hesabın var mı? giriş yap

  • devletin saçma sapan işidir. allah aşkına kendinizi bu kızın ailesinin yerine koyun. 23 sene boyunca emek veriyorsun, canından can katıyorsun, ona iş güç kazandırıyorsun ama ceberrut devlet kızcağızın diplomasına el koyuyor ve diyor ki; "benim için 1-2 yıl çalışmazsan o diplomayı alamazsın."

    ulan cizre dediğin yerde kimsenin güvenliği yok, şehrin ortası bir anda çatışma yeri oluveriyor ama devlet buna rağmen oraya seni atıyor. orada bir savaş var ve devlet seni sivil halinle, diploma almamakla tehdit edip oraya git çalış diyor.

    siz kendi kızınızı cizre'ye gönderir misiniz? bu nasıl iştir? bu nasıl adalettir? bu nasıl devlettir?

    8 yıl sonra gelen edit: çok yanlış ve çok duygusal düşünmüşüm, kabul ediyorum hatalıyım.

  • 24 şubat 1836'da, teksas'ın etrafı, meksikalı santa anna'nın kontrolü altındaki ordu tarafından sarılmıştı. teksas'ı koruyan kuvvetin başında ise william barret travis adında ibir komutan vardı. teksas'ın kendi birliklerinin de santa anna'nın ordusunun üstesinden gelecek sayı üstünlüğüne sahip olmadığının farkındaydı.

    bu şartlar altında yapabileceği tek bir şey vardı: yardım çağrısı.

    travis, destek kuvvet talepli bu mektubu, "the people of texas and te all americans in the world" diyerek teksas halkına ve dünyadaki tüm amerikalılara ithaf etti, bununla da kalmadı mektubu death and victorydiye imzaladı. daha sonra işbu mektup bu ad ile anılacaktı.

    mektubun muazzam bir etkisi oldu ve durumun aciliyeti büyük bir farkındalık yarattı. öyle ki, mektuba cevaben gonzales'ten 32 adam geldi 1 mart 1836'da.

    mektup kulaktan kulağa önce new orleans'a, oradan boston ve new york city'e yayıldı. zira, birleşik devletler sınırından yüzlerce mil uzaklıktaki alamo'dan, washington dc'den birçok vatandaş bölgeyi korumak amacıyla, bölge düşmeden önce, 6 martta, yetiştiler.

    söz konusu mektubun bu denli etki yaratmasının nedeni travis'in kelimlerein gücünü anlamış olmasıdır. travis mektubu yazarken dünyadaki tüm amerikalıları adres göstermiştir. bu kelimeler vatan aşkını alevlendirmek için özellikle seçilmiş kelimelerdi ve travis tüm amerikalıları kendi davası olan teksas etrafında topladı.

    kısa bir mektup ile teksas devrimini, tiranlığa karşı amerikan özgürlük savaşına çevirdi.

    teksas'ta, gönüllülerin çoğu harekete geçti, sam houston'ordusu 21 nisan 1836'da santa anna ordusu üzerinde büyük bir zafer kazandı. bu bozgun ile teksas cumhuriyeti doğdu ve on yıl sonra meksika savaşına neden olacak
    olaylar zinciri başladı.

    birleşik devletlerin bu zaferi amerikanın doğusunu da batısını da tek bir millet altında topladı.

    sonuç olarak, travis tarafından yazılan death and victory, amerika'nın ve dünyanın kaderini şekillendiren mektup oldu.

    mektubun aslı şu şekildedir:

    commandancy of the alamo
    bejar, feby. 24, 1836
    to the people of texas & all americans in the world

    fellow citizens & compatriots

    ı am besieged, by a thousand or more of the mexicans under santa anna ı have sustained a continual bombardment & cannonade for 24 hours & have not lost a man the enemy has demanded a surrender at discretion, otherwise, the garrison are to be put to the sword, if the fort is taken ı have answered the demand with a cannon shot, & our flag still waves proudly from the walls ı shall never surrender or retreat. then, ı call on you in the name of liberty, of patriotism & everything dear to the american character, to come to our aid, with all dispatch the enemy is receiving reinforcements daily & will no doubt increase to three or four thousand in four or five days. if this call is neglected, i am determined to sustain myself as long as possible & die like a soldier who never forgets what is due to his own honor & that of his country victory or death

    william barret travis,

    lt. col. comdt.
    p.s. the lord is on our side. when the enemy appeared in sight we had not three bushels of corn. we have since found in deserted houses 80 or 90 bushels and got into the walls 20 or 30 head of beeves. travis

  • şaşırılacak bir şey olmayan vaka.

    böyle mahalle aralarında racon kesip işinde gücünde insanları vergiye bağlayan (!), bir boka yaramayan it uğursuzların sonu budur.

    bırakın siksinler birbirlerini...

  • istanbuldaki galatasaray milan sampiyonlar ligi macindan onceki gece. sene 2001 olsa gerek. saat ikide ter icinde ama cin bir fikirle uyanmistim birdenbire. milan'in kaldigi oteli ogrenmistim bir sekilde, ve bir cirkinlik yapip kilit bazi futbolculari rahatsiz etme fikriyle sarsilmisti bunyem.

    plan cok basitti, resepsiyonu arayacak, koyu bir ingiliz aksani patlatarak, oliver bierhoff'un ingiltere'den yakin dostu oldugunu ve kendisini cok onemli bir haber verecek oldugumu soyleyecek ve resepsiyonda muhtemelen uyuklamak uzere olan kisinin tedbirsizliginden yararlanip bierhoff amcamla basbasa kalacaktim. hakikaten de oyle oldu :

    speedy - cok kritik bir mevzu var, oliver'ın cep telefonu da kapali, lutfen beni odasina aktarir misiniz?
    resepsiyon - hmm..aaa.. peki efendim hemen aktariyorum
    speedy - keh keh keh
    --
    oliver bierhoff - hmsmshh, alo?
    speedy - bay bierhoff?
    oliver bierhoff - evet?
    speedy - efendim merhabalar, ben lust ozel dedektiflik firmasindan dedektif roger smith, sizi bu saatte onemli bir gelisme yuzunden rahatsiz etmis bulunmaktayim.
    oliver bierhoff - hmsmshh..
    speedy - efendim bugun yaptigim arastirmalar sonucu kesfetmis bulunmaktayim ki, sevgili esinizin, takim arkadasiniz zvonimir boban ile bir iliskisi var
    oliver bierhoff - himsh..hot. kimsin lan sen? gudik?
    speedy - bu gelismeden haberdar olmaniz gerektigini dusunmustum
    oliver bierhoff - lan gudik, kimsin sen?
    speedy - roger smith efendim, ozel dedektif
    (cat)

    sonuc

    oliver bierhoff belki inanmadi soylediklerime, ancak macta tel tel dokuldu, ve 60'nci dakikada oyundan cikarildi. galatasaray ise maci 2-0 kazandi..
    bierhoff'tan sonraki ilk munasabetim luis figo ile olmustu, lakin o bu kadar sansasyonel degildi.

  • 250 - 300 bin bandında çıkacağı ifade edilmiş. abicim yerli aracın halka faydası ne o zaman. hani yerli olur, vergisi olmaz falan. 300 bin tl'ye araç alabilen adam zaten tesla'ya da biniyor, mercedes'e de biniyor.
    yerli araç yine zengine hizmet edecek yani anladığımız kadarıyla. muadilleri 300 bin tl falan denmiş bir de. ulan yurt dışından ülkeye giren arabayla, bizim yerli aracımızın fiyatı nasıl birbirinin aynı olabilir yav?
    aydınlatacak olan beri gelsin.

    edit: saçma sapan cevaplar aldığım için entry'i düzenleme zorunluluğu hasıl olmuştur. arkadaşlar bakınız ben ülke para kazanmayacak ya da bu araç faydasız demedim. mercedes de muadili olduğu için yazmadım. bakın mala anlatır gibi anlatayım derdimi.

    bu aracın muadili mesela tesla cybertruck diyelim. bu araç amerikan malı bir araç. bu araç ülkesinde amerikanın yerli parası olan dolar üzerinden 40bin dolardan başlıyor. çünkü ülkenin aracı kendi ülkesinde gümrüğe tabi olmaz, kur farkı olmaz, vergileri düşük olur v.s.
    bizim çıkardığımız yerli aracın 300bin bandında çıkacağı söyleniyor ve bunun da açıklaması muadillerinin bu fiyat üzerinden satılıyor oluşu. şimdi yabancı marka muadillerinin 300bin liraya satıldığı aracın yerlisi de 300bin liraysa "bu nasıl yerli?" diyorum. bu aracın gümrüğü ve kur farkı olmaması gerekmiyor mu sizce de? ve vergisinin düşük olması.

    verdiğim mercedes örneğine gelirsek; halk içerisinde 300bin lira arabaya para verebilecek olan adam zaten istediği markaya binebiliyordur manasında referans örnek olarak mercedes yazdım. araba elektrikli falan filan buralara girmeye gerek yok. kastım buydu yani.

    şimdi bütün bu sebepler doğrultusunda halkın binebileceği ( en azından orta direk ) tabir edilen kesimin teşvikle falan filan alabileceği fiyatlara çıkmayacak olan aracın yerli araç olmasında nasıl bir yarar var halka? ülke ekonomisine elbette öyle ya da böyle bir katkısı olur.

    debe editi: arkadaşlar yüzlerce mesaj aldım. ve ortak fikre göre o zaman bu araca yerli araba demekle, kanuni markalı motosiklete yerli demek arasında bir fark yok. bazı motosikletler var ismi türkçe örneğin kanuni, asya motor, harput gibi. bu araçların parçaları çin'den ithal edilip montajı ülkemizde yapılıyor ve ithalatçı firma kendi ismini kullanıyor.
    bu aracın da bir farkı yok bunlardan o halde. evet ucuz olamaz çünkü tüm parçalarını dolar üzerinden satın alıyoruz. hepsinin de gümrük vergisi v.s. var. o zaman demek ki üretmediğimiz şeye yerli demeyeceğiz. umarım başlangıç için böyle olur da ileride kendimiz üretmeye başlarız.