hesabın var mı? giriş yap

  • arda yerine drogba gelip konuşma yapsa daha etkili olur bence.

    edit: başlığı açan arkadaş kaçmış, başlık başa kalmış. ilk entry'de yazan başlık ile aynı. arda gelip türkiye'deki terörü bitirir mi? ben de böyle bir şey demiştim.

  • yanılgı: osman adını taşıyan 3-4 arkadaşımız bir araya geldiğinde "ehehere osmanlılar mehehe" diye espri yapmak ortama neşe saçar, komiktir, güzeldir.
    gerçek: ağzınıza terlikle vururum.

  • türkçesi: ruhsatsız meyhane (ya da: ruhsatsız içki satışı yapan yer)

    abd bağlamında, prohibition döneminde ortaya çıkmış olan çok sayıda gizli meyhaneyi akla getirir. [prohibition era (ya da yasak dönemi): 1920 yılında yürürlüğe giren bir anayasal düzenleme ile başlayan ve 1933 yıllına dek devam eden alkollü içkilerin yasak olduğu dönem.]

    speakeasylerin amerikan kültürü üzerindeki etkileri de ayrıca önemli. 1920'lerden önce, amerikan meyhaneleri (saloon), tıpkı türkiye'deki kahvehaneler gibi, erkeklere özgü mekanlardır. 1920'lerde ortaya çıkan speakeasyler ise, gençlerin birlikte gelip eğlendikleri yerlere dönüşür. speakeasylerin popülaritesi giderek artar. neticede, eğlence kültüründe önemli bir değişim yaşanır. alkol tüketimi, bu değişimin merkezindedir. kadın-erkek ilişkilerindeki (yine 1920'lerde ortaya çıkan) liberalleşmede de speakeasyler büyük bir rol oynar. (flapper kızlar da yine bu dönemin ürünüdür.) 1933 yılında alkol yeniden legal olduğunda ise, meyhanelerin erkeklere özgü olduğu düşüncesi artık büyük ölçüde ortadan kalkmıştır.

    bu tarihi hadise, yasakçılığın geri tepmesinin enteresan örneklerinden biridir.

    bu konuda ayrıca (bkz: prohibition /@derinsular)

    speakeasyler hakkında daha detaylı bilgi için bkz.: http://en.wikipedia.org/wiki/speakeasy

    tema:
    (bkz: ingilizce /@derinsular)

  • artık net bir şekilde görünen gerçek. 15 yasindakinden tut 45 yaşındakine kadar geniş bir skalada vuku bulmuş görünen delilik hali. bir de kendi sikko profillerini sponsorlu halde reklam olarak karşımıza çıkarmalı yok mu? şaşkınlık dehlizlerinde gezintiye çıkıyorum adeta.

    kız almış abi eline kahveyi yanina mum beride kedi -şaşmaz zaten- böyle bir garip haller pozlar falan altına açıklama kısmına da ya ingilizce kastirmalar veyahut edebiyat soslu cümleler ilistirmeler. nedir abi olayınız? pikniğe gitmiş hatun. sofrada bal kabağı var yahu. napacan la bal kabagini? sırf fotoğraf çekecem diye onu nasıl yanina aldın? bu neyin özgüveni? sahte sahte gulumsemeler. soğuyan kahve, asla içilmeyecek olan yeşil bir su. ne işimiz var lan burda der gibi bakan kahvaltılıklar. kafayı yemenin kaçıncı leveli oğlum bu?

    uzun uzun yazılır fakat kisaca soylemem gerekirse garipsiyorum ya valla bu denli beğenilme sevdasını. elbette herkes beğenilmek ister fakat başka bir çılgınlık bu şahit olduğumuz.

  • geçen sene işten çıkarıldım. tamamen haksız sebeplerden. bu yüzden davayı zaten kazandım.

    neyse efendim, kıdem ve ihbar ile yaşayabildim iş buluncaya kadarki 3 ayda. kaldı ki bekar ve birikmişi de olan biriydim. borcum yoktu.

    çünkü işsizlik maaşı, aldığım maaşın 1/4'ü bile etmiyor. sadece ihbar tazminatımı alsam, muhtemelen 2. ay itibariyle birikimden yemeye başlayıp, işsizliğim uzasa bildiğin sokakta kalacaktım.

    şimdi sorarım, türkiye gibi işyerlerinde adaletsizliklerin, mobbing'lerin kol gezdiği bir ülkede, işçinin alabileceği tek güvenceyi kaldırmak, elli tane şarta bağlamak akıl karı mıdır?

    parti bağımsız düşünün. yarın bu kişi siz de olabilirsiniz. işte bu akp'nin saçma ekonomi politikalarında artık geldiği son noktadır. maaşın %50'sinden fazlası vergilere giderken, devleti, ülkeyi daha ne kadar vatandaş ayakta tutacak? ekonomi politikası hiç olmayacak mı bu ülkenin?