hesabın var mı? giriş yap

  • - hacım dün labaratuarda uğraşıyodum formüllerle filan sanırım soğuk füzyon'u bulma yolundaa ..aaasskktir karıya bak olm
    - hani lan ?!

  • vay amk
    aktroll tiksindim senden
    ekleme görsel
    ilk yazı bu idi.
    silmiş kaçmış. sanırım vitaminsiz gobelsin ekibinden vasat bir arkadaş idi
    görsel ve kaçak ihbarı için @etsiz cig kofte olmaz a teşekkürler

  • seni hayvanat bahçesinden aldık, maymunsun aslında sen gibi bir hikayeye kardeşi inandırmaktan daha vicdanlı bir harekettir. bir de üzerine "ben seni kafeste gördüm, çok beğendim diye alıp eve getirdik" demiştim ki bana da azıcık minnet duysun. tabii bu hayvansever, vicdan sahibi abla imajım kendisi bağıra bağıra anneme gidip "anne ben maymun muyum?" diye ağlayana kadar sürmüştü.

  • televizyonda evlilik programı var. ben de babama takılıyorum:
    + babaa varya sen gitsen şu programa bi sürü talibin gelir.

    babam da gaza geliyor:
    - 47 yaşındayım, emekliyim. evine ailesine bağlı bir insanım. kumral, yeşil gözlüyüm...

    annem diğer odadan "noluyor orada" diye bağırmaya başlayınca babamın taliplerine seslenme şekli biraz daha değiştiriyor:
    - evliyim, dünyalar güzeli bir eşim var. taliplerimi bekleyemiyorum :(

    adamın yüzü bildiğin üzgün smiley oldu. yirim.

  • ibm 1950lerde ilk sabit sürücüleri ürettiğinde sadece 3.75 mb kapasiteye sahipti. 1990lara kadar yaklaşık kırk yılda 500 mblik diskler üretmeyi başardılar. ancak ondan sonraki 30 yılda ne olduysa oldu ve şu anda nimbus exadrive dc nin 100 tb lik modeli piyasada bulunabiliyor. bilgisayarların emekleme aşamasında bile olmadığı bir dönemden bu güne, bir insan ömrüne sığan bu gelişme tam 30 milyon katlık bir artış demek kapasitede. teknolojide üstel artışın nereye varacağını insan zihninin kavrayabilmesi çok zor. bu işin içinde tam kalbinde olanlar için bile.

    bir örnek vermek gerekirse bill gates 2004 yılında 2 tb depolamayı ücretsiz sunan gmail için şu yorumu yapmıştı:

    "1 gb'tan fazlasına nasıl ihtiyacınız olur? içinde ne var? filmler mi? powerpoint sunumları mı? kaç tane mesaj var? cidden, sorunun mesaj sayısı mı yoksa mesajların boyutu mu olduğunu anlamaya çalışıyorum." kaynak

    bilgisayar ve yazılım teknolojileri artık emekleme döneminin çok ötesinde. kurumsal ölçekte kuantum bilgisayarlar için yarış devam ediyor. yapay zeka ise tüm gelişmelerden sadece daha da fazla ivme kazanarak yoluna devam edecek gibi görünüyor. nvidia gibi firmaların ürettiği özel çiplerin sağlayacağı hızla makine öğrenmesi nereye, ne hızla gidecek hesaplamak çok zor. bu konuda yazılmış bir makalede şöyle bir ifade geçiyor:

    "geleneksel olarak, yapay zeka hesaplama gücü moore yasası'na uygun olarak yaklaşık her iki yılda bir iki katına çıkmıştır. ancak 2012'den bu yana bu büyüme, moore yasası'nın çok ötesine geçerek her 3,4 ayda bir ikiye katlanarak çarpıcı bir şekilde hızlandı. bu büyüme yörüngesi, dik iniş çizgisi nedeniyle genellikle "hokey sopası" grafiği olarak tasvir edilir. alternatif olarak "j-eğrisi" olarak da adlandırılır."

    yine aynı makalede üstel büyümenin ne denli etkili ve anlaşılmaz olduğu ifade edilmiş:

    "üstel büyüme temelde her adımın öncekilerden önemli ölçüde daha büyük olduğu bileşik büyüme ile ilgilidir. insanlar bileşik büyümenin gücünü, özellikle de uzun dönemler boyunca, genellikle hafife alırlar. üstel büyümenin ilerleyen aşamalarındaki dramatik artış şaşırtıcıdır çünkü ilk aşamalar aldatıcı bir şekilde yavaş veya önemsiz görünebilir."

    şu anda hala aşılması gereken engeller var bu alanda. ancak pencere daralıyor. stephen hawking'in insanlığı bu konuda uyardığı röportajın üstünden tam on yıl geçti.

  • insanlarla, yalnız kalmamak, yalnızlığın ve konuşmamanın çok bunaltıcı olmasından ötürü konuşuyor ve ilişki kuruyorum. erkek arkadaşlarımın araba ve futbol sohbetlerinden, kız arkadaşlarımın dedikodusundan vesairesinden nefret ediyorum. sadece konuşma sırası bana da gelsin diyerek onların anlattıklarını merak ediyormuş gibi yapıyorum. günlük hayatta konuşulan hiçbir şey ilgimi çekmiyor.

    insanlarla istediğim gibi konuşamadığım için, yüzde 99'unu salak, isterik veya cahil gördüğüm için, içten içe hepsini aşağılıyorum. kafamda onlarla alay ediyorum. baskıcı muhafazakar bir ailede yetişmiş olmaktan, sırf kendi çabamla bir yerlere gelmiş olmaktan, seneler önce bıraktığım inancımı; ne inançlısına ne de inançsızına gönlümce açıklayamamaktan, her şeyden bir sinir stres çıkmasından nefret ediyorum.

    yaşadığım aşkları da yalan olarak düşünüyorum. kendimi ömür boyu rol yapmak zorunda olacak lanetlenmiş bir insan olarak görüyorum. bu rol bazen o kadar içime işliyor ki, aslında ne olduğumu şaşırıyorum. hiçbir şey benim için hiçbir şey ifade etmiyor. dünyanın böyle oluşuna kızıyorum. her şeyin dilediğince konuşulabildiği, değer yargılarının olmadığı, antik yunan'ın bile ötesine geçmiş, baskısız, yönetimsiz bir toplumun hayalini kuruyorum.