hesabın var mı? giriş yap

  • la gassaraylilar, güzel günler geleceği umuduyla elenmeyi arzu etmeyin boşa. bakin ben fenerliyim. güzel günler gelir diye gassaray bize 6 atsin bile istedim. rezil olduğumuzla kaldik. gitmiyor aziz, azizler. beyligin bir günü de beylik. yenip eleyip mutlu olun. ilerde güzel günler görmeyeceksiniz. bak bizim alex olayından sonra siz de on numaranızdan gözlerinizin önünde koparildiniz. güzel günler yok. burası türkiye. 2002'den beri iyiye giden tek bir şey var; malum kişinin ölüm gününe yaklaşıyor olmamiz. öptüm hepinizi. byess.

  • devlet bize ne verir ? maaş
    bizi kim yarattı ? allah
    birleştir" maaşallah"
    kaç kere ? 41
    mhp'nin 41. yılı kutlu olsun!

  • yıl 2005. ev arkadaşımla gündüzleri uyuyup geceleri uyanık kalmak gibi bir alışkanlık geliştirmişiz, marketin bakkalın açık olduğu bir saatte uyanık olmadığımız için sadece geceleri alışveriş yapabiliyoruz, o alışveriş de geceleri açık olan tek yerden, ekmek fırınından 12li yumurta ve birkaç sandviç ekmeği almaktan ibaret. kaynamış yumurtaları sandviç ekmeğinin arasında ezerek yiyoruz. öyle bir ortam.

    temmuz ayındayız, saat gece mi sabah mı belli olmayan saatlerden biri. yine fırına gidiyoruz. polis otosu devriye geziyor.

    - gençler!
    - (üstümüze alınmıyoruz)
    - gençlik! alow!?
    - (hiiç üstümüze alınmıyoruz, kafalar önde yürüyoruz)
    - hşşt! gençliikh?!
    - (bize diyo olabilir lan diyip dönüyoruz)
    - nere böle?
    - (şaşkın) ekmek. fırın. yumurta. hımph.
    - kimlikh var mı?
    -* kimlik? cüzdan. ev.
    - yok mu kimlikh?
    - ekmek. yumurta. ev.
    - siz okhuyonuz mu?
    - evet
    - ne okhuyonuz?
    - * uluslarsı ilşkiler
    - (bana dönüp) sen?
    - ben de
    - benim de yeğen okhuyo kütaaya'da
    - ...
    - gelin sizi bırakhıyım fırına
    - ...
    - gelin binin eve de bırakhıyım soona

    bindik. önce fırına gittik. her gece üçte gelip yumurta alan iki tip yeterince saçmayken işin içine bi de ekip otosu girince fırıncı o geceden sonra bizi pek iyi karşılamamaya başladı, bi süre sonra da dükkanda yumurta satmayı bıraktı. bu sefer de her gün patates yemeye başladık. neyse. sonra eve gittik yine polis otosuyla. üst komşu nerden gördüyse görmüş gecenin bir yarısı polis aracından indiğimizi, ertesi akşam geldi ne ayaksınız diye. garip bir dönemdi.

  • "neden ?"

    aklımda sadece bu sorunun dönüp dolaşmasını sağlayan bir işkencedir bu...

    "neden ?"

    hala içimde bir yerlerde dağınık bir şekilde duran tüm o özlem, sevgi, aşk kırıntılarını kalbime gelişi güzel tekrar saçan bu telefon neden ?

    işte yine o ses...tüm "hayır"’ların "evet" gibi geldiği, telefonun bir yanından girip öteki yanından çıkarak sımsıkı, ama sımsıkı sarılma isteği uyandıran o ses.

    nedendir bu aramak ? herşeyi mahveden sen.. aldatan ve çekip giden sen...bir türlü sana yetemeyen “beni” tekrar aramayı düşünmen neden ?
    yıllar sonra, bir kez daha, herşeye rağmen tekrar deneyelim dediğim zaman arkanı dönüp de “bu eleman kenarda dursun...şööle bi etrafa bakalım..daha iyisi var mı acaba ? ” diye başkalarıyla denemeyi isteyen sen; herşeyi ikinci kez elinin tersi ile ittikten sonra bu ağlamaklı ses neden ?

    yine denedin ve yine mi olmadı ?
    kimseler sevmedi mi seni ya da sen umduğun gibi sevemedin mi ?
    seni sadece “sen” olduğun için seven,
    gözlerinin en içine “ben” gibi bakan biri daha çıkmadı mı ?
    umutsuz musun ?
    ya da ;
    mutsuz musun ?
    artık hiçbirşey eskisi gibi olamayacak karamsarlığı içinde yorgun musun ?

    eğer öyleyse ,
    ben” gibi olmuşsun.
    ne üzücü ki neler hissettiğimi anlar olmuşsun.
    “ne olurdu sanki yok etmeseydin herşeyi, ve ben en çok sevdiğim kadınla mutlu olsaydım” diyen ben gibi zamana mağlup olmuşsun.

    gördün mü bak ne kadar zor geçen zamanı geri döndürmek..
    ve o zamanla gidenleri tekrar yerine getirmek..
    ne kadar zor tekrar güvenmek..
    ve aslında ne kadar acı ilk fırsatta yine çekip gideceğini bilmek..
    ama daha kötüsü..
    belki de en kötüsü..

    ne kadar yazık seni bu kadar çok sevmiş olmak ve ilk görüşte seni seçmek.
    bir daha kimseyi bu kadar sevemeyeceğimi bilerek..

  • türkiye'nin en uzun süren ve belki de en sevilen dizisi bizimkiler'de cemil içerdi.

    benim adım cemil kimse bana karışamaz diye de bağırırdı camdan.
    ah cemil amca ah... bırak senin birana artık nelere karışılıyo buralarda.

    ne güzelmiş o günler. öyle ya da böyle mutluymuş insanlar.

  • belaya hazır olun!
    hem de çifte belaya!
    dünyayı yozlaşmaktan kurtarmak için,
    insanları bir çatı altında toplamak için,
    sevgi ve gerçek belasını kınamak için,
    yıldızların ötesine ulaşmak için,
    jessie!
    james!
    roket takımı her zaman ışık hızıyla hareket eder!
    ya teslim ol, ya da savaşa hazır ol!
    miyaavvv
    (bkz: pokemon) (bkz: roket takımı)

  • almadan önce bir yelkenli kiralayıp farklı koşullarda 1 ay kadar kullandıktan sonra öğrenilen kurallardır.

    ben en önemli noktaları kısaca yazayım. gerisi ayrıntıdır.

    öncelikle almak istediğinizin gerçekten bir yelkenli olup olmadığına karar vermelisiniz. yelkenli ile motoryat arasındaki fark kamyon ile binek araç arasındaki kadar büyüktür. motoryat "genelde" daha pahalı işletilir. yelkenli ise aslında bakımı ve marina kirası hariç çok uzun süre masraf çıkarmayabilir. unutmayın ki insanoğlu sanayi devrimine dek yelkenlileri kullandı ve hatta savaş gemisi dahi yaptı. yani bir yelkenli ile aslında herşeyi yapabilirsiniz ve zaten bugün dizel motoru da olan yelkenli tekneler çok verimli araçlardır. bu nedenle bir motoryata kıyasla çok daha az masrafla dünya etrafında dolaşıp gelebilirsiniz. tamamen bedavaya olmaz elbette çünkü her zaman rüzgar olmaz ve liman girişi ya da bazı özel coğrafyalarda motor kullanımı elbette zorunlu olacaktır. yine de yelkenli hem keyif hem seyahat masrafı açısından daha elverişlidir.

    alınacak yelkenlinin motoru ayrı, yelkenleri ve arması ayrı incelenmelidir. bizde sürveyan denen adamalar bu işi yaptıkları iddiasındadırlar ama doğru dürüst yelkenli inceleyecek adamın gerçekten uzman br yelkenci da olması gereklidir. genelde motoryat türünden tekneler pvc, yatırma fiberglas maddeden yapılırlar ve bunların incelemesi standarttır ama yelkenlinin sadece ozmosis vb gövde malzeme incelemesi yeterli olmaz. kullanımına bağlı olarak armanın gerilime maruz kalan noktaları incelenmelidir. yoksa sürveyandan geçer not alan yelkelinin maazallah ilk yelken açtığında sereni ya da bumbası kopup adam bile öldürebilir. ayrıca mümkünse su altında da salmanın gövdeye bağlandığı noktalar incelenmelidir. içerden ise sintine dibi ve yine salma bağlantıları ile burun ve kıç eklemleri incelenmelidir.

    tekne ahşap ise çürümeye (pek olmaz), fiber ise ozmosa açık noktaları incelenmelidir. boyası yeni ve temiz görünen bir tekne aslında korkunç bir altyapıyı örtmek için makyajdan da geçmiş olabilir.

    bunun dışında motoru zaten bir motor ustası incelemeli ama tekne motorları farklı olduğu için bakılacak noktalar farklıdır. sonradan marinize edilmiş dizel motor ile marin dizel motorlar farklıdır. dikkat edilecek en önemli nokta (çünkü en çok sorunun çıktığı yer burasıdır) şaftın motora bağlı olduğu nokta ve uskura çıkış verdiği yataktır. şaft yatağı sorunluysa tekne su da alabilir, yangın da çıkabilir. yakıt boruları da bir elden geçmeli elbette. ayrıca pis su ve maseratör bağlantıları da incelenmesi gereken noktalardır. kısacası teknenin dış gövdesine çıkış veren delik konumundaki her tür bağlantı bir risktir ve incelenmelidir.

    diğer her şey eskiyse ya da bozulursa yenisi ile değiştirilerek halledilebilir ama bu yazdığım noktalar tüm tekneyi riske sokup kullanılmaz hale getirebilecek noktalardır.