ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ukraynalı youtuber'ın ölen rus askerini yemesi
-
bence olaydaki anahtar kelime, ne ukraynalı ne de rus.
anahtar kelime youtuber.
bu youtuber denen zerzevatların izlenmek için yapamayacakları anormallik yok.
(bkz: kendi kullandığı uçağı kasten düşüren youtuber)
o yüzden iğrençliğini, titrine veriyorum.
edit: imla
nestle'nin sattığı bayram çikolatası
-
18 adettir, ülkenin fakirliğinin göstergesidir. bazı premium çikolatalar olur, her yerde bulamazsınız, belli yerlerde olur onda da aynı bu şekilde az olarak paketlenir ancak böyle devasa bir kutu kullanılmaz daha minimal göze güzel gözüken kutulara koyarlar. fiyatı da haliyle tuzludur.
bu ise eskiden al çocuğum avuç avuç al diye uzatılan bir çikolatadır.. ulan ne hallere getirildik, ne halleri bize yaşatıyorsunuz. ya adam akıllı doldurun ya da hiç satmayın.
yıl olmuş 2013 yeşil biberler hala karışık
-
ziraat bilmine dair iç burkan bir detay bu.
gidiyorsun pazara, diyalog hep şöyle.
-abi biberler acı mı?
+karışık.
ya da alıyorsun tatlı denen biberi, hop içinden mutlaka bir sürü acı çıkıyor.
aga, niye bunu ayrı üretmiyonuz? lan teknoloji kurbağadan domates üretme seviyesine gelmiş, biberler hala karışık.
çok güzel olmasına rağmen evde kalmış kız
her olayda mizahını da gösteren halk
-
vedat milor taksim gezi parkı'ndaymış. biber gazı atmışlar, “aslında bunu akaretler'de yiyeceksin” demiş.
gürbulak sınırında yakalanan 46.5kg metamfetamin
-
doğubeyazıt ilçe emniyet amiri hank schrader bu operasyondan sonra ağrı il emniyet müdürü olacaktır.
alkol yasağını savunup gece kulübüne gitmek
-
siz ne sanıyordunuz ki?
akp çocukları başlığında bu konu fazlasıyla işlendi, isteyen açıp tazelesin bilgilerini.
fıtrat aynı fıtrat, kandırıldım diye açıklama yapıp yola devam eder.
muharrem ince'nin cnn türk'ü arayıp haşlaması
-
yürü be ince başkan, şu an şerefsiz medyaya sokup sokup çıkarmaktadır.
shakira'nın suratına şut çekmek
-
(bkz: pique sürülecek akıl)
binali yıldırım'ın aydınlandığı an
-
a haber'de olsaydı bu durum;
spiker: efendim davutoğlu'nu cumhurbaşkanı aldı makamından.
binali yıldırım: olur mu öyle şey akp kongre kararı aldı ben seçildim.
spiker: doğru söylüyorsunuz efendim.
aslında o kadar cevap veremeyecekleri konu var ki ama soru soracak organlı insanlar lazım.
the lost daughter
-
hani kadına şiddet olaylarında "her şeyden önce kadınlar annedir, annelerimizdir" falan deniliyor ya işte bu konuya hassas bir dokunuş yapan, maggie gyllenhaal filmi.
baba olmanın her erkeğin harcı olmadığını bir şekilde kabullenmişiz de konu anneye gelince nedense işler değişiyor. eski kuşağın geleneğini sürdüren; öpmeyen, sarılmayan, gülüp şakalaşmayan, sevgisini asla göstermeyen ya da başı sıkışınca çekip giden babalara aşinayız mesela. ama buradaki yorumlarda da film ile ilgili en çok annenin, çocuğun yaralanan parmağını öpmemesi yadırganıyor. bu hareket doğrudur demiyorum ancak net bir şekilde kınayamıyorum da çünkü gerçekten her kadın "anne" olmaya uygun değildir.
belki bizim annelerimiz de kendi içlerinde bu savaşı vermiştir. çocuklarını ölesiye seviyor olmak da anneliği tam anlamıyla benimsemiş olmak anlamına gelmiyor çünkü. çoğu anne bunu asla dillendiremezken birçok kadın ise özgür bir şekilde çocuk sahibi olmamayı 'seçebiliyor'. zaten filmin verdiği mesaj tamamen bu; anne olup olmamayı seçebilme özgürlüğünün bazı tabuların yerini alması. bu konunun yazar ve yönetmen bağlamında tamamen kadın perspektifinden sunulmuş olması filmin her noktasında kendisini hissettiriyor. o şahane oyunculuğunu oscar'la taçlandırmış olan olivia colman'ın canlandırdığı karakter leda; eğitimli, tek başına tatile çıkabilen, lafı fazla uzatan adamı kibarca susturup yemeğine devam edebilen, tehditlere boyun eğmeyen, geçmişiyle yüzleşirken yaşadıklarından pişmanlık duymayan ve kendisinin kabullenemediği annelik kavramını benimseyebilmiş ya da bununla mücadele eden kadınlara da saygı duyan yani kesinlikle sıradan olmayan bir kadın.
sonuç olarak filme genel olarak baktığımızda leda'nın üzerinde nispeten fazla durulmuşken diğer tüm konu ve karakterler derinleşmeden darmadağın ve yüzeysel kalmış. biraz şunu gösterelim biraz da şunu anlatalım derken süre uzayınca "kestik" deyip bitirmişler sanırım. karakter gelişimi ve olay örgüsü üzerinde biraz daha oynanıp vurucu bir iş çıkarılabilirdi bu kadroyla. yine de yönetmenin ilk deneyimi oluşu ve konu baz alındığında fena olmamış diyebilirim.