hesabın var mı? giriş yap

  • bir arkadaşımız benden önce davranmış ve söylemiş , kesinlikle yıldo ile gece sohbetleri..

    -ne yaptın kız kocan uyuyo mu?
    +haha evet uyuyo..
    -ay ne istiyorsun?..
    +şarkı istiyorum.. tarkan'dan
    -neeee arkandan mı?? ahahaha o zaman dön bebeğim..

  • işlek caddede büfe değil benimki. "badanacılık".

    oysa ne heveslerim vardı benim, ne heveslerim. türkiye derecelerim mi yoktu, olimpiyatlara mı katılmamıştım, daha lise sıralarında herkes tarafından geleceğin akademisyeni gözüyle mi bakılmıyordu bana... sonra okula geldim. okuldan kaynaklı da değil aslında ya, bölüm diyeyim. bilenler var, psikoloji okuyorum. ama bezdim. ben ne kadar hayat dolu ne kadar yerinde duramayan bir insandım da deliler gibi istediğim bölüme gelince delilendim?

    nasıl oldu anlamadım. ama kafama girdi.

    badanacı olmak istiyordum lan. cidden. bunu istiyordum ben.

    internetten boya kartelalarına, fırça modellerine, badana tekniklerine bakmaya bir türlü doyamıyordum.

    zonguldak'ta bi' evimiz var bizim. babaannemlerin evi işte. ne yaptım ettim ikna ettim dedemi bu yaz. aldım fırçalarımı. ince iş fırçam en incelerindendi, korniş kenarlarını rahat rahat boyayabilmek için. önce mutfağın tavan boyasını yaptım. o rulo fırçayı kullanmak konusunda çok acemiydim, yüzüme patpatpat diye tavandaki boya dökülüyordu, ben mutluluktan neredeyse kahkaha atıyordum. sonra mutfağı "istanbul pembesi" denilen bir renge boyadım. sen hiç boya kartelası inceledin mi? şiir gibidirler. roma sarısı vardır mesela, bizans kırmızısı vardır. mutfağın boyası bittiğinde oruç halimle hışırım çıkmıştı ama nasıl da mutluydum lan. aradan 3 hafta geçmiş ama şimdi düşününce bile çok özledim. sonra ver elini salon. aman o pervazların ince işi, aman o priz kenarları, ahh. nerede o akademik kariyer isteyen silverleaf, nerede? nerede o kitapların arasından zorla alınan kız?

    ben değil miyim tavandaki boşluklar badanayı kötü gösteriyor diye önce onlar için alçı hazırlayıp, onunla kapatıp sonra üzerine çift kat boya çeken? eski karpuz lambaları çıkarıp avize delikleri açıp yeni lambaları takan, elektrik bağlantısını yapan kimdi?

    ben bir inşaat ustası olmalıydım ve görünen o ki psikolog olacağım. derdini alıp gelenlere "al bu malayı bütün yaralarını alçıyla kapa" mı diyeceğim ben, ne yapacağım lan?

    bir gün bir ev alacağım ama.

    ev bomboşken içinin komple badanasını yapacağım. bir günde bitmez elbet. ama acelem de yok. bir gün biter. akşam ev bomboş. bir iskemleyi balkonuma çekeceğim. evimin ilk eşyası da teleskop. bu da benim hayalim. teleskopu yerine kuracağım, radyoyu açıp termostan bayat çay içeceğim. bir gecem böyle geçsin başka bir şey istemem.

    akademik kariyermiş.

  • reklamın neyi rahatsız etti onu anlamadım. düpedüz hırsızlık temalı reklam olmuş. ben beğendim.

  • nerde oğlum bu güneş? saat 8 oldu güneş yok lan! sizin yüzünüzden her gün geç kalıyorum. böyle saçmalık mı olur, gece yatıyom gece kalkıyom, güneş efendinin ancak keyfi oluyor da 8den sonra doğmaya başlıyor.

    gece gözümü açıyorum, lan niye uyandım gece gece, akşam çayı fazla kaçırdım heralde diye düşünürken alarm çalıyor meğer sabah olmuş.

    21 aralık’a kadar asker gibi şafak sayıyorum, en azından dipten dönelim diye, 20 aralık’ta şafak doğan güneş diyorum o güneş bile doğmuyor.

    psikolojim bozuldu, çok gerginim çok.

  • başlarda terapi gibi duran sonra kendi başına takıntı halini alan faaliyet. üstelik bulaşıcı da. aynı mahallede oturduğum iş arkadaşımı yüncüye sokarak ona da bulaştırdım, üstelik hiç örgü bilmiyorken. işten eve bir an önce gitsem de örgü örsem, otobüste örsem bana garip bakarlar mı diye düşünmeye başladıysanız, yaşasın, yeni takıntınız var demektir. o değil de yakında şirketteki (inşaat şirketi, çalışanların arasında sadece 3 hatunuz ve 3ümüz de örgüyü seviyoruz) işi gücü bırakıp örgü örmeye başlayabiliriz diye korkuyorum.