hesabın var mı? giriş yap

  • arda yerine drogba gelip konuşma yapsa daha etkili olur bence.

    edit: başlığı açan arkadaş kaçmış, başlık başa kalmış. ilk entry'de yazan başlık ile aynı. arda gelip türkiye'deki terörü bitirir mi? ben de böyle bir şey demiştim.

  • düğünde ölenlerin de milliyetini ve nereli olduğunu özellikle belirtenlerin provokatör olduğu hain saldiri. bize ne lan siirtlilerse? bizim kardeşlerimizin düğününde bombalı saldırı oldu. biz bunu biliriz. nereli olduklarının önemi yok.

  • milletin ölüm haberinin "şunu gömmüştür", "bunu gömmüştür" diye başlığından alınan oyuncu.

    bu arada başlığına gelmişken,

    adam öğretmeni oynuyor, öğretmen oluyor, ailesine düşkün baba'yı oynuyor, o oluyor. çirkef bir adam oynuyor, "çirkef" oluyor.

    büyük şizofren olduğunu düşünüyorum. yoksa bu kadar karakterden karaktere geçiş olmaz.

    mesela kenan imirzalıoğlu kendini çok geliştirdi yeaa ya, ulan adam yıllardır miroğlu'nu oynuyor. hangi role geçse miroğlu'nun bıyık bırakmış halinden öteye geçemiyor.

    ama münir özkul öylemi. salak milyonerler filminde çoluğu çocuğu olmayan, karısıyla bir evde yaşayan , sahaflarda kitapçı adamı öyle bir oynuyor ki bir an münir'in esas mesleği kitapçılık da, oyunculuğu ek iş yapıyor sanarsın.

    bu arada hababam sınıfında kalp krizi geçirdiğinde, yaşar usta ile oda bastığında, aynı yaşar usta bahçede gaz verirken ağlatandır. açar açar izlerim o ormandaki konuşmasını en zor durumumda gaza gelirim.

  • hani hamburger söyleip yarısını yemeyen kızlar vardır ya. geçen bunlardan biri ile gittim nusr-et'e. etin yarısını tabakta bırakmaya kalktı. tabağı ağzına soktum. servet yatıyor lan orda.

  • çocuktuk ufacıktık,

    -"baban ne iş yapıyor" dediler
    -"ressam" dedim.
    -"ha boyacı yani" dediler.
    -"hayır ressam, boyacı değil. hem boyacı olsa ne olurki, o benim babam, her haliyle severim onu ben" dedim.
    -"ay boyacı olsa ne olur dedi yaaa. boyacı, amele yani, iğrenç..." dediler.

    insanlıklarından utandım.

  • esasında konu derin ve uzun fakat bu şablonlar günümüze yaklaştıkça çoğalmaya başladı. insanlar kendilerini bir karede hayal ediyor, bazen bunu gerçekleştiriyor ve mutlu oluyorlar.

    esasında günümüzde çoğumuz yaşlı ergenler gibi davranıyoruz. ergenlik biraz var olanı değil hayalindekini sevmek, mutluluk şablonları hayal edip, onları elde edemeyince mutsuzlaşmak ve o mutsuzluğu dışa vurmaktır.

    günümüzün en popüler mutluluk şablonlarını payşaılan fotoğraflarda, sosyal medyada, sohbetlerde sık sık duyabilir-görebilirsiniz.

    benim örnek vereceklerim;

    - en popüler, en klas cep telefonuna sahip olmak.

    - scirocco, jetta vs. tarzı bir arabaya sahip olmak.

    - haftasonları 50 çeşit gerekli gereksiz şeyin konulduğu serpme kahvaltılar.

    - 3000-5000 arası kazandıran yormayan, garantili iş.

    - evin ikea showroomlarındaki evlere benzemesi.

    - çocuk sahibi olmak, çocuğa cool doğum günü partileri, çocuğu küçük justin bieber ya da balerin gibi giydirmek. çocuğu adeta bir aksesuara çevirmek.

    - yazın bol foto çekilebilecek cool tatiller.

    - fotoğraflarda, videolarda cool çıkan sevgili veya eş.

    - evde dvd koleksiyonu, filtre kahve makinesi, tchibo'ya-the body shop'a-watsons'a sık sık uğramak.

    - sadece fotoğraf çekilip aman ne cool'uz diye çıkılan yurtdışı tatilleri.

    - yine fotoğraflarda cool çıkan, diğer hayvanlardan çok farklıymış gibi bahsedilen kedi veya köpek.

    - evde smart tv.

    - yapmacık gülüşler, kahkahalar.

    - yapmacık fasıllar, fasıl seviyormuş gibi davranma.

    - arabada dinlenen power fm.

    - bireysel emeklilik hayalleri.

    - saçını, başını trendy bir adamın ya da kadının saçına başına benzetmek, onun gibi giyinmek. bıyık modaysa bıyık, tek kaş trendiyse tek kaş.

    ve daha bir sürü şey...

    lan belki çoğuna göre bu şablonların %20'si bile mutlu olmaya yeterli. bazılarına göre ise bunlar bile yetmez. bizler ne kadar basma-kalıp tipler olduk lan. insan bazen sahiden hiçlik duygusunu yaşıyor ve 90'ları özlüyor.

    konvansiyonel medya, reklamlar, küreselleşme, teknolojideki gelişmeler ve özellikle sosyal medya bizleri ne kadar basma-kalıp tipler yaptı lan. çoğu kadının-adımın beynini yarsak beyninden bu mutluluk şablonları çıkar, başka da mutluluğa dair bir şey çıkmaz.

    neyse amk. sıkıldım ben biraz. saçmaladım.

  • anayasa profesörü burhan kuzu'nun tespiti.
    5 milyonluk köy gibi yerlermiş, herkes yönetirmiş.

    ben söyliyim; isveç'i türkiye'deki siyasi zihniyet yönetseydi tüm iskandinavya ve kuzey avrupa'dan tecrit edilir, mimli gözlerle bakılır, sabah ayazında erkenden kalkan darbe yapar, halkın hükümete güveni yerlerde sürünür, ayrımcılık ve sömürü normalleşir ve sosyal devlet makarnayla somutlaşırdı.

    şöyle bir kampanya var arkadaşlar: http://www.eksiduyuru.com/…/bilgisayar-laboratuvari

  • bedenine yapabileceğin en büyük iyilik!

    merhaba!

    yeter artık! artık diyete başlıyorum, sağlıklı yaşayacağım diye gaza geldin ve kutsal bilgi kaynağına başvurdun değil mi? o zaman herşeyi tersinden öğrenen bu adamın entarisini bir okuyuver
    öncelikle şunu bil ki doğru başlıktasın, şimdi kağıdı kalemi eline al. durup dururken içine doğan bu sonsuz spor aşkını iki dakika dizginle de oku bu entariyi bağalım genç, adamın aklını alırım

    daha önceden spor yapmamış arkadaşlar için ahkam kesiyorum, bilen arkadaşlar lütfen kirimesin, yapanlarığn edenleriğğn diye maddeli maddeli entari girmesin, mesaj atsın, düzeltiriz

    bu kadar saçmalığı okuduysan ya hiç işin yok ya da gerçekten kararlısın koşmaya, önce koşmak ne işe yarar bir anlatayım
    - mutluluk hormonu salgılatır
    - daha sağlıklı olursun, muhtemelen, daha uzun yaşarsın
    - fiziğin düzelir
    - nefes almayı ve bedenini daha etkin kullanmayı öğrenirsin
    - kalori yakarsın
    - düşünmemek, unutmak için birebirdir

    ayakkap
    koşmak için ihtiyacın olan tek şey bir koşu ayakkabısı. koşu ayakkabısı önemli çünkü uygun olmayan bir ayakkabı sakatlanmanıza yol açar. o yüzden internetten araştırdıktan sonra gidip bir koşu ayakkabısı alıyoruz.

    nerede koşacağız?
    sokakta, salonda ya da koşu pistinde farketez. benim tavsiyem, koşuyu normal hayatınıza adapte edebilmeniz için her zaman ulaşabileceğiniz bir yerde olması. sokakta koşun, koşmak için kendinize bir şart koymayın. sokakta koşarken sert zeminden dolayı bir ihtimal dizleriniz zorlanabilir, böyle bir problem yaşarsanız spor salonunda ya da koşu pistinde koşmanız daha mantıklı olacaktır.

    yeme/içme nasıl olacak?
    yemekten bir-birbuçuk saat sonrasına kadar koşmaya başlamayın. koşu öncesinde ve koşu boyunca kendinizi susuz bırakmayacak kadar su için. çok fazla su içmeyin, koşamazsınız.

    nasıl koşacağız?
    spor ayakkabınızı giydiniz, mp3 çalarınıza eye of the tiger yüklediniz, enerji dolusunuz. koşmadan önce esneme hareketleri yapmakla ilgili çeşitli görüşler var, ben koşudan önce esnememeyi tercih ediyorum ama bildiğim tek şey kesinlikle ısınmadan koşmayın. ısınmadan kastım yaklaşık bir on dakika yürümek. eğer yeni başlıyorsanız koşmayı öğrenmek için kendinize küçük hedefler koyun. koyacağınız hedefler zaman odaklı ya da mesafe odaklı olabilir. iki dakika koşacağım veya ağaca kadar koşacağım gibi. başlangıç için kendi uyguladığım yöntem running.about.com adresinden aldığım bir program. şu şekil;

    koşu/yürüyüş x tekrar
    örnek olarak 1/1 x10 = 1 dakika koş, 1 dakika yürü, bunu 10 kere tekrar et demek
    her güne 10 dakika ısınma (yürüyüş) ve 10 dakika soğuma (yürüyüş) eklemeyi unutmuyoruz

    1.gün- 1/1 x10
    2.gün- 1/1 x10
    3.gün- dinlenme
    4.gün- 2/1 x5 + 1/1 x5
    5.gün- 2/1 x5 + 1/1 x5
    6.gün- dinlenme
    7.gün- 2/1 x6
    8.gün- 3/1 x4 + 1/1 x4
    9.gün- 2/1 x6
    10.gün- dinlenme
    11.gün- 3/1 x5
    12.gün- 2/1 x8
    13.gün- dinlenme
    14.gün- 3/1 x5
    15.gün- 4/1 x4
    16.gün- 2/1 x8
    17.gün- 5/1 x4
    18.gün- dinlenme
    19.gün- 4/1 x6
    20.gün- 2/1 x5
    21.gün- 5/1 x5

    bu programın bitişinden sonra kendinizi sürekli koşu için bir deneyin. yirmi dakikalık sürekli koşuya alıştığınızda artık 3 kilometre, 5 kilometre gibi hedeflere ulaşmak için koşu mesafenizi her seferinde yüzde on arttırabilirsiniz. önce zaman, sonra mesafe dememin sebebi başlangıçta zamanın daha iyi ölçülebiliyor olması. alıştıktan sonra alınan mesafe daha motive edici bir unsur oluyor.
    koşarken kendinizi hiç kasmayın, alıştıkça kendi şeklinizi bulacaksınız. eller yumruk değil, tamamen açık değil rahat bir şekilde yanlarınızda salınıyor olacak. adımlarınız ne fazla büyük ne fazla küçük, nasıl rahat ediyorsanız öyle. zeminle önce topuklarınız değiyorsa dizlerinizi sakatlayabilirsiniz, adımlarınız düz atmaya çalışın, bu önemli. koşu hızınız rahatça konuşabildiğiniz hızdır, başlangıçta çok düşük hızlarda koşacak, nefes almayı öğrendikçe hızlanacaksınız. koşarken konuşmayı deneyin, eğer konuşurken nefessiz kalıyorsanız olmanız gerekenden hızlı koşuyorsunuz demektir.

    nefes alsın yeter!
    nefes alırken hem ağzımızdan hem burnumuzdan nefes alacağız, nefes verirken daha yavaş vereceğiz, herşey doğal ve nasıl rahat ediyorsanız öyle olacak. nefes ile ilgili olarak şöyle bir çalışma öneriyorlar, daha etkili nefes almaya alışmak için eliniz karnınızın üzerine koyun ve nefes alırken karnınız (göğüs kafesinizden daha fazla) şişip insin. bu şekilde her seferinde daha fazla nefes alabileceğiniz söyleniyor, ben denedim işe yaradı.

    sakatlıklar!
    bacaklarınızda yapısal bir bozukluk varsa, doğru ayakkabı kullanmazsanız, ısınmadan koşmaya başlarsanız ve kendinizi fazla zorlarsanız çok büyük bir ihtimalle sakatlanırsınız.
    sakatlıktan elinizden geldiği kadar sakının ve koşarken herhangi bir acı, ağrı hissederseniz koşmayı bırakın ve dinlenin. eğer koşarken başınız dönmeye, gözünüz kararmaya başlarsa da hemen durun, devam etmeyin.
    dinlenmeyi unutmayın! en iyisi bir gün koşun, bir gün dinlenin.

    basamaklar!
    koşmaya başladığınızda önce nefesiniz yetmeyecek, nefes almayı öğrendikten sonra dalağınız şişecek, siz fazla zorlamadan devam ettikçe kondisyonunuz artacak ve öyle bir an gelecek ki sonsuza kadar koşabileceğinizi hissedeceksiniz. metreler ayaklarınızın altından kayıp gidecek, tüm bedeniniz kendi uyumunu bulacak bir saat gibi işlemeye başlayacak ve cayır cayır mutluluk hormonu basacaksınız, tebrikler, artık yeni bir bağımlılığınız var!

  • türk işçilerini işten çıkarıp yerine hindistan'dan ucuz işçi getiren iğrenç şirket. ürünlerini kesinlikle almayacağım artık.

    gördüğüm kadarıyla bu skandalın üzerinde tek duran parti de zafer partisi. ümit özdağ işçilerin yanına gidip bizzat destek vermiş.