hesabın var mı? giriş yap

  • benim bebeğim yok ama bu gözler neler gördü...

    uçuklu dudağı ile 4 aylık bebeği öpmeye çalışan mı
    evden gelip ayakkabısını çıkardığı gibi bebeğe elini uzatan mı

    bebek konusu kibarlık kaldırabilecek bir durum değil... anne & baba risk alma şansına da sahip değil illa ki içeri girer girmez uyarmak durumunda ki kontrolü dışında bir şey olmasın. ben alınırım gücenirim diyorsan bebekli eve gitmeyeceksin... bir yıl geçsin sonra gider rahat rahat seversin.

  • herhangi bir ortamda mabel matiz'in şarkılarından birine rast geldiğimde yapmayı şiddetle arzuladığım eylemdir.

    zaten alerjik rinit ve kronik sinüzit hastasıyım, bu adamın sesini duyunca gözlerim kızarıyor, burnum tıkanıyor, huylanıyorum bildiğin.

    belli ki bu arkadaş da aynı dertten muzdarip ama otrivine denen sihirli formülden haberi yok, yazık kimse söylememiş çocuğa... gel kardeşim şöyle uzat burnunu, pısst. bi de öbür deliğe, pısst. çek içine çek çek çek! hah şöyle adam gibi bir nefes al yahu, oksijen gitsin beynine.

    oh be dünya varmış, o da rahatladı ben de...

    edit: viral reklam falan diye yazanlar olmuş. dinlemem, sevmem, kendisiyle herhangi bir ilgi ve alakam da yoktur.

    edit2: otrivine virali diye yazan da var. onunla da bir ilgim alakam yok sıradan vatandaşım yahu ben. hay viral kadar taş düşsün kafanıza :)

  • yuan shikai öncesi çin hanedanlıklarını devamlılık göstermiş tekil bir imparatorluk sanan, bu sığ mantıkla osmanlı öncesi anadolu beylikleri dönemini de muhtemelen "anadolu imparatorluğu" olarak adlandıracak kara cahillerin, hakkında bir sikim bilmeden millete saldırdığı çin tarihindeki tek "imparatorluk".

    çin köklü bir uygarlıktır ama yukarıda anlatılan üç aylık dönem dışında hiçbir zaman bir imparatorluk olamamıştır. kaynaklarda "çin imparatorluğu/empire of china/zhonghua diguo" diye aratırsan karşına sadece 1915'de kurulmuş olan çin imparatorluğu çıkar, zart hanedanı zurt hanedanı değil. zira bunların çoğu gerçek/tek imparatorluk değil, en fazla "krallık" hatta "beylik" şeklinde adlandırabileceğimiz devletçiklerdir. qin shi huang m.ö. 221'de hesapta siyasî birliği sağladığında bile etrafta bu irili ufaklı "chaodai" olarak adlandırılan ve hiçbir şekilde qin'e bağlı/bağımlı olmayan devletçikler varlığını sürdürüyordu. 4000 yıllık çin tarihinde kendi devletine "çin imparatorluğu" demeyi akıl edebilecek sadece yuan shikai mı çıktı? sanguo döneminde bile üç farklı imparatorluk (hanedanlık demiyorum bak) vardı lan çin coğrafyasında.

    ayrıca yazıda japonya'nın adı bile objektif gerçekler dışında övgüsel bir şekilde geçmezken ad hominem'in dibine vurup kendi nickleri bile japonca iken cahilliklerinden kaynaklanan cesaretle millete yalaka demeleri de güzel ironi oluyor bu sefil kardeşlerimizin. çin kompleksli japon yalakası demiş ya la. bu çıkarıma japonya hakkında bol keseden entry girmemden vardıysa yanılıyor, zira benim alanım japonoloji. kendisi gibi bilmediğim konularda atıp tutmaktansa ekseriyetle uzmanlığım dahilinde yazmayı tercih ediyorum. hayır daha dün şu japonya'ya medeniyeti çinli bir simyacının getirdiğini savunan teoriyi anlattığım entryi girmemiş olsam inanacağım. (bkz: xu fu)

  • algınızı değiştirin:
    bir süreliğine sıradan olun. programlı yaşamayı deneyin. genellikle diğerlerinden farklılaştıkça veya kıyasladıkça kötü hisseder insanlar. bu başarısızlık, ayrılıklar, farklılık, düşünce ayrılığı, değerinizin azaldığını düşünmeniz, yediğiniz kazıklar, öfke, "bunu bana nasıl yapar düşüncesi" olabilir.

    boş durmayın.
    araştırmalara göre insan en fazla bir şey yapmadığı zaman negatif düşüncelere dalıyor.
    kendinizi kendinize ispatlayabileceğiniz işler yapın, bir günde bir kitap okuyamaya çalışın? ilgili olduğunuz konun bayiden gidip dergilerini alın. sırf onları okuyun. normalde kendi işinizle yapabileceğiniz ve en az 1 hafta sürecek bir işi 3 günde bitirmeye çalışın. risk odaklı basit işler yapın. örneğin en yakın markete değil, bir sonrakine farklı bir yoldan gidin. öğlen yemeğinde ya da bir buluşmada geri dönmeniz veya yetişmeniz gerekirken yakındaki değil, daha uzaktaki kafeye gidin. risk hayatı zenginleştirir. düşünceninizin odak noktaları değiştikçe, siz de farklı düşünmeye başlayacaksınız.

    iletişim ve sosyalleşme yaratın.
    kendi derdinize gömülmeyin. başka insanları dinleyin. bazen öyle insanlar karşınıza çıkıyor ki onun derdini dinlerken kendinizinkini unutuyorsunuz, bir nevi terapi gibi oluyor. üstelik onun sorununa yapacağınız basit br yorum sonunda alacağınız "teşekkürler iyi geldin" cümlesi bile iyileşmeniz de büyük bir adım. kendinizi tekrardan eskiden olduğu gibi önemli ve yararlı olduğunuza kendinizin inanması lazım. araştırmalara göre sadece ortalama üstünde kazanan veya zeka seviyesi yüksek kişiler çöküş yaşarmış. bu sebeple sırf bunu yaşamanız bile sizin yararlı olabileceğinizi ve muhtemelen olduğunuzu veya potansiyelinizi gösteriyor.

    tarihe yön vermiş değerli insanları okuyun:
    büyük düşünürleri örnek alın, sizin yerinizde şu an einstein olsa veya camus olsa ne düşünürdü? oturup böyle ağlar, zırlar mıydı? bu beni hep iyi hissettirmiştir. o da bir insandı, mükemmel değildi ve sizin yaptığınızı yapmazdı. bilmiyorsanız kitaplarını okuyun, bir çok farklı yazarı okuyun. farklı görüşler, düşüncelerinizi ve sizi zihinsel olarak geliştirir.

    spor yapın ve iyi beslenin:
    spor yapın, erkekler için o testosteronu yükseltmenin en kolay yanıdır. bir kas grubunuzu düzenli geliştirmeyi deneyin, valla öyle bir oluyor ki mucize yaşıyorsunuz. örneğin "hiç bu kadar kol kasım olmamıştı, vücutum şekilleniyor" dedikçe iyi hissedeceksiniz. ne yerseniz o olursunuz. iyi beslenirseniz, vücudunuzdaki hormonlar ona göre sentezlenir ve iyi hissedersiniz. şurada açıklamıştık:
    (bkz: depresyon döneminde yenilen yiyecekler/@karanlikruya)

    sonuç:
    bekleyerek dipten çıkamazsınız, evet belki depresyon döneminde elinizden bir şey gelmeyecek ama bir yerde buna dur demelisiniz, emek sarfetmelisiniz. fark edeceksiniz ki yaptıkça daha rahat yapıyorsunuz. sizin sadece kendinize ihtiyacınız var. emin olun siz fiziksel ve zihinsel gelişimi yaşadıkça sosyal çevreniz bile yeniden şekillenecek, bir noktada neye üzüldüğünüzü bile hatırlamayacaksınız.

    ilgili diğer bir konu için:
    (bkz: aşk acısı/#103665101)

    debe edit: geçmiş olsun.

  • aslında şöyle de bir durum var. 80'lerde çocuk olmuş ve basketbola bir şekilde bulaşmış kitleden bu kıyaslamaya kobe diyen çıkması çok düşük bir ihtimal. o zamanlar nba ile şimdiki kadar sıkı fıkı olmamız teknolojik olarak çok da mümkün değildi. arada sırada maçlara denk geliyorduk elbette de, jordan olsun, abdulcabbar olsun, hep bunları, daha çok beden derslerinde, spor salonunun duvarlarındaki, dönemin basketbol dergilerinin verdiği çerçeveli posterlerden tanıyorduk. jordan bizim için bir efsaneydi; ben ciddi ciddi bir ara uçabildiğini düşünüyordum öyle diyeyim.

    hani düşün spor ayakkabısı diye bir şey çıkıyor ortaya, ismi jordan oluyor. taktığın şapkadan, giydiği t-shirte kadar uçan adam sembolü var üstünde ve bunlar bir ilk; yani bir ikinci örneği yok o sıralar. öyle, bir spor mağazasından içeri girdiğinde, nba'deki her basketbolcunun adı verilmiş bir ürün bulmak diye bir şey yok.

    şimdi ise durum farklı. elbette bu kıyaslamaya kobe cevabı verecek insan sayısında bir artış olacak, bu normal. bundan 10 sene sonra atıyorum alan zoptrik adında bir oyuncu çıksa, "kobe mi zoptrik mi" diye sorulsa, o zaman da kobe zamanını net hatırlayan kitlede kobe diyen sayısı fazla olacakken, o dönem oyuna hakim olanlar arasında da zoptrik ismi öne çıkacak.

    benim zamanımda "larry bird mü, michael jordan mı?" denirdi örneğin. demek istediğime güzel bir örnek olabilir bu. gerçi o zaman da cevabım aynıydı, şimdi de cevabım aynı. havada karada michael jordan. uçuyor çünkü, öyle biliyorum ben.

  • sevgilimi telefonuma google diye kaydettim,aradigim hersey onda" diyen insan..."sevgilin dünyanin en büyük motoru farkinda misin?..!