hesabın var mı? giriş yap

  • bu ortamda ne yapsam, rapor mu alsam diye düşündüren. rapor alsam nereye kadar alacağım. bugün rakip şirketler home office kararı vermişken, biz haftada bir gün home office yaparak mücadele edeceğiz. çalışana sıfır değer veren bir şirkette çalıştığımı öğrendim. şu korona belası bir gitsin, ilk işim iş değiştirmek olacak...

    edit: dm mesajlarına yetişemiyorum çok sayıda mesaj gelmiş. şirket bilgisi paylaşamıyorum afişe olmamak için, ama yalnız değilmişim. herkesin geç kalınmadan gerekli adımları atması dileğiyle...

  • rizelilerin bu duruma fazla ses cikaracagini sanmiyorum. put falan diyorlar hatta heykele. erzurum'dan daha koyu bir muhafazakarlik ve milliyetcilik ariyorsaniz, rize'ye bakin direk.
    isterseniz eksileyin su entryi de.. ama gercekler ortada.
    rize denilen yer, kücük, dünya gerceklerinden bihaber, ice kapali, reise hayran, kafatasci ve islamci bir sehirdir. adamlarin, atatürk ilkelerini ve ülkeye sundugu yenilikleri, modern gelismeleri filan takdir ettigini mi saniyorsunuz? onlar dikilen betona bakar, duble yola bakar..

    debe editi: (bkz: arda için yardım topluyoruz)
    ve sehitlerimize rahmet..allah yakinlarina sabir versin. cok üzgünüm.korkunc bir olay yasanmis. ne oldugunu biliyorsunuz..

  • o kadar çok nedeni vardır ki, konuşmaya kalksan sabaha kadar bitmez.

    zamanına ve kendine has pop müzikleri, bu kadar ileri teknolojinin olmamasından dolayı dışarda oynamanın zevkini yaşamış olmak, bahçede en son top oynayıp maç yapan nesile ait dönem olması, atari ve adaktör ısınması arasındaki ilişkiyi hatırlayınca gülümsenmesi, 999.999 oyun var diye bize itelenen gameboy'larda sadece tetris oyununu oynamak ve gelecek uzun çubuğu dört gözle beklemek, kız kaçıran ve patpat tarzında barutlu materyallerle aksiyon yaşamak, tasolarla turnuvalar düzenlemek, topaç çevirip yarış yapmak, ilk amartisörlü bisikletlere ve yeni yeni piyasaya çıkan akülü arabalara gıpta ile bakmak, ışıklı ayakkabılar ile özellikle geceleri koşmak, ekmeğin arasına saralle sürüp öğlen yemeğini dışarda yemek, okuma fişlerini özenle tek tek saklamak, barış manço programları izlemek, susam sokağının yayınlanacağı saati ezbere bilmek, telefonlar o zaman olmadığından ev telefonlarının hemen hemen hepsini ezberinde tutmak... gibi bir çok unutulmaz, efsanevi şeyler vardı o zamanlar.

    biz "çocuk" olarak yaşadık o dönemlerde. varsa alır yerdik, yoksa da olay çıkarmaz, oyunumuza devam ederdik. şimdikilere bakıyorumda hepsinin elinde laptop, pc, tablet, iphone vb şeyler var. beyinleri uyuşmuş hep radyasyondan. hiçbiri parklarda filan oynayıp, yaşının gereğini yapmıyor ve aşırı doyumsuzlar. sürekli her şeyi isteyip, almayınca da ağlayıp duruyorlar.

    belkide 90'ları özel yapan; jenerasyonun gözütok ve çocukluklarının yanımda "olgun" da olmalarıydı.

  • mustehaktir. o kadar dedik serverini tasi yurtdisinda yasa. bizi dinleyen kim, neymis tr'de dogan'dan reklam parasi alip dombiliyi doyurucam.

    al iste verirler boyle eline mahkumiyeti.

  • fotoğraf resmen big band.
    arka sıra soldan sağa: bass gitar, elektro gitar, davul
    orta sıra soldan sağa: mahmut hekimoğlu, solist, trompet, obua
    ön sıra soldan sağa: billy (klavye), back vokal ablalar ve en sağda saksafon.

  • 91 saatin sonunda, müreffeh bir muhitte bir çocuğun, annesinin naaşının kokusu takip edilerek bulunup enkazdan çıkarıldığı bir günde, hele ki annesi ve babası arabaya bir şey almaya çıktığı esnada aynı apartmanın altındaki dişçide anneannesiyle içeride olan bir başka çocuk enkaz altında kalıp ölmüşken, 2 yaşındaki bebe ateş küçükyumuk doğanlar apartmanı enkazından bir "mucize" olup canlı çıkamamışken ve onları kimse konuşmazken bir tane mucize, umut, şükür lafı daha duyacak takatim kalmadı. kafamı nereye çevirsem illüstrasyon, mucize, umut, köfte, ayran, dua eden el emojisi. bir milletin döşek buldukça kıvrılıp yatan uyku hastası gibi her felakette durup 1 kez olsun felaketi ve tekrarlanacak akıbeti düşünmek yerine sürekli tekil iyi olaylara sarılıp parti yaparak gerçeklerden kaçmasından kusacak gibiyim.

  • vatan'ın web sitesinde yer alan, esrarını çözemediğim bir fotoğraf galerisi.

    orijinali "facebook'daki utandıran plaj fotoğrafları". yani heyecandan onu bile yazamamış adamlar. bildiğin bikinili, bazıları üstsüz, her plajda bolca görülebilecek güneşlenen kadın fotoğrafları var. hepsi de hallerinden memnun gözüküyor. hatta çoğunun fotoğraflarının çekildiğinden haberi bile yok gibi. haliyle bişeyden utanmadıkları belli. peki o halde utanan kim? fotoğrafların facebook'tan alındığına dair hiçbir belirti yok. zaten facebook'a konulacak fotoğraflar da değiller. bazılarının köşesinde alakasız web sitelerinin adresleri yazıyor. peki o halde facebook nereden çıktı? diyelim ki bu fotoğraflar gerçekten de facebook'tan alındı. insanların habersiz çekilmiş özel fotoğraflarını yüzlerini gizlemeden günde onbinlerce kişinin girdiği bir sitede sergileyip zaten eli sikinde bekleyen kitleye malzeme yapmak hukuka aykırı değil mi? diyelim ki değil. haber sitesinde bu fotoğrafların işi ne? aynı şeyi anana bacına yapsalar hoşuna gider mi? benim babam neden pasta yapmayı bilmiyor?

    http://fotogaleri.gazetevatan.com/…ar/26338/7/guzel