hesabın var mı? giriş yap

  • zayıf olma, güzel görünme arzusundan çok daha derin olan..

    nasıl başladı farkedemedim hiç, hiçbir zaman fazla kilolu olmadım. ama hep bir diyet halinde olduğum da bir gerçek. ama son aylarda, sanki hayatım boyunca kendimi bu hale getirmeyi beklemişim gibi..

    yavaş yavaş gelir bu farketmezsiniz. önce tuzu keseyim, şekeri keseyimle başlar, sonra yağlı şeyler yemeyeyim dersiniz, haşlanmış sebze yiyeyim, karbonhidratlardan kısayım.. sonra sıvı yeme süreci başlar bir süre. ardından sadece meyve. heh işte bir de bakmışsın hiçbir şey yiyemiyorsun artık. yemiyorsun, kimi zaman canın istiyor, kimi zaman da yemek yiyen insanlara tuhaf varlıklar gözüyle bakıyorsun.

    bir zaman geliyor kurtulmak istiyorsun, ilaçlar işe yarıyor gibi oluyor. ama bu sefer kafandaki ses, "hayır iyi olmamalısın, yememelisin, ilacı bırak" diyor sinsice. bırakıyorsun. kötü olmak istiyorsun, hasta olmak, aciz olmak. bu ne saçma iştir de diyorsun ama kıramıyorsun o zincirini bir türlü. seni bu hale getiren kimse ona lanet okuyorsun ama neticede sensin bu işin merkezinde. kimseyi üzemediğin için, hayatını hep başkaları kontrol ettiği için, kendi bedenini kontrol edip, bir şekilde insanları üzdüğünü zannediyorsun.

    düzelemiyorsun be bir türlü. en ufak bir darbede mosmor oluyor vücudun, saçların dökülüyor, sevdiğin herkes acı çekiyor. yeri geliyor dudağına bir şey sürecekken bile "ulan acaba bunda şeker var mıdır?" diyorsun. kafanın içinde hep o ses "daha da zayıf olmalısın"

    aynaya bakıyorsun. aynada ne kadar kötü göründüğünün farkındasın, orantısız vücudun, kocaman bir kafan var. ama bu çirkinlik seni mutlu ediyor bir yandan. daha da çirkinleşmeliyim, daha da acizleşmeliyim istiyorsun. çünkü görmüşsün ki insanlar belki de sadece hastaysan seni seviyorlar, sana iyi davranıyorlar. kafanın içindeki ses bu sefer "hastanelik olmalısın" diyor. olana kadar devam edeceksin, biliyorsun. ediyorsun, yemiyorsun. yiyemiyorsun.

    bir zaman geliyor, üzülüyorsun insanları mutsuz ettiğin için. gönüllerini almak için iki lokma bir şey yemeye çalışıyorsun. en boktanı da bu oluyor. içine hiçbir şey almak istemiyorsun. onların mutlu olduğunu görüyorsun. ama içinde tutamıyorsun yediğini. çünkü sanki öyle olursa, ihanet edeceksin gibi. çünkü bu kendinle yaptığın bir sözleşme bir nevi. "kendimi kontrol ediyorum. yemek yeme isteğim geliyor ama ben yemiyorum."

    gece yatarken başını yastığa koyup günün muhasebesini yaptığında, "bugün de hiçbir şey yemedim." düşüncesinin gururunu yaşıyorsun. ya da şu kadar kalori aldım ama şu kadar da yaktım diye hesaplıyorsun. insanların yeter artıklarına aldırmadan günde en az 2 saat spor yapıyorsun. gücünün tükendiğini görsen belki bırakacaksın ama bir türlü enerjin bitmiyor. bu da seni daha saçma bir fikre sürüklüyor. "demek ki benim yemek yemeye ihtiyacım yok" düşüncesi.

    ya da çok depresif bir haldeysen varoluşunu sorguluyorsun. kendine insanların sana davrandıkları şekle göre bir değer biçiyorsun ve "belki de hiç varolmamam gerekirdi diyorsun. yok olmak istiyorsun. yok olana kadar incelmek. normal kiloda kalmayı inatla reddetmek. belki de 4.sınıftaki kilona düşmek. ama hep şu kafanda "bir 5 kilo daha vereyim bırakacağım." ama korkuyorsun da bir yandan. o 5 kilolar hiç bitmeyecek. yok olup gidene kadar.

    solup gitmektense yanıp kül olmak daha iyidir. öyle midir?
    bi 5 kilo daha vereyim de..

  • ortalama 1000-2000 ordulu bir bombardıman trolleri var.ilk önce 5000-10.000’lik arası bir bot tweet atımı ile gündeme sokuluyor.sonra bu kendi troll ordusu yazmaya başlayıp birbirlerinin tweetlerini beğenerek öne çıkarıyorlar ve bot tweetler aşağıya iniyor.normal biri girdiğinde çok büyük bir tepki varmış algısı çıkıyor.bu troll ordusu dışında,köşe yazarları,gençlik kolları da sonradan tweet ekleyebiliyorlar duruma bağlı.sonra twitter farkedince bu botla yazılan kısmı siliyor ve geriye sadece kendi tweetleri ile gündem de kalıyor kalabildiği kadar.genellikle kendi kendilerine kaldıklarında 2-3 saat maksimum sürüyor.iyi akşamlar.

  • hala cekilmemis olmasi saskinlik verici. ben dizici arkadaslara yardimci olayim.

    dizinin adi: mapushane gulleri
    yonetmen: osman sinav
    oyuncular:
    andy : kivanc tatlitug
    red : mansur ark
    hapishane muduru: zafer ergin
    rita hayworth posteri: turkan soray posteri.
    muzik : grup yorum

    hadi gerisini de siz halledin artik. kib. optm. bye.

  • paradoks olmaktan cikali 90 sene falan oldu. hala paradoks diye aniyor olusumuz, sanirim henrich olbers ve almanligina duydugumuz saygidan oturu.

    olbers; evreninin degismeyen, sonsuz ve yildizlarin duzgun olarak serpistirildigini varsayarak, yildizlarin isiklarini birbirine sonsuz kere ekledigini ve nihayetinde sonsuz bir isik kaynagi oldugunu dusundu. sonra da "madem sonsuz isik var, gece niye karanlik" diye sordu ve yok yere paradoks sahibi olduk.

    yildizlarin evrende duzgun sekilde bulunmadiklari bir yana, evren surekli genisledigi icin, uzaktaki yildizlarin isigi bize gelinceye kadar zayifliyor ve etkisi ya az oluyor ya da hic olmuyor. ayrica yildizlar da insanlar gibi doguyor, buyuyor, yaslaniyor ve oluyor. yani yildizlar olbers'in ongordugu sekilde sonsuz bir evrende duzgun sekilde bulunsalar dahi, sonsuz bir isik kaynagi yaratmalari olanaksiz.

    tabi olbers bunlari 18.yy teknolojisi ile dusundugu icin paradoks olmustu kacinilmaz olarak. simdi yildizlarin omurlerini, hubble sabitini, evrenin triplerini bildigimiz icin paradoks olmadigini rahatca soyleyebiliyoruz. olbers'e de bu yuzden saygi duyuyoruz. zaten bunlari donemine gore degerlendirmezsek m.o 590'da dunya'nin disk seklinde oldugunu iddia eden tales'e, m.o 560'da dunya'nin yuzeyini duz bir silindir olarak tanimlayan anaximender'e, m.o 530'da dunya'nin evrenin merkezinde oldugunu one suren pitagor'a, dunya'yi kusursuz bir kure olarak tanimlayan platon'a, gunes merkezli evreni reddeden pitolemi'ye de haksizlik yapmis oluruz ki, bu buyuk aptallik olur.

  • konya’da bu röportajı veren kuryenin, getir firması tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeden işten çıkarılması olayı.

    kaynak1 kaynak2 kaynak3

    getir? neden işten çıkardınız çocuğu? söyledikerinde 1 cümle değil 1 kelime yanlış var mı? resmi bir açıklama yapacak mısınız?

    (bkz: getir)

    (bkz: getir boykotu)

    dipçe-1: 12.11.2021 tarihli getir açıklaması

    dipçe-2: 12.11.2021 tarihli (getir açıklamasından sonra) kurye açıklaması : "evet getir beni işten attı".

    dipçe-3: bugün bir getir kuryesi arkadaşı yakaladım konuştum.
    ben: - abicim sosyal medyada sizin 14 saat çalıştığınız söyleniyor doğru mu? 7-8 saat mesainiz olduğunu söyleyenler var??
    kurye: - silktirsinler abi onlar, sabah 8, akşam 1 çalışıyouz. 12 saat zaten çalışmak zorundasın. 12 saatten sonrası artı senin için. bizler esnafız, bağkurlu gibi düşün abi.
    ben: sigortanız? kaza maza yapsanız n'oluyor?
    kurye: - abi bu gördüğün depo da bir esnafın. bu adamda getir'den franchising alıyor. bizlerde bu depo sahibine esnaf olarak hizmet veriyoruz öyle düşün. bağkur sigortamızı kendimiz yatırıyoruz. kaza mı yaptın. motorun tüm masrafları bana ait. öldüm parçalandım getir'in hiç bir sorumluluğu yok. adamlar tüm düzeni kurmuşlar. bize bir şey olsa getir en ufak bir sorumluluğu yok.
    ben: - peki kazancın nasıl yeterli mi?
    kurye: - abi 13-14 saat çalışıp 10 bin lira alsan n'olacak. hayatın silkiliyor haftanın 7 günü.

  • ehliyetlerine el konulmus ahahahahhaahh. barzo komünü hareketi. yerel halk danslariyla çiftleşme merasimi de yapsaydiniz amk. ınsallah o ehliyetleri geri vermezler.

    edit: debe icin tesekkurler.