ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
katharsis
-
aristonun poetika'da tanımını yaptığı, seyircinin izlenen oyundaki korku ve acıma öğelerini, kendi başına geliyormuş gibi düşünerek, bu duygulardan arınması olgusu. aristoya göre seyirci tiyatroya ağlamak isteğinden arınmak için "ağlamak" üzere gelir. böylece rahatlığa ulaşır. brecht sonradan epik tiyatro ile bu kurama karşı çıkmıştır.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
otogardaki bağıran adam beni ikna etti çoruma gidiyorum
h&m'yi eyçenem diye okuyan tip
-
umarım tek derdin budur.
çekip gitmenin önündeki en büyük engel
-
anamgillerin beni müge anlı'da arama ihtimali.
amerikan hukuk sisteminden soğumak
-
amerikan hukuk sistemi; izlediğim muvilerde olsun, dizilerde olsun öteden beri dikkatimi çekiyor. bu sistemde başta jüri sistemi olmak üzere anlayamadığım tonlarca şey var. mesela taraflar bazen mahkeme öncesi bir tartışma yapıyorlar aralarında, böyle kameralı kayıtlı... bu nedir çözemedim. iki avukat aralarında yemek yiyip 100 bin dolara olur bu iş diyorlar, ondan sonra hakimin karşısına çıkıp "biz anlaştık yoranır" diyorlar, olay bitiyor. yolda sokakta gezen garip garip adamlar var, numaradan insanlara çarpıyor, insanların kapılarını çalıp "doğalgazdan geliyoruz" falan diyorlar. ondan sonra da pat diye adamın kucağına bir belge atıp "you've been served" deyip kaçıyorlar. bu belgeyi alan da apışıp kalıyor, daha belgeyi veren adamın peşinden koşup yakalayanını görmüş değilim. gerçek bir terbiyesizlik örneği. insanın kucağına belge bırakıp kaçmak da nedir? yakışıyor mu delikanlıya? olgun bir davranış mu bu? bu sorular hep kafamı kurcalıyor.
işte amerikan hukuk sisteminden soğumak aslında böylesi bir karmaşık sürecin ürünü. ne kadar mahkemeli, jürili, hapishaneli film varsa izleye izleye amerikan hukuk sisteminden soğudum. abd'de yaşamıyorum ama hep bir gün başım abd hukuk sistemiyle belaya girecek ve benden en az bir buçuk, bilemedin iki milyon dolar kefalet isteyecekler gibi geliyor. beceriksiz avukatım ve bölge savcısının düşmanlığı yüzünden hapse girmek istemiyorum. suçu üstüme yıkmak isteyen polislerin eyalet hapishanesinde mutlaka tanıdıkları vardır ve benim gibi beyaz sıska çocuklara orada pek iyi davranmadıklarını herkes bilir. allahım sen beni hırsızla, uğursuzla terbiye etme yarabbim. bu konuyla ilgili belki bir gün texas eyalet hapishanesine düşersem lazım olur diye bir türkü besteledim. sözlerini sizlerle paylaşmak istiyorum. tüm amerikalı kader mahkumlarına gitsin:
eyalet hapishanesinde volta atanda
zencisi, latini, nazisi banyoda karşıma çıkanda
yürek taş kesildi, titreme geldi o anda
ellerin kırılsın bölge savcısı
param olaydı iyi avukat tutaydım
jürideki asabi yaşlı kadına yoldaş olaydım
kodesimin demirlerine tırrrrrrrrr diye sürtülen kara cop olaydım
ellerin kırılsın bölge savcısı
solaryum dönüşü aynasızlar beni zenci sananda
arabadan indirip ağzıma ağzıma vuranda
olayı kameraya kaydetmesi gereken görgü tanığı uyuyanda
ellerin kırılsın bölge savcısı
şimdi texas mahpus damında namım söylenir
bir gün nazilerin, bir gün zencilerin elinde yürek dağlanır
sıla hasretinden gözler hep yaşlanır
ellerin kırılsın bölge savcısı, ahım var sende bölge savcısı
söz/müzik/düzenleme: gofret beyin history x
evlenmek için lazım olan para
-
tek taş pırlantaya 25 bin tl, gümüş çikolatalığa 5 bin tl, evin içindeki beyaz eşya, mobilya gibi eşyalara da 70 bin tl vermezseniz o kadar da abartılı olmayan bir meblağ olsa gerektir.
evlilik öğrencilik yıllarındaki gibi "bir arkadaşınla eve çıkmak" gibidir.
"yok aabi öyle olmuyor, sen bi evlen görürsün" demeyin, alnınızı karışlarım. tabularına sıçtıklarım...
20 ocak 2023 acun'un çöküşünün başlaması
-
malak gibi oturup bunları seyredenler azaldı ha? vay be. evrim mi geçiriyoruz?
dutch
-
(bkz: dutch)
(bkz: netherlands)
(bkz: holland)
eski ingilizce'de dutch, insan topluluğu/halk anlamına geliyordu. hollanda ve almanya bir zamanlar kutsal roma imparatorluğu'nun parçası olduğu için dutch (ve tabi deutsch) o topraklardan gelen insanları tanımlamak için kullanılırdı. high dutch, imparatorluğun dağlık bölgesindeki (günümüz almanyası) insanlar için kullanılırken low dutch da daha düzlük yerlerin (günümüz hollandası) insanlarını tanımlıyordu.
imparatorluk içinde ise düzayak yerlere netherlands yani alçak (nether) topraklar (lands) deniyordu. bu isim o kadar sık kullanılır olmuştu ki 1800'lerin başında bağımsız olan hollanda krallığının resmi adı oldu.
holland ise eski ingilizce'de ağaçlı topraklar (holt land) anlamına gelirdi ve hollanda'nın kuzeyini tanımlıyordu. günümüzde ise hollanda'nın 12 bölgesinden 2'si olan noord-holland ve zuid-holland olarak kullanılmaktadır.
günümüzde ülkenin ingilizce adı netherlands iken, hollanda'da nederlands olarak kullanılır. ingilizce'de hollanda'da konuşulan dile hala dutch denmektedir ki dutch kelimesinin dolaşımda olmasının birinci sebebi de muhtemelen budur.
ülkeye hollanda diyen diller:
- arnavutça
- arapça
- çince
- danca
- estonca
- farsça
- ibranice
- izlandaca
- japonca
- lehçe
- macarca
- makedonca
- sırpça
- slovakça
- swahili dili
- türkçe
- vietnamca
- yunanca
ülkeye netherlands diyen diller:
- afrikanca
- almanca
- belarusça
- bulgarca
- felemenkçe
- hintçe
- isveççe
- korece
- letonca
- litvanca
- norveççe
- rusça
- tayca
- ukraynaca
ülkeye bambaşka bir şey diyen diller:
- çekçe: nizozemi / nizozemsko
- endonezce: belanda
- fince: alankomaat
- fransızca: pays-bas
- galce: yr ıseldiroedd
- irlandaca: an isiltir
- italyanca: paesi bassi
- ispanyolca: paises bajos
- katalanca: països baixos
- portekizce: paises baixos
- romence: tarile de jos
- slovence: nizozemska
#iyibilgi: hollanda nüfusunun %78,6'sı hollandalı, %5,8'i ab vatandaşıdır. bu ikisi dışında en yüksek nüfus %2,4 ile türk nüfusudur.
5 nisan 2015 ösym yds rezaleti
-
seker cikmadi aminakodumunun kalemliginden.
türk televizyonlarındaki unutulamayan anlar
-
fatma girik'in söz fatoda 'nın bir bölümünde, atatürk hava limanı'nın güvenliğini sınamak için uzun fıstıklı lokumların etrafına turuncu el işi kağıdı sararak sözde "dinamit lokumu" yapması...
akabinde dinamit lokumlarını hava limanı güvenliğinden kontrole tabii tutulmadan geçirebildiği için sinirlenmesi... hava limanı güvenliğine 2 saat boyunca "ne biçim güvenlik bu, fatma girik de olsam kontrol edilmeliydim" diye bağırıp onları epey bir azarlaması...
bölümün sonunda da el işi kağıtlarını açıp hava güveliğiyle beraber lokumları yemeleri...
dolapta maddi durumla dalga geçen satıcı
-
olm adam insan gibi ölçüsünü sormuş ürünün. bunda yanlış bir şey yok ki 50 liralık bir bok alıyorsan bile ölçüsünü bilmek hakkındır amk. satıcının gereksiz ukalalığı.
satıcının 50-60 tl için bunlara vaktim yok deyip de dolap uygulamasında satış yapması da ayrıca komik. *
virüs %70'imize bulaşacaksa neden korunuyoruz
-
aynı anda herkes hasta olursa sağlık sistemi tıkanır, yoğun bakımlarda yer kalmaz, italya gibi oluruz o zaman. amaç enfekte olunmasını engellemek değil, hasta sayısını zamana yaymak. süreç içerisinde toplumun %60-70'i enfekte olacak diye öngörülüyor.
edit: kelime düzeltildi, yazar arkadaşlara teşekkürler.
ek olarak lanetli çaylak arkadaşlardan birinin eklememi istediği videoda detaylı olarak bu soruya cevap veriyor.link
logosunu görünce güvendeyim hissi veren markalar
-
artık pınar bunlardan biri değildir.
lassie ile sivas kangal arasındaki farklar
-
lassie yi kısırlaştırabilirsiniz, kangal sizden çocuk yapar.