hesabın var mı? giriş yap

  • ön edit: hesabın sırasını değiştirdim, edit kısmında daha isabetli bir sonuç olmalı.

    fiyatı 8300 türk lirası olarak açıklanmış yani an itibariyle $1044, €889, £807.

    müsadenizle hesap yapacağım, yanlış olabilir matematiğim çok kötüdür, bir hata varsa düzeltin...

    8300 liradan sırasıyla %20 ötv, %18 kdv ve %50 gümrük vergisini hesaplayacağım;
    (not: vergilendirmenin ilk olarak gümrük, sonra kdv, en son da ötv şeklinde yapıldığını düşünüyorum; eğer sıralama farklıysa vergi tutarları farklı olacak ama toplam vergi tutarı değişmiyor*, o yüzden tekil vergi tutarlarını tamamiyle doğru kabul etmeyin!
    not2: küsüratlı sayıları hesap dışı bırakıyorum o yüzden netice 1-2 lira kayabilir ancak sorun olacağını sanmam!
    not3: lütfen edit kısmına bakın)

    x+(x*20/100)=8300
    x=6916,6
    8300-6919=1381 lira özel tüketim vergisi?

    x+(x*18/100)=6916
    x=5861,01
    6919-5861=1058 lira katma değer vergisi?

    x+(x*50/100)=5861
    x=3907,3 vergisiz satış fiyatı
    5861-3907=1954 lira gümrük vergisi

    3907 türk lirası an itibariyle =€418=$491=£380

    8300 lira-3907 lira=
    €889-€419=

    *****4393 lira=470 euro vergi*****

    evet, türkiye'de sony'nin 3907 lira/419 euro'ya sattığı playstation'dan, devlet tam 4393/ 470 euro lira vergi almakta.

    böylece aldığınız her playstation ile; sony'e üretim maliyeti+araştırma ve geliştirme maliyeti+pazarlama maliyeti+nakliye maliyeti ile 419 euro kazandırırken, tek yaptığı var olmak olan türkiye cumhuriyeti devletine 470 euro yani sony'nin brüt kazandığından bile 50 euro daha fazla kazandırıyoruz.

    ne güzel iş değil mi? niçin türkiye herhangi bir ürün üretsin ki? zaten satılan her üründen hiçbir maliyet olmadan daha fazla kazanıyor.

    beyin bedava.
    __________________________________________________

    edit: en son kdv hesapla diyen mesajlar aldım, sonuç oranlar aynı olduğu için değişmeyecek -döviz değer kazandığı için değişti- ama biraz daha isabetli olması için o yoldan da hesaplayalım;

    x+(x*18/100)=8300
    x=7033,89
    8300-7033=1267 lira katma değer vergisi?

    x+(x*18/100)=7033
    x=5960,16
    6919-5960=959 lira özel tüketim vergisi?

    x+(x*50/100)=5960
    x=3973,33 vergisiz satış fiyatı
    5861-3973=1888 lira gümrük vergisi

    8300 lira-3973 lira=
    €892-€427=

    *****4327 lira=465euro vergi*****

    satış fiyatı: 8300 lira=€892
    matrah bedeli: 3973 lira =€427=500=€387
    toplam vergi: 4327 lira=$545=€465=

    eğer hesap böyleyse -ki muhtemelen doğrusu bu- sony'nin 3973 lira/427 euro'ya sattığı üründen devlet 4327 lira/465 euro vergi kesiyor demektir.

  • gazeteci : eskiden burada ıstakoz yeniyordu artık menemen mi var ?

    samet aybaba : o zaman bolluk varmış. zaten tesise ıstakoz gelirse biz gitmiş oluruz.

  • insanlarin cocuguna hic gofret alamamasinin ne demek oldugunu bilmeyen, tahmin edemeyenlerin; onlarin neden bim'den alisveris yaptigini(zorunda oldugunu) anlayamacagi asikar. bim reklam yapmaz; bim isikli, albenisi cok yuksel olan market raflari, urunler kullanmaz. bim sadece urettirir ve satar. bu yuzden de ucuz. ve bu yuzden de, gelir seviyesi dusuk insanlar tarafindan tercih edilir. kusura bakmayin ama, gucumuz buna yetiyor. midemiz de.

  • pek muhterem kadın arkadaşlarım.
    malumunuz olduğu üzere yaz mevsimi hızla yaklaşıyor. bu cihetle pek çoğunuzun evlilik planları olduğunun, yeni bir yuva kurmak üzere haldır haldır planlar yaptığının farkındayım. sizlerle gelinlikleriniz hakkında biraz konuşmak istiyorum. tane tane yazayım ki akılda kalsın.
    • biz erkekler gelinlikten anlamayız, ben şahsen birkaç bin düğünde yer almama rağmen tek bir gelinlik hatırlamıyorum. o binlerce model arasından beğendiğiniz, yakası düz mü olsun, dantelli mi olsun diye kamuoyu araştırması yaptığınız gelinlikleri düğün başladıktan 15 dakika sonra çoktan unutmuş oluyoruz. ha bu demek değildir ki gelinlik hakkında bir fikrimiz olmayacak. devamı aşağıda:

    • evvela yabancı moda dergilerinde, internette gördüğünüz uzun boylu, solaryumla karartılmış kızların üzerlerindeki gelinlikler ekseriyetle “yabanci” tasarımcılar tarafından “yabanci” gelinler için tasarlanır. o gelinliklerin şıklığına aldanmayınız. zira yabancının düğünü bizimki gibi değildir. yabancının gelini kuğu gibi süzülür. babasının kolunda kiliseye girer, damatla 5 dakika ayakta durur, söz veriyorum, gelini öpebilirsin, buketi salla, bitti gitti... gerisi kokteylvari bir şeyler (filmlerden gördüğüm kadarıyla). peki bizim gelinler öyle mi? bizim gelin masa masa gezecek, eltiyi kaynı öpecek, halaya duracak, ankara havası oynayacak, kasap oynayacak, dolanacak da dolanacak. peki düğünde toplam 300 kalori yakacak cenifır için tasarlanan gelinliği güzide anadolu’mun güzeller güzeli gelini giyince ne olacak. düğünde yakılan 5000 kalori, öpülen 2000 akraba, takılan yarım küp altından sonra o gelinlik ne hale gelecek? hesaplayın bunları...

    • hanginizle konuşsam istisnasız “çok abartı sevmiyorum, sade bir şeyler olacak ama çok da düz değil” diyorsunuz, sonra da taşıyla danteliyle tülüyle çiçeğiyle çelenk gibi geliyorsunuz. ne çok damat gelinlik görünce 10 kasım’ı, atatürk büstünün önüne bırakılan çelenkleri hatırlıyor bir bilseniz, aklınız şaşar. biz erkekler olarak danteli, çiçeği, tülü, ve parlak taşları sadece evin salonunda görmek istiyoruz. (aslında o da tartışılır da neyse işte) bu cihetle evin salonunu üzerinize giyip gelmeniz cidden yorucu olabiliyor. kabarık, taşlı, dantelli, çiçekli bir elbise sade değildir, olamaz. rica ederim kendimizi kandırmayalım.

    • tarlatan, tarlatan tarlatan... anlamını bilmeyen erkekler için izah edeyim, gelinliğin alt tarafında yer alan, giderek genişleyen, gelinliğin –ve gelinin- kocaman görünmesini sağlayan çemberli yapıya tarlatan diyoruz. gelinlerin görkemli ve göz alıcı görünmelerini sağlayan bu yapı pek çok damatta “lan galiba bir firkateyn ile evleniyorum” hissi yaratıyor. adam sizi gelinlik ile gördüğü ilk anda, birkaç saniye sessiz kalıp gözleri dalıyorsa biliniz ki bu durum göz alıcılığınız yüzünden değil, “bu şey tanıdık geliyor ama tam çıkaramıyorum” diye düşündüğü içindir.

    • “hayatımda bir kez giyiyorum, biraz da gösterişli olsun canım, kalabalığın arasında fark edilsin” diyorsunuz. hakkınızdır, hatta benzer bir deneyimi biz erkekler de sünnet esnasında tecrübe ediyoruz. bizi de tüylü şapkalar, pelerinler ve ucu topuzlu asalar ile oyalıyorlar. fakat o salona gelen insanların hâlihazırda sizin düğününüzü izlemeye gelmiş, insanlar olduğunu, eşiniz, dostunuz, akrabanız, komşunuz olduğunu, o düğünün öznesinin gelin ile damat olduğunu rica ederim gözden kaçırmayınız. siz kot pantolon da giyseniz o düğünün başrolünde olacaksınız. bu cihetle uzaydan görünmenize gerek yok, sizi kutlayacak, sizin için mutlu olacak herkes zaten gözünüz ile seçebileceğiniz mesafede olacak.

    • son olarak mutluluklar dilerim.

  • karadenizliler öfkeli. çünkü kendi fikirlerindan farklı fikirleri kabul etmiyorlar. kendi fikirlerini değiştirme, ortama uyum sağlama, farklılığı kabul etme, empati gibi yetileri gelişmemiş. başkalarının nasıl olur da kendileri gibi düşünemediğini kavrayamıyorlar. iletişim yetenekleri yok. sürekli baskın olmak istiyirlar. bu da öfke patlamasına dönüşüyor.

  • anlık hayallere daldıran dizi bu. behlül le nihal yatta kahvaltıya nereye gidelim diye düşünürken, mutfakta yemek yiyen arkadaşın 'olum burayı böcek basmış lan' lafı ile bi an gözlerim dolmadı dersem yalan olur.

  • (bkz: neco)

    yillar yillar once*, sinif arkadasim necmettin'i telefona neco diye kaydetmistim. gel zaman git zaman, neco ile muhabbetim kesildi ama numarayi silmedim hic, hep telefonda durdu.

    ıki yil once whatsapp yukledigimde neco ismine karsilik turbanli bir kiz geldigini gordum, herhalde kiz kardesidir dedim kurcalamadim fazla. fakat zaman gectikce o resimler degisti, ama hep ayni kiz resimlerde olmaya devam etti. resimlerde evlendi, cocuk sahibi bile oldu, ama hala neco olarak kayitli olmaya devam etti.

    sonradan anladim ki bizim neco numarayi kullanmayi birakinca bu gsm firmalari numarayi baskasina vermis, sonuc olarak bizim neco olmus sana necmiye.

    hala neco diye kayitli duruyor kizin numarasi, yakinda ikinci cocugu gelecek resimlerden anladigim kadariyla, merakla bekliyoruz*

  • insana kökeni farsça olan dost kelimesinin acaba türkçe tam karşılığı nedir düşündürten bir durumdur. sen git hem arkadaş gibi harika bir etimolojisi olan kelimen olduğu halde başka bir dilden eşanlamlısını al, hem de daha sonra dışarıdan aldığın kelimeye daha büyük anlamlar yükle. sonra da neymiş ingilizce bıdı bıdı.

    not:bu entry arkadaş kelimesini daha samimi bulanlar derneğinin bir ferdi tarafından girilmiştir.