hesabın var mı? giriş yap

  • atamın, binlerce kitabı boşuna okumadığını, günümüz siyasileri ile bir tartışmaya girse hepsini bilgisi ile döveceğini gösteren sözleridir.

  • doğruluğu aşağıda anlatılan olayla kanıtlanan hadise

    olay gercek... olayin kahramanlari, iki üniversite ögrencisi. koyu geyikmuhabbetinin dügümlendigi durumlardan birinde, bu iki kafadar bir iddiaya girer.
    delikanlilardan biri, odanin tavaninda asili olan ampulü agzina tamamen sigdirabilecegini iddia eder.
    evet yanlis okumadiniz, bildiginiz 100 mumluk ampulü... ve sigdirir da. ancak bir sorun vardir. ampulü agzindan geri çikaramamaktadir. arkadasi hayret eder bu nasil is diye, o da evdeki baska bir ampulü agzina sokar ve tabii ki o da çikaramaz.
    bunun üzerine iki kafadar hastanenin yolunu tutmaya karar verirler. agizlarinda ampul oldugu halde bir taksiye atlarlar. konusma zorlugu çekerek güya taksiciye dertlerini anlatirlar. taksici bir taraftan gülme krizi geçirirken bir taraftan da "nasil olur abi ya, ugrassaniz çikar, bir asilin suna,saka mi yapiyonuz ?"diye söylenmektedir. neyse aksamin bir yarisinda acile gelirler. taksici ayrilir.
    doktorlar çocuklari beklemeleri için bir odaya alir. veeee, aradan 15 dakika geçmeden taksici kapida görünür; tabii agzinda bir ampulle. söför amca çocuklara inanmamis, açik olan bir marketten ampul almis ve denemistir !! ampul partisi'nin türkiye'de neden iktidara geldigi anlasilmiyor mu? sakin siz de denemeye kalkmayin! ampul bir girdi mi kesinlikle cikmaz!

    1 yıl sonra gelen edit:o zamanlar hiç düşünememiştim bu anlatılanın günümüzün siyasi tablosuna bu kadar yakın olacağını.hakkaten ampül girdiği yerden çıkmıyor.

  • 5 dakikada göle dönmüşmüş; muhabire 25 yıl istanbul'u yönetenlerin kim olduğunu hatırlatma işi ağaca düşmüş sanırım, hala belediye suçlama imalarıyla haber yapmaya kasmak da zavallılık.

  • bu sosyal ağların, bilgisayarların tabletlerin ekranlara olan bağımlılığın sonucu gelişen durum. şimdi bir insanla ilgili her şeyi tek bir profilden öğreniyorsun istek heyecan kalmıyor. oysa ki bir insanla yeni tanışmanın o küçük sorulara verilen cevapların yarattığı heyecan iç kıpraşması sevinç duygusu ne güzeldi. en sevdiğin renk nedir hayvan nedir gibi salak soruları bile sorardın gençken, küçükken.

  • üstad ilber ortaylı'nın ifadesi. link

    türkiye'de herkesin üniversiteye gitmeye merak salması çok yanlış.

    işte ilber hoca'nın bu konuda söyledikleri:

    * türklerin yanlış bir anlayışı var: herkes üniversiteye gider. hayır. herkes üniversiteye gitmesin. herkese tabii ki kara cehaletten kurtaracak bir eğitim verirsin, herkese iş yapacak bir eğitim verirsin, zanaatçı olur, başka bir şey olur. ama herkesi üniversitede okutamazsın.

    * aynı ananın babanın üç çocuğu birbirine benzemiyor. bu bir vergi... siz yetenekli bir çocuğun bulunduğu bir yeri, öbürüyle dolduramazsınız.

    * herkesin üniversiteye gitmesinin acısını tadacaklar. müthiş paralarla okuyanlar, iş bulamayacaklar, ancak daha basit, daha pratik dalları öğrenmek için de geç kalmış olacaklar. çok hazin şeyler bekliyor türkiye'yi.

    * her çocuk bürokrat olmak istiyor, genel müdür olmak istiyor, savcı olmak istiyor. oysa iyi bir marangoz, iyi bir tesisat tamircisi, iyi bir elektrikçi çok daha önemlidir. herkesin hekim ve göz hekimi olması şart değil. optik alanında çalışan ustalar çok daha önemlidir. herkesin üniversiteye gitmesi demek şu demek: genç yaşta öğrenilecek bir dolu meslek varken oyalanmak demek.

    * bu kadar işletmeciyle ne yapacağız, çok merak ediyorum. bu kadar çok sosyologla ne olur çok merak ediyorum. liseden sonra herkesi tarih fakültesine yollamanın manası nedir?

    bizdeki üniversite, üniversite değil

    her ile üniversite açılması konusunda da ilber ortaylı çok dolu.

    bunun yanlış olduğunu söylüyor.

    * dünyanın neresinde 70 ilde 70 üniversite diye bir şart var. böyle şart olur mu? ille de taşrada üniversite yapacağım diye bir şey olmaz. taşrada üniversite olabilecekse olur, olmayacaksa olmaz.

    * bir üniversitenin üniversite olabilmesi için her şeyden evvel laboratuvar ve kütüphane lazım. var mı bunlar? en merkezdeki üniversitelerde bile yok.

    * iyi bir üniversite için iyi öğretim kadroları gerekir... iyi bir üniversite için medeni eğitim ve yaşamı sağlayan kampus gerekir. bunlar olmadan üniversite olmaz.

  • kitabı okuyup üstüne belgeselini de izleyince-ki sabır işi bu; "japonlar kimdir?"in eklenmesiyle 611 sayfalık bir kitap ve 3 bölümden oluşan bir belgeselden bahsediyoruz, boru mu- duble olur, combo olur, ultrasüpermega olur. okuyunuz, okutunuz, izleyiniz, izletiniz..

    yahu, belgesel izlerken ağlamaklı olur mu insan? itiraf edip kurtulayım, birkaç yerinde ben oldum. bir de bazı ülkelerin yedi ceddine saydırmamak elde değil: "vay şerefsizler, nasıl da yok etmişler koca uygarlığı! yüzünüze gözünüze dursun inşallah! tuuuu!" efektleriyle izlenesi bir belgesel bu. ya da ben gereğinden fazla duygusal yaklaştım tarihe, bilemiyorum hangisi.

  • mustafa sandalın aya benzer yuregim adlı sarkısının nakaratının "e doal olarak da ibneyim" seklinde devam ettigini iddia ederim hala