hesabın var mı? giriş yap

  • oha reklam gordum de boylesine flood reklami ilk kez goruyorum ekside. yakisir benim eksime yakisir benim tosunuma ooooh.

  • çok net olarak özlediğimiz modern türkiye çocuklarını içeren kliptir. bu klipte emeği geçen herkesin gözlerinden öpüyorum. bu kötü günlerde bize bu güzel görüntülerle bir nebze olsun nefes aldıran deniz kuvvetlerine teşekkürler.

    edit: modern türkiye çocukları lafını kullanmam birilerinin zoruna gitmiş. anlamadığı şey şu ki modern demek sadece görüntü demek değil, tabi günahsız sabilere hallenen arkadaşların bunu anlamasını beklemiyorum.

  • dünyanın en buruk hislerini yaşatır. yalan değil, bazı arkadaşlarımın, cebinden tomarla para çıkardığı babalarını garipserdim, özenirdim.
    çocuksundur, düşünmeden istersin bir şeyler, mahçup bir ifadeyle "bakarım ben, hallederiz" deyişlerini unutamam babamın. ikinciye soramazsın zaten, isteyemezsin, çocuk aklınla hevesin kırılmıştır. yatıya misafir gelecek, tuvalet kağıdı alamazdık, misafir yabancı değildi, bize destekte bulunurdu da alırdık, buruldukça burulurdu içimiz. hayatı boyunca borç ödeyen, hala da ödemekte olan, okullarımıza, düğüne derneğe, evine para yetiştirmek için kredi çekmekten başka toplu bir para kaynağı olmayan, derdine dert, borcuna borç katan, yine de buzdolabını boş tutmayan babama daha iyi bir evlat olamadığım içindir asıl pişmanlığım. daha iyi okullarda okuyup, daha iyi bir meslek edinebilirdim diyorum şimdi. o yüzdendir ki onu hayal kırıklığına uğratmamak, başarılı ve mutlu bir hayat kurmak için tırmalıyorum sevgili sözlük.

    fakir edebiyatı yapmak değil de unutamamak bu, hatırladıkça gözlerin dolması durumu bu.

  • 18. yüzyilda soylu egemenliginden çikmis olan sanat, aslinda, soylu begenisinden çikarken beraberinde kaliplari da kiriyordu. 18 yüzyilda o güne degin belirlenmis ve kati olan tanimlar degisiyor, aslinda sanat bir sinifin elinden baska bir sinifin eline geçiyordu. burjuvazi ekonomik hayati ve bununla paralel olan sanati eline geçirirken beraberinde kendine özgü olan begeni anlayisinin da sanatta karsilik bulmasini istiyordu.tragedya, komedya gibi türler geçmisin raflarina kaldirilirken yerine "gözü yasli komedya, duygusal dram" gibi türler -baska bir deyimle ile ara türler- ortaya çikiyordu. iste "grotesk" kavraminin yolculugu iste bu noktada basliyordu.kesin kaliplari kirilmis olan sanatin artik farkli bir noktaya gitmesi kaçinilmazdi. alman idealist felsefesi kökenli kaliplari kirilmis sanat gündelik olana daha çok yaklasirken, "romantik akim" çerçevesindeki izlekte evrenin uyumu gibi felsefi söylemler sanatta hemen karsiligini buluyordu. evrenin içinde iyi ile kötü güzel ile çirkin iç içeydi. sanatçi ise evrenin bu uyumunu görebilen yegane kisi idi. o zaman sanatçi evrenin uyumunu zaten dile getirirdi. yani çagin özelliklerine uygun olarak gelismekte olan ve çagdas çeliskileri içeren "romantik dram" vasitasiyla dogadaki güzel - çirkin ve iyi ile kötü karsitligini ve birlesimin ifadesi olan "grotesk" i ortaya koyardi.yani saf bir deyis ile grotesk olan karakter üzerinde söyle bir karsilik buluyordu: dis görünüs itibari ile güzel bir kisinin, kötücül bir tutum sergilemesi, dis görünüs itibari ile çirkin bir kisinin, son derece iyi yürekli biri olmasi gibi. (örn: dorian gray'in portresi) klasik sanatin kaliplarina ve idealizmine karsit olarak karsitlarin uyumu olan grotesk kavrami iste böylesi bir noktada ilk olarak karsimiza çikar.günümüzde kullanilan "grotesk" kavrami ise artik türün gereginden veya tarifi reçetelerle anlatilabilecek bir düzeyden çikip çagin özelliklerine uygun bir tanimda kullanilmaktadir.

    çagin kosullari nedeniyle ortalamadan üstün bireyin içinde bulundugu ortalamayla ya da toplumla uyusmazligi sebebiyle içinde bulunulan hal grotesk kavraminin içindedir. bunda gülünç olan bireyin uyusmazligidir. ayni zamanda bireyin savundugu, temsil ettigi degerin yikimi açisindan da aciklidir. çünkü birey uzun zamandir unutulagelen bir degerin pesindedir. özden ziyade biçime endeksli bir düsünüsten olay öze dogru kaydiginda bireyin haklilik payi ortadadir. ama biçime kayan bir bakisla bakildiginda durum tuhaf abartmali ve sasirtici gözükür bunun için de gülünç olan ortaya çikar. yani, ortada yabancilasmis bir birey ve bu podoksu yaratan ve bireye her halükarda çikis yolu kapatan bir toplum söz konusudur. kisaca bagdasmaz çeliskili bir varolus savasimidir. oyun kisileri'nin her biri kendi açisindan bakildiginda haklidir fakat, oyun bas kisisi bu paradoksta erimeye mahkumdur.dürrenmatt, grotesk'i oyunlarinda sikça kullanan bir yazar olarak karsimiza çikmaktadir. aslen ?sviçreli olan yazar yasadigi ülke açisindan bu paradoksu en iyi anlayan yazarlardan olmasi bir tesadüf degildir. fizikçiler adli oyununun bas karakteri olan "mobius" büyük bir bulus yapmasina ragmen toplumun kosullari bakimindan kendisini bir akil hastanesine kapattirmis, hatta ailesini bile -insanlik ugruna- kaybetmeyi göze almistir. ?lk basta saka gibi baslayan tuhaf olaylar dizisi daha sonra ciddiye dönmüs, möbius yine toplum sartlari nedeni ile sonuçsuz kalmistir. ortaya çikan durum bir açidan bakildiginda komik, baska bir açidan bakildiginda ise vahimdir. yan ögeler toplumu destekledigi halde möbius yalniz kalmistir.yine dürrenmatt'in büyük romulus adli oyununda grotesk'i tam anlamiyla görmek mümkün. olaylar abartili bir sekilde gözükse de atilan dügümler, daha sonra bir yere kaotik bir noktaya varir. tavuk yetistiricisi büyük roma imparatoruna kizarken, daha sonra diyalektigin diger ucunun agir basmasiyla hak vermeye baslariz. roma imparatoru büyük romulus, roma imparatorlugunun yikimini kendi elleri ile hazirlarken kendi toplumunun daha önceden yaptigi haksizliklara, döktügü kanlara karsin kendini sorumlu hissetmis, baskaldiriyi eylemsizlik olarak ortaya koymustur. cezaya tek basina katlanmaya razidir fakat toplum, öyle bir kaotik ortam yaratmistir ki, buna bile ulasamaz.kisacasi "grotesk" çag içerisinde bir anlam degisikligine giderken, çagin özelliklerini de beraberinde getirmistir diyebiliriz

  • çalışırken son derece disiplinli, kuralcı, ama eğlencede asla kural sınır tanımamalarından kaynaklanır.
    bizde ise tam tersi amk çalışırken asla kural tanınmaz, iş eğlenceye geldi mi, kuralına göre eğlenmeye çalışırız, o yasak, bu günah vs. saçma sapan düğünlerimiz de buna güzel bir örnektir.

  • lisans son sınıfta bir sene önce uyuduğu için final sınavını kaçırıp ders tekrarı yapan arkadaşın teletubbies'in sonunu seyredeyim derken tekrar ettiği dersin finalini kaçırması... ` :inanılmaz ama gerçek`

    6 yıl sonra gelen edit : malum arkadaşla bunca sene sonra görüştüm. durumu hatırlattım. sezon finaliydi o yüzden kaçırmak istemedim dedi. *

  • hayır bir de şöyle bir problem var; neden refiye yılmaz?

    bugün cem yılmaz refiye yılmaz'a bir milyon versin, tamam. sonra cem yılmaz afrika'daki çocukları doyursun. cem yılmaz bana 5 lira versin bi ilaç alayım.

    refiye yılmaz'ın ne ayrıcalığı var? cem yılmaz bütün servetini hastalara fakirlere mi dağıtsın? o halde neden rahmi koç değil de, sakıp sabancı değil de cem yılmaz? sedat kapanoğlu da bize üç beş kuruş dağıtsın mesela? onu niye savunmuyorsunuz?

    laf olsun diye gösteri yapıyorsunuz burda. cem yılmaz'ın suçu zengin olmak mı? tek zengin cem yılmaz mı ülkede? tek ihtiyaç sahibi refiye yılmaz mı?

    bir şeyin de boku çıkmasın arkadaş.

  • en baba yollardan birini babam kullanmıştır. şöyle ki karşı kuaförde yeni işe başlayan eleman babamın işyerine gelerek wifi şifresini istemiş. babam da bir şey lazımsa gel burda istediğin zaman bilgisayarı kullan cevabını vererek esnaf ve baba olmanın gereklerini yerine getirmiştir:)

  • iki trafik polisi arabası yanyana ilerlemektedir.
    sivil herhangi bir arabaya "34 ..... kenara çekermisiniz" diyerek hayatının hatasını yapar polis. diger arabadan cevap yetistirmekte zorlanmaz polisler.
    "kenara çekermisiniz diyen dillerini yesinler senin."

  • (bkz: yıllar geçse de üstünden bu kalp seni unutur mu)

    kaderin cilvesi olsa gerek, profesyonel kariyerindeki son golünü, ankaragücü formasıyla inönü'ye çıktığı ilk maç olan 30 ekim 2005 beşiktaş ankaragücü maçı'nda beşiktaş'a atmıştır. golü atınca boynu bükük, başı düşük şekilde santraya yürüyen bu tatar oğlanı bütün stadyum ayakta alkışlamıştır (kadir gecesine gelen o maç koy ateiste koy sataniste koy putpereste tezahüratının ilk kez yapıldığı maçtı ayrıca. hemen ardından o dönem gündemin en önemli konusu olan islami terör örgütü el kaide'ye gönderme yapılarak "ateizm onuru kaideyi yenecek" diye bağırmıştı bütün taraftarlar).

    attığı golleri, gollerden sonra gidip korner direğini tekmelemesi, dövmesi, sempatik ama çekingen duruşu... ne güzel adamdın sen be ilhan. adın her geçtiğinde yalçın çetin'in sevinç nidalarını duyuyorum ben hala, kep atma törenine gitmeyip evde seyrettiğim o maçı ve bize yaşattığın o sevinci ve sesleri unutmuyorum:

    "ilhan… ilhan… ve goool… yarı finaldeyiz! dünya’nın 4 büyük takımının arasındayız…"