hesabın var mı? giriş yap

  • geçen hafta, 1556-1560 yılları arasında nemçe ilinin türkiye sefirliğini yapmış ogier ghiselin de busbeq'in turkish letters eserini okudum. kitapta o yıllarda osmanlı toplumunun günlük yaşamına ait müthiş bilgilere rastladım. özellikle türk kadınının günlük yaşamı hakkında çok ilginç gözlemleri vardı. sefire göre, türk erkekleri için türk kadınının sosyal yaşama katılması söz konusu bile değildi. bırak erkek arkadaşları veya esnafı, evlendikten sonra kardeşleri ve babası bile kadını neredeyse görememekteydi. zaten dışarı çıkarken sadece gözler ve burunun bir kısmını açıkta bırakan yekpare bir kıyafet giyiyorlardı (aka. çarşaf). bununla birlikte, osmanlı hanımları sokağa karşı ne kadar kapalıysa evlerinde (o döneme göre) anlaşılmaz derecede açık kıyafetler giymekteydi. bunun enteresanlığından bahseden gözlemlerle kitap devam ediyor.

    türk mektupları'ndan sonra, hem türk kadını hem de sosyal yaşama ait diğer gözlemleri tekrar incelemek üzere neredeyse 13-15 sene önce okuduğum helmuth karl nernhard graf von moltke'nin "moltke'nin türkiye mektupları" adı altında kitaplaştırılan mektuplaşmalarını tekrar okudum (von molkte hazretleri 1835-1838 yılları arasında ülkemizde yaşamış askeri bir danışmandır). artık o yıllardaki cahilliğimden mi yoksa kayıtsızlığımdan mı bilmiyorum, osmanlı toplumunun günlük hayatına dair daha önce dikkate almadığım çarpıcı tesptilere şahit oldum. hatta, busbeq'in türk kadını hakkında gözlemlerini neredeyse "kopya çekmiş" diyebileceğim kadar aynı satırlarla okuyunca şaşırmadım değil. bu derece olmasa da başka bir sefirin hatıralarında da benzer gözlemleri okuduğuma eminim (han melik sasani olabilir ama emin değilim).

    aralarında 300 yıl olmasına rağmen toplum yapımızın bu derece muhafaza edilmesi zaten başlı başına incelenmesi gereken sosyolojik bir olgu iken, her iki kişinin birebir aynı gözlemlerde bulunması, insan gibi sosyolojik değişimlere çok hızlı ayak uyduran bir canlı için ayrıca önem taşımaktadır. gerçi yazarların görevleri gereği toplumun alt sınıfları ile değil, paşa, vezir, kazasker gibi üst düzey bürokratlarla muhatap oldukları bir realite olarak karşımızda dursa da kadının topluma karşı davranışları ile özel hayatı arasında bu kadar uçurum olması pek normal değil. demek ki, osmanlı devlet düzeninde ne kadar baskıcı bir dini kurallar silsilesi hakim olsa da "türk" töresinin getirdiği kadına ait özgürlük alanı, çok kısıtlı bir alanda olsa bile devam ettirilebilmiş. çünkü her iki gözlemciye göre erkekler evin dışında ne kadar astığı astık kestiği kestik olsalar da evin içinin tek hakimi yine kadınlar olmaktaymış. zaten cariyelerle geçirilen zaman dışında, dini bir engel olmamasına rağmen tek eşlilik osmanlı elitinde oldukça yaygın bir ilişki şekliymiş. burada kadınların, en azından eğitimli ve elit ailelere mensup olanların "birey ve karakter" olarak bir şekilde hayatın içinde yer tutmaya çalıştığını anlamaktayız.

    tarih, gerçekten çok zevkli ve olağanüstü bir laboratuvar.

  • oyuncu doğa rutkay kamal beklenen istanbul depremiyle ilgili "500 bin insan ölümle burun buruna" diyen deprem uzmanı prof. dr. naci görür'e tepki gösterdi: "artık yeter. istanbul korkusundan yasımızı yaşayamadık. korkudan uyuyamıyoruz, anneyiz nefes alamıyoruz."

    ablacim 20 senedir konusuyor bu adam. dinlemiyorsunuz. icimizde olmasi gereken o korku olmadigi icin bu haldeyiz. hazmet, sindir, iliklerine kadar hisset ki, hissedelim ki bir seyler degissin; degil mi?

    tanim: kuma kafa gomme sanati.

    kaynak: https://www.sozcu.com.tr/…m_campaign=sag_textmanset

  • şöyle bir empati kurdum kendisine hak verdim.

    bir haberde okumuştum, "rıza bey" ibrahim tatlıses'in ailesiyle tatile çıkmış, yatta 2 tane uzman dalgıç varmış. bunlara her gün taze balık yedirmek için dalıp zıpkınla balık avlıyorlarmış. nerden nereye rızacım. bende olsam girerim depresyona.

    kendisine tavsiyem duşta zencilere dikkat etmesidir. daha çok depresyona girebilir.

  • pek efsane nesil değildir. bilgisayar sınıfımda 20 tane bilgisayarım var hepsi windows 98 yüklü (hatta second edition değil) kullanan en küçük öğrenciler 5. sınıfa gidiyor onlar da 2004 lüler. (bilgisayarlarım 8. sınıf öğrencilerinden bile eski) toplam 200 tane öğrencim hala aktif halde kullanmaktadır. bari sözlük yardım etsin ellerinde bulunan eski bilgisayarlar varsa, en azından xp yüklü bilgisayar varsa kullanmadıkları bana paslayabilirlerse en azından bu 200 öğrenciyi efsanelik nesilden çıkartırsınız çok büyük sevaba girersiniz ey sözlükteki arkadaşlar.

  • bunun biri benim,

    kısa vadeli yıllık, orta vadeli 5 yıllık ve uzun vadeli 10 yıllık iş planlarım vardı.

    hiçbirine, insafsızlık, komisyonculuk, vefasızlık, kanun bilmezlik, gözünün yaşına bakmama gibi unsurları dahil etmemişim.

    siz dahil edin.

    ha arada bir de hırsızlık var.

    dikkat edin.

    edit: şimdi ne yaptığımı soranlar fazla,

    beyaz "yakalılığa" devam.

    edith piaf: ulan ne entry tuşu aşığıymışım be.

  • ortada yaşanan bir dram. 16 yaşında çocuk gelin olmuş, yıllarca şiddet görmüş hamile bir kadın var ve sizin gördüğünüz güzellik mi? bravo.