ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
uzun süre sipariş alınmayınca mekanı terk etmek
-
her zaman yaptığım şey. çok cool bir hareket. arkamdan garsonlar ya utanç duyuyorlar ya da siklemiyorlar. bilmiyorum hiç geri dönüp bu hamlem karşısında garsonların duygu ve düşüncelerini sormadım.
bence siklemiyorlar.
türk futbol tarihinin en anlamsız hareketi
-
beşiktaşı batıran adamı tek kulüple olmaz bütün ülke futbolunu batırsın diye futbol federasyonunun başına getirmektir.
x-men'de quicksilver'ın hızını hesaplamak
-
x-men'de şu efsane sahneyi: https://www.youtube.com/watch?v=znzqb5z75zi herkes bilir, videonun başında bir arı kanatlarını slow motion olarak çırpar.
bir arı ortalama saniyede 230 defa kanat çırpar.
bu sahnede, arının kanatlarını çırpması 3 saniye sürüyor. bu şekilde lineer devam ederse, gerçek hayatta bizim için 2400 saniye geçmiş olur, yani 40 dakika.
bir patlamanın ortalama patlama hızı 7150 metre/saniyedir. filmdeki sahne 2 dakika 24 saniye sürüyor - yani 144 saniye.
filmdeki villa (x-mansion) eğer tam kare olduğu varsayılırsa, her bir zemin 4,672.584 metrekare, yani her kenar 37.737288 metre çıkar. bunun yarısı 18.86712 metre eder, yani merkeze olan uzaklık, yani jet'in patladığı yer.
yani 1/7150 saniye x 18.86 = 0.002 saniye.
yani patlama 20 microsaniye'de gerçekleşti demektir.
bu sahnede quicksilver villaya defalarca girip çıkıyor, fakat en hızlı olduğu an raven ve diğerlerini kurtardığı an.
villaya varması 4 saniye sürüyor,
4 / 144 = 1/36
20 microsaniyenin 1/36'sı = 555,5 nanosaniye.
555,5 nanosaniyede quicksilver 18.86 metre yol alıyor.
1 nanosaniyede 0.033 metre yol alıyor.
yani saatte 11,879,998.8 kilometre (saatte 12 milyon km'ye yakın !) yol alıyor!.
ışık hızı saatte 1.080.000.000 km yol alır, yani quicksilver yaklaşık olarak ışık hızının 90'da biri hızda hareket ediyor.
yani ışık hızının yaklaşık olarak %1.1'i hızla.
yani saatte 11.880.000 km hızla.
şuradaki sahnede ise balkondan çarşafları hazırlayarak fırlattığı insanları düşünürsek ( şu sahne: https://youtu.be/znzqb5z75zi?t=158);
normal şartlarda bu hızla o insanları türkiyeden fırlatan birisi, fırlattığı insanları hindistana yollamış olurdu. ama film icabı çarşaflara çarpıp duruyorlar tabii.
kısaca, quicksilver gerçekten "quick" diyebiliriz. yani baya hızlı *.
2018 ekonomik krizi
-
benzin niye pahali diye sorgulayacagina, niye benzin aliyorsun diye sorgulayanlari gordugumuz baslik.
sonra bu ulke niye boyle?
boğaziçi üniversitesi
-
öyle insanlarla karşılaşıyorsunuz ki bu okulda... son dönemde okulda artan güvenlik önlemleri kapsamında, güney kampüste petekler olarak tabir edilen yerde gece birden sonra oturmak yasaklandı. olaya gelirsek; bir zaman burada sabaha karşı beş sularında alkol alıyorduk. güvenlik geldi, yasak olduğunu kampüsün başka yerlerinde devam edebileceğimizi ama şuan buradan kalkmamız gerektiğini söyledi. 5-10 dakika süren pazarlıklar sırasında bir arkadaş "burası boğaziçi, liberal bir üniversite burası" gibi(oldukça aptalca) bir söz söyledi. bunlardan boğaziçi'nde çok duyar, bulursunuz da şu cevabı verecek güvenliği kaç okulda bulursunuz bilmiyorum: "ben de liberalizmden tarafım ama siyasi liberalizmden, ekonomik liberalizme karşıyım. o noktada adam smith'le ayrışıyoruz."
ilginçlik burada bitmedi. güvenliği, yarım saat daha oturmaya ikna ettik. yarım saat sonra güvenlik araçla geldiğinde hala oturuyorduk. içkilerimizi bitirdik ve bizi arabayla evlere bıraktılar.
bronenosets potyomkin
-
"potemkin zırhlısı'nda, ünlü "branda bezi kurşuna dizilecek hükümlüleri ayırır" sahnesi, şaşırtıcı bir anlatım gücü taşır. yönetmen bu oluntuda, "hükümlülerin gözlerini bağlayan devasa bir çatkı imgesini, yani canlı varlıklar üzerine serilen muazzam bir kefen imgesini" görüyordu. oysa ki, gemilerde, ölüme hüküm giymiş kimseler hiçbir zaman böyle büyük bir bezle örtülmemişlerdi;örtü, yalnız güverteyi kan lekelerinden korumak için kullanılmaktaydı. filmin askeri danışmanı, bilgisizliğini açığa vurarak ele güne kendini gülünç göstermemesi için aynsenştayn'a yakarır; çünkü bu, gemideki yaşamı körcesine çarpıtmak demekti; ne var ki yönetmen bile bile bu gerçeğe boş verdi; ama, bununla yaşamı hiç de bozup değiştirmiş olmadı; sonunda bu küçük olay böylece bir yoğunluk kazanarak, derin, simgesel bir anlama ulaştı. diderot, sanatta hakikate-uygunluğun gerekçesini açıklarken şöyle yazar: "övgüye değer her kompozisyon, her şeyde ve her yerde doğa ile uyuşma içindedir; şöyle diyebilmeliyim: böyle bir olay hiç görmedim, ama varmış demek" diderot'nun bu düşüncesi her zaman için geçerlidir. aynsenştayn'ın filmindeki branda örtülü sahne, seyircilerde hiçbir kuşku uyandırmadı; çünkü, olayın derin hakikatine inanmışlardı."
http://www.halksahnesi.org/…iss_sanatta_hakikat.htm
ancak usta'nın örtünün altında kendisinin de bulunduğunu yazmakta olan er'in davranışından kendi kuramı açısından çıkardığı sonuç biraz fazla iyimser geliyor bana. "film, görgü tanığını bile güçlü bir empati ile etkileyip onun anılarındaki gerçek olayı değiştirebilmektedir." demek yerine, sözkonusu askerin basit bir şarlatan olduğunu düşünmek daha mantıklı görünüyor nedense. ama bu yine de sıradan izleyici gözünde sahnenin yumruk etkisini değiştirmez elbette.
yer yarılsa da içine girsem denilen anlar
-
surekli bakistigim cook guzel bir kiz vardi. denize havuza sirf onun icin gidiyor sadece ama sadece derin derin bakisiyorduk. yasim o zamanlar 20 falan. havuzda olmadik hareketler yapiyor bur turlu beceremedigim ters taklalar atiyordum. ters takla sonrasi kafami suyun disina cikartir cikartmaz kafam baska yonde olsa bile hemen ona donuyor ve gozlerinde bana bakip bakmadigini, atlayisimi begenip begenmedigini anlamaya calisiyordum. neyse bir ogle vakti yine havuzda oldugunu gorup kosarak gittim. kendisi iki arkadasiyla birlikte suyu icinde havuzun tam kosesinda kenarlara tutunarak sohbet ediyorlar. birbirimizi gorunce gulumsedik ve ben acilisi yine ters taklayla yaptim(bu arada her atlayisimda sirtim suya sak diye carptigindan biber gibi yaniyor ama her seferinde sirtim biraz daha nasirlastigindan kelli aciya dayaniyordum). kafami bir kere cikartip nefes alip yine suyun icinden ona dogru yuzdum. ilk defa yapiyordum bunu. yani ona dogru ilk defa yuzuyordum. yuzerken bir taraftan bunu yapma diyordum kendime. cunku, nefesim anca yetecek ve onun oldugu kenarda su ustune cikacaktim. henuz onunla bu kadar yakinlasmaya hazir degildim. tam kenara geldigimde ani bir kararla su ustune cikmamaya karar verdim ve kenar duvardan destek alip(ayaklarimla kendimi itip) geldigim yone dogru yuzmeye karar verdim. fakat o da ne? bir duvarin bu kadar yumusak olmasi hic normal degil! er kisi olan 'gerizekali ben' o gucu duvar yerine kizin gobegimden aldigimi farkettim. resmen sevdicegimin gobegine cift tepik attim ve o saskinlik, utanc ve korkuyla hemen oradan uzaklasmak istedim. telasima telas aptalligima aptallik katarak guclu tekmelerimle yanindaki iki kizi ve yine sevdicegimi acilara surukledim. cirpindikca battigim bir bataklikti. nefesim bitmek uzere ben cikmak istemiyorum. caresizlikle cikip nefes alip gozyaslarimi gizlemek icin donup o tarafa bakmadan karsiya yuzdum havlumu aldim tam giderken baktim. evet ben kazanmistim. 3'unude dovmustum. sonradan kuzenimden ogrendigim kadariyla ciglik attirmisim hepsine. filmin sonu mu? bosverin!
meral akşener'in fetö videosu
-
https://youtu.be/opobfhtzidi
videoda tum ilişkisi acik acik gosterilmis izletin iyi partililere gorsunler meral mommy lerini..!!
meriem sahra userli
-
senerlerdir tükenmişlik sendromunun dibinde yaşıyorum. çoğu zaman işe sürüne sürüne gidiyorum. ama gidiyor muyum? gidiyorum. neden? çünkü mecburum. çünkü bugüne kadar kazandıklarım bırakın yatırım yapmayı, harcamalarıma anca yetti. çünkü ben meryem değilim, benim böyle bir lüksüm yok. çatlayana kadar koşturulan at misali çatlayana kadar çalışmak zorundayım. çünkü ben sistemin milyarlarca ucuz kölesinden biriyim.
bunları meryem uzerli'yi tenkit etmek için yazmadım. aksine sonuna kadar destekliyorum, paranın kölesi olmadığı için saygı duyuyorum. daha çok para daha çok para demeyip kendi sağlığını düşündüğü için.. dünyanın adaletsizliğine, sistemin bozukluğuna bir vurgu sadece benimki.
tükenmişlik sendromu, veya diğer başka rahatsızlıklar lüks oldu artık. insan sağlığı lüks oldu. çünkü insanın değeri parayla ölçülür oldu. böyle sürdüğü sürece tükenmeye mahkumuz.
uyuyan yolcuyu uyandırıp o koltuk benim demek
-
uyayan yolcuda salatalik yapmasin, gitsin kendi koltuguna otursun.
chp'lilerin trt çalışanlarına saldırması
-
faciadan dönülmüş o nası bir gözü dönmüşlüktür yaraabbiii .. haftanın 5 günü taciz tecavüz linç girişimi haberlerini okuduğumuz akkoyunlar bi kadının kağıt bayrakla arabaya vurmasıyla açtığı başlığa bak . malsınız mal
acun ılıcalı'nın parayla mutlu olunmaz demesi
-
parayla mutlu olmuyorsa paralarını alarak onu bu mutsuzluğundan kurtarabilirim dediğim açıklama.
"fakirler malıma mülküme göz dikmesin." diye sarfedilmiş bir cümle yemeyin bunu.
almancıların, akrabaları para istemesin diye "almanya bitti yeğenim" söylemine benziyor.