hesabın var mı? giriş yap

  • benim nedenim aşağıdaki gibidir.

    orta okuldan beri kadın ortamım olmadı. evet evet yanlış duymadınız, arkadaş olarak dahi olmadı. şimdi ise sanayide çalışıyorum akşama kadar gördüğüm kadın sayısı 2 yazı ile iki. o da yemekhanede çalışan abla, diğeri daha bir ay önce gelen mühendis hanım ki o benim kulvarın üstünde.
    öyle ahım şahım bir tipim yok 1,62 boyum var. olur da 6 milyarda bir ihtimal gönlümüzün sultanı görür bizi beğenirse ulaşması kolay olsun diye kullanıyoruz işte.
    yoksa başım bağlı olsa siksen durmam bu amk mecrasında. samimiyetsizlik,sahtelik, ikiyüzlülük, gösteriş ne arasan var bu cehennemde.

  • zor hayatlardan ortaya çıkan sanat adına yeni şeyler sunabilme isteği sanat tarihinde nereye bakarsak karşımıza çıkıyor.

    öyle bir çocuk düşünün ki daha ilk doğduğunda kız olmadığı için neredeyse cezalandırılarak bir kız ismine sahip olmuş.

    çocukken sporcu olma hayalleri bir gün ayağının kırılmasıyla suya düşmüş.

    üstüne okuldan taşıdığı bir virüs kendisini es geçip annesini ölümün kollarına fırlatıvermiş.

    yurt dışına eğitim için gönderilmiş. o andan itibaren bir şekilde hayat onu sanata itmiş, resim eğitimi alarak hayatının kalan kısmını yoklukla savaşarak ve resim yaparak geçirmiş.

    babasından kalan mirasla paris’e yerleşmiş. hayatının sonuna kadar yaşayacağı bu şehir; ona sanatçıların içinde renkli bir hayat sunsa da savaş yokluk ve hastalıkla pek de iyi davranmamış ona.

    yaşadığı travmalar sonrasında alkol bağımlılığı oluşmuş. hep başına dert olmuş bu bağımlılık.

    günün birinde seine nehri kıyısında resim yaparken picasso ile tanışmış. ressamın çizimlerini çok beğenip onu evine davet etmiş. ona hediye ettiği tabloyu kapıdan çıkar çıkmaz satarak yemek ve içkiye yatırmış ve utancından bir daha picasso’nun karşısına çıkamamış.

    henri matisse’in başını çektiği canlı renklerle mavilerle morlarla kırmızılarla konuşan fauvizm ve expresyonizm akımlarına katılmış. paris’in sosyal hayatını kafelerini, sokaklarını, insanlarını kendi tarzıyla resmetmiş.

  • lord eddard stark denen aktrollü ortaya çıkaran kahraman. emeğine sağlık. özel dedektiflik kariyeri üzerine bir düşünsün derim:)

  • kızların çoğunlukta olduğu bir grupsa vay halinize dedirten durumdur... örnek vermek gerekirsek:

    erkekler:
    +beyler bugün hocanın verdiği makale neydi?
    - x makalesi
    +eyv.

    kızlar:
    +kızlar bugün hocanın verdiği makale neydi?
    -x makalesi
    +çok sağol canım (kalpler, öpücükler falan)
    -önemli değil bitanem benim (kalpler, öpücükler falan)
    +(farklı farklı kalpler öpücükler)
    -(dahada farklı farklı kalpler öpücükler)

    diye devam eder...

  • efendim, robert augustus chasebrough karosen ticaretiyle ugrasan ve de iflasin esiginde brooklynli bir kimyagerdir. böyle bir haldeyken 1859 yilinda yeni umutlarla, beklentilerle petrol bulunmus pennsylvania'ya gider. nitekim orda petrol kuyusu açmis isçilerden ayaklarina yapisan ve kesiklerin, yaniklarin tedavisini de hizlandirdigi söylenen parafin benzeri bir maddenin varligini ögrenir. kavanozlar içinde bu maddeden brooklyn'e tasir, aylarca üzerinde çalisir, kendi bedeni üzerinde de deneyler yapar, ve nihayetinde "vazelin petrol jeli" adiyla 1870'te piyasaya verir ve çok kısa süre içinde büyük başarıya ulasir.
    vaseline adinin labaratuvarinda kullandigi karisinin vazolarindan (vase) ve o zaman ilaçlarin sonuna konmasi moda olan "line" ekinden olustugu varsayilir.
    ahsap mobilyalari korumaktan açik havada birakilan makinelerin, araba akülerinin paslanmasini önlemeye, dösemeye siçrayan boyalari çözmekten, deriyi parlatmaya, kayganlastirmaya kadar bir dizi fonksiyonu vardir vazelinin. tüm bunlarin disinda amazon yerlileri vazelini mutfak yagi olarak kullanip ekmeklerine sürerler, chasebrough da günde bir kasik vazelin yiyip uzun yasamasini ona borçlu oldugunu söylermis (1933'te 96 yasinda ölmüs). isteyen deneyebilir, vazelin yiyebilir, ekmegine katik yapabilir, ben sahsen yapmam.