hesabın var mı? giriş yap

  • güneş sisteminin en büyük gezegeni olan jüpiter kendisini oluşturan elementler ile günese çok benzer. jüpiter’de % 89 hidrojen , %11 helyum var iken güneşte ise %78 hidrojen ve % 19 helyum bulunuyor

    eğer jüpiter güneşe bu denli benziyorsa neden güneş gibi yıldız olamıyor?

    güneş ısı enerjisini nükler füzyon yolu ile elde ediyor. güneşin cekirdegi ise 16 milyon santigrat derece.

    jüpiter’in çekirdegi ise yaklasık 33,000 santigrat derece, yani güneşten 500 kat daha soğuk .

    aslında jüpiter’in güneş gibi yanmasını engelleyen faktör kütlesidir. eğer jüpiter şimdiki kütlesinden 60 kat daha büyük olsaydı , güneş gibi bir yıldız olabilirdi

    daha fazla kütleye sahip olması jüpiteri çekim gücü altında sıkışıp çökmesine neden olurdu böylece termo nükleer reaksiyonlar baslar ve jüpiter yaklaşık 100,000 mil çapında parlak bir yıldız haline gelebilirdi.

    her ne kadar yıldız olamasa da jüpiter kütle çekimi sayesinde, dünyaya çarpıp yaşamı sonlandırabilecek meteorları kendine çekerek adeta kalkan görevi üstlenmektedir. yani jüpiter olmasa büyük ihtimalle biz de olmazdık.
    teşekkürler jüpiter

  • ikinci dünya savaşı'nın müsebbibidir. abd'nin almanya'ya birinci dünya savaşı'ndaki tazminatlarını ödemesi için verdiği krediler kesilir, almanya'da sermaye diye bir şey kalmaz. mark, bugünün zimbabwe doları seviyesine iner. her ekonomik krizden sonra olduğu gibi halk muhafazakarlaşır ve ciddi bir milliyetçilik akımı peydah olur. gerçekten de arzın ve talebin olmadığı piyasayı canlandırmak için* bulunan tek çare kamu harcamalarının artırılmasıdır. almanya'nın harcama kalemi ise bellidir: silah.

    ne var ki almanya'nın silah sanayiine yaptığı bunca yatırım, bunca üretim diğer avrupa devletleri ve abd tarafından 1938 yılına kadar 'ne olacak canım adamlar ekonomilerini toparlamaya çalışıyor' olarak yorumlanacaktır. durum farkedildiğinde ise çok geçtir. gerçekten de alman ekonomisini canlandırmıştır bu hareket ama keşke o kadar ile kalsaydı.

    john maynard keynes, birinci dünya savaşı sonrası paris barış konferansı'nda itilaf devletleri'ni almanya'dan bu kadar yüklü, almanya ekonomisini yerle yeksan edecek bir tazminat istememeleri için ikna edememiş ve görüşmeler sonlanmadan görevini bırakırken 'almanya bunun öcünü alacaktır' demiştir. artık attı da tuttu mu, şakaysa hiç komik değil ciddiyse çok komik durumu mu oldu bilemeyeceğim, gerçekten de çok acı bir biçimde almış, dünyanın bir 50 senesini sikip atmıştır.

  • günü komedisi: e-devlet üzerinden araç sorgulama kısıtlanmış, sadece kendi araçlarımızı sorgulatabiliyormuşuz. gerekçe de kişisel verilerin korunmasıymış.

    bre salak, ben kendi aracımı neden sorgulatayım? kendi aracımla ilgili herşeyi biliyorum, ruhsat elimde, tescil trafik elimde, poliçeler elimde...

    ikinci el bakarken araç tipi ile bilgileri uyuyor mu, araç çalıntı mı, üzerinde haciz var mı diye baktığımız ekranı ne bok yemeye kapatıyorsun? bunları araçları aldıktan sonra mı öğrenelim?

    hem neden kapatıyorsun? bu ülkede 50 milyon kişi tc kimlik numarasına varıncaya kadar fallafoş oldu sizin beceriksizliğiniz yüzünden. acaba hangi suçu / krediyi / borcu / faturayı üstümüze kim ne zaman yıkacak diye bekliyoruz.

    bu saatten sonra sizin alacağınız tedbirin içine edeyim. bakan yaptığınız yaratıklar psikolog lazım değil bize din adamı gönderin derken, aynı zamanda bu çağda digital bilgi almak sizin ne haddinize, gidin müneccim bulun demek istemiş.

    edit: bir arkadaş noter ekranında çıkıyor demiş. yani beğendiğin her aracın durumunu öğrenebilmek için sahibi ile beraber notere gitmek mantıklı geliyor kimisine. herkes ilk baktığı aracı alıyor sanıyor. çevre illerden bakıp beğenmek konusuna hiç girmeyeceğim. araç üzerinde rehin varsa bazen kafadan eliyorsun arabayı. telefon bile açmıyorsun sahibine.

    büdüt: gazetelerin yeni haberi oluyor...

  • öyle karakterlidir ki;

    ununu elemiş eleğini asmış, 80 küsür yaşındaki başbakan'ın annesi tenzile erdoğan vefat eder, yayınlanmak üzere olan programı iptal eder...

    ama daha hayatının baharında, sırf senin ve benim için hayatını kaybeden 29 vatan evladının ardından, vur patlasın çal oynasın program yapar...

    belki bir yerde padişahına sevimli görünmüştür ama unutmasın ki bu devran da döner...

    nihayetinde, artık gözümde ve gönlümde de, zerre değeri olmayan bir adam acun... sanıyorum ki, bir milletin de...

  • enkaz altında 9 saatimi gecirmi$ oldugum,hayatımda tam anlamıyla köklü degi$ikliklerin ba$ladıgı tarih..en azından benim hafızamda hep bu $ekilde yer edecek..

    yıl 1999 henuz 15 ya$ındayım..cocuk denilecek ya$tayım..bilenler bilir yalova'da aydın 4 sitesi vardır,(aydınkent'in yanında) tatil maksadıyla yazları kalıyorduk bu sitede..

    17 agustos'tan bir gun once yani 16 agustos 1999 tarihinde ben ve aynı ya$ grubumdaki gencler ile birlikte "ertesi gun aydınkent ile mac yapalım,yada olmadı ceylankent ile yaparız" $eklinde planlar kuruyorduk..fakat bir sorunumuz vardı, en onemli adamımız,kalecimiz olan bir dostum;yarın maca gelemeyecegini,ailesinin yanına istanbul'a gitmesi gerektigini söyledi..bunun uzerine itirazlar yukseldi.."o olmazsa yeniliriz,mutlaka oynaması lazım" $eklinde..kendisiyle uzun boylu konu$tum,durumu anlattım.kalması gerektigini onsuz maca cıkamayacagımızı söyledim..kendiside beni kıramayarak “1 gun daha kalacagını” söyledi,fakat $ortu olmadıgı icin benden bir futbol $ortu istedi..bunun üzerine bende mavi bir futbol $ortu verdim kendisine..

    saat 01.10 site dahilinde bir cardak,kamelya tarzı bir yerde takım olarak oturuyoruz,bir ses;

    -beyler benim icimde bir sıkıntı var..sanırım yarın biz bunları yenemeyecegiz..
    -sıkma canını..yenerizz..
    -hadi gidelim beyler,gec oldu bizimkiler merak edecekler..
    -tamam yarın goru$uruz..bana bak iyi konsantre olun haa.
    -iyi ak$amlar beyler..
    -iyi ak$amlar..

    saat 03.02
    büyük bir gurultu ile uyandım..15 ya$ında cocuk oldugumdan ve daha once deprem ya$amamı$ oldugumdan belki komik gelicek ama zemin katta olan evimizden iceri kamyon girdi ve duvarı yıktı sanmı$tım..sanki diri diri gomulmu$tum..vucudumu kontrol ettim,herhangi bir darp,yara var mı diye..yoktu burnum bile kanamamı$tı..nefes alıp veriyordum ve her nefes alıp verdigimde nefesimin tavana carptıktan sonra yüzüme geldigini hissediyordum..evet tavan burnumun yakla$ık 10cm uzerindeydi..o esnada bana güven veren bir ses duydum,ses aynı odada kaldıgım annemden geliyordu "oglum deprem oldu,korkma sakın..fakat kolumun uzerinde kolon var,ba$ımda sıkı$mı$ iki duvar arasına,sürünerek yanıma gelip,sacımı cekebilirmisin.." diyordu..aman allahım..bu nasıl bir felaketti..adeta diri diri gomulmu$tuk..

    saat 04.00 (avazım cıktıgı kadar bagırıyorum)

    etraf zifiri karanlıktı..hani karanlık bir odada uzun bir süre kaldıgınız zaman göz a$inalıgı ile nesneleri görebilirsiniz ya..i$te iceri herhangi bir $ekilde ı$ık girmediginden,o karanlıkta öylece kalıyorsunuz..üst katlardan insanlar sizin tavanınıza yani üzerinize basarak gecip gidiyorlar..seslerini duyuyorsunuz..fakat ne acıdır ki onlar sizi duyamıyor..ses gitmiyor..i$te o anda tek yapacagınız $ey avazınız cıktıgı kadar "imdaatt..yardım ediinn..yok bu sesimi duyann" diye bagırmak oluyor..

    saat 07.00 (oksijen azalıyor)

    zaman ilerledikce,uykum geliyor,üzerime bir agırlık cokuyor..eczacı olan annem odada karbondioksitin arttıgını dolayısıyla,oksijenimizin azaldıgını söyledi..cok uykum geldi..15 ya$ındaki du$uncem "acaba uyursam,ölümü hissedermiyim.."$eklindeydi..

    saat 10.00 (balyoz sesleri)

    bagırmalar sonuc vermiyor..sesimi duyan yok..fakat ertesi gun mac yapacagımız arkada$larımızdan biri geliyor evin onune..ismimi söylüyor..cevap veriyorum..ses dı$arı cok zor iletiliyor,duvarlar sesi gecirmiyor..yardım cagırıyorum diyor arkada$ım zor bela duyduktan sonra sesimi..aradan 20 dakika gectikten sonra balyoz ile tavan deliniyor..balyoz sesleri ise hala kulaklarım cınlamaktadır..

    saat 11.00 (gun ı$ıgı)

    yakla$ık 1 saat süren balyoz ile tavanı delme i$leminden sonra hayatımda hic tanımadıgım bir insan beni yukarı cekmek için elini uzatıyor..yardım uzatan eli tereddütsüz tutuyorum..beni cekiyor yukarıya dogru..gözlerimi acamıyorum..gune$ yüzümü aydınlatıyor..aydınlıgı hic bu kadar cok özledigimi hatırlamıyorum..enkaz altından cıktıktan sonra cıktıgım yere bakıyorum ve öylece kalıyorum,üzerimde bir boxerdan ba$ka hic bir $ey yok,arkada$larımdan biri bir t-short uzatıyor,onu giyiyorum..cıktıgımda apartmanın bahcesinde yatan bir beden goruyorum..üzeri gazete kagıtları ile örtülmü$ fakat kagıtların bir kısmı ucu$mu$,tanımakta gecikmiyorum..kar$ı kom$um,elinde büyüdügüm salih amcanın cansız bedeni yerde yatıyor..
    benden 2 saat sonrada annem cıkarılıyor..yaralı..ilk mudahaleyi,beyin cerrahı bir kom$u yapıyor..kısıtlı imkanlarla zar zor bir ambulans bularak ambulanstaki 10 yaralıyla beraber yalova'da stadyumda kurulan seyyar hastaneye gidiyoruz..ortalık toz duman,insanlar $uursuzca hareket ediyor..o esnada bir helikopter geliyor.. "aman allahım bir bu eksikti.."diyorum..
    helikopterden inen ki$i ise bulent ecevit..doktorlar ba$ına toplanıyor bulent ecevit'in..askeri helikopter yaralıları ve annemi alıp havalanıyor..nereye goturdukleri hakkında ise en ufak bir fikrim dahi yok..15 ya$ındayım..yer,iz bilmedigim bir yerde yalnız ba$ıma kalıyorum..kalacak yerim,yiyecek yemegim yok..o esnada bana "sana yardım edebilirim"diyen bir kadın ile tanımadıgım halde,caresizlikten dolayı beraber gidiyorum..3 gun 3 gece,sahildeki agacların altında yatıyor,domates,sogan,salatalık ile karnımızı doyuruyoruz..
    postane'nin sokaklara seyyar telefon koyduklarını duyuyorum..babama,akrabalara telefon etmek icin hızla postaneye ko$uyorum..fakat oda ne..bir kuyruk nerden baksan 1 km uzuyor,araya kaynayanlar oluyor,herkes gergin oldugundan kuyrukta sık sık kavgalar cıkıyor..cıplak ayaklarımla beklemeye koyuluyorum..saatler sonra sıra bana geliyor..lakin telefonlar istanbul'dan uzagını arayamıyor..kahretsin..benim ise aramam gereken yer amasya-ankara..
    hemen istanbul'dan arkada$ları arıyorum.."burdan du$muyor siz,$u telefonları arayıp soyleyin" diyorum..
    bu telefondan 2 gun sonra babam cıkageliyor..zorda olsa annemi buluyoruz..helikopter bursa yuksek ihtisas hastanesine goturmu$..
    gunler sonra babam ile beraber aydın 4 sahil sitesine gidiyoruz..mac icin kalmasını istedigim arkada$ın annesi ve babası ordalar..arkada$ın öldügünü anlamakta gecikmiyorum..
    bana dogru geliyorlar;
    "oglum..bir bakarmısın..biz ona benzettik,topraktan anlayamıyoruz,bedeni cok $i$mi$ acaba bu o mu" $eklinde soruyorlar..
    arkada$ın sadece bel kısmından belirli bir bolge oldugu icin tanıyamıyorlar..ben ise 16 agustos 1999 gunu ona verdigim mavi futbol $ortundan dolayı,anında tanıyor ve beynimden vurulmu$a donuyorum..ke$ke ona kal diye ısrar etmeseydim..ke$ke git,uzaklara git..deseydim..kal diyen dilimi kesmek istedim o anda..
    17 agustos 1999 depreminin uzerinden 7 yıl gecti..dile kolay tam 7 yıl..bu deprem kimilerini ilgilendirmeyebilir fakat beni cok ciddi bir $ekilde alakadar eder..hayatımın dönüm noktasıdır..ya$ayan,icinde olan cok daha iyi bilir bunu..dedim ya aradan 7 yıl gecer,yalova'ya donerim bir vesile ile,deprem anıtına gitmek isterim..anıta dogru yol alırken gordugum bir tabela tuylerimi diken diken eder..yalakalıktan koku$mu$,curumu$ yalova belediyesi 17 agustos 1999 depreminde bir cok ki$inin ölümüne sebebiyet veren muteahhit cevdet aydın'in ismini bir parka vermi$tir.."siluetini sevdigiminin turkiye'si" der,yumrugumu sıkarak yürürüm..anıta ula$ırım..deprem anıtındaki binlerce isim arasında gözlerim ya$lı olarak bir zamanlar mavi futbol $ortu verdigim,kaleci arkada$ımın ismini arar dururum öylece..

    bu da benim hayatımda en azından benim hic unutmayacagım bir anımdır..

    valla kime neyi hatırlatayım,neyi unutturmamaya calı$ayım bilmiyorum ama ben hayatım boyunca unutmayacagım o mavi futbol $ortunu ve gecirdigim gunleri..

  • 2 taraftan birinde silah olsa bugun ortaklarin kavgasinda kan dokuldu 2 olu haberi izliyor olacaktik. seyir zevki yuksek bir mucadele olmus.

    bir de adamlar dayak gurmesi olmuslar adeta vedat milor gibi. sen bu dayagi bir de bizim eski ortagin dukkaninda yiyeceksin diyip arabaya atlayip gidip tertemiz dayaklarini yemisler.

    edit: ilk bayilan arabada silah ariyor sanmistim ilk izledigimde. sonra 80 kere daha izleyince silah degil islak mendil aramis oldugunu farkettim. yemegin ustune elini agzini siliyor resmen.

  • boşanma kararımı aileme üzülecekleri için açıklayamadığımı söyleyince; “sen alt soyundan sorumlusun, üst soyundan değil... oğlun için bir rota belirleyelim, gerisi kendi başının çaresine baksın” demişti

  • belki de ölümden en çok korkan insandır.

    çünkü hayattaki en büyük korkusu, gözlerini sonsuza yumduğunda çocuğuna kimin sahip çıkabileceğidir.

  • tam bir işsiz bakkal bokunu tartar olayıdır. ne oldu, tatmin olduk mu?

    ordaki alkışlayanların da zeka yaşının en fazla 5 olduğunu tahmin etmek zor değil. madem çok milliyetçisin, madem böyle olaylara tepki gösterilmesi hoşuna gidiyor ve çok duyarlısın orada ne işin var? çeşme suyu+kahve tozuna neden 10 küsür lira veriyorsun?

    madem tepki göstereceksin, git başka bi yerde iç kahveni... ama yok, hem armut gibi oturur, hem şakşaklarlar... dedik ya işte zeka yaşı meselesi...

    bu arada 7-8 sene önce kebapçı dışında düzgün lokanta olmayan adana merkez'de starbucks açıldığını da öğrenmiş oldum, zaten adana'nın tek eksiği de oydu.