hesabın var mı? giriş yap

  • babadan inşaat sektöründe olan adam, kendi kazandığı parayla istediği saati alır. mühim olan rüşvetle almasın, halkın vergisini hakkını yemesin.

    edit: özel mesajla küfreden bunu kenan sofuoğlu’nun lamborghinisiyle kıyaslayanlar oldu. vekilin lamborghininin vergisini ödemediğini hatırlatalım.

    düzeltme: vekilin derken, kenan sofuoğlu’nun şahsını kast ettim ancak sanki milletvekillerinin vergi ödemediği gibi bir anlam çıkmış. yurt dışından aldığı aracı yabancı olan eşinin üstüne kaydettirip vergiden kaçınmıştır.

  • araba almak türkiye'de çok pahalı bir iş, dolayısı ile doğru karar vermek önemli, o sebeple yazdıklarım birilerinin işine yarayabilir. biraz uzun olacak.

    öncelikle şunu belirteyim, ben galeri sahibi, bir markada satış sorumlusu ya da çok sıklıkla araba alıp satan biri değilim. volkswagen'in fabrikalarından birinde mühendislik yaptım, vereceğim bilgiler kullanımdan değil mutfaktan.

    önce her alım için geçerli ve bilinen kısım; neye ihtiyacınız olduğunu belirlemek. bunu yapmadan yola çıkarsanız hatchback almak gibi yarı bir fikir ile gider iyi bir satışçıdan suv alıp dönersiniz. ev almak gibi daha ciddi bir konuda bile insanların sadece %20si ilk başta düşündüğü gibi bir ev alıyor, sebebi de insanlar ne istediğini aslında bilmiyor.

    araba için 3 soruyu netleştirin;

    1- 2. el araç mı yoksa sıfır mı?

    türkiyede 5 yıldan fazla binerim demiyorsanız 0 araç almamalısınız, sebebi zarar edecek olmanız. 2. elde de dolandırılmamaya dikkat edin, ne yazık ki böyle bir risk var. işi bilen güvendiğiniz biri olmalı yanınızda.

    2- hangi sınıf? markadan önce sınıf seçin, eğer tersini yaparsanız bütçe probleminden dolayı ihtiyacınız olan sınıftan daha düşüğünü almaya yönelebilirsiniz. genel geçer kuralları var;

    hatchbackler yalnız yaşayan kişiler için, bekarlar için ya da evdeki 2. araba olarak düşünülebilir.

    sedanlar 1-2 çocuklu aileler ya da geniş bagaja ihtiyacı olanlara uygun

    stationlar türkiye'de yaygın değil ama 2 ve üzeri çocuklu aileler için ideal, hatta mükemmel. hiç station vagon audi a6 gördünüz mü? ben gördüm, volkswagen'in tüm üst düzey alman yöneticilerinde a6 station mevcut.

    birde suv ve jeep olayı var ki bu türkiye'de garip seviyelerde. seviyorsanız alın tabi.

    3- hangi marka? bu benim size asıl yardımcı olabileceğim, sizi biraz marka etkisinden uzaklaştırabileceğim kısım.

    otomobil inanılmazdır, dünyada bu boyutta bir ürünün bu kadar seri üretildiği başka bir sektör yok. yılda 65 milyon araba üretiliyor. peki hangi marka?

    markayı paranıza göre seçeceğiniz aşikar, ama belli bir bütçe için daima birden fazla marka var, marka seçerken sizi şu kıstaslar bekliyor;

    a-yakıt tüketimi
    b-iç tasarım
    c-dış tasarım
    d-hata oranı
    e-yedek parça ağı ve yedek parça fiyatı
    f-marka değeri
    g-kalite/fiyat oranı

    ilk 3 değer için size yardımcı olamam, (a) zaten veri olarak paylaşılıyor, (b) ve (c)göreceli. şimdi madde madde diğerlerini değerlendirelim;

    d- hata oranı; yani arabanın size yaptıracağı mesai. arabanın her arızası size mesai yaptırır, konforunuzdan çalar, far patlasa yaptırmaya gider gelirsiniz. sizi en az servise yollayacak orta segment marka toyota, ardından mazda geliyor, honda da çok iyi derecelere sahip. ford ortalarda. tüm almanlar ve avrupalılar bu konularda çakılmış durumda. üst segmentte ise lexus 1 numara ancak türkiyede satışı yok, o yüzden bu veride audi açık ara önde olarak değerlendirilebilir.

    kaynak için tuv verilerini ve araştırma şirketleri değerlerine göz atınız, reliability olarak aramanız yeterli. ben bir kaç marka ile anlatıyorum ancak diyelim bir hyundai almaya karar verdiniz tüm maddeler için değerlere bakmalısınız.

    e-yedek parça ağı ve fiyatı; bu neden her ülkede farklı tip markaların tutulduğunun cevaplarından biri. bakım ağı ve satışları eş zamanlı arttırmak çok zor bir strateji olduğundan ülkelerde yaygın markalar kolay kolay değişmiyor. kia bazı ülkelerde liderken türkiyede adı geçmez örneğin. ülkede yaygın ağa sahip markaları biliyorsunuzdur, yedek servis ağı kuvvetli olmayan markalara yanaşmamak gerekir. ben otomobil arızalandığında tamiri nekadara patlardan bahsedeyim; toyota bu konuda 1 numara, fark inanılmaz seviyelerde, honda takipçisi, volkswagen ortalarda yer alıyor. üst segmentte ise en iyiyi belirlemek zor ama en kötü olan açık ara bmw.

    bu konuda çok kaynak var hepsinde aşağı yukarı aynı sonuca ulaşabilirsiniz. arama için "car brands with least maintenance cost".

    f-marka değeri; burada bahsettiğim brand price değil, sıralaması yapılan o ancak o başka bir şey. burada bahsettiğim aracın prestiji, türkiye'de orta segment hakkıyla volkswagen'in adamlar ülkede fabrika açmadan rekor üstüne rekor kırdılar, ford ve honda iyi seviyelerde, üst segmenti mercedes göğüslüyor. mercedesin, bmw'yi geçtiği 3 ülke var yanılmıyorsam, biri türkiye. volvo da iyi bir prestije sahip, ancak satılmasının ardından sönüyor, sönmeye de devam edecek. türkiye'de toyota yerlerde sürünüyor.

    burada artık fransız renault, citroen ve peugeot'dan bahsetme vaktimiz geldi. çok büyük bir fiyat avantajı olmadığı sürece bu araçları almak için tek sebebiniz başta hiç değinmediğim yakıt tüketim-iç dizayn-dış dizayn olabilir. bunlar dışında hiç bir parametre ile bu araçlar size iyi bir değer sunamaz. istediğiniz veriyi tartışabiliriz.

    e-kalite/fiyat oranı: bu araca ödediğiniz parayı malzeme kalitesi, işçilik ve bir çok diğer etkenle oranladığınızda çıkan sonucun ne kadar yüksek olduğu ile ilgili ve çok önemli bir değer. yani 90.000tl'lik seat leon'u 100.000tl'lik golf ile ancak bu değer ile kıyaslayabilirsiniz, yani verdiğiniz 1tl'ye ne kadar verimlilik ya da kalite satın alıyorsunuz. burada herkes vw'ye odaklanacak sanıyorum, onu birazdan anlatacağım. ama önce krala gidelim, burada muhakkak ford'da çalışan, renault'da çalışan, opelde çalışan mühendis arkadaşlar vardır. hepsi doğrulayacaktır ki dünyada tüm otomotiv fabrikalarının verimliliğini hedeflediği tek bir marka vardır; toyota. vw'da çalıştığım süre boyunca toyota kelimesini duymadığım bir hafta geçmemiştir.

    bu şu anlama geliyor; toyota'dan 1 liraya satın aldığınız kaliteyi diğer markalarda 1,1 liraya ya da 1,05 lira gibi paralara satın alabilirsiniz. buradan auris golfe basar sonucu çıkartmamak gerek, bu üretim anlayışı ve verimlilik ile ilgili bir veri. buradan şu sonuç çıkar golf'ü toyota üretseydi daha ucuza binebilirdiniz(ya da aynı fiyata binerdiniz, toyota daha çok kâr ederdi). ya da aurisi vw üretseydi daha pahalı olurdu.

    bu kıyaslamaya üst segmenti sokmak zor. bmw, mercedes ve audi gibi markalarda üretim sayıları düşük olduğundan kaliteyi daha pahalıya almak zorunda kalırsınız. yani bir 3.20'nin üretim adetleri golf kadar olsaydı fiyatı çok daha ucuz olurdu, bu konu ile ilgili bir yazı yazacağım. bu segmentte vergi hariç ödediğiniz para değerinden fazladır, ancak bu lüks alımda zorunludur. bu lambo ve ferrari gibi örneklerde daha çarpıcıdır, bu markalar niye bağımsız değil de biri fiat'a biri vw'ye ait? sebebi düşük üretim adetlerinden dolayı maliyetler ve tedarikçler ile baş edememek. tabii sahibi vw, fiat olunca tedarikçi kuzu oluyor. belgesellerde izlediğiniz ferrariye yapılan el işçiliğine de ağzınız açık kalmasın, adam oraya robot koysa maliyeti kurtaramaz, ondan insan yapıyor.

    şimdi vw olayına dönelim, üst düzey bir satın alma yetkilisi araç bom'unu patlattıklarında (yani araca takılan tüm parçaları alt alta dizip fiyatlarını hesapladıklarında) seat leon style ve vw golf comfortline arasındaki malzeme fiyat farkını söylemişti, rakamı duysanız inanamazdınız. çok çok küçük bir mebla. ancak satış rakamları arasında 5-6.000tl fark var. bu da vw'nin prestiji ve markaya ödenen para sayesinde. hatta golf dünya çapında leondan kat kat fazla satıyor, bu durumda ar-ge maliyeti de daha düşük olmalı araç başı. ancak fiyatlara bakınca durum hiç de öyle değil. buna pazarlama başarısı demek lazım.

    bunlar göz önünde bulundurmanız gereken bazı kıstaslar, size yukarıda tüm markaları yazamadım ama hangi değerlere bakmanız gerektiği ile ilgili bilgileri ilettim. adı hiç geçmedi ancak bir hyundai almak isterseniz bu değerleri araştırarak kararınızı verebilirsiniz.

    toyota'yı belki çok öne çıkarttım, ama bunlar verilerden kaynaklı, başta belirttiğim gibi benim bakış açım fazlaca işin mutfağından ve orada kral bu adamlar.

  • - hayattaki en büyük başarısızlıklarınızı, hatalarınızı düşünün.

    bütün gece gözümü kırpmadığımı bilirim.

  • tartışmanın en güzel anında gözlerimi hafifçe kaçırarak "üz anneni üz" repliğiyle ortamda vicdan bombası patlatmayı hedefliyorum. sırf bunun için bile onlarca kilo alıp doğurabilirim.

  • ya işte bu durum bana bir garip geliyor.
    mesela 20 yaşındaki adamın ağlamasına daha çok sevinirim.
    neden mi? en azından araştırıp öğrenip sevmiş ve bunun duygusuyla ağlamış olacak.
    halbuki bu çocuğun ağlaması tamamen doğmatik bir sanrı gibi yani kabullenmişlikler üzerine kurulu bir figürü seviyor. neden sevdiği konusunda bir fikri bile yok. fikri varsa bile kendi fikri değil.
    amacım atatürk'ü değersiz kılmak değil aksine kabullenmişlikler ile değil de gerçekten bir sevgi oluşmasını istiyorum.

  • bir kisinin en fazla 2 kere cumhurbaskani olacagi da yaziyor anayasada. oraya da gelsene klavye delikanlisi.

    not: aktrolleri inim inim inleten gelismedir.

  • belki de sandığımız kadar titizlikle izlemiyordur.

    geçen gün google, telefonuma tuhaf bir bildirim yolladı:
    "hede apart pansiyon nasıldı?"
    haftasonu oradaydınız, değerlendirin puan verin vs.

    bir an anlam veremediğim için, bilgi hırsızlığı gibi şeyler aklıma geldi, kredi kartımı kaybettim de o pansiyonda mı kullanıldı diye düşündüm, panikledim. haftasonu, yıllardır bazen haftada bazen on beş günde bir, bir-iki günlüğüne gidip geldiğim b şehri lokasyonundaki evde idim. hede apart pansiyon neresi, hiçbir fikrim yoktu. durumu anlamak için açıp baktım, neresiymiş burası diye. baktım, o benim senelerdir gidip geldiğim evin yakınında bir yermiş hede apart. (öyle çok yakınında da değil) ben yakınında durdum diye bana böyle bir bildirim yollamış durduk yerde.

    düşünün. farz edelim ki ben evli bir insanım ve eşime haftasonu arkadaşıma gideceğimi söylüyor ve bir iki günlük veya bir kaç saatlik, evden ayrılıyorum. döndükten bir kaç gün sonra telefonumun ekranına bildirim düşüyor:
    "hede apart pansiyon nasıldı?"

    veya farz edelim, ergen-genç yaşlarda bir kızım. böyle konularda zaten titiz olan babamdan, arkadaşımda kalmak için zar zor izin alıyorum. kalıyorum, dönüyorum. bir kaç gün sonra yemek masasında telefon ekranıma bildirim geliyor:
    "hede apart pansiyon nasıldı?"

    kişilere göre değişmekle birlikte, yaşanabilecek krizlerin büyüklüğünü hayal edebiliyor musunuz? kıskanç eş kavgalarını, paranoyak anne-baba tepkilerini düşünebiliyor musunuz? bir insan bu tip teknolojik buglardan dolayı çok ciddi sorunlar yaşayabilir, cidden zan altında kalabilir. sağlıklı düşünebilen ve mevzuya hakim birine durumu izah edersiniz belki ama ya zaten şüphe etmek için bahane arayan birine? teknolojiden anlamayıp, anlamadığını da anlamayan birine? ciddi bir sorun bu, çok ciddi hem de.

    google sık sık gitmediğim, sadece önünden yakınından geçtiğim yerlerle ilgili yorum/değerlendirme istiyordu, önemsemiyordum fakat bu son durum canımı sıktı. buraya da özellikle yazmak istedim ki, benzer durumlar yaşayan insanlar için referans olsun. bazı bildirimleri de hepten kapatmak en doğrusu sanırım.

    ekleme: tam tahmin ettiğim gibi bu durumun mağdurları çokmuş. google maps uygulama ayarlarından lokasyon geçmişini ya da sadece bildirimleri kapatabilirsiniz, bilgilendiren arkadaşlara teşekkürler.

  • öncelikle belirteyim; bu tespitim yaklaşık değer olmakla birlikte kesinlikle sallamasyon veya tahmini değer değil, birazdan size elimdeki kanıtlarla açıklayacağım üzere acı bir gerçektir.

    gelelim bu orana nasıl ulaştığıma.*

    efendim ben yaptığım iş dolayısıyla aylık 650.000 cirosu olan bir süpermarketin 1 yıllık tüm satış kayıtlarına ayrıntılı olarak (ürün, adet, tutar bazlı) ulaşabilen biriyim. geçen yıldan beri 4-5 defa zam dalgası gelmesine rağmen tüik'in yıllık enflasyonu sürekli yüzde 20 civarı açıklaması neticesinde (bkz: 3 nisan 2019 tüik enflasyon açıklaması) ben bu oyunu bozarım deyip kolları sıvadım.

    başlıyoruz

    ilk olarak bütün ürünlerin 1 mayıs 2018 ve 10 mayıs 2019 fiyatlarını excel'de listeledim. uzun süredir satılmadığı için fiyatı değişmeyen ürünleri ayıkladıktan sonra ürünlerin 1 yıllık fiyat değişimini ve ardından bu değişimlerin aritmetik ortalamasını hesapladım. bulduğum sonuç; %34 oldu.

    sonuç bu haliyle içime sinmedi, çünkü sizin gibi ben de farkındayım enflasyon çok daha yüksek. bu sefer aritmetik ortalama yerine ağırlıklı ortalama alma kararı aldım. bu sefer fiyatı değişmeyenleri bile listeden çıkarmadım ve bütün ürünleri satış tutarına göre (1 yılda o üründen elde edilen toplam hasılat) sıraladım ve bu hasılata göre zamların ağırlıklı ortalamasını aldığımda karşıma şöyle bir tablo çıktı;

    ----------------------aritmetik ortalama---------ağırlıklı ortalama*
    ilk 10 ürün*;-------------%61,94----------------------%64,06
    ilk 50 ürün;--------------%42,50----------------------%49,75
    ilk 100 ürün;-------------%45,98----------------------%49,82
    bütün ürünler;----------%26,89----------------------%42,25
    (*)hasılatı en çok olan ürünler sırasıyla; patates, ekmek, karpuz, domates, tavuk*, domates salkım, kıvırcık, kuru soğan, kıymalık dana eti, patlıcan. (bkz: enflasyon sepetinde asıl olması gereken ürünler)

    yeterli mi? değil :) fazla bilgi göz çıkarmaz diyelim ve bir de hasılat yerine satış miktarına (kg. veya adet olarak) göre ağırlıklı ortalama alalım.;

    ----------------------aritmetik ortalama---------ağırlıklı ortalama*
    ilk 10 ürün**;------------%63,37----------------------%56,99
    ilk 50 ürün;--------------%53,78-----------------------%54,83
    ilk 100 ürün;-------------%49,53----------------------%53,77
    bütün ürünler;----------%26,89----------------------%47,34
    (**)en çok satılan ürünler sırasıyla; ekmek, karpuz, patates, maydanoz, domates, kıvırcık, kuru soğan, portakal, salatalık, patlıcan.

    reyon bazlı ortalama zamlar ise karşımıza şu şekilde çıkıyor;

    ----------------------aritmetik----------tutar bazlı---------adet bazlı
    kasap;--------------%21,76--------------%27,18------------%35,57
    kuruyemiş;--------%21,93--------------%24,66------------%23,53
    manav;-------------%62,91--------------%67,46------------%65,38
    tekel;----------------%21,65--------------%19,45-----------%19,72
    temel gıda;--------%31,11--------------%23,77------------%27,48
    temizlik;------------%38,85--------------%37,09-----------%38,25

    kafanızda bir şeyler şekillenmeye başladı değil mi? hiçbir kesin sonuca varamıyorsak bile şu rakamlar karşısında enflasyonu %40'ın altında açıklamak milletin aklıyla alay etmek değil de nedir?

    bitmedi, devam ediyoruz.

    elimde bütün ürünlere ait, bütün firmaların uyguladığı ortalama zamlar var
    ancak gg gerekçesiyle burda paylaşamıyorum. onun yerine bunları firma ismi vermeden yad edelim;

    ülkemize ait en büyük 3 bisküvi-çikolata markasının yıllık ortalama zam miktarları; %26, %36, %41
    en yaygın bebek mamalarından biri; %41
    en yaygın 3 bebek bezi; %41, %42, %61
    domates salçaları*; %75, %117, %73, %123
    ayçiçek yağı*; %29, %30
    makarna; %31
    un*; %40, %44
    baharat; %37
    bütün tavuk; %49
    temizlik ürünleri markaları; %41, %33, %51, %48, %70, %61, %71, %42, %54, %39, %56, %45...
    şampuan; %28, %22, %18, %15, %47, %31
    hijyenik ped; %47, %55,
    tuvalet kağıdı-peçete; %78, %59, %31, %42, %62
    pirinç; baldo %51, osmancık %31
    yufka; %46
    bakliyat; %35, %29
    su; %40
    peynir; %41, %19, %23, %38

    bir hışımla yazabildiklerim bunlar. ürün ürün, firma firma merak eden arkadaşlar yeşillendirebilir. ayrıca bu son yazdığım oranlar aritmetik ortalama yani en düşük oranlar.

    hal-i pürmelalimiz budur...

    edit: bu orana sadece market fiyatları üzerinden ulaştık ki çoğu dolardan en az etkilenen yerli ürün. %99'u yerli olan manavda ortalama hiçbir şekilde %60'ın altına inmiyor. çoğu ithal ürünlerden oluşan diğer sektörleri eklediğimizde enflasyon benim hesapladığımdan ne kadar düşük çıkabilir? yorumu size bırakıyorum. değinen arkadaşlara teşekkürler.

    edit2: çok mesaj geldiği için kayıtsız kalamadım. bu oranların hesabında gramajı düşürülen ürünler dikkate alınmadı arkadaşlar. ne kadar etkiler bilemiyorum ancak tek başına ekmeğin gramajının düşürülmesinin hesaba katılması bile 1-2 puan oynatır bu oranları diye düşünüyorum.