hesabın var mı? giriş yap

  • ahmet davutoğlu'na göre "bizde böyle bir inanç var"mış.

    ben 35 senelik istanbulluyum böyle bir inançtan haberim yok.

    yavşaklığın da gereği yok. kimse sabrımızı test etmesin.

  • kız değil erkektir haber kaynaklarında sorumsuzca 2 adı açıkça belirtilip soyadı kısaltılmaktadır. saçları ve tırnakları bakımsızlıktan uzamıştır. teyzesi olacak kamuran isimli bir psikopat tarafından çöp evin kilitli bir odasına hapsedilmiştir. yaşadıklarının amerikan true crime hikayelerinden farkı yoktur.

    edit:başlık düzeltilmiş kız ibaresi çocuk ile değiştirilmiştir.

  • uzun hali buradaelim ayağım titredi gerçekten. mevzu nedir bilmiyorum ama haraç gibi bir şey ise ülkenin gidişatı gerçekten çok kötü. tekelcide de silah var. buna rağmen dükkanı basanlar kendi canını da tehlikeye atıyor ve gözünü kırpmadan cinayet işliyorlar. tekelci yine insaflı ayağına sıkmaya çalışıyor. ama sonradan gelen çocuk doğrudan öldürme amaçlı ateş ediyor. birinin belinde uzi gibi bişey var can güvenliğimiz allah'a emanet. hapse girmekten de mi çekinmiyorlar anlamak imkansız.

  • asıl adı jakob koller olan ve 1675-1690 yılları arasındaki yargılamalar sonucunda kendisine bağlı olduğu bahanesiyle 167 dilencinin idam edildiği avusturya tarihinin en büyük cadı avının aranan sembol ismi olarak tarihe geçmiş büyücüdür.

    jakob'ın annesi barbara koller hayvan leşlerini temizleyen ve onlardan kremler yapan bir deri yüzücüydü. yaptığı iş nedeniyle toplum tarafından dışlanmış bir şekilde yaşamaktaydı. o dönemler toplum tarafından dışlanmış kadınlar genellikle cadılıkla ilişkilendirilirdi ve barbara'nın kaderi de farklı olmadı. 1675 yılında hırsızlık yaparken yakalandı ve bu suç ile birlikte büyücülük suçlamasıyla yargılandı. yargılama sürecinde şiddetli işkenceye maruz kalan barbara çektiği acıya daha fazla dayanamadı ve kendisinin şeytanla anlaşma yapmış bir cadı olduğunu itiraf etti. aynı zamanda oğlunun da kendisi gibi büyücülükle uğraştığını, eğer yakalanmasaydı birlikte kiliseleri soyacaklarını ve kendilerine karşı koyan herkese kara büyü yapacaklarını söyledi. itiraflarından sonra 1675 yılının ağustos ayında da salzburg'da infaz edildi.

    annesi yakalandığında başına gelecekleri anlayan jakob ortadan kaybolmuştu. annesinin itirafları üzerine jakob (annesinin infazından sonra jackl olarak anılacak) her yerde aranmış, başı için ödül konulmuş ama bulunamamıştı. bulunamaması onu zaten büyücü olarak gören halk arasındaki ününü daha da arttırmış ve hakkında çeşitli efsaneler üretilmesine yol açmıştır. mesela halk jackl'ın kurda dönüşebilmek, görünmez olabilmek, uçabilmek gibi bazı yetenekleri olduğuna inanıyordu. yine de jackl'ı gören, duyan olmamıştı.

    o dönemler avusturya'da ciddi bir çocuk dilenciler sorunu vardı. aynı zamanda işsiz ve evsiz tayfası da ciddi bir sorun hâline gelmişti. bu sorunları çözmek isteyen yetkililer ise yasalara takılıyordu. kara kara düşünürlerken akıllarına şeytani bir fikir geldi. toplumdaki rahatsızlığı firari jackl efsanesi ile birleştirerek bu sorunları kökünden halledebilirlerdi. bu amaçla halka dilenci çocukların jackl'ın örgütünden oldukları, jackl'ın dilencilere köylerden hayvan leşleri toplattırarak kara büyüler öğrettiği, çocuklar yeterince büyücülük öğrendiklerinde halk için büyük kötülükler planladığı gibi dedikodular yayıp korkutarak uzun yıllar sürecek bir temizleme operasyonuna giriştiler.

    dilenciler sokaklardan tek tek toplanıp büyücülük suçlamasıyla yargılandılar. hakim yargılanan dilenciye büyücü jackl'ı tanıyıp tanımadığını soruyor ve cevap olumsuzsa işkence safhasına geçiliyordu. eğer işkence sırasında ölmemeyi başarıp da jackl'ı tanımadığı yönündeki beyanında direnen olursa hayatı kurtuluyordu. yine de işkenceden kurtulmak zordu, genellikle o safhada ölüyorlardı. zamanla arkadaşlarının acı içinde öldüklerini gören diğer dilenciler işkence görmemek ya da ölümden kaçınmak için jackl'ı tanıdıklarını söylüyor ve kendilerini jackl'a ulaştıran sözümona başka dilencilerin isimlerini yetkililere veriyordu. bu şekilde en küçüğü 3 yaşında olmak üzere toplam 232 kişi yakalandı. bunlardan çoğunluğu çocuk olan 167 kişi ise idam edildi. böylece dilenci sorunu büyücü jackl ile ilişkilendirerek çözülmüş oldu.

    ismi kullanılarak çok sayıda insanın vahşi bir şekilde katledildiği döneme rağmen büyücü jackl hiçbir yerde ortaya çıkmadı. ortaya çıkmadığı için de hakkındaki efsaneler almış başını gitmişti. onu ormanda ağaç keserken gördüğünü ve görüldüğünü fark eden jackl'ın anında bir fareye dönüştüğünü söyleyenler vardı. kendisini gördüğünü iddia edenler o kadar çoktu ki aynı anda birkaç farklı yerde bulunabildiği gibi bir inanış da yerleşmişti. bunun yanında jackl'ın ülkedeki diğer cadı ve büyücülerle birlik kurarak toplantılar yaptığı ve onların lideri olduğu da söyleniyordu.

    gerçek şu ki jackl hiçbir zaman yakalanamadı ve akıbeti bilinmiyor. bu sebeple bugün salzburg'da hâlâ onun yaşadığı ile ilgili efsaneler yankılanmaktadır. fakat onunla ilgili efsaneler dışında kesin olan kendisinin taraftarı, hizmetçisi olduğu iddia edilen çok sayıda insanın sosyal temizlik maksadıyla vahşice yargılanıp idam edilmesidir. yöneticiler tarafından varlığı bile şüpheli, yaşayıp yaşamadığı bile bilinmeyen bir kişi ile ilişkilendirilerek çok sayıda insan ortadan kaldırılmıştır. kısacası halen egemen güçlerin rahatsızlık duyduğu toplum kesimlerini alakasız şekilde yaftalayarak itibarsızlaştırması, sindirmesi ya da cezalandırması maksadıyla kullanılan cadı avı tabirinin birebir örneğini oluşturan bir davanın sembolü olmuştur. bu yönüyle ilginç bir tarihi şahsiyettir gerçekten.

    kaynaklar: https://www.streetroots.org/…1/10/06/sorcerer-jackl
    https://www.salzburgerland.com/…der-zauberer-jackl/

  • sahnenin amator otesi ve sacmaliktan ibaret olmasini geciyorum, siddeti ovmenin ve siradanlastirmanin nasil yapildigina ornek olabilir.

    yani mahalle arasinda bu kadar kalabalik iki grup birbirlerine karsi veryansin ediyor ve bu normal oyle mi? sundan zevk alan birinin herhangi bir yol ortasinda islenen cinayetten sikayet etme hakki olamaz.

    ayrica, agababalar asla one dusmez, kerizleri kirdirtirlar, bir de o sekilde ates eden iki topluluk olsa, karsi tarafa gerek olmadan hepsi birbirini vurur.