hesabın var mı? giriş yap

  • acımadığım çocuklardır. gençlerde zaten sorumluluk sıfır. sınav giriş bilmem nelerinde küpe, saat vb getirmeyin diye belirttikleri halde yıllardır küpe sıkıntısı cekiliyor o kuyruklarda.

    hayır. hayat toz pembe değil. dünya ve kurallar sizin etrafınızda dönmüyor. bu 15 dk meselesini de hadi okumak bir yana duymamış olamazsınız.
    dersanenizde, okulunuzda eminim ki hocalar bu meseleye değinmiştir.

    gençler dedim ama toplumda böyle önemsemeyen, aman canım sendeciler büyüyünce, hiç bir geçerli mazereti olmadan 9 bucuktaki toplantıya 10 bucukta gelebilme rahatlığındalar.

    sonra da bu memleket neden böyle, ben dışarda okuyacam yeaaa der durursunuz.

    senin görevin o sınava girmekse şayet, bir başka görevin de o sınavın kurallarına uymak. küpe takmayın diyorlarsa takmayacaksın, 15 dk kala kimse içeri alınmaz diyorlarsa 15 dk kala oraya varmayacaksın.

    ha kurallar eleştiriye açıktır, o ayrı bir mesele. ama uymak icap ediyor.

  • sebebini anlayamadığım dert. 5-6 katlı otoparkta ilk kattan yer bulmak için o katı tavaf eder, 2 dk aşağı kata inmek yerine 10 dk o katta tur atar. buldu mu da o yeri bekleyip trafiği tıkar, katleder. sonra bi de sorar "kaçıncı kata park ettin?". cevap 3-4. kat ise, "benim ilk katta ahuahau" gibi bi cevap gelir. hayattaki en büyük başarıları zannedersem. cidden sebebini bilen yeşillendirebilir mi?

  • içi dışı bir bi insanın dürüstlüğünü gözler önüne seren cümlesi.

  • * insanların iç yüzünü görebilmek (bkz: yüz okumak)
    * beğenilmemek, sevilmemek, özetle bir hayat boyu karşılıklı aşka hiç denk gelmemek
    * yukarıdaki maddenin sonucu olarak evlenmemek ve çocuk sahibi olmamak
    * yukardaki maddenin sonucu olarak yalnız kalmış veya kalacak olmak
    * sık sık taşınmak vb. nedenlerle onlarca yıllık geçmişe dayanan, sağlam, kalıcı ve adeta yapışık arkadaşlıklar, dostluklar yaşamamış olmak.
    * korunup kollanmamak
    * bencil insanlarla çevrili olmak
    * bazı meslekler
    * çok çalışıp karşılığını alamamak ve az çalışıp hatta hiç çalışmayıp şansı yaver gidenleri görmekten bıkmak

  • beni terk edip giden..

    yavrularına nasıl anlatayım bilmiyorum ki. anneniz artık yok nasıl diyeyim? ben daha kabullenememişken nasıl avutayım onları?

    dün yol kenarında ölüsünü buldum kuzumun. gece dolaşmaya çıkmış bahçeden, allahın belası bi araba çarpmış, fren bile yapmamış. kaskatı, cansız.. gözümün önünden gitmiyor o hali. hiç benzemiyor ki benim kedime. bembeyaz tüyleri yok. kan.. yavruları var onun. senelerce beraber uyuduk, ben varım. daha aşıya gidecektik. daha ağustosta 3 yaşına girecekti. ama öyle cansız yatıyor orda. elimde tek kalan tasması.

    insan gibi kullanın şu arabaları. benim canım gitti, niceleri gibi, başka canların sebebi olmayın.

    ben nasıl derim o yavrulara insan kılıklı bi şerefsiz kıydı annenize diye?

    yıktılar yuvamızı..

  • kendini her şeyi yapmaya muktedir sayan, her şeyin mümkün ve yapılabilir olduğunu zanneden kişinin mustarip olduğu karakter deformasyonu. haddini bilmeme, kontrolden çıkmış gurur ve kibir.

    sofokles'in antigone'sinde devletin başı hükümdar kreon da aynı hastalığın kurbanıdır. genelde yönetmek isteyenlerin rahatsızlığıdır. kimine göre insana özgü evrensel bir kusurdur. (thomas hobbes) kimiyse bu kusuru yaratıp körükleyenin modern uygarlık olduğu kanısındadır. (jean-jacques rousseau)

    martin heidegger'e göre modern toplumun ve modern insanın baş belasıdır. teknoloji yoluyla her şeyi halledebileceğini, her derde çare bulabileceğini, her mesafeyi katedebileceğini ve bunun için gerekli olan her şeyi göze alabileceğini, gerekirse bütün dünyayı ve dünyadaki başka varlıkları hatta insanları araçsallaştırabileceğini, dünyanın efendisi olabileceğini sanan zavallı ve haddini bilmez, kendi kibrinin kurbanı olmuş insan. ruhunu şeytana satmış bir mefistofeles, ölümlü olduğunu unutmuş doktor frankenstein, iktidar saplantısıyla hep daha fazla güç isteyen macbeth.

    hubris'in panzehiri, diyor heidegger, gelassenheit: her şeyi dönüştürmeye ve kontrol etmeye kalkmayın, varlığın sesine kulak verin, kendinizi varolan diğer varlıklara açın, onların başka başka tarzlarda kendilerini gerçekleştirmelerine izin verin, ölümlü olduğunuzu hatırlayın ve güç istencinden vazgeçin. hayır, her şey mümkün değildir; insanın değiştiremeyeceği, iradi olarak kontrol edemeyeceği, onun bütün arzu ve hedeflerini aşan şeyler vardır. insan, ölümlü bir varlıktır. yapıp ettiği her şey, bütün her şey bu faniliğin izini taşır. bunu hatırlayarak yaşayın.

    hamlet de güç istencinin yarattığı hubris'e dikkat çeker ve hemen ardından faniliğimizi ve kırılganlığımızı hatırlatır: "çamur içinde bir delik, bir tümsek; budur bekleyen bizi".