hesabın var mı? giriş yap

  • cumhurbaşkanı erdoğan'ın çanakkale köprüsü açılışında halka sorduğu soru.

    link

    kalabalık "hayır" cevabı veriyor.

    kalabalığın yarısının cebinde 200 tl olmadığına yemin edebilirim ama kanıtlayamam.

  • size anlatıyorum.... iyi okuyun.

    dolar 17-18'leri zorlarken bir haber surüldü piyasaya; "katar ile anlaşıldı, dolar 22 tl'de sabitlenecek." yani yatirımcıya gel gel yaptılar. (dolar artacak mesajı)

    https://www.webtekno.com/…alindi-iddia-h118505.html

    bugün neyin haberi yapıldı? "reuters $/tl'yi 9.00 olarak tahmin ediyor" bu haber niçin çarşaf çarşaf yayınlandı. çok basit bu kez de sat sat diyorlar. (dolar düşecek mesajı)

    https://www.sozcu.com.tr/…smesini-bekliyor-6844001/

    herkesin yastık altındaki dolar ve altına göz dikildi, tam anlamıyla dolar sattırıp mb'nin sattığı rezervleri yeniden toplamasi gerekiyor çünkü.

    sözün özü doların 9.50'nin altıni görmesi için hic bir neden yok. ne oldu abi; altın rezervi mi bulduk, uretimimiz 5 kat mı arttı, ne oldu? hic bir şey...bundan 2 ay öncesine göre ne iyi gitti ki dolar dibi görsün.

    dolar 10-12 arasını bir süre destek/direnç yapacak, sonrasında tl'nin dolar karşısındaki devaluasyonun sonucu olan enflasyon ile birlikte tl dolar karsısında değer kaybedişini sürdürecek...

  • mısırlılar'ın özellikle kutsal saydıkları scarab (bokböceği) heykellerinde kullandıkları değerli bir taş. en kıymetlileri, tarif edildiği üzere, içinde altın damarlar taşıyormuşçasına prit içerenlerdir ve irice yuvarlak bir yüzük formundaysa misal, yıldızlı bir gökkubbeyi elinizde taşıyormuşsunuz hissi verir. ayrıca yeşil, mavi, kırmızı, kahve pek çok taş olmasına rağmen, böyle bir lacivertliğe sahip başka bir taş yoktur. ayrıca, diğer kristal bazlı taşlardan farklı olarak (aquamarine, quartz, amethyste gibi) elinizde kristal ışıltısı vermez, daha mat, daha yuvarlak dokulu bir taştır.. tıpkı denizde cilalanmış deniztaşları gibi, elinizde serin, kaygan, hoş bir his bırakır.

    bir de, bu taşın adını ilk öğrenişim şöyledir ki, ortaokulda okuduğumuz, yanlış hatırlamıyorsam express publishing'e ait, yine yanılmıyorsam "blue scarab" adlı ince bir hikaye kitabı vardı 10 chapterlık. hani böyle, alıştırma kitabı filan da olan, reading and listening derslerinde okutulan cinsten... hah işte o kitapta, babası arkeolog olan ve bir kazıda ölen bir kızceğiz, garip bir dükkana giriyor, lapisten yapılma bir scarab alıyordu ve başka birkaç kişiyle birlikte öte dünyayla iletişim kurmaya başlıyorlardı... şimdi düşündüm de, o kitaplar da hep gerçeküstücü oluyormuş o yayınevinin, nitekim bir diğeri de ruhun evi terk etmediği hampton house hikayesiydi ki, hala üzülürüm o kitapları kaybettiğime...

  • ilber ortaylı ve halil inalcık'a göre osmanlı' nın "3. roma imparatorluğu" olması.
    hatta ilber ortaylı' nın tanımı ile söyleyeyim; "türkler, müslüman romalılardır"

    öncelikle; kendilerinin de savunduğu bu tezi, kendi söylemleri ve benim de eklemelerimin bulunduğu durumlar ile, herkesin anlayacağı şekilde basitçe açıklamak istiyorum.

    roma imparatorluğunun barbar kavimlerin göçü sonucunda ikiye bölünüp hemen ardından çok kısa sürede batının parçalanması; doğu roma tarafından yani devletin diğer yarısı tarafından bu şekilde tanımlanmıyor.

    doğu roma'ya göre; roma tek bir devlettir, yönetim kolaylığı açısından iki ayrı yönetim bölgesine ayrılmış, başkenti bir dönem "nuovo roma" yani "yeni roma" şeklinde adlandırılan "konstantinopolis"e taşınmış, batı bölgesi ise barbar kavimlerin işgaline uğramıştır. işgale uğrayan bölge, hala daha roma toprağıdır, ancak işgal altındadır.

    doğu roma'nın savunduğu bu tezi ise şu şekilde anlıyoruz;

    - doğu roma, doğuya, kuzeye ya da güneye ilerlemek yerine, daima batıya yani "işgal altındaki topraklarına" ilerlemeye çalışmış, ve kısmen de başarılı olmuştur. zira doğu roma dediğimiz devlet, italyan yarım adası, sicilya, kuzey afrika ve iber yarım adasına kadar ilerleyebilmiş ve eski topraklarının büyük bölümünü (galya ve britanya hariç) tekrar kontrolü altına alabilmiştir.

    - benim en önemli gördüğüm diğer husus şudur. doğu roma; kendisinden hiçbir zaman "doğu roma" ya da "bizans" gibi tabirlerle bahsetmemiştir. kendinden daima "roma imparatorluğu" olarak bahsetmiştir. doğusu batısı olmadan, dümdüz, "roma imparatorluğu".

    iddianın doğu roma kısmını inceledik. şimdi de osmanoğulları kısmını inceleyelim.

    osmanlı tarafını incelerken, istanbul'un fethi'nin "gavur toprağı almak", "islamı şanlandırmak", "peygamber övgüsüne mazhar olmak" gibi manevi hususlardan ziyade, politik açıdan neden inanılmaz büyük bir öneme sahip olduğunu incelemek gerekli. maddeler halinde gidelim;

    - istanbul, hali hazırda roma imparatorluğu'un başkentidir.

    - fethinin ardından, osmanlı'nın başkenti olmuştur.

    -fethin ardından; başpiskopos, fatih'i roma imparatoru ilan etmiştir. (burası önemli, zira her dinin, kendine ait bir "yönetim hakkı aktarımı" vardır. örneğin, türklerin bu konuda 2 ön koşulu vardır, birincisi yönetme yetkisini direkt olarak tanrıdan almak, yani kut inancı. ikincisi ise, cengiz han ya da oğuz kağan soyundan gelmek. her türk imparatoru, kendi soyunu cengiz han'a ya da oğuz kağan'a dayandırmak zorundadır. hatta tarihte osmanlı'nın soyu 4. murad'ın döneminde tükenmek üzere iken, cengiz soyundan gelen kırım hanının osmanlı tahtına geçmesi düşünülmüştür. taht hakkı türklerde bu şekilde iken, batı' da ise, katoliklerde papa'nın taç giydirmesi, ortodokslarda ise başpiskoposluğun sizi imparator ilan etmesi şeklinde resmiyet kazanmaktadır. şimdi diyeceksiniz ki "ulan adam şehri silah zoruyla zaptetmiş, başpiskopos napacaktı başka?". ancak şunu bilmek ve hatırlamak gerekli. zamanında roma içinde de birçok iç karışıklık olmuş ve kimi imparator adayları kendini silah zoruyla imparator ilan ettirmiş ya da katoliklerde de kendine zor kullanarak papa tarafından taç giydirtilen krallar, imparatorlar olmuştur. ve hepsi kabul görmektedir. velhasıl kelam, fatih sultan mehmet başpiskoposun kendisini imparator ilan etmesi ile birlikte, hem türklerin hem de romanın imparatoru olmuştur)

    - fethin ardından fatih, kendine resmi unvan olarak "kayser-i rum" unvanını almış ve ömrü boyunca bu unvanı kullanmıştır. peki ne demektir "kayser-i rum"? kayser, bildiğimiz sezar'ın osmanlıcasıdır. aynı zamanda imparator anlamına da gelmektedir. almanlardaki "kayzer" ve ruslardaki "çar" kelimesi bu kökten gelmekte ve yine imparator anlamına gelmektedir. peki rum? rum, arapça "roma" demektir. o dönem roma'ya doğuda "rum" şeklinde hitap edilmektedir. (buna yazının sonlarında güzel bir örnek vereceğim) yani "kayser-i rum" unvanı, direkt olarak "roma imparatoru" şeklinde dilimize çevrilir. bunun ilginç yanı, fatih bunu kendi kendine kullanmakla kalmamıştır. uluslararası diplomatik yazışmaların tümünde, bu unvanla yazışmış, her mektubunda kendini "roma imparatoru" olarak tanıtmış, giden
    elçi heyetleri "roma imparatoru elçileri" olarak gitmiş, gelen elçi heyetlerini "roma imparatoru" olarak sarayında kabul etmiştir.

    - fetihten itibaren istisnasız her padişahın (vahdettin'in bile) tuğrasında "el muzaffer daima" yani "daima muzaffer, hep kazanan" ibaresi vardır. bunun sebebi ise bir gelenekten ötürüdür. ne geleneği mi? roma imparatorlarının da adının yanında "semper victoria" yani "daima muzaffer" ibaresi bulunur.

    - fethin öncesinde konstantinopolis şehrinin bayrağı, kırmızı zemin üzerine beyaz ay-yıldızlı bayraktır. tanıdık geldi mi? * inanmayanlar, google görsellerde "konstantinopolis bayrağı" diye aratıp bakabilirler, zira roma döneminde basılan paraların bile ay-yıldızlı olduğunu görürler.

    - fethin ardından şehrin adı osmanlıcada konstantinopolis'e yani "konstantin'in şehri" anlamına karşılık gelen "konstantiniyye" olarak kullanılmış ve cumhuriyet dönemine kadar bu şekilde kullanılmaya devam etmiştir.

    - fethin ardından osmanlı'nın idari sistemi köklü bir değişime uğramıştır. "osmanlı, istanbul'u fethettikten sonra imparatorluk oldu" savı aslında temel olarak buraya dayanmaktadır. roma' nın çoğu idari birimi, osmanlı'ya adapte edilmiştir.

    aslında osmanlı'nın üçüncü roma imparatorluğu olması hakkında kitaplar yazılarak incelenmesi gerekecek kadar detaylı bir husus olduğunu düşünmekle beraber, yine de burada "çok mühim" gördüğüm hususları aktarmaya çalıştım.

    ha bir de unutmadan "yazının sonunda rum kelimesine güzel bir örnek vereceğim" demiştim bak iyi ki aklıma geldi de unutmadım.

    osmanlı'nın öncülü olan devleti biliyorsunuz. bizim okullarımızda bize öğretilen "anadolu selçukluları" devleti vardır hani. bazen "türkiye selçukluları" olarak da geçer.

    arkadaşlar, tarihte bu isimde bir devlet yok. o devletin adı; "selçukiyan-ı rum" yani "roma selçukluları"dır.

    adamlar kendilerine " roma selçuklusu" diyor, biz ise "hayır hayır roma değildir o, anadoludur" diyoruz. hatta "türkiye selçukluları" gibi absürd bir isim bile vermişiz.

    o dönem, bütün dünya üzerinde "türkiye devleti" olarak bilinen tek devlet vardır. o da "ed-devletü't türkiyye" adını kullanan, bizim ise "memlükler" olarak bildiğimiz devlettir.

    okuyanların gözüne sağlık.

    debe editi: yaşasın atatürk ilke ve devrimleri.

  • kim milyoner olmak ister yarışmasını izliyoruz, kişisel gelişim kitapları ile ilgili bir soru soruluyor. eşime;

    - ben de bir kişisel gelişim kitabı yazsam. diyorum. adını da "dipten zirveye" koyarım

    - yaz tabi, ikinci isim olarak da "hiç görmediğim yerler" dersin.

    - dip mi?

    - zirve!

    - kırıcısın

  • gençlik ve spor bakanlığı cümlesi. feyk hesaptan vatandaş taklidi yaparak kendi kendilerini aklamaya çalışırken tiviti yanlışlıkla resmi hesaptan atıp yine rezil rüsva olmuşlar. koskoca ülkenin bakanlıklarının uğraştığı şu işlere, düştüğü şu kepaze duruma bakın. neyse en azından yeni bir bkz. doğmuş oldu.

    bari bu vesileyle 19 mayıs'ı da doğru düzgün kutlamış olalım. pek kıymetsiz ve saygıya değmeyen devlet yetkilileri: atatürk'ü anmak için profilinizi "epey atatürk"le donatıp sahte rollere girmeniz değil, onun ilkeleri ve vizyonunu yaşatmanız gerekliydi ama yapmadınız. zaten bu yüzden bugün bu kadar acınacak haldesiniz ve gömülmeniz çok yakın. arkanızdan coşkuyla kutlayacağımız nice 19 mayıs'lara...

  • --- spoiler ---

    titanic'te "you jump, i jump" delikanlılığını yapabilen leonardo abi, inception' da "if you jump, you are going to die" demiştir karısına.

    gençken daha cesur oluyor insan.

    --- spoiler ---