hesabın var mı? giriş yap

  • cennetten bir parça değil, cennetin ta kendisi.

    oraya gittiğim ilk gün bunu düşündüm ve üstünden 6 sene geçti, defalarca gittim, geçen ay gittim, hala böyle düşünüyorum.
    buz gibi denizi, masmavi ve güneşli yaz günleri, ılık ılık esen rüzgarı, göz doyuran ormanı, kiralık bungalow evleri, ucuz ama temiz otelleri, günde üç öğün gideri olan balık ekmeği, azmak'ı, orfoz'u, çınar'ı ile, gittiğinizde gerçek dünyadan soyutlanmış gibi hissedeceğiniz, ruhsal bir detoksa girip bütün toksinlerinizden arınacağınız, geldiğiniz yer her neresi ise oraya geri dönmek istemeyeceğiniz, hatta "bu dünyada herkes çalışıyor, ulan bi ben aylak olsam ne yazar" deyip, arkanızda bırakacağınız her şeyden vazgeçip ve her şeyi de göze alıp orda kalmak isteyeceğiniz bir yer burası.

    ben cenneti bu dünyada gördüm. ondandır akyaka'nın sahilinde oturup umarsızca içkimi içişim, ondandır tembelliğim, bu dünya için çalışmayışım, ondandır hala kötülük peşinde koşuşum.

  • aklıma fıkra getirmiş kınama:

    --- spoiler ---

    isviçre çin`e savaş ilan etmiş. bir şekilde
    çine kadar gelmişler.
    haber çin başbakanına geç ulaşmış.
    — başbakanım isviçreliler saldırdı pekine
    girdiler
    — isviçre de ne?
    — avrupa’da bir ülke
    — kaç kişi bunlar?
    — 5 milyon
    — peki, hangi otelde kalıyorlar?

    --- spoiler ---

  • mustafa karaalioğlu gibi akp'nin gedikli gazetecilerinin de içinde bulunduğu canlı yayın.

    düşünebiliyor musunuz can dündar rte'ye soru soracak bu programı da uğur dündar moderate edecek :)

  • askerlikte kazinmis sacin yasak oldugundan bihaber acemi birligine teslim olan ilgili suserin yemekhanedeki ilk aksam yemeginde :
    astsubay- ne bu kafa boyle, hangi takimdansin sen ?
    beerdust- fenerbahce , siz ?

  • son derece haklı bir yakarış.

    bir çapulcu olarak artık yaptıklarımın bedelini ödemek istiyorum. benim yerime abimizi türkiye'ye alalım, beni de yerine almanya'ya sürgüne gönderin. suçumu kabul ediyorum, cezama razıyım hakim bey.

  • şu haberde bahsi geçen konudur.

    --- spoiler ---

    kurban bayramı'nı istanbul'da geçiren cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan, bayramın son günü sürpriz bir şekilde tarabya'daki huber köşkü'nden çıkarak üsküdar'a geçti. istanbul'da akşam saatlerinde etkili olmaya başlayan bayram trafiği erdoğan'ı da etkiledi.
    tarabya'dan, maslak üzerinden tem otoyolu'na çıkan erdoğan'ın konvoyu, türk telekom arena önündeki üst geçitten geçerek fatih sultan mehmet köprüsü'ne yöneldi. ancak köprü yönündeki trafik konvoyun geçişini etkiledi. emniyet şeridini kullanmak zorunda kalan erdoğan'ın konvoyu, köprünün girişinde de yaklaşık 30 saniye trafiğin açılmasını beklemek zorunda kaldı.

    --- spoiler ---

    şüphesiz ki milli iradeye yapılan saygısızlıkların başında gelmektedir.

  • değişir.

    yapı hasar aldıkça yapının periyodunda artış meydana gelir. yapı eğer orta / yüksek katlı bir yapıysa deprem hesabında kullandığımız spektrumun kuyruk bölgesine doğru bir ilerleme olunacağı için yapının birim kütlesine etki eden maksimum ivme değerinde azalma durumu söz konusu olur. bu da teorik olarak aynı deprem kaydının yapı hasar aldıktan sonra yapıya etkimesi durumunda daha az bir kuvvet oluşumuna sebebiyet verir.

    ancak yapı az katlı ise hasar aldıktan sonra titreşim periyodunun artmasına bağlı olarak tasarım ivme spektrumunun en büyük değerine ulaşabilir. bu durumda deprem kaydının yapı üzerinde oluşturduğu ivme değerinin maksimum değerinde yükselme durumu söz konusu olur; bu da daha büyük bir deprem kuvveti oluşumuna neden olur.

    deprem altında yapıya etkiyen deprem kuvveti yapının serbest titreşim periyoduna (ki bu değer kabaca kat sayısı / 10'dur) bağlıdır. yapının birim kütlesine etkiyen ivmenin maksimum değeri dolayısıyla deprem kuvveti bu spektrum eğrisi ile doğrudan ilişkilidir. örnek bir spektrum karşılaştırması aşağıdadır, depremsellik ve zemin türüne göre 2018 yönetmeliğimizde lokasyona göre afad tarafından oluşturulabiliyor spektrumlar.

    https://www.hizliresim.com/8b3c0lv

    yine de bu tam bir fikir vermez; deprem atlatmış yapının bazı elemanları hemen kullanım seviyesinde iken; bazı elemanlar ileri seviye hasar durumunda olabilir. eğer yaşanılan ilk depremde rijitlik önemli miktarda kaybedilmişse o yapı zaten daha küçük bir depremde de ayakta kalamayacaktır. ama ilk durumda anlattığım durum söz konusu ise bile yapının daha güvenli olduğu bilgisini çıkaramayız.

    yapının ayakta kalabilmesi ise pek çok parametreye bağlı ancak anlattıklarım en önemlilerinden birisi. bu deprem özelinde konuşacak olursak malesef çoğu bölge için dikkate alınan deprem kuvvetleri aşıldı. bu da depremin yıkıcı etkilerini malesef artırdı.

    deprem yönetmeliğimiz güvenli tarafta kalacak şekilde hesap yaptırmasına rağmen yetersiz kaldığı istisnai bir durum oldu. deprem o kadar büyüktü ki spektrum değerleri pek çok lokasyon için malesef aşıldı. ihmal durumunun örtbas edilmemesi gerektiği de ortadadır şüphesiz; ancak bölgede oluşan deprem 1500-2000 yılda bir gelecek türden olduğu için hesaplar tutmadı.

  • "sahnede eğer bir silah varsa mutlaka patlar." bunu hepimiz biliyoruz.

    gülse birsel de bunu o kadar göstere göstere, gözümüze soka soka yapıyor ki, bir sonraki sahnede ne olacağını anlamak hiç de zor olmuyor.. hatta ne olacağını çözdüğümüz için devamını izlemesi ziyadesiyle sıkıcı geliyor.

    misal;
    orçun, eylem'e içirmeyi düşündüğü kızları coşturduğu söylenen içkiyi cebinden çıkarıyor, eylem'e sesleniyor. birden annesi gelince, o elinde dursa bile görünmeyecek küçücük şişeyi panikle baharatların arasına atıveriyor. (ki cebine geri koyması daha kolay bir hamle olabilirken)

    hee bu demek oluyor ki, onu oradan alamayacak ve annesi onu yemeklere koyacak.

    peki yanıldık mı? hayır? aynen düşündüğümüz gibi de oldu.

    bu kadar mı? tabi ki değil..

    emir hasta yatıyor. rıza'nın deniz'e hediye ettiği orkideden oldukça rahatsız. çiçeğin ortamki oksijeni aldığını ve bu yüzden rahat nefes alamadığını söylüyor. çaktırmadan, deniz görmeden çiçeği terasa koymak için hızlıca çiçeği kapıp terasa çıkıyor. çiçeği masanın üzerine koyuyor. sonra da ne alakaysa çiçeği sulamaya kalkıyor. (çiçeği koy içeri gir, çiçek sulamak da neyin nesi) derken deniz'in sesi duyuluyor. panik yapan emir elindeki suyu nereye koyacağını bilemezken su yere dökülüyor ve koşarak içeri giriyor.

    hee, yere su döküldüğüne göre biri bu suya basıp düşecek.

    bi'şeyler bi'şeyler oluyor, diş ağrısı çeken bora terasa çıkıyor. "heh! suya basıp, kayıp düşecek kişi de geldi" diyoruz hepimiz.

    neden bora? çünkü tüm uğraşlara rağmen dişi çekilemedi, ayağı kayıp düşsün ki, diş kendiliğinden çıksın.

    eee yanıldık mı, hayır!

    çünkü gülse birsel, bir sonraki sahnede ne olacağını şıp diye çözmemizi sağlayacak basit oyunlar kurguluyor. ve bu da bildiğimiz, sevdiğimiz gülse birsel'e hiç yakışmıyor. kendisinden daha yaratıcı kurgular bekleyen bizleri hayal kırıklığına uğratıyor.

    şahsen ben uğruyorum.