hesabın var mı? giriş yap

  • hiçlik makamı..

    nasreddin hoca’ya sormuşlar: “kimsin? ”
    “hiç” demiş hoca, “hiç kimseyim.”
    dudak büküp önemsemediklerini görünce sormuş: “sen kimsin? ”
    “mutasarrıf” demiş adam, kabara kabara.
    “sonra ne olacaksın? ” diye sormuş nasreddin hoca.
    “herhalde vali olurum” diye cevaplamış adam...
    “daha sonra? ..” diye üstelemiş hoca.
    “vezir” demiş adam.
    “daha daha sonra ne olacaksın? ”
    “bir ihtimal sadrazam olabilirim.”
    “peki ondan sonra? ”
    artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp son makamını söylemiş: “hiç.”
    “daha niye kabarıyorsun be adam ben şimdiden senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım: ‘hiçlik makamı’nda.”

    bir de ubûdiyet makamı var, hakîkî manada olanı tabi..

  • bundan 4 sene kadar önce -tabi daha, genciz anarşiğiz o zamanlar- bakanlıklar civarında bir arkadaşla yürüyordum. yolun kenarında kırmızı plakalı siyah mercedes vardı. içi dolu mercedes'in önünde ve arkasında da birer tane ford mondeo polis aracı bekliyordu. polislerin dalgınlığından faydalanıp mercedes'e yanaştım ve kapısını açtım. daha fazla ilerleyemeden "hop hişş ne oluyor??" sesleri arasında durduruldum:

    - arkadaşım ne yapıyorsun kör müsün?
    + pardon babamın da aynı böyle süper pahalı bir mercedesi var da karıştırdım.
    - nasıl aynı? bakan mı baban?
    + yok yok, yetim hakkı yiyor babam. ancak öyle alabildik.

    tekrar düşündüm de, iyi kurtulmuşum. bakanın melul bakışları ve "bırakın gitsin" cümleleri arasında, arkadaşımla birlikte günbatımına doğru iyi uzaklaşabilmişim.

  • eveet kıbrıs'la beraber, "komşularla sıfır sorun projesi" tamamen dibi boylamıştır, tebrikler. şimdi sıra, sınırımız olmayan ülkelerle sorun çıkartmakta.

    edit: dakika bir, gol bir... rusya ile siftahı yaptık.

  • başımdan geçeni anlatayım siz anlayın..

    babam ile birlikte akşam yemeğini dışarıda yiyecektik. babam da beni oturduğumuz semt içersinde bir restauranta yönlendirdi. adımı da verirsen yardımcı olurlar orada bekle bende geliyorum birazdan dedi. ben dediği yere gittim oturdum ve beklemeye başladım ama babamdan kimseye bahsetmedim. ne fark eder ki dedim gelince zaten babamı tanıyan varsa görecek dedim. beni tanımasına gerek yok diye düşündüm. beklerken önüme servis açılmaya başlandı. kaşık çatal ve salata tabağı geldi önüme. bir süre sonra babam içeri girdi. içeride hoş beş ayak üstü sohbet ettikten sonra beni gördü yanıma geldi. restaurant sahibi ile benim oğlum işte falan diye beni de tanıştırdı. o arada hemen birisi geldi ve önümde ki salata tabağını aldı ve dolaptan başka bir salata tabağı geldi önümüze!! içeriği aynı olan tabak samimi bir yakın çıkınca neden değişmişti acaba ?

    edit: restauranttan çıkarken sorduğumda ilk tabak içerisinde ki malzemelerin taze olmadığını söylediler bana. ama öyle bir geçiştirdiler ki o tabağın artıklardan toplanmış olma ihtimali çok büyük olasılık...

  • 1962 yılında ingiliz faşistler birliği kurucusu oswald mosley, bertrand russell'a bir dizi mektup gönderir. onu karşılıklı yapacakları bir tartışmaya davet eder, bunu yaparken onu sözleriyle provoke etmeye çalışır.

    fikirlerin, hem net hem de nezaketle ifade edilebileceğinin bir vesikası olması nedeniyle, russell'ın yanıtını bu başlık altında paylaşmayı uygun buldum.

    "dear sir oswald,

    thank you for your letter and for your enclosures. i have given some thought to our recent correspondence. it is always difficult to decide on how to respond to people whose ethos is so alien and, in fact, repellent to one’s own. it is not that i take exception to the general points made by you but that every ounce of my energy has been devoted to an active opposition to cruel bigotry, compulsive violence, and the sadistic persecution which has characterised the philosophy and practice of fascism.

    i feel obliged to say that the emotional universes we inhabit are so distinct, and in deepest ways opposed, that nothing fruitful or sincere could ever emerge from association between us.

    i should like you to understand the intensity of this conviction on my part. it is not out of any attempt to be rude that i say this but because of all that i value in human experience and human achievement.

    yours sincerely,
    bertrand russell

    /

    sevgili sir oswald,

    gönderdiğiniz mektuplar ve yaptığınız açıklamalar için teşekkür ederim. son yazışmamız üzerine epey düşündüm. insanın, kendi değer yargılarına son derece yabancı ve hatta itici bulduğu değer yargılarına sahip birine nasıl yanıt vereceğine karar vermesi her zaman zor olmuştur. sadece belirttiğiniz fikirlere karşı olmamdan değil, ben enerjimin her damlasını, faşizmin felsefesi ve pratiğinde görülen acımasız yobazlık, takıntılı şiddet ve sadistik kötücüllük ile mücadeleye adadım.

    şunu belirtmek zorundayım, sizin ve benim duygusal evrenlerimiz birbirine öyle uzak ve öyle derin bir zıtlık içinde ki aramızdaki olası bir işbirliğinden verimli ya da samimi bir şey ortaya çıkamaz.

    sizden bu konudaki kanaatimin kesinliğini anlamanızı rica ediyorum. bunu ifade etmemin nedeni, size kabalık etmek niyetinde olmaktan değil, insanlık deneyimine ve insanlığın başarılarına verdiğim değerden kaynaklanıyor.

    saygılarımla
    bertrand russell"

    kaynak: https://www.brainpickings.org/…ssell-oswald-mosley/

  • emine s. beder'den ekşi sözlük ipuçları: entry yazarken sol frame'deki bir başlığı entry'nize kopyalayıp yapıştıramıyor musunuz? başlığı entry kutusuna sürükleyip bırakın.

  • şu dakikalarda kendisine yapılan protesto ve istifa çağrılarının sosyal medyaya yansımaması için üniversitenin internetini kesen bir rektöre sahip üniversite.

    bu tip rektörleri komik buluyorum. yahu sen interneti kessen ne olacak , kesmesen ne olacak be adam. 3g denen bir şey var yahu. ilkokul talebesi misin be adam?