hesabın var mı? giriş yap

  • istenildiği kadar erdem olarak düşünülsün, gereğinden fazla kullanılınca kişiyi yoran, hayat kalitesini düşüren bir düşünce şeklidir. başkalarının mutluluğunu ya da iyiliğini düşünmek size zarar veriyorsa, bu iş güzel bir olgu olmaktan çıkıp hayatınızı kâbusa çevirebilir.

    dostluklarda olmazsa olmazdır. bu görüşe katılıyorum. peki dostlarınız, verdiğiniz değerin karşılığını size yansıtıyor mu? eğer bundan emin değilseniz yazımın devamını okumanızda fayda var.

    diğerkamlık olgusu gelişmiş insanların ortak noktası hayır diyememektir. bu 'hayır' kelimesi, yeri geldiğinde istemediğiniz bir şeyi başkalarının mutluluğu için yapmanızı engeller. istemediğiniz bir şey başkası için dünya kadar öneme sahip olsun. içinizde bir yerde bunu yapmanızı engelleyen dürtü varsa yapmayın. bu ufacık pişmanlığınız bile sizi ilerde çok mutsuz edicek sonuçlara çıkarabilir.

    hayır diyememek ise tamamen çocukluktan kalmadır. türk aile kültüründe özellikle kızlarda daha çok bulunur. bunun sebebi tipik aile baskısıdır. çocuk kendini ne kadar geliştirirse geliştirsin, küçüklüğünde oluşan baskıdan ötürü bu kelimeyi tam anlamıyla ağzından çıkaramaz.

    "aslan oğlum benim! paşam benim!" nidalarıyla yetişen erkek çocukları ise hayır demeye meyillilerdir. çünkü küçüklüklerinde hep el üstünde tutulmuş, empati yetenekleri gelişmemiş durumdadırlar. diğerkamlık olgusu daha az rastlanır.

    hayır demek aslında sizi daha mutlu bir insan yapar. tabii ki bu her şeye hayır diyin demek değildir. evet kelimesi genelde karşının fikrini onaylamak veya onun önerdiği yoldan gitmeyi kabul etmektir. evet diyeceğiniz konuların karşının fikrini onaylamaktan geçmesi gerektiğini unutmayın. eğer başkasının yolundan gitmeyi kabul edicek şekilde evet diyorsanız, onaylamadan önce bir kez daha düşünün.

    diğerkamlığın bir diğer sebebi ise "ben mutlu olamadım, onlar olsun" düşüncesidir. senin başkalarını mutlu edebilecek imkanın varsa kendini de mutlu edebilecek imkanın elbette vardır. önce kendini düşün, daha önce de dediğim gibi; biraz bencillikten kimseye zarar gelmez.

    genel olarak toplarsam bu düşüncenin benliğinizi ele geçirmesine izin vermeyin. kimse bu devirde robin hoodluk yapabilecek bir yapıya sahip değil. nerden geldiğimizi tam olarak bilmiyoruz, nereye gideceğimizi de.

    gözlerimizi sonsuzluğa kapadıktan sonra eğer ufacık bir hatırlama süremiz olursa, bu süre zarfında aklımızdan kendi yaşadıklarımız geçecek. önümüzdeki günlerde kendinize öncelik gösterin. beş dakika sonra yaşayacağımız garantisi yokken o beş dakikayı başkalarını mutlu etmek için harcamayın.

  • bu dizide de görüyoruz ki ejderha denen hayvanat küçükken sevimli mi sevimliyken ergenlik dönemiyle birlikte birden ibneleşmeye başlar. başına buyruk hareketler, anneye babaya karşı gelmeler falan. charizard'dan beri bu böyle.

  • alnının teri ile ekmek parasını kazanan büyük adam. çocuk falan değil bu.

    onun yaşıtları medeni ülkelerde şu anda servisler ile okula gidiyor, oyun hamurları ile oynuyor, tablet, bilgisayar gibi teknolojinin nimetlerinden yararlanıyor, en güzel kırtasiye ürünlerini kullanıyor, bir kere yaşayabileceği çocukluğunun tadını çıkarıyor.

    bu garibim de kışın soğuğunda elinde çantası ile 1,25 tl'ye aldığı çorabı 2 tl'ye satmaya ve 75 kuruş çalışmaya çalışıyor.

    lanet olsun adaletsiz gelir dağılımına güzel gözlü çocuk.

    hem gerçek babanı hiç göreme, hem üvey baba ile büyü, hem üvey olduğunu sonradan öğrenmene rağmen onu hala gerçek baba gibi benimse. böyle bir metanet, böyle bir duruş bir çocuk için çok fazla. yaşamın ve annesinin yükü de omuzlarında.

    kameraya çeken adama uyuz oldum. ulan vereceğin 5-6 tl para. sen ne hakla çocuğu "sus lan yalan söyleme" gibi nahoş bir cümle ile azarlıyorsun. şakası bile kötü. bir de hala pazarlık derdinde. gönlüne çaktığım.