bebek beklemeye başladık. aradan bir kaç ay geçti ve biz oğlumuzun ismini netleştirdik. elemana söyledim biz falanca koyacağız diye. tam 4 ay öyle isim mi olur diye dalga geçti. hatta bu dalga sürecine arada eşi de dahil oldu telefondan. neyse, çok sallamadım. aramızdaki ilişki böyleydi zaten uğraşırdık birbirimizle. gel zaman git zaman, doğumlara iki hafta kala birgün bunlar saçma bir gerekçeyle bizi evlerine davet ettiler. hayırdır inşallah deyip gittik eşimle. bir karın ağrıları olduğunu eve girer girmez anladım. uzatmayayım çocuğun odasını yaptık sizce nasıl olmuş temalı çağırma ritüellerinin en göz alıcı noktası kapıya bizim oğlana koyacağımız ve aylarca dalga geçtikleri ismi yazdırmış olmalarıydı. bizi sırf bunu görelim diye çağırmış ama cesaret edip açıktan söyleyememişlerdi. evden çıkarken eşi arsızca siz ne koyacaksınız adını diye sormaz mı? eşim gülümseyerek “falanca” dedi. nasıl yani biz de öyle koyacağız olur mu öyle sözleri manyağın kulağımdan çıkmıyor. aylarca dalga geç, evine çağır aptal yerine koy sonra bir de hesap sor. bakın bu insanlar öyle cahil cühela tipler de değil. biri anestezi diğeri plastik cerrahi uzmanı. o gün kestim görüşmeyi bu köylü kurnazlarıyla. belki de biraz geçmişin birikimi oldu bilemiyorum. oğlumuza falancanın yanına çok ayırıcı bir isim daha koyduk. görüşmüyoruz, mutluyuz.

  • bir kadinin omru boyunca karsilasabilecegi en buyuk hesaplasmalardan biridir muhtemelen kendisini istemeyen bir adamin aslinda iyi biri oldugunu kabullenmek.

    asik oldugu erkegin hicbir zaman kendisini istememis oldugunu ya da artik istemedigini ogrenen kadinin kabullenme sureci uzundur. elisabeth kubler-ross'un tanimladigi 5 stages of grief yani sevdigini kaybeden insanin gectigi 5 asamanin tamamini gecer kadin. yani

    - inkar* --> "olamaz boyle bir sey. o beni hala seviyor. benden vazgecemez."
    - ofke* --> "allaan salaa! ben fazlaydim ona. cok fazlaydim. degerimi bilemedi."
    - pazarlik* --> "belki de yeterince anlayisli olamadim ona. daha anlayisli olacagimi soylesem kesinlikle yeniden beni ister."
    - depresyon* --> "ben onsuz ne yaparim?"
    - kabul* --> "ne yapalim. beni sevmiyor."

    bu asamalarin bazen bir ikisini atlar kadin. ya da bazi asamalari hizlica gecer. bu asamalarin hangi hizda gecilecegi, kaybedilenin yoklugunun ne kadar belirgin olduguyla baglantilidir genelde. nihayetinde bittigini, adamin onu istemedigini kabul eder.

    adamla kadinin karsilasmalari ya da kadinla adamin cevresinin karsilasmalari mumkun degilse, kadin artik pacayi kurtarmistir. mutlu mesut devam edebilir hayatina. arada hatirlayip uzulse de daha fazla hirpalanmaz artik. adam hakkinda kafa yormaz, kendini suclamaz, adami suclamaz. oldu da bitti masallah...

    butun bu asamalari gecip rahata kavustuktan sonra bazen hayat kadini rahat birakmaz.

    bir gun bir arkadasi ile bir cafede oturup kahve icerken, yanindaki arkadasinin bir arkadasi gelir masaya mesela. laf doner dolanir adama gelir. kadinin adamin tanidigini bilmeksizin bu arkadasin arkadasi adamdan bahsetmeye baslar. ne kadar iyi kalpli, ne kadar sevecen, ne kadar duygusal,... oldugundan. adamla yasadiklari guzel anilardan ornekler verir ustune. kadin susar.

    bir kac gun sonra baska bir ortamda yine kadinin adamla yasadigi maceradan habersiz insanlar adamin bahsini acar. yine o mukemmel adam, yine o dunya sekeri, dunya zekisi, dunya yeteneklisi, dunya duygusali adam... kadin yine susar.

    kadin, kendisini uzen, kendisinin kalbini paramparca eden adamin aslinda kendisini taniyanlarin bahsetmekten hoslandiklari o mukemmel adam oldugunu duydukca daha da uzulur.

    herkese karsi anlayisli, herkese karsi vicdanli, herkese karsi yardimsever olan adamin dunyada canini yaktigi, uzdugu, kirdigi tek insanin kendisi oldugunun ayirdina varir sonunda. diger insanlardan ne eksigi oldugunu dusunur. dusunur de bulamaz. herkes dr. jeckyll ile karsilasmistir da mr. hyde'la karsilasmis tek insan kendisidir yeryuzunde.

    kendisine yasattigi onca acidan sonra onun aslinda "iyi" biri oldugunu kabullenmesi gerekir. o bes asamadan bir tur daha gecer. ama bu sefer kaybettigi adam degildir aslinda da kendine olan guvenidir. nihayetinde yasadiklarinin ana fikrini bulur, ki bu da cogu zaman "ben sevilecek kadin degilim." olur.

    not: bu entryye katkilarindan dolayi alright isimli sarkisi icin zap mama'ya, i'm a fool to want you yorumu icin lisa ekdahl'a, yazarken ictigim bir paket parliament sigarasini philip morris products s.a.'nin verdigi lisans kapsaminda ureten philsa as'ye ve tabii ki adama* tesekkuru borc bilirim.