hesabın var mı? giriş yap

  • ilk başta hollywoodvari bir gençlik dizisi gibi başlamıştı ne güzel. sonra gene araya silahlar girdi, namus girdi, intikam girdi falan. saçma sapan bir şeye dönüştü. yani bugün bir kuzey dediğin nerden baksan 4-5 kadının namusundan sorumlu. eski karısı var, eski sevgilisi var, eski sevdiği var, kardosunun eski nişanlısı var, anası var danası var.. herif bildiğin ulusal namus operatörü. kötü yola düşecek gibi mi oldun? hemen arıyorsun geliyor, mis gibi ev tutuyor, arada bir para gönderiyor, etrafındaki hergeleleri dövüyor.. bütün dizinin namusu bu herifin omuzlarında. kimse de demiyor ki aga sana noluyor? tam tersi herkes kabullenmiş, herkes memnun. adam bildiğin türkiye'nin en çok tavsiye edilen operatörü ya, canıms.

  • saf bir asker şiddetli basur şikayetiyle revire gider ve askeri doktor tedavi eder. sonrasında gelişen ufak bir diyalog.

    - sevk aldın mı olm sen?

    + birazcık aldım komtanım...

    - ne diyorsun lan sen hayvan herif. zevk mi dedik sana sevk sevk!

    (bkz: dayak)

  • dvd'sine değişik final alternatifleri de koyulmuş olan ayardır.

    adam: biliyor musun ne var, bence berber diye bir şey yok.

    berber: bu nasıl olabilir ki? ben buradayım ve bir berberim.

    adam: hayır, yok. çünkü olsaydı, caddede yürüyen uzun saçlı ve sakallı adamlar olmazdı.

    berber: hayır, ben buradayım berber olarak, ama tek berber ben değilim, bir sürü berber var, sen nasıl bana geliyorsan başka insanlar başka berberlere gidiyor. bu insanların özgür iradesiyle seçimine bağlı bir şey, isteyen evinde traş olur veya traş olmak istemediği zaman traş olmaz. peki sana "bütün bu sakallıları topla bana getir hepsini traş edeceğim," desem bana ne cevap verirsin? insanları zorla, baskıyla tutup buraya mı toplarsın, yoksa benim traşım bana yeter, benim sorumlu olduğum benim başım, banane elalemin traşından mı dersin?

    adam: dur ben biraz daha çalışıp öyle geleyim.

  • 230 köy ile dönemin en büyük aşiret ağalarından. devletin köylüye dağıttığı toprakları hilelerle üstüne geçiren, istanbul'da yaşayan aşiret mensuplarından da adam yollayıp vergi toplayan...

    çok büyük devrimci çok

    zamanın ötesinden gelen ekleme: aynı zamanda başöğretmendir. ee ne de olsa aşiretinin çocuklarını okula yollamayıp kendisi eğitirdi.

  • her zaman yaptığım şey. çok cool bir hareket. arkamdan garsonlar ya utanç duyuyorlar ya da siklemiyorlar. bilmiyorum hiç geri dönüp bu hamlem karşısında garsonların duygu ve düşüncelerini sormadım.

    bence siklemiyorlar.

  • engin ergönültaş'ın okuyucuyu, dar alanda kısa paslarla karakterler arasında top gibi dolaştırdığı romanı. bir iki sayfa yolculuğuna eşlik ettiğimiz bir karakterin yolu bir diğer karakter ile kesiştiğinde, bayrak yarışında bayrağı devreder gibi okuyucuyu o karaktere devrediyor ve birkaç sayfa boyunca diğer karaktere eşlik ediyoruz. bazen de bu bayrak yarışında bayrağı taşıyan rüzgarda uçuşan bir kar tanesi, ezan sesi, batan ay, doğan güneş veya mahallenin köpeği kont oluyor. karakterler, mahalle, doğa birbirlerine el vererek bizi hikayenin içinde gezdiriyor.

    pişmiş kelle okurlarının başka isimlerle de olsa, farklı farklı hikayelerden hatırlayacağı sultan abla, işsiz ali, terso gibi karakterlerin hikayeleri nakış işler gibi bir incelikle birbirine öyle bir eklenmiş ki, insan kitabı okurken sanki o hikayeler zamanında sırf bu hikayenin alt yapısını oluşturmak için yazılmış/çizilmiş hissine kapılıyor. kişisel arşivleri karıştırıp o hikayelere ulaşma çabası karşılıksız kalınca da minare gölgesi'nin yaşattığı hüzün biraz daha katlanıyor. engin ergönültaş acilen eski yazıp çizdiği, kendisinin yazıp başkalarının çizdiği bütün çizgi hikayelerini bir albümde toplayıp yayınlamalı. hem türk çizgi romancılığı, hem türk edebiyatı bu hikayelerden yoksun kalmamalı.

  • asla alışveriş yapmayacağım firma.

    her şeyden önce işveren insan olmayı öğrensin. sineğin yağını çıkarayım bedavaya adam çalıştırayım zihniyeti bakın size nasıl geri dönüş yaptı? bu kafayla daha çok müşteri kaybedersiniz.