hesabın var mı? giriş yap

  • arjantinli gazeteci herman soro ülkesindeki futbol gerçeğini “güney amerika’da futbol bir ölüm-kalım meselesedir. avrupa’da taraftarlar normal bir yaşam standartıyla mutlu olabilirler. fakat arjantin’de mutlu olanlar sadece tuttuğu takımın son maçından galibiyetle ayrılanlardır” sözleriyle ifade eder. gerçekten de ülke ekonomisinin yerden yere savurduğu arjantinliler için mutluluğun yakalandığı yer tango pistleri değil stadyumlardır... 19 takımlı arjantin ligi’nin 12 takımı başkent buenos aires’dendir ve ülke nüfusunun % 80’i sadece iki takımı tutar: boca juniors ve river plate . aynı tarihte (1905) kurulan iki kulüp taraftarlarının takım seçimi konusundaki kriter en basit anlatımıyla sınıf farkıdır..

    zengin ve orta sınıfın “şımarık çocukları” river ve “alttakilerin” takımı boca juniors. bu tanım “el superclasico ”yu anlatmak için yeterli değildir. boca-river, bir kimlik savaşıdır. bir şehrin, bir ülkenin kendisiyle verdiği kavganın, savaşın meydanıdır. şampiyonluk mücadelesinin yanında hayatın içinde bir yer kapmanın düellosudur.
    buenos aires’de doğan her erkeğin mutlaka bir stadyum tecrübesi vardır. stadyuma hangi yoldan güvenli gidileceğini, kendini nasıl koruyacağını, tribündeki yerini ne zaman alacağını, staddan ne zaman çıkacağını çocuk yaşta öğrenir arjantinli. tribün insanı olmak, geleneksel kültürün bir parçasıdır. futbol seyredilmez, yaşanır buenos aires’de. tribündeki taraftar oyunun bir parçasıdır. oyunun sonucunu kaleye giren top değil, tek vücut olmuş tribünler belirler...

    arjantin’de hayat yılda iki kere durur. bombonera ve el monumental ’da (estadio antonio vespucio liberti) dünyanın en büyük tiyatrosu sahne alır. boca juniors ve river plate, futbolun asla sadece futbol olmadığının hakkını verirler kırmızı-beyaza, sarı-laciverte boyanmış tribünler önünde...
    arjantin medyası superclasico için 10 gün önceden teyakkuza geçer. ülkenin en popüler spor gazetesi ole , derbi haftasında her gün on sayfasını bu maça ayırır. haftalık futbol dergisi el graffico’nun posterleri buenos aires caddelerini süsler: se viene.. el superclasico... (derbi geliyor). derbi sonrasında ülke nüfusunun %90’ı maçın skorundan haberdardır.

    super clasico, aynı zamanda spor endüstrisinin iki devinin de savaşıdır. nike ’ın sponsporluğundaki boca, adidas ’lı river’a karşı. bir boca taraftarı için adidas’ın herhangi bir ürününü kullanmak kulübe ihanettir. river plate taraftarı için sarı ve lacivertin günlük hayatta bir araya gelmesi imkansıza yakındır. arjantinli için tuttuğu takımın formasıyla haftanın yedi günü dolaşmak kendini ifade ediş biçimidir. araba tamircisi bir boca’lı formasıyla gelir işe, river’li bir avukatın bürosunda kırmızı-beyaz formasıyla oturması yadırganacak bir durum asla değildir buenos aires’de...
    gündelik hayatta arkadaşların rakip taraftar olması muteber değildir. boca juniors taraftarı ariel naserala, “river’lılar kendilerini bizden üstün gören züppelerdir. onlar kendilerini en büyük sanarlar fakat 24 saat rüyada yaşadıklarının farkına varmazlar. bir river’lı ile arkadaş olmaktansa hiç arkadaşım olmasın” şeklinde açıklar bir arjantinli’nin stad-dışı hayatını. bir boca ya da river taraftarı için önemli olan superclasico’da alınacak bir galibiyettir. superclasico kazanılmadan erişilen bir şampiyonluk kimsenin umurunda değildir. river’ı yenelim, şampiyon olmayalım” diyen 24 yaşındaki kurye matias, dünyanın öbür ucunda! kendisi gibi düşenen taraftarların varlığından habersiz koşar la bombonara’ya...

    bir boca’lı için river plate taraftarını en kestirme yoldan tarif etmenin yolu “gallinas”tır (tavuk). boca’lılara göre river’lıların hepsi birer korkak tavuktur. (super clasico’nun bu vazgeçilmez lakabı bizim stadyumlarımızda da boy göstermiştir. muzip beşiktaş taraftarları, ortega lehine hazırladıklarını inandırdıkları fenerbahçe taraftarlarına “gallinas ortega” pankartını açtırtıp arjantinli oyuncunun vatan hasretini biraz olsun dindirmişlerdi geçen sezon...)
    bir river plate’li için boca taraftarını en güzel tarif etmenin yolu “bosteros”dur (leş kokan). kötü kokan nehrin kenarına kurulmuş boca mahallesine bu yolla göndermede bulunur river’lılar...

    “los millonarios” lakabı, river plate ve boca juniors arasındaki sınıf farkını da ortaya koyar. boca, işçilerin, arjantin’de enflasyon canavarının midesinde öğütülen insanların takımıdır. “milyoner” river’lılar için futbol bir sanat, boca’lılar için ise bir güç savaşıdır. arjantin futbolunun bir numaralı idolü maradona boca juniors’lular için en büyük övünç kaynağıdır. stadları la bombonera’nın (çikolata kutusu) girişinde “boca es mi religion, maradona es mi dios, la bombenera es mi iglesia” (boca dinimdir, maradona tanrım, bombonera ise kilisem) cümlesi herşeyi açıklar aslında. river plate’liler için ise maradona’nın skandallarla dolu kariyerinin bir tarihsel yansımasıdır boca’nın kulüp karakteristiği. river plate’liler her zaman göze hoş gelen, hücum futbolunu kendilerinin oynadığını, boca’nın ise sahada kavga ederek maç kazandığını savunurlar. savunmalarının haklı bir delili de aslında ülkenin futbol tarihinde gizlidir. 1978 dünya kupası finallerinde arjantin milli takımı’nda bir tek boca’lı oyuncu bile kadroya girememiştir. river plate’lilerin ilahları passarella ve mario kempes’li arjantin, dünya kupası’nı kendi stadları el monumental’de kaldırmıştır

    super clasico’da her taraftar (hincha), tribündeki kalabalığın (hinchada) organik bir parçasıdır. “ben” değil, “biz” vardır. bireysel kimliklerinden sıyrılır arjantinli tribünde. söylenen bir tezahüratın, tribünün önünde dalgalanan bayrağın, ellerin üzerinde yükselen bir flamanın arkasında tek yürek olunur, “omuz omuza” durulur. maç kaybedilse de kazanılsa da stad hemen terk edilmez. boca’nın “the 12” taraftar grubu sahalarında kaybettikleri river maçlarında ekstradan yarım saat daha kalırlar tribünlerde. river’ın sahada kazandığının karşılığı tribünde dinmeyen tezahüratla eşitlenmeye çalışılır
    super clasico’lar öncesinde sahada şova yer yoktur. tribünler 5 saat önceden dolar ve “oyun” orada başlar. saha yemyeşildir takımların çıktığı ana kadar. sonrasında bir arjantin geleneği sahne alır. konfetiler, tuvalet kağıtları, teyp bantları fışkırır tribünlerden. (bu bir tribün şovudur, avrupa’da örneğine yakın zamanda rastladığımız maçı geç başlatma eylemi ile benzerlik taşımaz...) boca ve river taraftarı bu şovu hiçbir zaman bir arada yapmaz. maç başında boca’lıların konfeti şovuna, river’lılar ikinci yarı başında karşılık verirler. la bombonera’daki maçlarda en ateşli taraftarlardan biri locasından sarkıttığı göbeğiyle tribünleri selamlayan maradona’dır.

    superclasico’ların şiddet tarihinde zanlı boca juniors’lulardır. 1968’de, river taraftarlarının üzerine tutuşturup attıkları kağıt parçalarından çıkan panikte 74 river’lı hayatını kaybetmiştir. futbol tarihinin en kara günlerinden birinde ise (1994) 2-0 kaybettikleri bir derbi sonrasında iki river taraftarını öldüren boca’nın “barras”(taraftar çeteleri) ları olaydan dört gün sonra buenos aires kentinin duvarlarına “river: 2 boca: 2” yazmışlardır. arjantin’de futbolun 90 dakika olmadığının, oyunun sadece yeşil sahada oynanmadığının dramasıdır bu yaşanmışlar...

    futbol dünyasına neredeyse her yıl bir yeni yıldız hediye ederler ama ülkenin bozuk ekonomisi bu futbolcuları her sezon başında avrupa’ya ihraç eder. boca’lılar için maradona, river’da yetişen tüm yıldızlara bedeldir. batistuta, veron, martin palermo, riquelme boca’nın bütçesini düzlüğe çıkarmak için sattığı son yıldızlardır. sıra arjantin’in yeni golcüsü carlos tevez dedir. river plate de en az ezeli rakibi kadar bir futbolcu fabrikasıdır. francescoli’den burgos’a, crespo ’dan salas’a, saviola ’dan ortega’ya alfredo di stefano ’dan pablo aimar ’a kadar birçok yıldız kırmızı-beyazlı forma altında parlamıştır.

    boca 1905 yılında bir irlandalı, 2 italyan ve 3 arjantinli genç tarafından kurulur. kulübün renklerini belirlemek için limana yanaşacak ilk gemiyi beklerler. limana yanaşan isveç bandralı gemi boca’nın sarı-lacivert renklerinin kaynağı olur. 1905’de arjantin’deki ingiliz kolonisinin iki takımı olan santa rosa ve rosales de beyaz forma ile mücadele etmektedir. aralarındaki maçlarda karışıklık olmaması amacıyla bir ekip formasına diagonal bir kırmızı bant koyar. iki kulüp birleştiğinde river plate’in forması da hazırdır!..

  • taksim - bakırköy hattı ... sabaha karşı 4 .. şansa sahil dolmuşu bulmuşum çakır keyifim. bir tane kulaklıkla müzik dinleyen hanım kızımız var.

    bakırköy girişinde sorulan klasik soru ve olaylar gelişir.

    kaptan: yeni mahalle var mı ?
    yolcular: (ses yok)

    yeni mahalle girişi geçilir. kulaklıkla müzik dinleyen kızımız tepki verir
    kızımız: niye geçtik girişi yaaaağğ ?
    ben: e sordu ya kaptan yeni mahalle var mı diye
    kızımız: duymadım ki ya ben :( (surat bu hale geldi ondan)
    ben: kaptan duymamış hanım kızımız. bence dönelim geri sabaha karşı bi de tehlikeli bak.
    kaptan: abi dönemeyiz ya.
    kızımız: ay nerden hanım kızın oldum ben senin be
    ben: kaptan dönmeyelim yesin bunu köpekler sarhoşlar filan.
    kızımız: ya ne diyosun beee
    kaptan & yolcular: ehe ehehehe ehehhehe.
    kızımız: yaaaaağğğğğ :(
    ben: bırakayım ben seni eve hanım kızım ?
    kızımız: git be pis
    kaptan & yolcular: hehe ehe eheheheeeğğğ

    bu da demek oluyorki çakırkeyif olunca iğrenç bir insan oluyormuşum. güzel de kızdı be

  • metehan'dan bu yana destanlar yazan şanlı türk ordusu'nun bu duruma getirilmesinin tek sorumlusu vardır o kişi de bellidir.
    -evet ilk aklınızdan geçen kişi.

    zorunlu edit: metehan'dan bugüne şanlı türk ordusunun büyüklüğünü kastederek yaptığım yorumda sol görünümlü (solla alakası olmayan)ılık liberalleri,etnik faşistleri, siyasal islamcıları ve onların eski dava kardeşleri fetöcüleri kudurtmaktan büyük bir kıvanç duyuyorum.

  • bunların ağzından hırsız kelimesini duyunca katıla katıla gülüyorum.

    tanım: rüyalarını sözlüğe yazan ak-gezen başlığı.

    edit: başlık sanırım başıma kalmış. (bkz: swh)

  • halkın hukuka güvenini kayıpla, nasılsa hakkında herhangi bir yasal işlem yapılmayacak, yapılsa da bir iki saatte serbest bırakılıp belki de kadını öldürmek için gidecek adama, dünya gözüyle cezasını vermesidir.

    bir hukukçu olarak elleriniz ayaklarınız dert görmesin demekten kendimi alamadım.