ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
the economist'in hatay'a azrail çizmesi
-
beyaztv ve ülketv’yi azaltması gereken bir yazarın gördüğü hezeyanları bize anlatması durumu. kanka istersen bulutlara da bak, nimbus bulutları da haarptan etkilenip pütür pütür olmuş o gün diyorlar. şinşek gibi bişi olmuş hatta maraşta. allahım millet deliye hasret biz akıllıya.
edit: arkadaşa aktrol dediğimi düşündüğü için biraz sitem etmiş. sol görüşlü kişilerde de büyük resimciler var. (bkz: cemre demirel)
edit2: arkadaşlar lütfen! simpson falan demeyin bana. 25 küsür yıldır yayınlanan dizi, zorlarsak benim doğum tarihimi bilebiler.
edit3: ne cemre sevdalıları varmış ya!
edit4: tamam arkadaşlar cemre’nin karl hakkındaki yazılarını okudum. alın size yeni düşman veriyorum has solcu (bkz: sezgin tanrukulu). cemre demirel hakkındaki görüşlerim değişmedi.
edit5: bu entry’i de debeye sokmamak. neyse!!!
stajyerin şirkette bittiği an
-
staj yaptığım bankadaki çaycının beni müfettiş sanıp bir hafta boyunca masamda türk kahvesini eksik etmediği ama bir haftanın sonunda "ben duydum sen stajermişsin sana bundan sonra kahve yok" dediği andır.
sözlükçülerin iyi ki almışım dediği şeyler
taksim'de taksicilerin zıplatılması
-
kurala uymayan taksicileri cezalandıran polis memurlarını tebrik ederim. acımadan bu kuralsızlara cezalarını vermeye devam etsinler. bu konuda müsamaha göstermek halka yapılan kötülüktür çünkü.
umarım bu kural tanımayan zümreye cezalar daha da artar.
eyüp aksu'nun aranmaya çalıştığı ceza hadisesi.
yüzüklerin efendisi'ndeki unutulmaz replikler
-
sam kardeşimizin '' yüzüğü sizin için taşıyamam bay frodo ama sizi taşıyabilirim'' sözünün de yer aldığı repliklerdir. fedakarlık başka türlü nasıl anlatılabilir ki? sırf bu cümle bile aslında asıl kahramanın sam olduğunu gösteriyor.
sıla gençoğlu
-
bir üst entrydeki şiirleri görünce posta gazetesindeki yurdumun şairleri bölümünü mü okuyorum acaba diye beni şüpheye düşüren şahsiyet.
güldür güldür nebati skecinin yayınlanmaması
-
48 saniyelik tanıtımı bile başarılı olan bir skecin yayınlan(a)mamasıdır. yayınlanamama sebebini herkes tahmin edebiliyor zaten.
80'lerin başında o darbe sonrası dönemde bile zeki alasya metin akpınar ikilisinin devekuşu kabaresinde dönemin başbakanı özal dahil hemen hemen tüm liderlerin taklitleri yapılırken, "eleştirel" taklidi yapılan o kişilerin rahatsız olmaktan öte o sanatçıları takdir etmişlikleri vardı.
ekşi sözlük nerede ne yenir veritabanı
-
izmir- tenekeli mahalle: yarrağı yersiniz burda. adam üçüncü katın balkonunda at gördüm diyor olm, kompil delirmişler mahallecek, sabıkası olmayana kız vermiyorlar amk.
hovvvvv, hooovvvv
audiophile
-
ruhsal ve psikolojik bir hastalıktır. hiçbir zaman ses konusunda tatmin olamazsınız. dinlediğiniz müziklerde bütün frekansları, enstrümanları, müzisyenlerin enstrümanlarına dokunuşuna kadar duymak istersiniz.
cep yakmayan hiçbir kulaklık-hoparlör-media player sizi tatmin etmez. bir süre sonra daha iyi müzik dinleyebilmek için tonla para dökmeye başlarsınız. yine tatmin olmazsınız.
bazen acaba ideal ses nedir diye düşünürsünüz. hayatınızdan en iyi örnek olarak sadece mikrofonlanmamış enstrümanlarla yapılmış klasik müzik konserleri gelir.
arabanızın hoparlörlerini değiştirirsiniz, "alçak frekanslar doygun gelmiyor acaba kapıları söküp yalıtım mı yapsam?" şeklinde manyakça düşüncelere itilirsiniz.
laptop ve telefonun hoparlöründen şarkı dinlemekten nefret edersiniz. güya taşınabilir bilgisayar olmasına rağmen sırf ses sistemine bağlı kalması için laptopu evin içinde gezdiremezsiniz. telefonunuzun kulaklık çıkışı hiçbir zaman tatmin etmez.
katlanabildiğiniz en düşük bitrate oranı 320 kbps olur. müzik arşiviniz her bir tanesi en az 30 mb olan flac formatında şarkılardan oluşur.
hastalık değil de nedir?
çocuklarla girilen komik diyaloglar
-
(23 nisan öncesi okulda yapılacak etkinlikleri içeren bir bilgilendirme yazısı gelmiş, atatürk büstüne bırakılmak üzere bir adet karanfil istenmiştir. ege (5 yaş) karanfilini alıp okula gitmiştir. akşam okul dönüşü...)
romica: eee, ne yaptınız bugün?
ege: ne olsun sanki, çeşitli faaliyetler.
romica: 23 nisan neymiş peki biliyor musun?
ege: çocuk bayramı, atatürk hediye etmiş çocuklara.
romica: atatürk kimmiş peki?
ege: aman anne ya bilmiyor musun? ulu önder, düşmanlardan kurtardı ya!
romica: canım senin neler bildiğini merak ediyorum...
ege: biliyor musun anne, atatürk tek başına atmamış düşmanları...
romica: öyle mi? kimlerle beraber atmış peki?
ege: eski dedeler, nineler, anneler, babalar beraber savaşmışlar!
romica: öyle mi?
ege: evet, ve hepsi kendini feda etmiş vay canına!
romica: peki çiçek koydunuz mu büste?
ege: yan sınıftaki bütün öğrenciler bıraktı, gördüm.
romica: sizin sınıf bırakmadı mı?
ege: bir kişi hariç herkes bıraktı?
romica: kim bırakmadı?
ege: ben bırakmadım, öğretmenim de çok ayıp dedi.
romica: neden bırakmadın?
ege: anne, o sadece heykel, benim gerçekten nefes alan, ip atlayan, şarkı söyleyen bir kız arkadaşım var!
sağcıları solculardan ayıran en belirgin özellik
-
sağcı olmak için cahil olmak yeterlidir.
solculuk için ise hem okumuş hem de cahil olmak gerekir.
mesut özil
-
50 metreye pas atamıyormuş kendisi. adam kaleye 30-35 metre mesafede topla oynuyor. topla orta sahada buluşsa en uzak adam kendisinden 20 metre uzakta oluyor. ne yapsın topu stadın dışına mı göndersin? tabi türkiyede sabri reyizin ortalarını, defanstan forvete şişirme topları izleyen adamlar herkesten aynısını bekliyor.