hesabın var mı? giriş yap

  • bir ağacın yaşıdır.

    nasıl hesaplandığı konusuna gelince. bir ara trt belgesel'de izlemiştim. bir ladin ağacının yaşını hesaplamışlardı. önce şu bilgiyi vereyim; ağaçlar her yıl gövdesine yeni bir halka ekliyor. (dış kabuk ile son halka arasına) bu halka sayısı da ağacın yaşını belirtiyor. örneğin; halka sayısı 80 ise ağacın yaşı da 80. her ağaç için geçerli olmasa da gövdesi büyüyen ağaç türlerinin yaşı halka sayısı sayılarak hesaplanıyor.

    halka sayısını nasıl saydıklarına gelince. kullandıkları bir alet var. aleti ağacın gövdesine kadar sokup gövdenin ortasından dışına kadar çubuk şeklinde bir parça çıkarıyorlar. o parçadaki halkaları sayıyorlar. sonra deldikleri yeri çamurla kapadılar falan... gövdesine her yıl birden fazla halka ekleyen ağaçlar da var. ağacın cinsine göre değişiyor. hesaplama yöntemi aynı. hatta halkaların genişliği darlığına göre geçirdiği mevsimsel süreç bile gözlemlenebiliyor.

    edit:
    https://twitter.com/…973/status/1347953818651275272

  • mantıklı uygulama.

    parası olana da aşı var, olmayana da.

    burda bir adaletsizlik yok.

    hatta parası olanlar aşı olup aşı sırasından çıkartılacağı için parası olmayana daha hızlı sıra gelecek.

    destekliyorum.

  • merhaba,

    sözlük içinde entry’lerinden yola çıkarak varlıklı kadınları hedef alan, maddi ve manevi suistimalde bulunan bir çetenin varlığı iddiası tarafımıza ulaştı. konu ile ilgili tarafımıza başka bir bilgi iletilmediği için olayın doğruluğundan şüpheliyiz. ancak, konunun hassasiyeti sebebiyle tüm boyutlarıyla araştırılması için söz konusu ihbarı emniyet güçlerine ilettik, sürecin takipçisi olacağız.

    siber zorbalığa karşı tüm kullanıcılarımızı uyarmak isteriz. böyle bir durumla karşılaştığınız takdirde kolluk kuvvetleri veya adli makamlarla iletişime geçmenizi önemle tavsiye ederiz.

  • halk ağır vergiler altında eziliyordu. kral çarlsın damadı salağın tekiydi. kral, damadın salak olduğunu herşey bittikten sonra anlayacaktı. damat aslında kötü bir adam değildi. sadece cenab-ı allah ona yeteri zekayı vermemişti. o da bu sebepten yeni yeni vergiler türetmenin peşindeydi. çarls ,"para gelsin de nereden gelirse gelsin" düşüncesindeydi. geçilmeyen köprülerden para alınıp, icilmeyen suların vergisi isteniyordu.
    kral sarayında gününü gün ederken, damadın bu uygulamaları halkı fazlasıyla bunalttı. damat en son çaya vergi getirince halk isyan etti. isyanı bastıramayan çarls, ingiltere ve fransyaya kaçmak istese de basarılı olamadı. isyancılar natingım düzlüklerinde çarls ve damadını yakalayıp, azına sctılar .

  • kafamda tümör var, göstermediğim insan yok, alınması zor bir yerde. neyse alman hastanesinde bir doktor var dediler, bu tip ameliyatları başarıyla yapıyor. aldım randevuyu, nasıl bir heyecan var üzerimde, titreyerek sıra bekliyorum, beş dakika sonra sıram geliyor. sonra rutkay aziz göründü tüm karizmatik haliyle, yanında iki kişi var, sanırım birisi hasta, diğeri de onun eşi. x hocayı görmek istiyorum dedi, randevunuz var mı, yok, ama çok acil. karşısındak, herkes süklüm püklüm oldu, boru mu gelen rutkay aziz, bekleyen gariban ali osman, neyse telefonlar açıldı, cevaplar alındı vs. şaaaak bunlar benden önce doktorun yanına girdi, gıcık oldum, normal bir hastalığım olsa bırakıp gideceğim de can işte, öyle kolay vazgeçilmiyor.bunlar doktorun yanında tam 1,5 saat kaldılar, ben de 1,5 saat endişeyle dolu bekledim. hayatımın en zor 1,5 saatlerinden biriydi. sonrasında doktor bir arkadaşım zaten hocanın işe yaramaz olduğunu söyleyip başka bir hocayı tavsiye etti. ben de halihazırda kıl olmuşum, hem rutkay'a, hem de onu randevusuz kabul eden hocaya. gittim diğer hocada yaptırdım ameliyatı, çok da güzel oldu. belki rutkay aziz'in yaptığı ayıp sağlığıma kavuşmama sebep oldu. yine de sağolasın rutkay aziz demem. yaptığın yanlıştı.

  • 1100 tl kazanacaksa zaten hiç boşuna 5 yıl okumasın girsin burger king'e ayda 900 tl kazanıyor zaten boşuna 5 yıl kaybetmez. nitekim ayda 200 tl fazla kazanmak için 5 yıl kaybetmesin. hatta beş yılda terfi bile alır büyük ihtimalle.

  • blokflütünü alıp ona yedirmek isterdim. ki zannedersem bu o kadar da zor olmazdı; zira helvacıoğlu markaydı flütü. parçalarına ayırıp ayırıp, temizleme çubuğuyla boğazından aşağı ittire ittire yedirmek isterdim ona.

    çünkü bu komşu çocuğu ne zaman canı sıkılsa blokflüt çalışırdı. çalardı demiyorum bakın, hakikaten "çalışırdı". ve ben onun bir kat üstünden, seneler senesi ılgaz anadolu'nun sen yüce bir dağısın'ı dinledim. süper baba'nın müziği millet için nostaljik ve hoş bir hatıra olarak kalmışken sinir yaptı bende, stres yaptı hep.

    flütünün içinin ne zaman tükürük dolduğunu bile anlar hale gelmiştim, sesin o ıslak, detone ve kontrolsüz kayışından...

  • pazartesi gibi bir günde, istanbul gibi bir şehirde, 18:00 gibi bir saatte taksim'de bir mekanda bulunabilen ve buna rağmen "çok çalıştım ya" diyebilecek kadar yüzsüz olan insanların katılacağı etkinlik.