hesabın var mı? giriş yap

  • "boynuna ve bacağına kurşun isabet eden" adamın nişan alma ile ilgili zerre alakası olmadığını buradan da anlıyoruz. bildiğin bilgisayar oyununda mouse'a basılı tutup sağı solu tarayan çocuklar gibi ateş etmiş. baya sokaktan geçen hayatında silah eğitimi almamış kişilere silah veriliyor bu ülkede demek ki. o da sonra yol vermedin, yan baktın diye birini öldürüyor.

  • bugün, en beğenilenler listesinin tepesindeki entry, bir kripto parayla ilgiliydi.
    okudum. biri, o başlıktaki kripto paradan hareketle, kendi derin bilgileriyle, kripto para piyasasında yapılması ve yapılmaması gerekenleri anlatmış. çok sayıda kişi de favlamış. entryde şöyle bir ifade var: '...filanca coinle bol sıfırlı rakamlar kazandım. kazandırdım da...'
    yani demek istiyor ki, benim yönlendirmelerime uyanlar para kazanır bu piyasada...
    adam entrysini şöyle bitirmiş: bunlar, bir boğanın kişisel yorumlarıdır...

    ulan dedim, ben bu adamı niye takibe almamışım? geçmiş entrylerine bir bakayım dedim. şöyle bir iki kurcalayınca, enteresan bilgiler gördüm. misal dogecoin için şöyle bir şeyler demiş: '1520 lirayla girdim.'
    bu boğamız ripple'a da 600 lirayla girmiş misal. alıp unutmayı planlıyormuş. uzun vadeli yatırım niyetindeymiş.
    daha da ilginci, ocak ayının 2'sinde aynen şöyle bir entrysi var: 'bir şeyi herkes konuşuyorsa bilin ki o tren çoktan kaçmıştır. örneğin herkes lokmacılardan bahsederken, lokma konuşulurken gidip bir lokmacı açarsanız batarsınız. ayrıca yıllardır yatırım yapan biriyim, yükselmesi ve düşmesi hiçbir sebebe bağlı olmayan bir yatırım aracına yatırım yapacağıma giderim rulette siyaha basarım.'

    diyeceğim şu ki, böyle boğalardan tavsiye alıp kripto piyasasına girerseniz, elinize verirler. demedi demeyin...

  • bu olay kadınlara default olarak geliyor sanırım. nasıl bir erkek olursanız olun bir kadın, karşısındaki erkeği çıldırtmayı çok iyi biliyor. siz çileden çıkıp böyle aşkın ızdırabını demeye başladığınız anda da yapıştırıyor cevabı işte gerçek yüzün. tamamen ince düşünen ve detaycı oluşunuzdan mütevellit bir şey söylersiniz ama onlar bunu evirir çevirir öyle çok başka yerlere getirirki allahta benim belamı versin dersiniz (bkz: ben bir turizm katiliyim allah benim belamı versin). kısacası ne söylerseniz söyleyin yada ne yaparsanız yapın karşınızda resmen çileden çıkarmaya programlanmış biri olduğunu unutmayın.

    kadın : canım çok beklettim mi?
    erkek : önemli değil aşkım, ben de gazetemi okudum.
    kadın : merak etmedin mi?
    erkek : neyi?
    kadın : tam bir saat geç kaldım ve sen beni merak etmedin öyle mi?
    erkek : aslında merak ettim, hem de çok.
    kadın : o yüzden mi oturup gazeteni okudun? ölüm ilanımı falan mı görmeyi umuyordun?
    erkek : ne yapsaydım, seni beklerken tırnaklarımı mı yiyecektim?
    kadın : tabii. bir telefon etmek aklına gelmedi değil mi? öldüm mü, kaldım mi, tinerciler mi saldırdı?
    erkek : tinerciler falan saldırmamış işte.
    kadın : pek bir kinayeli söyledin. keşke saldırsalarmış der gibi.
    erkek : şimdi benim anlamadığım, geç kalan sensin ama suçlu nasıl ben olabildim?
    kadın : şöyle ki; sen beni merak etmedin, arayıp sormadın. aynen böyle oldu.
    erkek : benim bildiğim geç kalacak olan arar, haber verir.
    kadın : ıyi ki de aramamışım. beyefendinin gazete keyfini bölecekmişim baksana.
    erkek : gazete okumasaydım ne saçmalayacaktın merak ettim şimdi.
    kadın : o zaman kesin arardım.
    erkek : yuh! iyice saçma sapan konuşmaya başladın sen.
    kadın : işinne gelmedi galiba.
    erkek : bak garson geliyor, ne içersin?
    kadın : canım bir şey istemiyor.
    erkek : çay?
    kadın : istemiyorum.
    erkek : ıhlamur?
    kadın : istemiyorum dedim ya.
    erkek : kök?
    kadın : ne kökü?
    erkek : zıkkımın kökü.

    edit: taze naftalin geldi uyardı. bu dialog yılmaz erdoğanın "haybeden gerçeküstü konuşmalar" kitabından bir alıntıdır.

  • öyle bir açıklama ki aşağıdaki gibi bir diyalog geçti sanıyorsun:

    -gizem selam :) esrar?
    +yok canım almiyim. aa nerde ezicen onu?
    -senin sarmısak öğütücü vardı ya geçen geldiğimde göstermiştin. onda öğütürüz :)
    +aa sahiden. hiç aklıma gelmemişti.

  • yanlışlıkla 2 roket düştü diye dünya savaşı mı çıkar lan sakin olun.

    biz adamların uçağını güdümlü füze ile vurduk savaş çıkmadı bi sakin olun hele.

    edit: sikicem 100 sene önceki avusturya veliahtı orneginizi dünya 100 sene önceki dünya degil ülkeler gelen elçilerin kafasını kesip yollamiyor mesela. iki tarafın da nükleere sahip olduğu hiçbir savaş yaşanmaz artık. anca abd ırak abd suriye gibi güçlü ve gariban savaşları oluyor.

    bu ülkede büyükelçi vuruldu yine bir şey olmadı.

  • kesinlikle altına imzamı atacağım önerme.

    " cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir..."

    ha sen başka bir şey mi kastettiydin bacım?

    edit: başlık başa kalmış ya da ilk entry sahibini engellemişim. ikisi de ihtimal dahilinde.

  • azalarak bitmiş olmasıdır. biz 2010'lu yıllar boyunca türk pop müziğinin bitişini izledik.

    türk pop müziği ilk olarak 1960'larda ortaya çıkmış, 70'lerde temelleri atılmıştır. 80'lerde gelişmeye devam etmiş, 90'larda ise zirvesine ulaşmış ve en özgün halini almıştır. 2000'li yıllar, 90'ların kalıntılarını taşıdığı için çekilebilir durumda olsa da 2010'lu yıllarda resmen bitmiş ve mutasyona uğramıştır. bugün piyasadaki isimlerin %99'u ne idüğü belirsiz müziğe "türk pop müziği" diyor maalesef ki.

    2010'lu yılların pop müziğini bitiren şeyi tek bir şeyle açıklayamayız, birçok faktör var.

    her şeyden önce arada sıkışmış bir müzik var. batı ile doğu'nun korkunç bir sentezinden bahsediyoruz. şarkıların prodüktörü ya da şirket "öyle bir şarkı yapalım ki herkese hitap etsin" mantığıyla hareket ediyor. çözümleri ise cem yılmaz'ın dediği gibi "everything but little little, into the middle" tarzı şarkılar yapmak. şarkının altyapısına bakıyorsunuz. bir taraftan batı müziği esintiler taşıyan dım tıs dım tıs beat'ler, diğer taraftan tamamen doğu alaturkası. daha çok gideri var diye dandik birkaç ayrılık sözü de eklediniz mi, tamam. işte yeni pop müziği. arkada son derece hareketli bir disko beat'i çalarken şarkıcı "sensiz çok yalnızım" diyor, ardından da alaturka elementi olarak bir iki yaylı araya giriyor. sonra yine aynı disko müziği ve "beni bıraktın" diye devam eden ruhsuz bir ses. böyle karaktersiz, böyle ucuz bir müzik olamaz. bunun adı her iki tarafa da adapte olamamış teneke sesi.

    şarkıları bu kadar ruhsuz, bu kadar karaktersiz yapan tek şey altyapısı değil tabii ki. ortada sanatçı yok. kendi şarkısını yazan, bize kendi yaşanmış hikayesini anlatan kimse yok. başka bir deyişle bizim bugünkü pop müziğimizde "şarkı yazarı" yok. bu işi otomatiğe bağlamış birkaç işim fabrikasyon ürünü şarkı ortaya atıyor, sonra da bu şarkıyı söyletecek "imaj" arıyorlar. sesinin çok iyi olmasına ya da müzik eğitimi almasına gerek olmayan, sadece yüzüyle ilgi çekecek isimleri bulup şarkıyı ona okutuyorlar. ortada ne bir hikaye var ne de his. şarkıcının kendisi hiçbir şey hissetmiyor ki size hissetirsin.

    buna bağlı olarak da piyasada çok ciddi bir statükolaşma var. aynı şirketler, aynı prodüktör ve söz yazarlarıyla aynı şarkıların türevlerini piyasaya sürüp duruyorlar.

    bir diğer sorun ise albümün olmaması. eskiden bunu mecazi anlamda kullanırdık, şimdi gerçekten de albüm yok. 2000'lerin sonunda şirket yine tek bir hit şarkıya odaklanırdı ama en azından göstermelik bir albüm yapardı. şarkıcının bir şarkısı tutunca hemen dandikten albüm ortaya atarlardı. konsept ya da hikaye anlatımı zaten yok ama en azından göstermelik bir albümü olurdu. tabii albümün tamamı doldurma şarkılardan oluştuğu için dinleyici yine bir şarkı dinlerdi. bugün ise artık bu gösterme albüme bile tenezzül etmiyorlar. streaming'in de katkılarıyla piyasa tamamen kullan-at piyasasına döndü. şarkıyı çıkar. tuttuysa ne âlâ, tutmadıysa fabrika başındaki prodüktöre yeni şarkı siparişi ver ve hemen bu şarkıyı söyleyecek bir imaj ara. yeni nesil şarkıcılar albüm üstüne albüm değil, hit üstüne hit çıkarma derdindeler. konsept albümden hiç bahsetmiyorum. o kavram bugünün müziği için tarih oldu.

    şu bir gerçek. müzik değişir. 70'lerin tarzı sonraki elli yıl boyunca devam etmez. dünyanın gerçeği bu ama bu bambaşka bir şey. bu bir değişim değil, yok oluş. bugünkü durumu sadece kâr maksimizasyonu ya da çok satmayla açıklayamayız. 90'larda ya da 2000'lerde şarkıcılar bedava mı iş yapıyordu? onların da amacı kârdı. disko müzikle alaturkayı birleştirme fikrini ortaya atan prodüktörlerin yatacak yeri yok. bu arabesk-pop/fantezi-pop türünü icat edenlerin hesap vermesi gereken çok şey var.

    2010'lardan (koskoca on yıldan) bana kalan 1 (bir) "konsept" albüm var. bahsettiğim son on yılda albüm yayınlayan eski isimler değil. piyasada görece yeni olup da konsept albüme yaklaşan isimlerden bahsediyorum. model grubu ve 2013 çıkışlı levla'nın hikayesi albümü. onlar da dağıldılar zaten. onun dışında tek tük iyi şarkılar olsa da albüme dönüştürülmediler. iyi de oldu, muhtemelen tamamen doldurma şarkılarla bomboş bir çalışma olacaktı.

    not: işbu entry medcezir eşliğinde girilmiştir.

    not 2: esasen türk pop müziğin temel sorunu olacaktı ama halihazırda benzer başlık olunca bu başlık değerlendirildi.

  • dur ihtarı yapıldı ve buna rağmen durmadan devam edildiği doğruysa, jandarmanın yaptığı yanlış değildir. olay insan hakları vs ile ilgili değil, ülke güvenliği ile ilgilidir.

    güvenlik güçleri ve kolluk kuvvetlerinin bugüne kadar bu şekilde davranmamaları hatadır.