hesabın var mı? giriş yap

  • "görevden af talebi kabul edilmiştir." ifadesi şu demek, istifa olsa tek taraflı ve irade, istifa edene ait; halbuki içinde bulunduğumuz rejimde hiçbir yöneticinin kendisine ait bir iradesi olamaz; onlar göreve getirilir ve görevden alınmayı ancak talep edebilir; bu taleplerinin kabulü de onları oraya atayan iradeye tabidir.

  • insan hakları ve özgürlükler konusunda birbiriyle yarışan ülkeler.

    islamofobik olduğumun ortaya çıkmasından çok korktuğum için, aşağıdaki muhteşem listeye girmeye hak kazanan ülkelerin tamamının islam ülkesi olduğunu vurgulayamıyorum ne yazık ki.

    liste şu şekilde:

    --- alıntı ---

    1-suudi arabistan
    2-yemen
    3-iran
    4-afganistan
    5-pakistan
    6-katar
    7-birleşik arap emirlikleri
    8-maldivler
    9-malezya
    10-sudan
    11-moritanya
    12-somali
    13-nijerya.

    evet, bu 13 ülkede ateist olmak idam sebebidir.

    bu 13 ülkenin ortak bir yönü vardır, hepsi müslüman ülkelerdir.

    --- alıntı ---

    edit:

    mesajlardan gelen bilgileri ekliyorum

    fas'ta da 5 ay hapis cezası var. gambiya'da aynı şekilde idam söz konusu. nijerya'nın islam ülkesi olduğu konusunda mutabakat yok.

    edit:

    bu da bonus:

    (bkz: öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler/@anarsist devlet memuru)

    edit

    biraz daha ayrıntı için

    (bkz: #49012386)

    edit

    nijerya ile ilgili mesaj yağmuru devam ediyor. aktarıyorum bazılarını; ülkede eyalet sistemi mevcut, bazı eyaletlerde şer'i yönetim var.

  • "bir cahille tartışmak bir güvercinle satranç oynamaya benzer; siz ne kadar iyi olursanız olun güvercin taşları devirir, tahtanın ortasına sıçar, kazandığını sanıp zafer turu atar..."

  • herşeyi atatürk'e dayandıran birinin açıklaması. o kadar rahatsız ki atatürk'ten kazandığı savaşların bile kaybedilmesini istediğini daha önce duymuştuk. o yüzden bu adamı gündem yapmayı bırakın, zaten kimse hatırlamayacak kendisini.

  • http://i.hizliresim.com/9g8298.jpg

    edirne-merkez, kocasinan mahallesinde samsung k zoom ile çekmiş oldugum bir resmi.

    benim önerim bunu dinlemeniz. üstelik ay ışığı ile ilgili çok anlamlı bir hikayesi de var:

    bir gün beethoven, bir arkadaşı ile birlikte viyana sokaklarında dolaşmaktadır. tam bu sırada bir apartmandan piyano sesi geldiğini duyar ve kafasını kaldırıp bakar. apartmanın ikinci katındaki cam açıktır ve ses oradan gelmektedir. arkadaşına, çalan kişinin muhteşem çaldığını ve onu görmesi gerektiğini söyler. ikisi birlikte ikinci kata çıkıp kapıyı çalarlar. kapıyı açan kadın, beethoven’ı hemen tanır ve şok olur. beethoven, piyano sesine geldiğini ve mutlaka çalan kişiyi görmek istediğini söyler. kadın, piyanoyu çalanın kızı olduğunu ve tanışmaktan mutlu olacağını belirterek onları içeri alır.
    beethoven, piyano çalan kızın olduğu odaya girer. annesi kıza, beethoven’ın geldiğini söyler ve kız çok heyecanlanır, hemen ayağa kalkar, fakat kız kördür. bunu gören beethoven, “lütfen benden birşey isteyin” der, maddi bir şey isteyeceklerini düşünerek. kızın cevabı şu olur; “ben hiç ayışığı görmedim, bana ayışığını anlatır mısınız?”
    bunun üzerine beethoven piyanonun başına geçerek, ayışığı sonatını, doğaçlama olarak besteler.

  • hayatım boyunca gördüğüm en büyük ahmaklığı anlatacağım.

    x bir firma beni aradı. onlara baştan x maaş alıyorum dengi ve üstünü veremeyecekseniz hiç oraya getirtmeyin dedim.

    ikitelli'ye kadar gittim. görüşme bitti işime döndüm. ertesi gün aradılar memnun kaldık vs sonunda maaşı teklif ettiler ufak çaplı şok yaşadım.

    en son sinirlendim ben size şu kadar maaş altında teklif ederseniz oraya çağırmayın demedim mi diye sordum. belki fikriniz değişir diye düşünmeden utanmadan cevap verdi.

    ağzıma geleni söyledim ve kapattım. gerçekten ik çalışanlarının büyük kısmından nefret ediyorum. bu kadar önemli bölüme böyle çapsız insanlar nasıl yerleşiyor aklım almıyor.

    not : böyle bir olay ile debeye girmek istemezdim.

    büdüt : ik personelleri umarım buraları okuyorlardır. çoğu insan ilgili bölümde çalışan arkadaşlardan inanılmaz şikayetçi

  • sevgili dostlar,

    zorlu piyasa şartlarında satış yapmanız gereken bir mesleğiniz varsa veya alış veriş yaparken kötü niyetli bir satışçının taktiklerinden korunmak istiyorsanız kullanılan algı yönetimi ve ikna tekniklerini bilmenizde fayda var.

    sizinle tam on adet basit ve etkili teknik paylaşacağım.

    teknik 1 : ödüllendirme etkisi

    "bugün satın alırsanız yüzde on beş indirim alabilirsiniz" (satın alma eylemi indirim ödülüyle desteklenir ama ödül sadece o gün geçerlidir)

    teknik 2 : cezalandırma etkisi

    "bugün saat 18.00'e kadar sipariş vermediğiniz takdirde yüzde on beş indirim fırsatını kaybedeceksiniz"

    teknik 3 : gizli bilgi avantajı etkisi.

    "ben sizin yerinizde olsam bugün bu ürünü alırım çünkü firmamız kasada özel bir indirim çeki verecek ama sadece özel müşterilere haber verildi. sizi sevdiğim için bu özel bilgiyi sizinle paylaşıyorum. karar sizin"

    teknik 4 : gizli bilgi korkusu etkisi.

    "benden duymuş olmayın ama bu gece yarısı tüm ürünlere yüzde otuz zam gelecek. merkezden talimat geldi bu gece yansıtacağız. ben olsam bu ürünü alır evime öyle giderim."

    teknik 5 : samimiyet etkisi.

    "gelin bir kahvemizi için, yılbaşı sepetimizden de verelim. kahvemizi içerken size ufak bir ürün sunumu da yaparız. bir şeyler almak zorunda değilsiniz kesinlikle"

    teknik 6 : geçmiş iyilikler etkisi.

    "biliyorsunuz size bu ürün hakkında özel bir fiyat verdik ve sadece size özel bir teklif hazırladık. ekibimiz sizin siparişiniz için 2 hafta çalıştı. geçmişte ödemeler konusunda da yapıcı tutumumuzu biliyorsunuz. bu seneki satın almanızı da bizden yaparsınız gerçekten seviniriz."

    teknik 7 : hayal kurdurarak beyni güdüleme etkisi.

    "bu evi satın aldığınızı bir düşünün. mükemmel manzaralı salonda içeceğiniz kahveleri. ferah mutfakta geçireceğiniz zamanları ve yaz aylarında güzel bahçenizde yapacağınız mangalları. parayı düşünmeyin sadece hayal edin ve bana ne hissettiğinizi söyleyin"

    teknik 8 : özel hissettiren sıfatlar verme etkisi.

    "sizin gibi eğitimli, rasyonel ve kariyerli bir insanın bu otomobili alırken tereddüt etmemesi gerekir. örneğin sizin özelliklerinize sahip olmayan müşterilere bu arabayı göstermiyoruz bile. benim anladığım kadarıyla bu araç sanki sizi yansıtıyor. ama gene de siz bilirsiniz"

    teknik 9 : iyilik isteme etkisi.

    "bu ürünü satın almakla sadece bir ürün satın almış olmayacaksınız çünkü her satışın yüzde beşi otomatik olarak sokak hayvanlarını koruma derneğine bağışlanıyor. bana konuşmanızın başında hayatınızın neşesi kedi ve köpeğinizden bahsetmiştiniz. biliyorsunuz onlar kadar şanslı olmayan canlar var sokaklarda. ama tabi başka yerden de alabilirsiniz sizin kararınız"

    teknik 10: aile baskısı tekniği.

    "bu ev için tam beş teklif var. bir saat içinde bana kararınızı bildirmeniz lazım. ama ilk gelişinizde eşiniz evi çok beğenmişti. çocuklarda bahçedeki salıncaklara bayılmıştı. aşırı düşünmekten bu evi kaçırıp ailenize döndüğünüz zaman "evi ne yazık ki başkası aldı" cümlesini kurduğunuz zaman yüzlerinin ne hal alacağını tahmin ediyorsanız o şekilde karar verin. bunu söylüyorum çünkü ailenizi çok beğendim üzülmelerini istemem"

    evet dostlar. kısa ve basit örnekler verdim umarım faydalı olur.

    ek olarak bu tür konular ilginizi çekiyorsa benzer bilgiler içeren videolarımın bulunduğu bir you tube kanalım var. günde bir video bile izleseniz oldukça yararlı olacaktır. yakın zamanda oraya çok ilginç bazı teknikleri yüklemeyi düşünüyorum.

    buyurunuz linki.

    https://www.youtube.com/c/aydınserdarkuru

    sevgilerimle

  • türkiye cumhuriyeti'nin kurucusu olan gazi mustafa kemal atatürk'ün 85. ölüm yıl dönümünde emniyet şeridinde saygı duruşunda durduğum için türk polisi tarafından bana düzenlenmiş cezadır.görsel

    bu sabah trafikte olduğumdan dolayı herhangi bir kazaya neden olmamak amacıyla aracımı 09.04’te e-5 yenibosna-merter istikametinde yenibosna mevkiinde en sağ şeride çekip saygı duruşunda bulundum. trafikte yer alan tüm araçlar araçlarını durdurarak saygı duruşunda bulundular. durduğum yerin 50 metre ilerisinde ise 1 polis aracı ve 3 memur olduğunu fark ettim. ilk olarak saygı duruşu sırasında bir trafik kazası meydana gelmesi durumunda hızlıca müdahale etmek için polislerin hazır beklediğini düşündüm. ilk yanlış düşüncem bu oldu.

    polis memuru beni durdurup evrakları isteyince rutin kontrol yapıyorlar diye düşündüm. ikinci yanlış düşüncem de bu oldu. bana trafik cezası yazacaklarını söyleyince itiraz edip, siz türk polisi değil misiniz saygı duruşunda durduğum için bana nasıl ceza yazarsınız dediğimde, saygı duruşu için mi durdun dedi (bu sabah 09.05’te aracımı sağa çekip, dörtlümü yakıp, aracımdan inip, arabanın yanında 1 dakika boyunca ayakta istanbul’un temiz havasını ciğerlerime çektiğimi düşündü galiba). evet dedim saygı duruşu için aracımı çektim. tamam o zaman ceza yazmıyorum dedi. ben de ehliyet ve ruhsatımı yoluma devam ettim. (yolda keşke polis aracının ve memurların videonu çekseydim diye düşündüm, çekmediğime şu an çok pişmanım.)

    bu akşam e-devletten ceza sorgulaması yaptığımda tarafıma 47/1-c maddesi kapsamında 436 tl ceza düzenlediğini gördüm. şimdiye kadar yediğim trafik cezaları (hız limitini aşma) arasında bu cezanın yeri çok başka. ben bu cezayı yemekten gurur duyarım. lakin bu cezayı, bana kesenlerin yanına bırakmaya hiç niyetim yok. öncelikle cezaya itiraz edeceğim, sonrasında ise bana ceza yazan memur hakkında (tutanaktan belli oluyordur diye düşünüyorum) dava açacağım.

    edit 1: güzel mesajlarınız için teşekkür ederim arkadaşlar. dava süreci ile ilgili gelişmeleri ayrıca burada paylaşacağım.

  • türk tipi işletmecilik anlayışının sonucu ortaya çıkan durum.
    çalışma saatleri uzadıkça verimlilik düşer. milletçe bunu anlamıyoruz hiç bir zaman da anlamayacağız. iş veren ''ben bu parayı bu personele veriyorsam bir şekilde bu parayı çıkartmalıyım'' zihniyetiyle saat olarak personelini fazla çalıştırmaya çalışıyor. işte vizyonsuzluk nedir en net örneği bu. bu hiç bir zaman düzelmeyecek bir sorun. herkes yaptığı işten, iş yerinden ve iş vereninden nefret ediyor. kimse uzun mesai saatlerinden dolayı kendini geliştiremiyor, dinlenemiyor, yaptığı işe saygı duymuyor ve daha bir sürü sıkıntı.

    edit: evet ben de biliyorum tek sorunun sadece uzun mesai saatleri olmadigini ama ücret, idealizm artık her ne ile motive olduğunuzun tükenmişlik sendromu içine düştüğünüzde bir anlamı kalmayacak. bu çözülmesi gereken ilk ve en temel sorun. kimse harici bir hayat yaşamasına izin vermeyen, eşiyle evlatlarının arasına giren bir işi mecburiyetten yapsa bile sevemez sahiplenemez doğal olarak başarılı ve verimli olamaz.

    edit: format geregi tanim eklendi.

  • göz göre göre işgal ediliyoruz ve halkımızın yarısına bunu anlatamıyoruz. nasıl bir çaresizliktir bu?