ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
20 nisan 2024 patiswiss'in linkedin'deki cevabı
-
100 tane avukata açtır o marka karalama davasını eğer bir tanesi kazanırsa anırıp videosunu ekşi sözlük'e koyayım dediğim rezil cevap.
türkiye'de çalışma hayatında güç sahibi olan kadınların toksik dünyası.
allah çalışanlarına ve varsa eşine sabır versin.
yorgunum aşağı iner misiniz diyen kargocu
-
- cengiz kargo..ama yorgunum aşağı iner misiniz?
- elbette..hemen geliyorum..
..
- merhaba..
- merhaba..önce şu paketi vereyim..
- aa şey..iyi de bu bana gelmemiş ki..
- evet..en üst kattaki eve geldi ama onlar inmek istemediler..siz çıkarın bi' zahmet..
- yuha!
- yorgunum..
ankara yenimahalle belediye kreşinin tabağı
-
çocukları avusturya’da kreşe giden biri olarak söyleyim. mükemmel bir tabaktır. burada çocuklara içeceği bildiğin demir ayran tasıyla veriyorlar. bu kahvaltı bizimkilerin kahvaltısının yanında beştepeli reyiz kahvaltısı gibi kalır.
biri de demiş çocuklar o tası başkasının kafasına vurursa tehlikeli olabilir. e amk bir zahmet çocuğunuza birinin kafasına demir tasla vurulmayacağını öğretin lan.
ibb personelinin imamoğlu aleyhine miting yapması
-
yemleri kesilecek diye korkanların yaptığı saçmalık.
öğrencilerin sınav kağıdına düştüğü ilginç notlar
-
öğrenci- hocam bu dersi 5. kez alıyorum lütfen yardımcı olun.saygılar
iade cevabı
hoca- 6. kez almanızda bir sakınca yoktur.sevgiler
volkswagen'in slovakya'yı tercih etmesi
-
asgari ücret çin'in altına düşmüşken fabrika bile açmıyor kimse. şüphesiz ki burada akp'ye oy verenler için nice dersler vardır.
sözlükçülerin başından geçen doğaüstü olaylar
-
bunu çok yakınlarım hariç kimseye anlatmadım. burada zaten kim olduğumuz belli olmadığı için yazmamda bir sorun yok.
yıl 2010, amerika'nın alaska eyaletindeyim*
orada yaşamaya başlayalı yaklaşık iki ay olmuştu. şehrin yaşam tarzına artık alışmıştık. mesela sokakta yürüyen bir tek insan yoktu. sadece biz türkler yaya idik, herkes arabayla geziyor.
birgün marketten çıktım bisikletimi bağladığım yere doğru ağır ağır yürüyorum. arabanın birinde şoför koltuğunun yanında bi tane yaşlı adam oturuyordu, adam aynı dedem. ama bukadar benzer yani. kendimi ona bakmaktan alamadım çünkü aşırı benziyor. o da bana bakıyor. artık o kadar uzun bakıştık ki adam elini yavaş yavaş kaldırıp bana selam verdi. yavaş yavaş diyorum çünkü galiba adam felçliydi, felçli tanıdığı olanlar bilir, hani ilkokulda hoca parmak uçlarımıza cetvelle vururdu ya, parmaklarımızı birleştirirdik, hah işte eli öyleydi. o şekildeki elini yavaşça başına kaldırarak selam verdi ve gülümsedi.
ben iyice heyecanlandım çünkü benim dedem de felçli. adamın yanına gitmek istedim ama hasta olduğu için birileri adama zarar vereceğimi düşünür diye çekindim ve gitmedim. arkama baka baka gittim ve adam da hiç gözünü benden çekmedi.
türkiye ile aramızda 11 saat var. yani alaskada sabahken türkiyede akşam oluyor. ben ertesi gün sabah yani türkiyede akşamken bizimkileri türkiyeyi aradım, normal konuştuk ettik. dedemin öldüğünü söylediler. ne zaman dedim dün dediler. yani benim o markette dışarıda o adamla selamlaştığım an.
dedem yaklaşık 25 sene felçli yattı, yatalaktı yani. çok zor yıllar geçirdi. ben dedemin normal halini hiç göremedim. bir kere bile sohbet edemedik yani adam zaten yatalak. ama hep sıcaklık hissederdim adamcağıza. severdim yani.
lafın özü bu olay bana pek tesadüf gibi gelmedi. dedemin zaten hayatımızda bir yeri yoktu ki hatırladım özledim aklıma geldi ölümü de ona denk geldi desem. adamın öldüğü anda benim birini ona sanki oymuş gibi benzetmem, elin amerikalısıyla vedalaşır gibi selamlaşmamız bana gülümsemesi kaybolana kadar birbirimize bakmamız..
dedemin kafamdaki görüntüsü hep o adamın görüntüsüdür, diğer hallerine dair gariptir ama hiç bir anı yok. hep o gülümseyip bana selam verdiği anı hatırlıyorum.
sözlükçülerin başından geçen doğaüstü olaylar
-
bir gün boğaz kıyısından arabayla geçerken gözün bir yalı dairesine ilişmesinin ardından "kimbilir ne biçim insanlar oturuyor burda milletin dedesinden neler kalmış keşke ben de böyle bir evde yaşasam" diye iç geçirdikten bir ay sonra alakasız bir semtte emlakçıya gidilir, kiralık ev sorulur. emlakçı "ya bir yer var bu gün geldi ben de daha görmedim, ama hem yalı diyorlar hem üç kuruş para söylüyorlar hiç gidip bakmayalım kesin yıkılmak üzeredir böyle yerler" der. gwtw "yok yok bakalım " diye ısrar eder. arabaya binerler, boğaz kıyısında bir ay kadar önce iç geçirilen yalının önünde dururlar. emlakçı evi görünce dumur olur, gwtw de dumur olur, evin içine atlar, ev sahipleri çok yaşlı ama varlıklı ve para pulda gözü olmayan, sadece üst katlarında oturacak güvenebilecekleri sevecekleri birini arayan tonton insanlardır. gwtw evi tutmuş vaziyette kapıdan çıkar. sonra bir miras davasına dek yuvarlak camlarından huzurla boğazı seyrettiği evinde oturur, camın önünden eve bakıp geçen insanlara el sallar. bence doğaüstüydü, hem ev, hem olay. milli piyango, size de çıkabilir.
marquis de sade
-
tatlı sert. hem dahi hem de deli bir yazardır. tanrıyı reddeder. soyadı sadizme adını vermiştir. sadizmin ve caniliğin, aslında insan olmanın en önemli parçası olduğunu savunur. quills (tüy kalemler) adlı eseri, 2000 yılında düşlerin efendisi olarak sinemaya uyarlanmıştır.
"düşünme tarzımın onaylanmaz olduğunu söylüyorsunuz. eh! çok da umrumdaydı! başkaları için bir düşünce tarzı benimseyen çok daha delidir bence! benim tarzım, düşüncelerimin meyvesidir; varoluşumdan, yapımdan kaynaklanır. onu değiştirmek benim elimde değil; elimde olsaydı da yapmazdım." demiştir. aslında, insanoğlu neyi yanlış gördüyse, neyi etik bulmayıp onaylamadıysa, bir gün elbet onu yapacaktır ve bu onun doğasında vardır.
haklılığı/haksızlığı size kalmış ama şöyle der kendisi: "tanrı inancı, tedavisi olmayan bir ruh hastalığıdır."
6 bin tl maaşla mermer işçisi bulunamaması
-
hayatında mermer tozu görmemiş bir gerizekalı 6 bin liraya o işin yapılacağını sanıyor.
adana dili ve edebiyatı
-
malıyla malamat olmak: parasıyla rezil olmak.
ziv ziv gezmek: boş boş, avare dolaşmak
epey cıncık kırmak: pot kırmak
mukuf olmak veya mukufuna varmak: farkında olmak, incelikleri fark etmek gibi... (bkz: vukuf)
pel pel bakmak: avel avel bakmak. boş, malca
poyrazdan alıp yele vermek: birtakım müsrif eylemlerde bulunmak.
eski: ucu yanmış kısa odun
cıbar: yakı
katmak: her şey bir şeye katılır. her şey her şeye katılır buralarda, bilen bilir.
tatlı yemek: söz kesmek veya nişan yapmak.
(o kızın tatlısı yendi olm!)
bi de "ağız tatlısı" var ki, o da bu işi aile arasında, küçük, çok küçük merasimle halletmek.
kardaklanmak: kumaşın kenar kısımlarının bir ölçüde olmaması, dengesiz durması
gemini gevmek: bir şeyi yapmak için hazırda beklemek.
hardalatsız: biçimsiz, şekilsiz
nişe: ev yapımı nişasta
köryapalak: yarasa
edit: birçok yazarın uyarısı üzerine, mukuf vukuf'tan. ilave edildi bilgi, ben nasıl düşünemedim iç sesi eşliğinde.
debe editi: biraz daha ek