hesabın var mı? giriş yap

  • güldüren, güldürürken düşündüren kampanya.

    şu an düşündüm mesela. duraktan eve gelen taksicinin kafasında en az 40-50 kağıt vardır. eve gelip 20 tl alıp geri döneceğini öğrenince harbiden duygusal anlar yaşatabilir.

  • eğer aşıksan, onun yanında iken mutluysan düşünmeden yapılması gerekendir. fakirlik ne ki? sen de çalış, o da çalışsın, 5 değil 1 çocuk yapın olsun bitsin. hayat dediğin şey etiketine bakmadan bir şey alabilmek değildir. mutluluk da bu değildir.

    öyle yıllarım oldu ki hiçbir şeyin etiketine bakmaya gerek duymadım, istediğim her şeyi alabilmemi sağlayacak bir gelirim vardı. ama mutsuzdum. çünkü yapayalnızdım.

    şimdi yaptığım seçimlerden ötürü orta gelirli bir insanım. bir gün evlenecek olursam bu kararımda paranın etkisi olmayacak. asla da pişman olmayacağım.

    edit: buldum kendim gibi birini. fikrim hiç değişmedi. gönüller bir olsun.

  • teyzem antakya'da yaşıyordu. dün benzine ulaşınca antalya'ya doğru kaçtılar. dün bana dedi ki:

    deprem olalı etrafta tek bir güvenlik gücü görmedim. güvenlik sıfır. suriyeliler tarafından her yer yağmalanıyor. biz de her şeyimizi yağmacılara terk edip kaçıyoruz” dedi. çok üzüldüm ama canları sağ olduğu için de binlerce kez şükrediyorum.

    devlet orada piramidin en alt basamağını karşılamıyor şu anda. o zaman devlet neden var? devlet ne işe yarar? biz insanlar neden kendimizi devlete ait hissedelim? ben şu anda doğu anadolu ve güneydoğu anadolu bölgesinde doğup büyüyen insanları artık çok daha iyi anlayabiliyorum. bir karadenizlinin devletiyle olan bağını koparmak gerçekten güçtür ama bunu başardı devletimiz, sağ olsun.

  • bir venezuelalı'nın st.petersburg'da(rusya) 10 dk içinde çıkarttığı pasaporta gözümle şahit olduktan sonra, hala çıkıp "devletin ne suçu var amuğa goyyum" şeklinde beyanat verenlerin suratına tükürmek istediğim kriz bu.

    zaten dünyanın en pahalı pasaportu ulan devletinin sana reva gördüğü 40 sayfalık defter. sen hala nasıl olur da bunu savunursun. nasıl olur da bunu normal bir şeymiş gibi göstermeye çalışırsın be hey dürzü!

    senin devletin değil mi bu 40 sayfalık defteri "değerli evrak" statüsünde sana satan, senin devletin değil mi 40 sayfalık defter için neredeyse bir aylık asgari ücret talep eden, senin devletin değil mi bir de çıkıp "pasaport bitti, dağılın lan!" diyen..

    senin devletin arkadaşım senin devletin! benim devletim değil bu, senin devletin. eğer sen hala çıkıp bunu normal bir şeymiş gibi göstermeye çalışıyorsan, yok firmanın bilmem neyi filan diyorsan senin devletin, benim değil!

    o zaman devlet çıksın yine aynı değerli evrak statüsündeki hazine bonolarına da bitti desin ya? demez di mi, diyemez. çünkü neden, çünkü soyulacak kaz çok. daha durun vatandaşın cebindeki 10 kuruşu almadı bu devlet.

    unutma arkadaşım unutma!

    seyahat özgürlüğü bir lüks değil, insan hakkıdır. sen eğer buna devlet olarak maddi-manevi engel oluyorsan en büyük suçlusun. eğer vatandaş olarak da sessiz kalıyorsan da onun yandaşısın ve suç ortağısın.

    başka hiçbir şey değil..

  • olayın devamı; hekimi polis zoruyla adliyeye almak isteyen savcı karşı yöneticiler ve diğer hekimler hep birlikte karşı çıkmışlar. adliyeye de toplu halde gitmişler. hepsine helal olsun.

    haddini bilmeyen bu şahsa hsk haddini bildirmelidir. hastaneler sizin at koşturacağınız yerler değildir savcı efendi!!!

    edit: uyarılar üzerine hsyk—>hsk

  • bir yere tayin olduğunuzda bir önceki komutandan kalan talimatnameler oranın geçmiş personel profilini de anında verir.

    mesela fırını olan kendi ekmeğini yapan birlikte tesis duvarında altalta üç adet yazı görürsünüz

    a- fırında sigara içmek yasaktır :

    (önden şuranın dibini bir döşeyelim de hele belki kimsenin başına bir iş gelmez)

    b- fırın közlerinde sigara yakmak yasaktır :

    (beklentiler gerçekleşmemiş. er/erbaş talimat a'ya uyarak fırında değil dışarıda içmek istemiş. talimatname de zaten sigarayı içeride yakmayın demiyor içeride içmeyin diyor. ama yakan erin başına da bir iş gelmiş)

    c- yaralanma halinde revire gidilecek, er erbaş yaralanmalara kendi müdahele etmeyecektir. erlerin ilkyardım harici birbirlerine sıhhi müdahelesi yasaktır.

    (sigara yakarken yüzünü yakıp dolaptan yoğurtla pansuman yapmışlar. her ne olduysa -dolap birinin üstüne bile devrilmiş olabilir- daha kötü olmuş)

    d- fırında yüksek sesle konuşmak yasaktır.

    (biri fırıncının dikkatini dağıtmış ya birinin yemeği ziyan olmuş ya da yine biri yaralanmış.)

    yani daha kaba bir şekli de olsa aynı havacılıktaki gibi o maddelerin çoğu tecrübe sonucu kanla yazılmıştır. tsk'daki insan profili akla hayale gelmeyecek bir varyete içerdiğinden, görmeseniz inanamayacağınız saflıkta ve mental kabiliyetlerde insanlar barındırdığından, ve bu tipleri her an yaralanabilecekleri zarar görebilecekleri bir ortamda sağ salim tutmak gerektiğinden o talimatnameler okumuş adama komik görünebilir. bunun eğitimle ilgili olan kısmı da bütün herşeyi içermiyor. tamamı liseli üniversiteli personel gelince onların da derdi bambaşka şeyler oluyor. tuvalete taş atmayacağım talimatını komik bulan üniversiteli arkadaş -bkz yukarıdaki örnek- fırına kafasını sokup sigara yakabiliyor. orası öyle bir ortam ki dışarıda asla yapmayacağınız şeyleri yaparken hiçbir çekinceniz olmaz. bunun bir diğer aynadaki aksi de hapishanelerde görülür. onu da bilahare yazmam gerek ancak buraya sıkıştırmayayım.

    nihayetinde o talimatname uzunsa eninde sonunda olacak bir kazaya karşı "bakın biz söylemiştik" diyebilmek için uzundur. çok spesifik ise gerçekten olmuş vakalara karşı "ulan bu aklımıza gelmemişti ama bakın önlemini şimdi aldık" şeklinde yazılmıştır. işte o kaza tekrar olursa duvardaki talimatnameye artık mugayir bir durum vardır ve günah bizden gider. yani dağdan gelmiş ve hayatında ilk kez musluk görmüş bir ere talimat yazarak onu koruduğumuz yanılgısında tabii ki değiliz, ancak emri oraya asarak kolektif sorumluluk ile pasif olarak koruyabiliyoruz. askerde nadiren yalnız olabildiğiniz için o adamın kendini yaralaması yüzünden sırf orada olduğu için kendisinin de sorumlu sayılacağını düşünen diğer -daha rütbeli veya kıdemli- personelin duruma müdahalesi o talimatın asıl amacı.

    diğer taraftan sorumluluğun subjektif olması yüzünden talimatın bu şekilde her olaya ayrı ayrı uyarlanan maddelerle kazuistik olması icap eder. yoksa ben de biliyorum oraya "erlerin garip garip hareketler yapıp kendini yaralaması yasaktır" yazmayı ancak yorum ve ordu gibi iki birbirine çok yabancı şey bunu engelliyor. benim garip bulduğum şeyi kendini yaralamak üzere olan erin yanındaki onbaşı garip bulmayabilir. amerikan ordusunda var o biraz yorum ve insiyatif dedikleri şey. biz imparatorluk alman ordusu ekolünden geldiğimiz için ordunun dibinde emre koşulsuz itaat yatıyor. emri yorumlamak emredilenden farklı bir emri izlemeye yol açıyor. bu yüzden emir/talimat farklı yorumlanamayacak kadar açık olmalıdır. aça aça da her duruma bir madde ekleyip yüz maddelik yönetmelik de asabilirsiniz. özellikle atış poligonlarında bu listeler çok uzun ve çok ilginçtir. boş kovanları ağzıma sokmayacağım, atış sahasında şarkı söylemeyeceğim, mermi çalmayacağım diye er/erbaş bakış açısından ve ağzından yazılan maddelere bakar bakar düşünürsünüz, boş kovanı ağzına sokan başka neresine sokmaz diye.

    ve bu adamın teskere alıncaya kadar geçen her vukuatsız günü sizin hanenize bir yazar kasa çınlaması gibi ka-ching olarak yazılır. düşünün hayatında musluk görmemiş adama dolu silah veriyoruz ve askerliği süresince başına hiç iş gelmiyor. bunu quantum gravitation bulsanız da açıklayamazsınız.

    ama talimatla belki açıklanabilir. biz arkadaşını vurma demiştik o yüzden vurmadı.

    yersen.