hesabın var mı? giriş yap

  • çoğunlukla büyükbaş olarak bildiğimiz ve de halk arasında yaşlarına, cinsiyetlerine göre inek, boğa, tosun, dana, düve, buzağı gibi terimler kullandığımız hayvanların genel ismine sığır demekteyiz.

    işte bu tontik ve şirin hayvanların diğer bir çok canlıdan farklı olan bir sindirim sistemi bulunmaktadır. biraz daha açacak olursak dört mideleri vardır diyebiliriz. halk arasında bu midelere işkembe, şirden, börkenek ve kırkbayır gibi isimler verilmiştir. hatta bunlardan bazılarını yemek yaptığımızdan dolayı aşina olabilirsiniz.

    besin bizlere enerji veren bir kaynaktır, bu kaynağın başlangıcına baktığımızda karşımıza güneş çıkar.güneş dünyadaki tüm yaşama güç verir ve bu enerjisi bitkilerde olgunlaşarak depolanır. biz gibi canlılarda bitkilerden akan bu enerjiyi ya bitkileri tüketerek ya da ot oburları tüketerek bünyemize katarız.

    fakat insan olarak 200 bitki türü tükete bilmekte olduğumuzu düşündüğümüzde, bitkilere karşı olan bu savaşımızda tam olarak galip sayılmayız. bu enerjiyi kullanabilmemiz için dünya ot oburları evirdi. işte evrilen bu ot oburlar ya da ruminantlar(geviş getirenler); evrim sürecinde bitkilerde ki enerjiyi tam bir şekilde özümseyebilecek konumda evrimleşip dört mideli yapıya dönüştüler.

    şimdi de evrimleşen bu yapılara bir göz atalım;
    **işkembe (rumen): mideler içinde en büyük boyda olanıdır. ruminantlar otlama ya da yem tüketme esnasında ağız yoluyla aldıkları bütün ürünleri bir nevi buraya depolarlar. depolanan bu bitkiler burada yararlı bakteriler ve mide salgıları tarafından fermente olurlar ve kısmi bir parçalama işlemi görürler. bu işlemler sırasında bazı besin grupları sindirilmiş olur(çok fazla detaya girmeyeceğim) daha sonra fermente olan bu mide içeriği geğirme suretiyle tekrardan ağza gelir. işte inekler sakız çiğnemeye benzeyen hareketi bundan dolayı yaparlar. yani ağza gelen fermente mide içeriği burada mekanik parçalanma işleminden geçer ve tekrar yutulur.

    **börkenek (reticulum): bu bölüm ayrı bir oda gibi olmaktan farklı bir şekilde rumenin devamı gibidir fakat duvar yapısında ki farklılıklardan ve sindirim basamağındaki yerinden ötürü ikinci bir bölüm şeklide karşımıza çıkar. bu bölmenin ana işlevi, tam olarak parçalanmamış büyük besinleri yakalamaktır. bir çeşit elek olan bu bölgede yakalanan bu besinler tekrardan rumene gider ve oradan da ağza ulaşır ki parçalama işlemi mekanik olarak tamamlansın. tabi bu bölgede yine mikrobik ve kimyasal sindirim devam etmektedir. özellikle uçucu yağ asitleri dediğimiz bu sindirim ögeleri bu iki bölge üretilir ve emilir.

    **kırkbayır (omasum): adından da anlaşılacağı gibi bu bölümümüz kat kat görünmektedir ve yaklaşık 100 doku yaprağı bulunmaktadır. bu bölgede genel olarak fermente olarak ve öğütülmüş besinlerin içerisindeki su,tuz ve mineraller emilir yine ayrıca yukarıda söz ettiğim ucu yağ asitlerinin büyük bir çoğunluğu buradan emilir.

    **şirden (abomasum): besinler yukarıda ki üç bölümü izledikten sonra asıl mide dediğimiz bu bölüme geçer. bu bölgede fermente ve parçalanmış olan bitkilerin kırılması zor hücre bütünlü zarar gördüğünden artık bitki kimyasal sindirime hazır konuma gelmiştir. hazır olan gıda asitle dolu olan abomasumda kimyasal olarak parçalanmasından sonra herkesin bildiği karbonhidratlar, proteinler ve yağlar bu bölgede oluşur. bir kısmı burada emilirken geri kalan kısmı da bağırsak epitelleri halleder.

    artık haşlanmış mısır yediğinizde; mısır tanelerinin neden aynı şekilde çıktığını öğrendiniz.

    kaynak ve ileri okumalar için: (bkz: @zagalar(vet. hek.))
    12

  • ne intel ik ne de kapitalizmin bu oyunda suçu yok.

    psikopat yıllarca ailesinden ve arkadaşlarından kendisini saklayabildiyse yılda bir kez görüştüğü ik dan tabii ki saklar.
    iyi okullarda okumak, çok para kazanmak, aileden sevgi görmek psikopatlığı geçirmiyor, belki fakir ve eğitimsiz bir insana göre daha iyi sakladığı için farkedilmeden yaşamasına yol açıyor ama kesinlikle yok etmiyor.

    öte yandan intel, samsung, unilever gibi şriketlerin şahısların psikopatça tavırlarını başarıya giden yol olarak görüp destekledikleri de bir gerçek.
    uzun yıllar samsung , unileverin belli markaları, mastercard vs bakan ajanslarda çalıştım. müşterilerimin ortak özelliği kendilerinde diğer insanları rahatsız etme hakkı olduğunu sanmalarıydı.
    kaba olmak, başkalarını kırmak, olmayacak bir işi zorlamak, mesai saatleri dışında taciz edercesine aramak onlar için “utana sıkala” yapılan eylemler değildi, aksine başarı göstergesiydi.
    yani 23.45 de revizyon için aramak “adanmışlık”, 1 iş parasına 3 iş çıkartmak için karşı şirketi tehdit etmek “iyi pazarlık” , ekibindeki bir insana kafayı takıp onu insanların önünde rezil edercesine sürekli yermek “liderlik”.
    hal böyle olunca ahlaksızca hırsı insanlar başarılı oluyor, makul insanlar ise alt kademelerde yer alıyor çünkü adamın / kadının patronu çıkıp “evet haklısın gülsu çalışması çok zor ve problemli ama sayesinde 2 liralık işi 1 liraya ve 5 hafta yerine 4 haftada bitirdik o yüzden şirketimiz için değerli bir “asset” “ diyebiliyor. yani ahlaksızlık, tehdit, kabalık şirket çıkarını sağladığı sürece ödüllendiriliyor, böyle olmayanlar “vasat” olarak kalıyor...

    cihan açarmana geri dönersek.
    hırslı ama vasat.

    kimse alınmasın 1999 yılında bilgi üniversitesine girmek dünyanın en kolay şeyiydi, öss den barajı geçmeniz bile yeterli oluyordu neredeyse (açıkçası bizim okulda bilgi 2003-2004 yıllarına kadar öss de istediğini kazanamayanların gittiği okul olarak kaldı.) o nedenle 1999 yılında bilgiyi kazanmış birisine akıllı diyemeyeceğim, ortaokul-lise eğitimini yazmadığına göre vasat bir okuldan. robert, alman vs olsa onu da büyük harflerle yazardı mutlaka.

    mutluluğu bile “türkiyede en mutlu ilk 10 aile arasında girerdik” diyerek sıralandıran manevi derinlikten yoksun bir babanın verdiği hırsla yaşamış. düşünsenize mutluluğunuzu bile sıralandırmanız gereken bir ortamda büyüyorsunuz...

  • psikolojik anlamda "tekrar" sıkıntılı bir süreçtir. biraz anlatmaya çalışayım.

    psikanalize göre hatalar unuttuğunuzu sandığınız kötü olayların tekrarlanmasıdır ve freud'a göre tesadüf değildir ve bir acı çekme şeklidir. şöyle açıklar:
    "insan anılardan ötürü değil, unuttuklarından dolayı acı çeker. çünkü unutma biçimleri yanlıştır, kendilerini çaresiz bırakır şekilde unuturlar". neden acı çekerler? çünkü o hatayı tekrarlar.

    tekrarlama aslında çözdüğümüzü sandığımız, unuttuğumuz hataların ortaya çıkmasıdır. yani bir beceriksizlik örneğidir. freud yine şöyle der:
    "hasta dürtüye boyun eğerek tekrar yapmaktadır ve tekrarlama artık, hatırlama dürtüsünün yerini almıştır."

    tekrar etmek geri itilmiş ya da hayata geçirelememiş gizli düşünceler bütünüdür. bunu yapmıştır çünkü kendisinin bu düşüncelerle "uyumsuz" olduğuna inanmıştır fakat genelde fark etmeden kişiler bilinçsizce yapar. zaten freud'un genel teorilerinden biri korktuğumuz ya da bize uygun olmayan şeyleri yapmaya çalıştığımız ya da bastırdığımız üstünedir. örneğin aşk temasının genelinde oedipus ve anneye bağlılık yatmaktadır ama bu gerçekleşemediği için bastırılır. bu açıdan aşkın kusurlu olduğu da söylenebilir. çünkü başka birinde bu hissi tekrarlamış oluyorsunuz.

    unutulduğunu sandığınız fakat atlamadığınız olaylar hata yapmanıza sebep olur. bir ayrılık sonrası kötü olaylar yaşayacağınız benzer özellikte birine bu sebeple aşık olabilirsiniz. dil sürtçmeleri, rüyalar, serbest çağrışım bununla ilgilidir. örneğin gereksi yere bir şeyi hatırlayıp, kötü hissedebilirsiniz.

    şöyle özetlersek: "tekrar; bastırdığınızı sandığınız düşüncelerin geri dönmesidir."

    travmalar da bu tanımla, unutamadıklarınızdır. yani öyle dışarı taşmıştır ki sizi rahatsız ederler, yakanızı bırakmazlar.

    --- spoiler ---
    unutmak neden önemidir?
    --- spoiler ---
    bir şeyi aşmanın temel yolu "unutmaktır" unutmak 2 şekilde gerçekleşir. freud bunu yemek yemeye benzetir, ya yiyerek, öğüterek içinizde çözersiniz ya da kusarak dışarı atarsınız ama tadını bildiğiniz için bir bağ kurmuşsunuzdur. burada içeri alma bilinçdışında bastırma anlamı taşır. bir savunma mekanizmasıdır. her 2 durumda başarılı uygulanırsa çözüme yardım eder.

    richard wollheim, anıları bir paketleme sistemi olarak görür. yani hatırlamak istemediğimiz bir olayı bağlantılarıyla resmedip, bir kutuya koymak gibidir. böylece o olay çevresindeki olaylardan kurtulmuş olur. burada anının subjektif tarafı önemlidir. yani anıda bize neyin acı çektirdiği önemlidir ve bu yüzden bastırılır. (kötü anıyı hatırladığımızda olayların bize hissettirdikleri bizi üzer.)

    anıların yasaklanmış arzular ve rüyalara benzer bir yanı olduğu söylenebilir. paradoksal olaraksa önce unutulmalıdır. yani unutmadığınız bir şeyi sonradan hatırlayamazsınız ve bu şekilde onu kontrol edebilirsiniz. freud'a göre psikanalizin amacı "hatırlamak değil, doyurucu unutma yöntemlerine kavuşmaktır ki tekrar olmasın."

    burada bir diğer paradoksal durum hatrlamanın yıpratırıcı sürecidir. yani sevdiğiniz birini kaybedip, ondan bahsettiğinizde ona karşı hislerinizin bitmesinden dolayı "suçluluk" duyarsınız. oysaki unuttuğunuzda bu his yok olur. demek ki bazı şeyleri unutarak, kabul edilemez ağırlıkta bazı şeyleri ise hatırladıktan sonra yeni bir anlam kazandırdırarak yok edebiliriz. olayları bilinçsizce tekrar etmeyi de böylece engelleyebiliriz.
    (bkz: kişisel gelişim kitaplarının tek cümlelik özeti/@karanlikruya)

    --- spoiler ---
    hatırlamak spontanedir
    --- spoiler ---
    özellikle bir konuyu hatırlamaya çalışmak çok anlamlı değildir. çünkü bazı olaylar görükdükten, dinlendikten sonra anlam kazanır. bu yüzden serbest çağrışım yöntemi kullanılır ve olaylar bağlantılı hale gelmeye başlar ki psikanalizin de temel çalışma yöntemi budur. genel karikatürleri düşünün: gözlüklü yaşlı bir adam oturur ve siz ise kanepede uzanırken dertlerinizi anlatırsınız. psikanalist ise sizi dikkatlice dinler ve kendi de psikanliz sürecinden geçtiği için işin içine kendini katmadan size yol göstermeye çalışır.

    adam philips kitabında " unutmayı mümkün kılan bir hatırlama yoluyla gerçekleşen iyileşmedir" şeklinde açıklar. espirili şekilde şunu da ekler: "zengin ve zamanı olanlar için en iyi metoddur."

    ileri okumalar ve referans
    adam philips - flört hakkında, ayrıntı yayınları
    sigmund freud - günlük yaşamın psikopatolojisi, oda yayınları

  • “kesin tutar olm!” fikridir.

    1. netflix'e özenip onun onda biri kalitede yapımlar çıkartarak

    2. youtuberları toplayıp youtube kalitesinde yapımlara insanların para vermesini bekleyerek

    3. reklamlı izlemeyi kabul edenlerden para da isteyerek

    ...

    bu iş olmaz.

  • kendi memleketimiz için konuşuyorsak misafir odası gibi saçma sapan bir mekana sahip olmamasıdır. en pahalı kendince en güzide olan eşyaları bir odaya koy ve oraya müze veya showroom muamelesi yap. bu kadar saçma sapan bir davranış olamaz. bundan vazgeçmek bile modernlik adına yetmez ama olumlu bir davranıştır.

  • + tuvalet?
    - kumun ustunde efendim...
    + oyun?
    - bir yumak verin kafi...
    + capkinlik?
    - gecen sene kisir edildim...
    + referanslar?
    - buyrun, uc adet; her evde en sevilen varliktim...
    + en son isinden ayrilma sebebi?
    - en cok beni seviyordu ev sahipleri, digerlerine haksizlik oldugunu hissettim; bir evin tek hayvani olmak istedim...
    + tamam, bugun baslayabilirsin...
    - ben size uc gun sonra donsem... baska yerlerden de teklif var da, o bakimdan...

  • suleyman soylu’nun ilgisini cekmeyecek catismadir.

    goreviyle alakasi olmayan konulara laf yetistirmeye devam edecektir kendisi.

    edit: sahibini elestrirince tasmali elemani havlamis hemen. adami boyle hoplatirlar.