hesabın var mı? giriş yap

  • kiev rus knezliği'nin ilk kadın hükümdarıdır. bugün azize olga (saint olga of kiev) olarak anılır. kocasının intikamını defalarca alsa da yüreği bir türlü soğumamıştır.

    945 yılında drevlian diplomatik haberci heyeti, kiev büyük prensesi olga'nın kalesine gelir ve kocası igor'un çok fazla vergi istediği için hükümdarları tarafından iki ağaca bağlanıp, yavaş ve acılı bir şekilde öldürüldüğü haberini iletir.

    drevlianlar, daha önce hiçbir kadının kiev knezliği'ni yönetmediğini ve oğlunun sadece üç yaşında olduğunu hesaba katarak, bir savaş başlatmak yerine olga'ya "nazikçe" olduğunu düşündükleri bir teklif getirdiler. teklif, olga'nın prensleri "mal" (ismi ile müsemma) ile evlenmesiydi.

    olga bu teklifi kabul etti ve geceyi teknelerinde bekleyip, sabah tekrar gelerek ayarlamaları yapmalarını iletti.

    heyet teknelerine çekildiğinde olga, adamlarına tüm geceyi kalenin içerisine derin bir çukur kazarak geçirmelerini emretti. sabah olduğunda muhafızlar, kaleye gelen tüm drevian heyetini bu çukura atı ve heyet canlı canlı gömüldü.

    bu, olga'nın içini soğutmak için yeterli değildi. her biri bir öncekinden daha da korkunç olan intikam serisi devam edecekti.

    bunun üzerine drevlianlara prens mal'ın evlenme teklifini kabul ettiğini bildiren bir mesaj ileten olga, siyasi düzenlemeleri yapmaları için en iyi danışmanlarının kendisine gönderilmesini istedi. ismi ile müsemma prens mal, zeki bir hükümdar olmayacak ki bu istediği kabul etti ve danışmanlarını olga'nın kalesine gönderdi.

    olga'nın, uzun yolculuğun ardından temizlenmeleri için hamama yönlendirdiği heyet hamama girdikten sonra kapılar üzerlerine kitlendi ve olga, adamlarına tüm binayı ateşe vermelerini emretti. temizlenmek için su ile karşılaşmayı uman danışmanlar kendilerini diri diri yakan ateş ile karşılaştılar.

    olga, prens mal'a mesaj göndererek, kocası igor'un öldürüldüğü iskorosten'e doğru yola çıktığını, burada onun için cenaze töreni düzenleyeceğini ve büyük miktarda bal likörü ve ziyafet hazırlamalarını iletti.

    şehre ulaştığında, prens mal'a danışmanlarının ertesi gün geleceğini ve ziyafete devam edebileceklerini iletti. olga, ziyafet sırasında yeterince drevlian'ın sarhoş olduğunu görünce adamlarına saldırmalarını emretti. bu saldırı sonucunda yaklaşık 5.000 drevlian katledildi.

    iki taraf arasında büyük bir çatışma çıktı ancak bir yıldan fazla süren kiev kinezliği kuşatması drevlianları zor durumda bıraktı. olga, kendisine diz çökmeleri ve haraç ödemeleri karşılığında kuşatmayı durdurmayı teklif etti.

    istenen haracın, hane başına üç güvercin ve üç serçe olduğunu gören drevianlar teklifi memnuniyetle kabul ettiler. ancak atladıkları şey olga'nın intikam almaktan bir an bile olsun vazgeçmediği oldu.

    her hane, besledikleri güvercin ve serçelerden üçünü kafesleyip olga'nın adamlarına haraç olarak teslim ettiler. gece çöktüğünde olga, adamlarına her kuşun ayağına sülfür bir çubuk bağlanmasını ve bu çubukların ateşlenerek kuşların salınmasını emretti.

    kuşlar, şehre geri dönüp de yuvalarına ve çatılara konmaya başlayınca tüm şehir alev aldı ve küle döndü. olga'nın adamları ise kuşatmayı sonlandırmamıştı. alevlerden kaçanları şehrin dışında tek tek yakalayıp öldürdüler.

    olga, en sonunda aldığı intikamların yeterli olduğunu düşünmüş olacak ki yaşlıların ve çocukların yaşamasına izin verdi. ancak bir şartla; köle olarak satılacaklardı...

    kaynak: historydaily

  • malpraktis yasalarini direkt abd’den kopyalarsan sonucu boyle olur iste! atladiniz mi saglikta cag?

    112 saglik ekibi veya acil hekimleri varken cildiyeci ya da bir cerrah hastaya mudahale etse ve ardindan hasta yakinlari milyonluk davalar acsa hekimi siz mi koruyacaksiniz?

    siz hekimin kendi bransina ait olmayan tetkiki bile istemesini yasaklarsaniz, malpraktis yasalarini bransina gore duzenlerseniz o da asla bransi disina cikmaz.

    durun siz daha yeni yeni ogreniyorsunuz defansif tip nediri, daha karpuz kesecegiz!

  • dayının tekstil sektöründe olması ve alüminyum folyodan takım elbise giymesi tekstil ürünlerinin durumunun ne kadar vahim olduğunun göstergesi aq.

  • her iş çıkışı sonrası, illa bi a101’e uğrar; öyle eve giderim. bugün de perşembe olduğundan uğrayayım dedim. bilgisayar kampanyasını biliyorum ve bana yâr olmayacağını bildiğimden, alma düşüncesine bile girmedim.

    neyse, salına salına yürürken, bizim çengelköy şubesinin depo kapısı, hemen arka taraftadır. şube müdürü, battaniyeye sarılmış iki kutu ile çıktı depodan. şöyle takip ettim çıkışını ve örtüyü açınca hooop iki adet lenovo bilgisayar :)

    şaşırdım mı? tabii ki hayır... sistem böyle maalesef. adalet, hak, görgü, ahlak, erdem... bunları “ucuzluk” markette bekleyip de üzmeyin kendinizi...

    tanım: müşteri alsın diye numunelik gönderilen kampanya ürününü, battaniye ile dükkandan çıkartan müdürlere sahip marketler zinciridir... fazlası var; eksiği yok...

  • - iyi bir insan olduğunu düşünüyor musun?
    + elhamdülillah müslümanım.

    - karına, kızına neden hayatı zindan ettin?
    + elhamdülillah müslümanım.

    - milletin giyimine, inancına neden karıştın?
    + elhamdülillah müslümanım.

    - içki içene, açık giyinene, ateiste vb. neden kötü gözle baktın?
    + elhamdülillah müslümanım.

    - hırsızın, imansızın arkadasında neden durdun?
    + elhamdülillah müslümandı.

    otur, sıfır. arkadaşı cehenneme atınız.

    not: bu entry'de + olarak konuşturulan kişi, yaptığı her pisliği müslüman olduğunu söyleyerek örtbas etmeye çalışanları simgelemektedir.

  • benim işimin polisi sevmek olmaması fakat polisin görevinin beni korumak olmasından kaynaklanır.

  • (bkz: pi)

    ilkokul öğretmenimiz bir gün önceden sıkı sıkı tembihledi "yarın herkes yarım metre ip getirmeyi unutmasın" diye.
    neyse uzatmayalım... evet yarım metre yeterli.

    ertesi gün heyecanla bekliyoruz ne olacak bu ip şimdi diye. matematik dersinde ; daha doğrusu aritmetik dersinde öğretmen beslenme çantalarımızdan ayran bardaklarımızı çıkarmamızı istedi. 7-8 yaşında olduğumuz için konu gitttikçe ilginç gelmeye başladı.

    öğretmen herkes o ipi bardağının çevresine bir sarsın, sonrada başlangıç noktasına gelen yeri sıkı sıkı tutsun dedi. e yaptık .. şimdi de cetvelle ölçün bakalım ne kadar uzunluktaymış onu da defterinize yazın dedi.

    len 7-8 yaşında sıralı komutlu el beceresine dayalı iş yapıyoruz hacı kolay değil o kadar. cetveli çıkarmak için ipi bırak, cetveli çıkar sonra gene ipi sar, yerini kaybetmeden ölç filan bi sürü iş. neyse sardık , ölçtük, yazdık.

    öğretmen; "şimdi de bardağınızın en geniş yerini iple ölçün onu da yazın" dedi. bak çap demiyor kereta bardağınızın en geniş yeri diyor. e hadi onu da yaptık, yazdık. "şimdi o deminki sayıyı ölçtüğünüz uzunluğa bölün bakalım kaç çıkacak" diye de sordu. uzun işlemlerden sonra sınıfın her yerinden 3 ... 3.... 3... sesleri yükselmeye başladı. sanırsın ay-yıldızlı formaları ile bizim aslanlar macaristan karşısında farka gidiyor.

    öğretmen " 3 ya tabi" dedi.. "3" ...

    şaştık kaldık. arka sıralardan birisi "kesin ip var amk" dedi belli belirsiz.

    öğretmen sınıfın üstünde kurduğu tam hakimiyetten memnun sordu.

    "herkesin bardağı birbirinden fark lı mı?
    - evvveeeeeeet..
    "bölme işlemini yaparken birbirinize baktınız mı?""
    - hayyıııııırrrrr

    "işte" dedi öğretmenimiz, "hayatta yuvarlak neyin çevresini en geniş yerine bölerseniz 3 çıkar. bizde buna -pi- deriz .

    bu muazzam tespitten sonra anladım ki hayatta birşeye hayret eden adam "piiiiiiii" derse benimle aynı eğitimden geçmiştir. yok len şaka yaptım. büyüdük, geliştik, serpildik mühendis olduk hala o "pi" yi unutmam.

  • (bkz: #88804637)

    buradaki meriç tanımı eksik.

    sanılıyor ki meriçlik olarak kabaca tabir edilen şey sadece ilişkisi olmayan erkeklere has bir durum, sevgilisi ya da eşi olan erkek için geçerli değil. erdem sinyalleyen bireylerden çokça "taş gibi sevgilim var lan burada meriçlik yapmaya ihtiyacım yok" tepkisi geliyor.

    halbuki, meriçlik - temelde "nice guy syndrome" olarak tanımlanan bir hastalığın alt türüdür. buradaki temel ayırıcı, bu hastalıktan muzdarip kişilerin hayattaki istek ve ihtiyaçlarını gidermek için "gizli anlaşmalar" ile hareket etmesidir.

    "ben senin istediğin şeyi yapayım, sen de beni sev"
    "ben senin duymak istediğini söyleyeyim, sen de beni sev"
    "ben senin ihtiyaç duyduğun şeyi sağlayayım, sen de benim ihtiyaç duyduğum şeyi bana ver, yani beni sev"
    "ben seni kötülüklerden koruyayım, sen de beni sev".

    ancak bu anlaşmaların gizli olması, karşı tarafa şartlar ve yükümlülüklerin beyan edilmesini bırak ima bile edilmemesi sebebiyle nadiren beklentinin karşılanması sebebiyle meriç/nice guy'lar sürekli artan bir kızgınlık ve hayal kırıklığı ile yaşarlar.

    işin kötüsü, tuttukları yolun yanlış olduğunu düşünmedikleri için, yaptıkları şeyin derecesini artırma yoluna giderler. tıpkı "kötü not aldığım derse daha çok çalışmam lazım demek ki" mantığıyla "ayşe için yaptığım x y z yetmiyorsa o halde ben üstüne a b c şeylerini de eklemem lazım" diye düşünüp gizli anlaşmalarında kendilerine düştüğünü hayal ettikleri şeyleri daha büyük bir şevkle yaparlar.

    elbette karşılığında beklentileri de aynı orantıyla büyür.

    ilişki içerisinde bulunan erkek bile gizli anlaşmalarla hareket ettiği için esasen istediği gibi bir ilişki içerisinde kendini neredeyse asla bulamaz. zira istediği ve ihtiyacı olan şeyler konusunda muğlak bile olmadığı, doğrudan gizleme yoluna gittiği için, karşısındakinin bu istekleri karşılamaya niyetinin olup olmadığı, niyeti geçtim buna yeterliliği olup olmadığını bile anlaması imkansızlaşır.

    sen karşındaki insandan beklentilerini, bir ilişkiden isteklerini, ihtiyaçlarını net bir şekilde ortaya koyma, şartlar senin istediğin şekilde gelişmediği zaman bunu açık bir şekilde ele alma, onun yerine kendi kafandan "ben bunu yaparsam böyle karşılık görürüm, böyle olursam şöyle karşılık görürüm" gibi gizli anlaşmalar yarat, sonra karşı taraf bunlara uymadığı zaman mevzu patlasın.

    kuvvetle inandığım tahminim şudur ki erkeğin şiddete meylettiği durumların %99unun arkasında bu türden bir hayalkırıklığı ile sonuçlanmış gizli anlaşma modeli yatıyor.

    meriçlerin problemi tam olarak budur. gizli anlaşma ile isteklerini elde etme çabası. isteklerinin açıkça dile getirilmesi ve bunun kaçınılmaz neticesi olarak bazen reddedilmesi ile yüzleşmek istememek, reddedilmek yerine gizli anlaşmalarla ilişkilerini yürütmeye çalışmak.

    halbuki net olsa, açık olsa çok daha rahat edecek ve sinsi hareketlere ihtiyacı kalmayacak. ihtiyaçlarını kendine itiraf edemediği için, bu ihtiyaçları karşılama yetisi olan insanlarla birliktelik kurma gibi bir sonraki adıma geçemeyen meriç kardeşimiz hayatı boyunca torun torba sahibi de olsa, mutsuz bir şekilde yaşayıp gitmeye malesef mahkum.

  • --- spoiler ---

    -partiyi kurarken fethullah gülen'den icazet aldığını biliyorum. yanında 1 kişi ile birlikte gittiler.
    -kimdi o?
    -cumhurbaşkanı olduktan sonra açıklayacağım. şimdi zor durumda bırakmış olurum.
    -cumhurbaşkanı olduktan sonra zor durumda bırakacaksınız yani. (keh keh)
    -ben cumhurbaşkanı olunca zaten zor durumda kalmayacak!
    --- spoiler ---

    muazzam. canlı izlemeden anlayamazsınız.