hesabın var mı? giriş yap

  • ''numaramı gizleyip tüm arkadaşlarıma çağrı attım. gece gece eski sevgililerini düşünüp akılları karışsın. uyuyamasınlar.''

  • futbolu bu kadar hayatının merkezine koyan tiplere feci acıyorum. izlersin heyecanlanırsın yenilince söversin şampiyon olunca deli gibi sevinirsin anlarım da bu nedir amk. koskoca koç ailesini temsil eden adam galatasaray ile kafayı bozmuş. git hayatını yaşa birader. hayat sana gülmüş. şanslı olarak dünyaya gelmişsin. gece yatmadan önce galatasarayı mı düşünüyorsun napıyorsun. bunlar hani gizli tarikat falan bağlantılıydı amk. adam konuşurken neredeyse ağlayacak kadar stresl bi durumda. bu mu derin bağlantılı aile hahahaha.

  • 6 sezonu izlemeyen okumasın. derin spoiler.

    --- spoiler ---

    rıza babaya suikast düzenleyecekler. hüsnü ölümden dönecek ve tabi ki süpriz bir aşk bizi bekliyor**.

    --- spoiler ---

  • bir kere herkes pert; hem psikolojik açıdan hem fizyolojik açından.

    psikolojik çünkü;

    inanılmaz korkunç bir geceydi. film karesinde görebileceğin bir olayı birebir yaşamak çok ağır. ister istemez sürekli geçtiğin bir bölge bir kere. "ya orada olsaydım?" diye, "5 dakika önce oradan geçtim" diye, "dün orada duraktaydım" diye insan kendi kendine konuşuyor. böyle durumlarda biraz bencilleşiyoruz sanırım. ikinci kertede insanın aklına sevdikleri geliyor; "acaba olay bölgesinde tanıdık var mı?" diye telefonlara sarılıyor ve bir cevap arıyor, panik halinde. telefona cevap verilmesi için ölüp ölüp diriliyor. nihayetinde tanıdık kişilerin de iyi olduğu sonucuna varıldığı vakit bir oh çekiyor insan. yine biraz bencilleşiyor. sonradan ortaya çıkan dramları gördükçe ise o oh çekme yerini müthiş bir acıya bırakıyor. tam da oh diyemiyorsun aslında. nereden baksan tutarsız, nereden baksan insanca, nereden baksan açmaz bir durum; bir şaşkınlık hali.

    olayın yaşandığı sırada, kurstan çıkmış * sakarya caddesi'ndeki inn pub&bistro'da arkadaşımla bir iki bir şey içip eve geçeyim modundaydım. planda olmayan, doğaçlama bir şekilde. sohbet sırasında bir anda patlama yaşandı ve yerlerimizden zıpladık, birbirimize bakakaldık. zira şöyle bir durum var: tonton anneanneciğim artık fazlaca yaşandığı için kendi kendine banyodan çıkamıyor. pazar günleri de banyo günü. annemi arayıp biraz gecikeceğimi bildirdim. annem direkt eve gelip anneannemi yıkamamız gerektiğini söylese de, anneannem arkadan "yarın yıkanırım, boş ver otursun" dedi. demese ve diretse olay sırası tam da orada olacaktım. sonra hemen sevdiklerim geldi aklıma. kız arkadaşım işten çıkıp yanımıza gelecekti. otobüsten indiği yer de patlamanın olduğu durağın karşı yakası. kafayı yiyecek gibi oldum. neyse ki işten daha çıkmamıştı. bir oh çektim. hemen diğer sevdiklerini arama ve iyi olduklarını öğrenme faslı ve bitmeyen telefon trafikleri. o sırada güvenpark'tan emek dolmuşuna binmek üzere olan yengemin üzerine patlayan dolmuş camı dışında herkes güvendeydi. yengemin psikolojisini anlatmama gerek yok. yine de derin bir oh çektim bir sıkıntı olmamasına. sonra müthiş bir panik ve eve gitmeye çalışma faslı. bölgeden geçme, akay hastanesi'nin önünde yaşanan dramı görme; olay daha da aydınlandığında yaşanan daha büyük trajediyi görüp o ohların yerini müthiş bir üzüntünün alması. insan yaşadığına bile sevinemiyor. herkes ağlıyor, uyumamışlar ve müthiş tedirginler. gelecek kaygıları daha da arttı. zaten kasvetli olan ankara havası daha bir kasvetli hale geldi.

    fizyolojik çünkü;

    ulaşım açısından kilit bir bölge olan kızılay cortlayınca bütün trafik de cortlamış sayıldı. müthiş bir kaos ortamı. taksi yok, dolmuş yok. ev yakın olsa bile anayolları tercih etmeme ve ara yollardan arkalardan yürüme güdüsü... herkes evlerine yürüdü etti, uykusuz kaldı, ağladı. bütün bu psikolojik sıkıntıların yanına bir de bu eklendi.

    bir de işin göz ardı edemeyeceğimiz ekonomik boyutu var tabii. bölgedeki işyerlerinin vs. camlar pervazlar tuzla buz olmuş durumda. esnaf zaten işsizlikten kan ağlıyordu, bir de üzerine bunlar çıktı. hepsi yedi ayvayı iyiden iyiye. ankara bugün the walking dead setini andırıyordu; ölü, bitik, bomboş, harap bir şehir. kolay kolay da toparlanacak gibi durmuyor. kimse kızılay'a gitmek istemiyor. e hayat devam ediyor, böyle bir kilit noktaya gitmeden yaşanabilecek bir şehir değil ankara. bugün gitme, yarın gitme, öbürsü gün muhakkak geçeceksin. işi gücü olan var, kursa giden var, ihtiyacını karşılamaya giden var, bir yerden bir yere geçmek için geçen var, varoğlu var. olacak şey değil yani de, şimdilik durum bu. evden bile zorunlu olmadıkça çıkmak istemiyor kimse. işin kötü tarafı paranoyaklaştık da. dolmuşla genelkurmay'ın önünden geçiyorsun, "ulan bir şey olur mu?", eski başbakanlığın yanındaki çiçekçilerin ordaki köprüyü kullanıp meşrutiyet'e çıkacaksın, "ulan bomba patlar mı?", kalabalık görüyorsun, "dur lan oradan geçmeyeyim" demeler... böyle yaşanır mı lan? kafayı yedik topluca. nereye varacak bilemiyorum. müthiş bir karamsarlık hali mevcut insanlarda.

    ankaram hiç olmadığı kadar gri, yorgun ve yalnız şu sıralar.

  • bencilceymiş, bak sen.

    elindeki maskeleri ve envai çeşit sağlık malzemesini kendi vatandaşlarına vermek yerine, başka ülkelere satıp bir güzel cebini dolduran devlet yöneticilerine ve firmalara sahip bir ülkenin kıçıkırık vatandaşlarına bu hareketin bencilce gelmesi çok doğal.

    tanım: kendi ülkesini, vatandaşlarını ve çıkarını düşünen büyük ve güçlü devlet hareketi. saygılar abi.

  • arçelik ve beko'nun vestel kalitesizliği ile aynı cümlede kullanılmasına şiddetle karşı çıktığım önerme.

    arçelik ve beko'nun da kendilerine göre kalitesizlikleri olabilir ama bu vestel'le aynı kulvara koymak acımasızlığını göstermek için kafi değil.

  • 80li yıllarda, ders esnasında tam ortadan iki gruba ayrılmış bir sınıfta karşılıklı osuruk savaşı yapılmaktadır...
    kurallar nettir... bir taraftan birisi sesli bir şekilde osurduğunda diğer taraftan 10 saniye içinde cevap gelmek zorundadır... aksi taktirde gololur...
    ateşli bir savaşın ortasında, gaza gelen bir arkadaşın ikinci turda gürülltülü ve kokulu bir şekilde *altına zıçması ile ortam şenlenir...

  • allah rahmet eylesin. kadın şehitler mehitler aman dediği zamanlarda ileri evre kanserdi ve beyindeydi tümör. haberi yokmuş tümörden de. belki de muhakeme yeteneği zarar gördü ve o da fark etmedi. ben bu hastalığının onu çok etkilediğini düşünüyorum ve o dönem çok da acı çekti ve yalnız kaldı.

    yani arkadaşlar vatanımıza denmeyen kalmadı, oynanmayan oyun kalmadı bu topraklarda ama bunları yapanların hiçbirinden bu kadar nefret etmediniz. en basiti; ülkeyi yiyip bitiren rezanın pek sevgili eski eşine hala hürmet gösterip sahnelerini dolduruyorsunuz. o insanlar alenen zarar verdi bu ülkeye. peki ona neden aynı tepkiyi göstermediniz? nur yerlitaşsa sadece kendine zarar verdi. ayrıca özürler diledi kaç defa. yapmayın sizin de mi gücünüz zayıf olana yetiyor sadece.
    edit: (bkz: ek ödeme yalanı) adalet arayan sağlık çalışanlarına destek olalım.