hesabın var mı? giriş yap

  • edip cansever'in siiri..

    adam yaşama sevinci içinde
    masaya anahtarlarını koydu
    bakır kaseye çiçekleri koydu
    sütünü yumurtasını koydu
    pencereden gelen ışığı koydu
    bisiklet sesini çıkrık sesini
    ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu
    adam masaya
    aklında olup bitenleri koydu
    ne yapmak istiyordu hayatta
    işte onu koydu
    üç ker üç dokuz ederdi
    adam koydu masaya dokuzu
    pencere yanındaydı gökyüzü yanında
    uzandı masaya sonsuzu koydu
    bir bira içmek istiyordu kaç gündür
    masaya biranın dökülüşünü koydu
    uykusunu koydu uyanıklığını koydu
    tokluğunu açlığını koydu.

    masa da masaymış ha
    bana mısın demedi bu kadar yüke
    bir iki sallandu durdu
    adam ha babam koyuyordu.

  • yazıldı mı bilmem ama;
    detaya gel detayaaa.... behzat ç. akşam sızar. sabah telefon sesiyle uyanır. sürünerek kalkar, telefonla konuşur, kapatır. işte detay: ayağa kalkınca, akşamdan açık kalan lambaları kapatır!!! breh breh breh... behzat ç. böyle bir dizidir.

  • ahahaha ezikçe bir olay.

    ezik derken tdk'da şöyle diyor: sıfat, mecaz olaylar ve hayat şartları karşısında güçsüz ve sıkıntılı duruma düşmüş olan, üzüntülü.

    komple youtube'da, google'da yok. sildirmiş görüntüleri o meşhur programın. ufak parçalar kalmış.
    neden?
    çünkü yerin dibine sokup sokup çıkardı levent kırca o meşhur programda altaylı'yı.

    insanda biraz utanma olur.

    istediğin kadar youtube'dan sildir, ne oldu şimdi daha çok insanların aklına gelecek.

    haber olmuş: https://twitter.com/…dem/status/1316124320524046337

    teşekkürler.

  • yaşadığımız deprem felaketiyle ilgili acil iletişim ihtiyacı üzerine onay bekleyen 10 bin çaylak’ı yazar yaptık.

    ayrıca tüm stk’lara ve depremle ilgili dayanışma çabasında olan tanınmış kişilere onaylı hesap vermeye hazırız. iletişim üzerinden bizimle irtibata geçebilirsiniz.

  • sabah 3'te 4'te taksim'den gelirdik, hafif sarhoş, bambi'de dilli kaşarlı yenmiş, soğukta akm'nin yanındaki (veya gümüşsuyu'ndaki) dolmuşa yürünmüş, dolmuştan indikten sonra tüttüre tüttüre eve gelinmiş halde, resmen sabahın köründe yatmadan önce son bir tv açardık, zaga hala devam ediyor olurdu.
    o kadar çok dışarılardaydık ki televizyon'da canlı izleyebildiğimiz tek program zaga'nın son bölümü olurdu. konuklar monuklar da pek umrumuzda olmazdı.

    ne güzel bir dönem, ne güzel bir histi o.

    ek tanım: bir kuşağın çok farklı hatırladığı bir program.