hesabın var mı? giriş yap

  • evet ben bugün avm'ye gittim ve yine hayattan soğudum.

    allahım bu kadar sıkıcı, iç daraltıcı yerler olabilir mi? yemin ederim eve döndüğümde üstümden tır geçmiş gibi oluyor. fakat gözlemimi de yaptım, döndüm. kimdir bu avm'lerin özellikle haftasonları vazgeçilmez karakterleri? ne yer ne içerler? nerede yaşarlar? hepsi fely farkıyla sizinle;

    yüzü boyalı aptal çocuklar; avmler özellikle haftasonları onlarsız olmaz. avm'lerin gürültü yükünü çeken çilekeş tipler. avm'lerdeki fiks uğultuda onların payı büyük. kendilerine teşekkür ediyor, alkışlarla uğurluyoruz.

    oyun alanındaki asosyal çocuklar: bunlar da tam site-apartman, konut projesi çocukları. çocuk hayatında bakıcısından başka insan görmüyor ve avm'de oyun alanında başka insanların da olduğunu görünce tribe giriyor. annesinin yanından ayrılamıyor ve asosyalliğini vurguluyor. annesi de çocuğunu sosyalleştirmek derdinde.

    bakışmaya gelen ikili kız grupları: evet tek amaçları bakışmak. ne sevgili olmak ne birisiyle birlikte olmak. bakışmak. tek amaç bu. ne kadar bakışıldı o kadar kar. ikili olunca güvende hissederler. ayrıca yeni kıyafetlerini giyecekleri en uygun mekan. en fazla 30 tl harcarlar. 6 saat avm'de takılırlar.

    marco reus saçlı 3-4 kişilik erkek grupları: evet bunlar da olmazsa olmaz. avmye girmeden önce mutlaka sigara yakarlar. favori bölümleri defacto, lc waikiki, coton ve media markt tarzı teknoloji mağazaları. bunlar olmadan avm kepenk açmaz.

    direkt yemek katına çıkan beyaz yakalı: arabayı park etmiş garaja. tchibo'ya uğrar belki. ordan bi şeyler alır. ordan starbucks'a ya da gloria jeans'e geçip kahve içer. bambaşkadır bizim beyaz yakalı. hey yabancı buralar asıl benim triplerindedir.

    ilişkilerini avm'de yaşayan tipler: bunlar da olmazsa olmaz. sevgililik daha avm'nin dışına çıkmamış. ilişki daha dış havada oksijen görmemiş. burada sinemaya gidilmiş, burada kahve içilmiş. burda birbirinden sıkılıp cepten nete girilmiş, burda çekilen fotolar paylaşılmış.

    kendini mila kunis sanan kozmetikçi ablalar: bunlar da ayrı bir tür. lan yüzündeki o makyajı atsan bildiğin yıldız tilbe'sin ama hava mila kunis. bir gerine gerine yürüme. bir odaklanarak, karşıya bakarak yürüme. dandirik kozmetik mağazasında 1300 tl'ye çalışmıyor da, new york borsası'nda çalışıyor sanki. sizi de eledim.

    avm'ye gidip gözlemini ekşi'de yazan tipler: bu da ben oluyorum. kendimi de kategorize edeyim :) herkese b.k attık kendimize de atalım. bunlar da sanki toplumdaki genel kitleden çok farklıymış gibi gelir ekşi'de entry yazarlar. sanane millet istediği gibi takılsın. öyle mutluysa öyle devam etsin işte.

    lan cidden benim ne işim vardı avm'de? :)

  • maç sonrası spiker sabri sarıoğluna soruyor roma'da çok zor bir 90 dakika bizi bekliyor diyebilir misiniz?

    sabri : roma'da çok zor bir 90 dakika bizi bekliyor.

  • basitin ağır, sadeliğin derin olduğunu benimseyen akım.. var olan vasfın, öğenin, öznenin bir karmaşa içinde kaybolmasına asla izin vermez.. tekliği esas alır ve hiçliğe yaklaştırır.. aceleci beyinler için zor bir mesajdır, zira anlaşılmayı beklemez.. daha çok basitin içindeki derinliği yakalamayı seçenlerin yoludur ve zor olanı tercih eder.. çünkü kaygısızdır.. sadece var olduğu için bir tanımı vardır minimalizmin.. yani var olan her şeyin bir sebebi ve sonucu oluşmuştur muhakkak.. ama her varlığın bir öğrenilme kaygısı olmayabilir.. ki minimalizm tam da budur.. beyaz duvarın dibinde duran kırmızı çubuğun neyi çağrıştırdığını anlatma gereği duymaz.. siz ne görüyorsanız odur.. "bir halta benzemiyor" derseniz de öyledir.. çünkü onu çıkaran kafa sizin düşüncenizle değil, kendi dünyasıyla ilgilenir sadece.. kamuya mal olmuş bir resim, heykel, bina veya duvarın simgeleştirilmesi sadece göreni alakadar eder.. mana yükleyenindir, yüklenenin değil.. dahası kendisine ait gizli bir manası olmasına ve bunu açıklama gereği duymamasına rağmen.. bu vurdumduymazlığın arkasında sakin kalabilen her eser açıkçası beni bu akıma her daim yaklaştırmış ve akımı benimsememe sebep olmuştur..
    özelte, iyidir, hoştur.. toplumsal değil, bireyseldir ve sırf bu yüzden güzeldir..

  • misafirlige degil direkt dogum gunune giderek katildigim topluluk.

    10 ya da 11 yasindayim. bi arkadasimla yolda yururken, arkadasimin arkadasi gelip onun dogum gunune gelip gelmeyecegini sordu. arkadasim gelecegini soyleyince nezaketen beni de cagirdi. eve geldim ve dusunmeye basladim. 3 bilemedin 4 saatim vardi. ne giyecektim, takim elbisem yoktu, sunnetten kalan bi kiyafetim vardi ama olmazdi ki, hay amk. ne hediye alacaktim? para da yoktu, pederden istesem bi ton dirdir. zaten hediye almayi da bilmem hic. anneme sordum o da hemen babama yetistirmis, agzinda bakla islanmaz. babam da surdan 2.5lt kola alsin diyerek 2.5tl tutusturmus anneme, o da bana verdi. bu ne ya kola mi alacam cocuga diye zirlayinca babam okkali bi kufurle kovdu evden. ben de bi saate baktim bi de elimdeki 2.5tlye ve marketten kolayi alip olay mahalline gittim. cocugun annesi vefat ettigi icin halasi ve babaannesi organizasyonu yapiyorlardi. utana sikila verdim kolayi. biraz sasirdilar tabi ama aldilar. neyse iceri gectik half-life oynadik falan sira geldi pastaya. halasi meyve sularini getirdi masaya. biri itiraz etti kola yok mu diye,
    birden herkes tek agizdan "eveeet kola istiyoruz" dedi. patavatsizliga bakar misin bana yapilsa doverim pijleri. kadinin aklina benim kola geldi ve gitti iceriden getirdi ama herkes nasil mutlu anlatamam. ben tabi meyve suyu ictim kendi getirdigi seyi icti demesinler diye. arkada kalorifer petegine yaslanip ailesine mangalda et pisirmis baba gururuyla dikildim orda. sonra hediye kismina geldi is, herkes uzatti hediyesini. ben de benimkini ictiniz zaten dedim, cocuk aynen ya tesekkur ederim iyi oldu dedi, bi de oyle gururlandim. o gun 2.5lt kola goturdum diye orada alay edilmedim ve gunun kahramani oldum ya, ne zaman 2.5lt kola alsam ayni gururu yasarim. bu da boyle bi animdir iste

  • 28 şubat mağdurlarından güzel bir sample sunan türbanlı bacılarımızdır. heykelin yıkılması için protesto yaparken "başörtüsüne uzanan eller kırılır" diye pankart açmışlar aslşkdaslş. heykelin yanından geçerken türbüşüne falan sürtmüşse demek ki.

    işte türbanı kadın özgürlüğü sayıp bu ortaçağ artıklarıyla el ele veren liberal femilis gerzekler görsün bunların gerçek yüzünü. heykele bile tahammülü olmayan bunun gibi tipler soyut değil gerçek kadın özgürlüğü mücadeleleri karşısında hikmetyar'dan farksız tavır alırlar.

    http://haber.sol.org.tr/…laksiz-zihniyetin-urunudur

  • görüldüğü üzre sadece ekşi sözlük entel takımı tarafından değil, ekşi sözlük şakirt takımı tarafından da unutulmamıştır.

    @ben smyrna uyardı, başıma kalmış buralar.

    unutmadık

  • asıl adı jakob koller olan ve 1675-1690 yılları arasındaki yargılamalar sonucunda kendisine bağlı olduğu bahanesiyle 167 dilencinin idam edildiği avusturya tarihinin en büyük cadı avının aranan sembol ismi olarak tarihe geçmiş büyücüdür.

    jakob'ın annesi barbara koller hayvan leşlerini temizleyen ve onlardan kremler yapan bir deri yüzücüydü. yaptığı iş nedeniyle toplum tarafından dışlanmış bir şekilde yaşamaktaydı. o dönemler toplum tarafından dışlanmış kadınlar genellikle cadılıkla ilişkilendirilirdi ve barbara'nın kaderi de farklı olmadı. 1675 yılında hırsızlık yaparken yakalandı ve bu suç ile birlikte büyücülük suçlamasıyla yargılandı. yargılama sürecinde şiddetli işkenceye maruz kalan barbara çektiği acıya daha fazla dayanamadı ve kendisinin şeytanla anlaşma yapmış bir cadı olduğunu itiraf etti. aynı zamanda oğlunun da kendisi gibi büyücülükle uğraştığını, eğer yakalanmasaydı birlikte kiliseleri soyacaklarını ve kendilerine karşı koyan herkese kara büyü yapacaklarını söyledi. itiraflarından sonra 1675 yılının ağustos ayında da salzburg'da infaz edildi.

    annesi yakalandığında başına gelecekleri anlayan jakob ortadan kaybolmuştu. annesinin itirafları üzerine jakob (annesinin infazından sonra jackl olarak anılacak) her yerde aranmış, başı için ödül konulmuş ama bulunamamıştı. bulunamaması onu zaten büyücü olarak gören halk arasındaki ününü daha da arttırmış ve hakkında çeşitli efsaneler üretilmesine yol açmıştır. mesela halk jackl'ın kurda dönüşebilmek, görünmez olabilmek, uçabilmek gibi bazı yetenekleri olduğuna inanıyordu. yine de jackl'ı gören, duyan olmamıştı.

    o dönemler avusturya'da ciddi bir çocuk dilenciler sorunu vardı. aynı zamanda işsiz ve evsiz tayfası da ciddi bir sorun hâline gelmişti. bu sorunları çözmek isteyen yetkililer ise yasalara takılıyordu. kara kara düşünürlerken akıllarına şeytani bir fikir geldi. toplumdaki rahatsızlığı firari jackl efsanesi ile birleştirerek bu sorunları kökünden halledebilirlerdi. bu amaçla halka dilenci çocukların jackl'ın örgütünden oldukları, jackl'ın dilencilere köylerden hayvan leşleri toplattırarak kara büyüler öğrettiği, çocuklar yeterince büyücülük öğrendiklerinde halk için büyük kötülükler planladığı gibi dedikodular yayıp korkutarak uzun yıllar sürecek bir temizleme operasyonuna giriştiler.

    dilenciler sokaklardan tek tek toplanıp büyücülük suçlamasıyla yargılandılar. hakim yargılanan dilenciye büyücü jackl'ı tanıyıp tanımadığını soruyor ve cevap olumsuzsa işkence safhasına geçiliyordu. eğer işkence sırasında ölmemeyi başarıp da jackl'ı tanımadığı yönündeki beyanında direnen olursa hayatı kurtuluyordu. yine de işkenceden kurtulmak zordu, genellikle o safhada ölüyorlardı. zamanla arkadaşlarının acı içinde öldüklerini gören diğer dilenciler işkence görmemek ya da ölümden kaçınmak için jackl'ı tanıdıklarını söylüyor ve kendilerini jackl'a ulaştıran sözümona başka dilencilerin isimlerini yetkililere veriyordu. bu şekilde en küçüğü 3 yaşında olmak üzere toplam 232 kişi yakalandı. bunlardan çoğunluğu çocuk olan 167 kişi ise idam edildi. böylece dilenci sorunu büyücü jackl ile ilişkilendirerek çözülmüş oldu.

    ismi kullanılarak çok sayıda insanın vahşi bir şekilde katledildiği döneme rağmen büyücü jackl hiçbir yerde ortaya çıkmadı. ortaya çıkmadığı için de hakkındaki efsaneler almış başını gitmişti. onu ormanda ağaç keserken gördüğünü ve görüldüğünü fark eden jackl'ın anında bir fareye dönüştüğünü söyleyenler vardı. kendisini gördüğünü iddia edenler o kadar çoktu ki aynı anda birkaç farklı yerde bulunabildiği gibi bir inanış da yerleşmişti. bunun yanında jackl'ın ülkedeki diğer cadı ve büyücülerle birlik kurarak toplantılar yaptığı ve onların lideri olduğu da söyleniyordu.

    gerçek şu ki jackl hiçbir zaman yakalanamadı ve akıbeti bilinmiyor. bu sebeple bugün salzburg'da hâlâ onun yaşadığı ile ilgili efsaneler yankılanmaktadır. fakat onunla ilgili efsaneler dışında kesin olan kendisinin taraftarı, hizmetçisi olduğu iddia edilen çok sayıda insanın sosyal temizlik maksadıyla vahşice yargılanıp idam edilmesidir. yöneticiler tarafından varlığı bile şüpheli, yaşayıp yaşamadığı bile bilinmeyen bir kişi ile ilişkilendirilerek çok sayıda insan ortadan kaldırılmıştır. kısacası halen egemen güçlerin rahatsızlık duyduğu toplum kesimlerini alakasız şekilde yaftalayarak itibarsızlaştırması, sindirmesi ya da cezalandırması maksadıyla kullanılan cadı avı tabirinin birebir örneğini oluşturan bir davanın sembolü olmuştur. bu yönüyle ilginç bir tarihi şahsiyettir gerçekten.

    kaynaklar: https://www.streetroots.org/…1/10/06/sorcerer-jackl
    https://www.salzburgerland.com/…der-zauberer-jackl/

  • insanı daha mutlu eden bir şey yoktur sanırım. iki haftadır haftada 3-4 kez koşuyorum. hormonlardan mıdır nedir böyle deli sikmiş gibi mutluyum arkadaş. ne bir stres ne bir anksiyete kaldı. güne mis gibi başlıyorum. bir de bu yeme içme işini düzene soksam kimse tutamaz lan beni artık. sigarayı zaten bırakmıştım.

    yıllar sonra gelen edit: hala koşuyorum ve koşmaya da devam edeceğim. şehir değişti, çocuk doğdu bu süre zarflarında bir süre ara muhakkak verildi fakat özlendi. koşmaya devam. yeme içme de düzene girdi. sigaraya da bulaşılmadı. siz bir başlayın gerisi geliyor. huzur ve mutluluk sizinle olsun.

    daha da yıllar sonra gelen edit: ikinci çocuk doğdu, ilki 5 yaşını bitirdi. bir yurt dışına göçüp geri de geldim ama haftada 1 kez de olsa koşmaya devam. şu hayatta değiştirebileceğiniz tek şey kendiniz!

  • eğer 300.000 liralık evi 500.000 liraya almadılarsa, ülke tarihinin en şanslı insanları olmuşlardır.