hesabın var mı? giriş yap

  • a: arkadaş
    h:hemşire

    arkadaş uyanır ve;

    a: vuuuuooooaaaaaaa... kafam acaip güzellllll...vuuuuuooooaaaa... eve alalım bundan yaaaaaa.. pardooon satılıyo mu bunlar? eve de alalım oluuum..

    h: hehe satılıyo evet hehe.

    a: üstüm giyili. kim giydirdi benii??! kim giydirdi kiiim?? çok teşekkür ederim size. kızlar giydirmişler beni.. kim giydirdi? tavuk şiş yicem ben.

    h: neden tavuk şiş?

    a: çünkü en ucuzu. vazgeçtim lahmacun yicem.

  • yanında güzel bir kızın olması da olabilir. kadınlar bu gibi çiftlerin neden birlikte olduğunu önce merak eder, sonra da çift hakkında konuştukça o kızı kıskanmaya, erkeği de daha yakışıklı görmeye başlarlar. gözlemlerime dayanarak konuşuyorum.

  • mustafa kemal'i siyasi olarak algılayan cumhuriyet düşmanı köpeklerin zoruna giden , yüreklerden kopan tezahürat.

  • aşmış kuşak. herkes savaş sonrasında tipik bir burjuva hayatı yaşamaya başlamışken ve kimse hiçbir konuda uçlara gitmezken, onlar otostopla ülkeyi dolaşmaya, caz dinlemeye, edebiyatla ilgilenmeye, şiir okumaya, içmeye, çekmeye, doğu felsefeleriyle ilgilenmeye, her türlü ayırımcılığa ve savaşa karşı çıkmaya, kısacası canları ne istiyorsa onu yapmaya başlamışlardır. değiştirme gücüne sahiptiler ve değiştirdiler de. burroughs un dediği gibi "değişimin gerçek mimarları" ydılar. hippilere ön ayak olmuşlardır. çıkışları six poets at the six gallery isimli şiir gecesinde olmuştur. bu gecede ginsberg "howl" (uluma) isimli şiiri okumuştur ve büyük bir etki yaratmıştır. bunun üzerine ferlinghetti şiiri yayımlamayı önermiş ve kitap beklenen ilgiyi görmüştür. aslında kuşağın ilk romanı john clellon holmes un "go" isimli romanıdır, ancak bu roman fazla ilgi görmemiş ve hiçbir hareket başlatmamıştır. kuşağın en büyük patlama yapan ve en önemli romanı ise jack kerouac ın "on the road" (yolda) isimli romandır ve insanlar bu romanı sahiplenmişler, okuyup yollara düşmüşlerdir. akım genel olarak bir edebiyat akımı olsa da, sadece edebiyatla sınırlı kalmamış, sanatın diğer dallarına da sıçramıştır. müzikteki en bilinen temsilcisi, daha çok bir hippi olarak anılsa da bob dylan olarak gösterilebilir (şiirleri beat literatürüne geçmiştir), jim morrison da beatlerden oldukça etkilenmiştir, janis joplin de bir hippiden çok bir beatnik olduğunu belirtmiş ve şöyle bir cümle sarfetmiştir: "aradaki fark; bir hippi bir gün bu dünyanın güzel bir yer olacağına inanır, bir beatnik ise buranın her zaman boktan bir yer olarak kalacağını bilir". okunması, bilinmesi, unutulmaması, gelecek nesillere aktarılması gereken kuşak.
    bir de ginsberg ün şu sözünü de belirtmek gerekir: "yapacak büyük bir işimiz vardı ve bunu yapıyoruz. amerika nın ruhunu kurtarmaya ve iyileştirmeye çalışıyoruz."

  • arabînin birisi atlı olarak yola çıkar. uzun yol aşılır, arabî bevl etmek için atından iner. bu arada at, ordaki bir bahçenin ağaçlarının yapraklarından yer.
    bunu gören bahçe sahibi öfkelenir ve yerden aldığı taşı ata atar, at ölür.

    öfkesine yenilen arabî de yerden bir taş alır ve o kişiye atar, eceli gelmiş olan adam o taş sebebiyle ölür.
    adamın mirasçıları arabîden davacı olurlar ve kısas isterler.

    durum resullullah'a intikal eder ve hükmetmesi istenir.
    halk, ölen adamın mirasçılarını kısas değil de diyet istemek hususunda ikna etmeye çalışır, ancak başarılı olamazlar.
    kısas yapılmasını yani arabînin öldürülmesine karar verilir.

    ancak arabî der ki:
    - bana 3 gün müsaade edin. geride bıraktığım yetimlerim ve onlar için sakladığım altınlarım var. izin verin gideyim, altınları ve yetimleri birisine emanet edip, geri geleyim der.

    rıza gösterilmez zira adamın geri döneceğinden kimse emin değildir.
    arabî halkın içinde bakınır ve bir sahabeye yönelerek:

    - sen benim yerime vekil olur musun? der.

    bu sahabe ebu zer'dir ve teklifi kabul eder.
    arabî yola çıkar, şayet geri dönmezse öldürülecek olan ebu zer olur.

    aradan 3 gün geçer ve arabî geri gelmez.
    ancak günün tam olarak tamamlanması için akşam olmasını beklerler.
    bu esnada halk ebu zer için hayıflanmaktadır.

    derler ki ebu zer'e:

    - neden bilmediğin bir kimseye vekil oldun?

    cevap verir mübarek:

    - kabul etmeyip, "müslümanlar arasında yardımlaşma kalmamış mı dedirtseydim?" der.

    akşamın son saatlerinde ilerden bir toz bulutu görülür.
    gelen o arabîdir.

    - sadece bir atım vardı. çatlatırcasına koşturdum ve gelirken öldü. geri kalan kısmı yürümek zorunda kaldım, bu yüzden geç kaldım diyerek durumu izah eder.

    bu sefer halk arabîye sorar:

    - gitmiş, ölümden kurtulmuştun. neden geri geldin?
    - geri gelmeyip "müslümanlar arasında ahd e vefa kalmamış mı dedirtseydim?"

    olan biteni izleyen davacılar, elbette ki durumdan etkilenir ve diyete razı gelirler. hatta akabinde diyetten de vazgeçerler.

    ve derler ki:

    - biz onu affetmeyip, müslümanlar arasında mürüvvet kalmamış mı dedirtseydik?

  • "evrenin başka yerlerinde de zeki canlıların var olduğunun en kesin kanıtı, şimdiye dek bizimle hiç irtibata geçmeye çalışmamış olmalarıdır"