hesabın var mı? giriş yap

  • sen zamaninda turk halk profiline, kulturune demedigini birakma, basit gör hakir gör hatta turkten cocuk mu yapilir falan diye zirvala sonra gel hakan altunla sevgili olup ibo show da yeni nesil cansever denemesi yap. puhahahha. olm su ulkede kimseyi ciddiye almayin. valla almayin bak. 3 - 5 sene sonra kim kimdir nedir taniyamazsiniz bile.

  • manyak mısınız olm siz?
    hasta mısınız?
    takacak şey bulamadınız, buna mı taktınız?

    meclis başkanınız 5 tane koruma aracına 2.5 milyon veriyor, onu da senin ve benim cebimden çıkan paradan veriyor, buna laf edeceğinize, anasının ak sütü gibi helal kazancından 17bin liralık bebek arabası alan adama mı çatıyorsunuz?
    ruh hastası mısınız lan siz?

    cebinizdeki parayı lüpletene ses çıkarmayı öğrenip siz de o 17bin liralık bebek arabasından alabilecek hale gelseniz daha iyi olmaz mı? illa başkasının ayağından çekip çukura batırmak zorunda mısınız?

    herhangi bir bebek ürünü mağazasına gidip, bebek arabası nedir, kaç paradan başlar onu bile kontrol etmemişsiniz. bir akşam herhangi bir avm'ye gidip insanlar bebekleri için ne kullanıyor bakmamışsınız.

    evet, 199 liraya da bebek arabası var, ama sen tırnaklarını yeme diye 199 liralık arabadan almak zorunda mı tarkan? sana ne ulan? sa-na-ne?

    eğer ki tarkan'ın 17bin liraya bebek arabası ile derdin var ise; erik kafası yazmışsın ama oraya başka bir şeyin kafasını yazman lazım.

    edit: beşik ile bebek arabasının farkını da bilmiyor eşek herif.

  • obsesif kompulsif bozukluğu olanlarda görülme olasılığı yüksek olan bir durum. bu bozukluğun ileri durumlarında bu insanlar kucaklarına herhangi bir bebek de almak istemezler. bir anda aniden kendilerini tutamayıp çocuğu atacaklarını veya düşüreceklerini düşünürler ve ona zarar vermekten ölesiye korkarlar. ama ironik şekilde böyle bir şeyi asla yapmazlar. yani kendinizden korkmayın. beyinde kendi kendini
    tutan otokontrol mekanizması var ve hayatta kalma içgüdüsü çok kuvvetli. o sizi tutar.

  • sonra perdenin arasından sızan güneş beni uyandırdı ve ıslaklık hissettim.evet kamyonu devirmiştim'' diye devam etmesi gereken hikaye.

  • bu entrye yolu düşenlerle paylaşma arzusunda olduğum ilginç bir hakikat de pek çok dilde "mutluluk" sözcüğünün şans, baht, talih ve hatta kader gibi sözcüklerle ya birebir aynı olması, ya da etimolojisinde bu izleri barındırmasıdır.

    hint avrupa dilleri'nde bu pek bir nettir: misal almanca’da glück bugün hem mutluluk, hem de şans anlamındadır. keza italyan, ispanyol ve portekizliler’in mutluluk yerine kullandığı kelimeler (sırasıyla felicita, felicidad, felicidade olacak) hep latince “felix” gibi köklerden uzanırlar bizlere, ki talih, baht anlamları da aynı kökün içindedir. fransızca mutluluk demek olan bonheur’ü ise modern dile rahatlıkla “iyi talih” şeklinde çevirebiliriz. ingilizce’ye gelince, happiness kelimesinin middle english’teki “hap” kelimesinden evrildiğini anlatır bize sözlükler ve perhaps, haphazard, to happen gibi kelimelerde de kendini belli ettiği üzere, “hap” başa gelen şey, şans anlamındadır. son olarak sevgili türkçe’ye dönersek görürüz ki, “mutluluk” kelimesi sonradan üretilmiş köksüz, acayip bir kelime olduğu için, şansla, talihle, kader kısmetle bir alakası yoktur, fakat en azından (farsça asıllı) bahtiyar kelimesi açık açık baht’tan türememiş midir?

    bu saydığım ve bir de aşina olmadığım daha kimbilir kaç dildeki mutluluk-talih bağlantısı mutluluğun insan arzu ve iradesinin çok dışında, ancak fortuna’nın döngülerinde, bahtın rüzgarlarında, kaderin cilvelerinde bir yerlerde denk gelinebilecek bir mefhum olarak algılandığı çağların ürünü olsa gerektir. mutluluğun, ilahi lütuflarla değil de bireysel tasarrufla ulaşılabilecek ve hatta ulaşılması gereken bir hak olduğu fikrinin yaygınlaşacağı aydınlanma çağı’na daha vardır.

    sözlerimi şu bilgi parçasıyla nihayetlendireyim ki, amerika ve avrupa’da yapılan araştırmalar kişinin hayatında başına gelenlerle öznel mutluluk düzeyi arasında öyle beklendiği kadar kuvvetli korelasyonlar bulamıyorlar. talih ve mutluluk öyle görünüyor ki atalarımızın varsaydığı kadar özdeş değiller, en azından asri zamanlarda, en azından batı alemlerinde...

  • bu gözler neler gördü. akşam evde ağırladığımız isveçli arkadaşlardan birisi yanında cips getirmişti. cips açıldı, bir güzel yenildi ama bitmemişti. herkes gittikten sonra etrafı topladım, kalan cipsi de atacaktım ama baktım daha var, sonra yerim diye ağzını bağlayıp dolaba kaldırmıştım. ertesi sabah kapı çaldı. kim lan bu acaba dedim. bir baktım bizim andreas, dünden kalan cipsi soruyor. iyi ki atmamışım, sonra cipsin parasını da isterdi belki :) , verdim yarısı yenmiş cips paketini mutlu mutlu gitmişti.

    buna benzer çok şeyler oldu. haftalarca evde bedava konaklayan, bizim yiyeceklerden falan da bolca ikram ettiğimiz bir arkadaş da giderken kendi aldığı şeyleri dolaptan tek tek toplayıp, bir poşete koyup gitmişti. lan bunlar kıtlık falan çekmiş heralde, sürekli bir senin yemeğin, benim yemeğim kavgası var. bu arada çok sağlam kıtlık çekmişler gerçekten, zaten nufusun yarısı miktirmiş gitmiş amerikaya o zamanlar. ama kaç nesildir refah içindeler, genlerine mi işlemiş nedir.

    doğum gününe aç gidip, daha da aç döndüğümü bilirim. o zamanlar daha kültüre acemi zamanlarım, ne bileyim, illa bir yemek olur. en kötü pasta yeriz dedik ama pasta bile yoktu.

  • kendisi ile duygusal ilişkiye girerseniz, en sonunda"eeeeeeeehhh eytere lannn, sen beni sev, sen benle ilgilen, sen benden özür dile, sen sırtımı sev, sen beni anla, sen bana yaltaklan, sen benden talep et, sen benden rica et, sen beni uyut, sen benim için yaz çiz, sen kendi hatalarının farkına var, sen pişman ol, sen bana güzel laflar et" diye yırtınarak cinnet geçirirsiniz. ama hayır, cinnet geçirme hakkı da sadece ondadır.

    kendine o kadar hayrandır ve gururu için yaşar ki, sizi hayran olunacak insan kıvamından çıkartır, gurursuz kılar.

    özetleyeyim; ailesi/çevresi/geçmişi/eğitimi tarafından törpülenmemiş ise, siz de onu törpüleyebilecek ayakoyunlarına fersahlarca mesafedeyseniz egonuzu ezer, üstünüze basar geçer.

    bir tanesiyle evliyim ben bunların " benim gözlerim güzel mi? diye sormuştum geçmişte gaflete düşüp, "benimkiler daha güzel" demişti. gözlerinizin güzel olduğunu unutursunuz. aman ha.