hesabın var mı? giriş yap

  • babam öleli henüz 20 gün olmuştu.
    babam öldüğünde hastanede yoğun bakımda yatan anneme bu durumu söylemedik.
    cenazeden bir hafta sonra annemi taburcu ettiler çünkü yapacak bir şeyleri kalmamıştı.
    annem evde bir hastane yatağında solunum cihazıyla yatıyor
    ben, kardeşlerim ve bakıcısı hep çevresindeyiz.
    bir gün ablamı çağırdı yanına büyük bir telaşla ve dedi ki
    "yarın perşembe yumurtacı gelecek, yumurta alın ondan
    mutfakta cüzdanım var ve içinde 20 tl para..."

    oysa yarın çarşambaydı.
    kimse bu siparişi dikkate almadı tabi, çünkü daha önemli kaygılarımız vardı.
    artık günleri de karıştırıyor, bilinci gidiyor yavaş yavaş dedik.
    "tamam sen merak etme" deyip annemi geçiştirdik.
    sonra bu mevzu unutuldu haliyle...

    bundan dört gün sonra bir cumartesi sabahı annemi de kaybettik.
    annemin ölümü üzerinden iki ay geçmişti evdeki eşya, mobilya,
    anne babama ait kıyafetleri birilerine vermek için toplamaya başladık.
    işte o gün mutfaktaki bir çekmecede anneme ait
    eski, siyah, annem kadar yorgun görünen o küçük el çantasını gördüm.
    elim istemsizce çantaya gitti. küçük çıtçıtını açıp açmamakta tereddüt ettim
    ama sonra açtım.
    içi boştu, sonra çantanın içindeki küçük ceplere soktum parmaklarımı.
    elime bir şey değdi. çıkarıp baktım. 4'e katlanmış bir 20 tl...
    gözlerimden yaşlar boşandı.
    annem 3 aya yakın hastane, yoğun bakım hastalığıyla uğraşıyordu
    ve o cüzdandan uzaktı ama içindeki o 20 lirayı hatırlıyordu.

    o cüzdan ve arasından çıkmış 20 tl artık benim evimde.
    onu yakında çerçeveletip evimin mutena bir köşesine asacağım.
    66 yıllık bir evlilikten sonra 24 gün arayla ve
    babamın ölümünden haberi olmadan ölen annem gideli bugün tam 4 ay oluyor.
    ve bu benim annesiz ilk anneler günüm.

  • gezi'yi desteklediğini, bu yüzden kültür bakanlığı'ndan yardım alamadığını söylemesine rağmen "atatürk'ü insan olarak anlamak gerekiyor. 90 yıldır sadece tapınmakla meşgulüz" dediği için yandaş diye yaftalanan sanatçı. onun anlatmak istediği de buydu sanırım. aldığı tepkiler haklı olduğunu gösteriyor.

  • arabayla yurt dışına çıkmak hayali kuranlar için geçen yaz bu konuyu phd seviyesinde çalışıp tatile çıkmış biri olarak tek seferde işinize yarayacak tüm sitelerş içeren bir liste hazırladım ve aklınızda soru işareti bırakmayacak şekilde açıklamalarla destekleyeceğim. çünkü geçen yaz derli toplu şekilde birinin böyle bir yazı hazırlamış olmasını dilerdim. herkes konunun bir ucundan tutmuş ama tüm bilgileri özümsemem ziyadesiyle zamanımı almıştı.

    1- tolls.eu: avrupa'da otobanlar ya gişe (toll payment) ya da peşin ödeme(vignette) usulü çalışır. tabi kosova, lüksemburg gibi bazı ülkelerde otobanlar tümüyle bedavayken hollanda, karadağ gibi bazı ülkelerde sadece bazı özel tüneller ve belçika, almanya gibi bazı ülkelerdeyse sadece köprüler için ücret alınır. bu ülkelerin tüm listesine european countries sekmesinden erişebilirsiniz. yani avrupa'da herhangi bir ülkenin otobanını kullanırken ya hiç ödeme yapmazsınız, ya vignette alırsınız ya da ülkemizde de eskiden olduğu gibi kullandığınız mesafe kadar gişelerden nakit veya kabul ediyorlarsa kredi kartından ödeme yaparsınız. ben her zaman nakit ödemeniz ya da kendinizi buna hazırlamanızı öneririm. bir yerde kredi kartı geçiyor yazsa da o an sistem yoktur, bilgi eskidir gibi sorunlar karşınıza çıkabilir.

    1-a. vignette: vignette, peşin ödeme yapıp belli süreler için alınan ve o ülke içinde kullandığınız otobanlar için herhangi ekstra ücret ödememenizi sağlayan sistemdir. ben otobanlarını kullanmayacağım, hep şehir içi yollardan gideceğim yine de almak zorunda mıyım diye düşünüyorsanız hayır, almak zorunda değilsiniz ama bir sefer yanlışlıkla otobana çıkmanız tek seferde tüm gezinizin vignette ücretine mal olur, tavsiye etmiyorum.

    gezeceğiniz birkaç ülkede vignette gerektiğini mi gördünüz? süper! şimdi bu ülkelerin vignette kurallarını tolls.eu'dan okuyup altta ülkelerin sitelerine girip daha detaylı not alabiliriz. çünkü satın alımlar ve kullanım süreleri için ülkelerin farklı uygulamaları var. mesela bulgaristan için sınırdan geçmeden önceki benzinliklerden ya da geçer geçmez otobana girmeden ilk benzinlikten plakanıza elektronik vignette tanımlatabilirsiniz. yine bulgaristan için sadece hafta sonunu kapsayan, haftalık, aylık, üç aylık ve yıllık seçenekleri var ama öte yandan isviçre otobanlarını bir gün için bile kullansanız sadece yıllık vignette seçeneğiniz var ve geçtiğimiz seneye kadar aldığınız vignette'i araç camınıza yapıştırmanız zorunluydu. yazıyı yazarken kontrol ettiğimde 2023 ağustos'tan itibaren e-vignette'e de geçmişler. bu da demek oluyor ki yazdığım bazı bilgiler süreç içerisinde değişmiş olabilir, mutlaka başka kaynaklardan doğrulayın. ayrıca ben ülkeye gireyim de şehir merkezinden alırım diye düşünmeyin, eğer bir sefer kameralara plakanız yakalanırsa sonradan vignette almanız cezanızı iptal etmez.

    1-b. toll payment: tolls.eu sitesinden kontrol ettiniz ve giriş yapacağınız ülke gişe usulü çalışıyor ama siz o ülkedeki otoban ücretleri sürpriz olmasın, ne kadar yola ne kadar ödeyeceğinizi bilmek istiyorsanız hemen 2. maddeye bakın. ya ben gişelere sürekli yol parası mı vereceğim diyorsanız 3. madde size göre.

    2- tollguru: eğer vignette almanız gerekiyorsa zaten işiniz kolay ama gişe ödemesi olan ülkelerde yollara ne kadar ücret ödeyeceksiniz, merak ediyorsanız kullanmanız gereken en iyi site tollguru. hatta direkt europe toll calculator'a bu linkten ulaşabilirsiniz. iskandinavya'ya tatil planlayanlar için küçük bir uyarı yapayım. güzergahı siteden gördükten sonra o yolun üzerindeki köprü/köprülerin adını bulup google'a yazıp yanına toll fee ekleyip tekrar arama yapın çünkü fiyatlar çoğunlukla daha yüksek çıkıyor. ayrıca vignette kullanan ülkelerde free yazacak ama vignette almanız gerektiğini unutmayın. bir diğer nokta da yollarınızı bölerek arayın. yani kalkıp roma'dan amsterdam'a diye aramayın, o zaman çok sağlıklı çalışmıyor. genellikle ülke içinde ya da ülkelerin sınır şehirlerini seçerek aramanızı yapın.

    3- google maps: evet, bunu bilmeyen mi var diye düşünebilirsiniz ama toll payment usulü çalışan italya'dan bir örnek vererek olayı detaylandıracağım, siz bunu ekstra ücretli olan özel köprülerden veya tünellerden geçmemek için de kullanabilirsiniz. hayatta her zaman alternatifler vardır, bunu bir kenara yazıyoruz. floransa'dan roma'ya gittiğimizi düşünelim. google maps 3 saate yakın bir sürede alabileceğimiz 273 km'lik bir yolumuz olduğunu gösteriyor. tollguru'dan bu yolun ücretini arattığımızda karşımıza yaklaşık 20 euro'luk bir ücret çıkıyor. google maps'e dönüp seçeneklerden ücretli yolları kapattığımızda 356 km ve neredeyse 5 saat olarak süreyi ve mesafeyi güncelliyor. şimdi burada öncelikler devreye giriyor. yol uzadığında yakılacak yakıt ve geçen süre aradaki 20 euro'yu telafi ediyor mu, ücretsiz yolu kullandığınızda perugia gibi şahsen de tavsiye edeceğim bir şehri pas geçmeye değiyor mu, roma'ya ayıracak vaktinizden mi yiyor? sistemin anlaşıldığını düşündüğüm için daha fazla üzerinde durmayacağım.

    4 - fuel prices: yine tolls.eu'nun sitesinde sekme olarak güncele en yakın fiyatlar yazıyor. mesela benzin&lpg'li bir araç için benzini başka bir ülkeden alıp lpg'yi daha ucuz olan yakın başka bir ülkeden almak ya da depoyu geçilecek ülkede doldurmak küçük oranlarda kar etmenizi sağlayabilir. şu an için ciddi bir fark görmesem de geçen sene bu farklar dikkate değerdi.

    5- park4night: anroid ve ios uygulaması olan bir site. yurt dışında araç park etmek gerçekten büyük bir dert. ayrıca düşük bütçeniz varsa birkaç gece arabada uyuyabilmek de hem çoğu ülkede (bazen göz yumulsa da) yasal değil hem de doğru noktayı bulması zor bir durum. park4night bu konuda kullanıcıların yer eklediği, öneriler yaptığı, eklenen yerlere ek görsel ekleyebildikleri ve yorum yaptıkları bir uygulama.

    5-a. park sorunu: avrupa'da öyle istediğiniz gibi her yere park edemezsiniz. mesela dubrovnik park için gerçekten çok pahalı bir şehir. ben hem park4night'tan hem de google maps'ten gitmeden önce park edebileceğim yerleri araştırmış ve fiyat/performans/güvenlik açısından beğendiğim yeri maps'ten yıldızlayıp oraya park etmiştim. hatta park yerinden gezilecek yerlere giden otobüsleri bile öğrenmiştim ama yürümeyi tercih ettik, o ayrı. bazı şehirlerde avm'lerin otoparkını tavsiye ediyorum çünkü bazı ülkeler park yerini internet uygulamalarından ödemenizi istiyor veya kartınızı kabul etmiyor, plakanızı tanımıyor ki bizzat yaşadık. akşam belli saatten sonra paralı sokaklar ücretsiz oluyor ya da gerçekten bazen ücretsiz park yerleri oluyor. denk gelirseniz çevredeki esnafa sorup teyit alıp bırakabilirsiniz. airbnb ya da booking'den yer tutacaksanız mutlaka free parking verdiğinden emin olun, yoksa mesela kotor'da kaldığınız ev kadar bir ücret de otoparka verirken bulabilirsiniz kendinizi. belki amma da abartmış diyeceksiniz ama youtube'da veya facebook gruplarında arabası çekilen, ceza yiyen türkleri görürseniz bu işi neden ciddiye aldığımı anlayabilirsiniz. siz türkiye'de hangi otopark'ın böyle havalı sitesi var diye bir düşünün. bence yeterince uyardım bu konuda.

    6- yeşil sigorta: aracınızla yurt dışına çıkabilmek için yaptırmanız gereken trafik sigortasıdır. bu bir kasko değil, tam olarak ülkemizdeki trafik sigortasına eşdeğer. sınırda bulgaristan tarafından üç aylık alındığında türkiye'ye göre bir miktar daha ucuz olduğunu okumuştum ama tecrübe etmedim, açıkçası tavsiye de etmiyorum. ek olarak kosova'da geçerli değil, kosova'ya girerken kendi yaptıkları sigortayı almak zorundasınız.

    7- green-zones: bu konuda önceden uyarayım, henüz benim de tam olarak anlayabildiğim bir konu değil ama bildiğim kadarını izah edeceğim, yardımcı olmak isteyenler olursa bu maddeye ekleme yapabilirim. avrupa'da şehir merkezlerinde low emission zone'lar ve zero emission zonelar var. özellikle dizel araçların motorları için euro 1-2-3-4-5-6 emisyon değerleri model yılına göre değişiyor ve bu avrupalı arkadaşlar bazı zone'lara belli emisyon değeri altındakilerin girişini ya kısıtlıyor ya da tümüyle yasaklıyor. bu uygulama bu konumlar hakkında bilgi almanızı sağlıyor. ios ve android uygulamalarına bu linklerden ulaşabilirsiniz. başta da dediğim gibi bu konuyu hala tam olarak çözemedim, ileri araştırma yapmanızı tavsiye ederim.

    8- internet: e-sim'e sahip bir telefonunuz varsa airalo, mobimatter veya benzer firmaların birinden kolayca internet alabilirsiniz. aktif etmesi zor değil, hotspot'ı da açarak internetinizi paylaşabiliyorsunuz. instagram, youtube, spotify, app store/play store gibi off'ken de veri tüketme ihtimali olan uygulamalara kısıtlama da getirmenizi tavsiye ederim.

    not: aklıma yeni maddeler gelirse veya sizlerden öneriler gelirse ekleyeceğim. bilgileri olabildiğince güncel olarak yazmaya çalıştıysam da siz de merak ettiklerinizi reddit, tripadvisor veya quora'dan ekstra araştırınız.
    not2: karavanla seyahat etmeyi planlıyorsanız tonajınıza ve aracınızın ölçülerine göre araştırmanızı derinleştirmenizi öneririm.

  • savaş çanları çalmaya başlasın dedirten olay.
    beyler şimdi sıçtınız işte.
    gelsin ayrılıklar.

    edit: bilal'e anlatır gibi yapıyorum.
    1 tık mesaj senden server'a gitti beklemede
    2 tık serverdan karşı tarafın telefonuna gitti( telefon stand-by da ise notification kısmında görülmüşse açılmamışsa ne olmuşsa olsun kesinlikle okundu denilemezdi!)
    3tık ( 2 tık + mavi ) okundu sıçtınız.

    edit2:
    kişisel tavsiyem notification barında görebildiğiniz kadarıyla görüp mesajı açmayın, sonrası dırdır bilionuz.

    debe editi:
    yıllardır iki tıkın karşı tarafın mesajı [caps lock=on]okumadığını[caps lock=off] insanlara anlatmaktan baygınlık gelmişti, yine anlatayım dedim debe'ye girdi, ekşi itiraf ayrılan yalnız insanlarla dolu, hep bir suçlama hep bir hedef gösterme, ulan sen sevgiline güvenemiyorsun mutlu olmayı neden hakedesin ki?

  • tek ve gerçek nedeni kediler.

    her sokakta 3-5 kap mama var. kediler de korunmadığı için kontrolsüz çoğalıyorlar. ve serçe falan bırakmıyorlar.

    doğanın dengesiyle oynadınız.
    ben küçükken hiç bir sokakta mama falan yoktu. yer kabuğu soğumamış, kedi maması keşfedilmemişti.

    ama sokaklarda kediler yaşıyordu. çöpten buluyorlardı, fare yakalıyorlardı ama karınlarını doyuruyorlardı. güçsüz olan hayatta kalamıyordu bu da dengeyi sağlayan bir unsurdu.

    edit: kedileri sebep gösterdik diye hedefe koyulduk. kediler hayvan da serçeler değil sanki. kedilerin genlerinde avlanmak var. önceden bir kedi 8 yavru yaptıysa 1 tane bilemedin 2 tanesi hayatta kalıyordu. şimdi sokakta doğan her kedi yaşıyor ve onlar da çoğalıyor.

    serengeti deki bütün aslanlar yaşasa ne olur aslandan başka canlı kalmaz. besin zinciri diye bir şey var amk. küçükken belgesel izlerdim aslan antilopu boğarken kamera ekibi niye kurtarmıyor hayvanı diye kızardım. bazılarının aklı da benim o yaştaki aklım gibi çalışıyor.

  • durum o kadar kötü hale geldi ki kendini göstermeye asla ilgi duymaz dediğim kadın arkadaşlarım bile kafayı yemiş durumda.

    dm'ye giriyorum. neredeyse hepsine online ya da beş on dakika önce aktifti yazıyor. yanlarına gidiyorum ellerinde sürekli instagram yukarı kaydırıp duruyorlar, sırf daha çok görünmek için her gün en az 3-5 tane story atıyorlar hatta filtreler yetmeyince birkaç tanesi gitti estetik oldu.

    geçen biriyle konuştum, instagram'a bir tane fotoğraf atmak için yüz tane fotoğraf çekiyorum sonra yarım saat uğraşıyorum güzel görünsün diye dedi. 300'den az beğeni alırsa da kaldırıyormuş fotoğrafını. şok oldum. psikolojisi normal kadın kalmayacak sanırım yakında.

    edit: dünden beri bu konuda bilimsel araştırmaları okuyorum. bilgi açısından buraya da eklemek istedim.

    instagram, facebook, twitter gibi kişinin kendisini ve yaşamını paylaştığı sosyal medya platformlarının en çok narsisizm üzerinde etkisi varmış.

    hem narsistler kendini daha çok paylaşıp başkalarının hayatını daha çok takip ediyormuş hem de bu platformların bu amaçla kullanımı narsisizmi de anlamlı bir biçimde artırıyormuş. tam bir bok çukuru.

    özellikle son yıllarda gençlerde görülen narsisizm düzeyi daha önce olmadığı kadar artmış.

    ben bu platformları sadece bilgi paylaşımı için kullanan kişilerin bu gruba dahil olmadığını düşünüyorum.

    ekşi sözlük'te de mesela iki grup insan var. normal kişiler sözlüğü bilgi, fikir ya da eğlence amaçlı paylaşım yapmak ve okumak için kullanıyor, narsistler ise daha çok kendini ve derdini anlatmak, ilgi çekmek, ekşi itiraf, anın fotoğrafı gibi başlıklara yazmak için kullanıyor. aynı şeyleri ekşi sözlük için de söylemek mümkün.

    birinin narsist eğilimlere sahip olup olmadığını anlamak eskisinden daha kolay artık. sosyal medya profiline bakıp az çok anlayabiliyorsunuz ne olduğunu. belki böyle bir faydası olmuştur instagram'ın*.

  • bugün kendisi ile mahallemde karşılaştım. önce bir an inanamadım karşımda görünce meğer bir dizi çekiyorlarmış şimdi adını söyleyip spoiler vermeyeyim fakat yabancı bir yapım. kendisi bizi gördü selam verdi, muhabbet etti. inanılmaz mutlu oldum. yanımda oğlumu da sevdi. harika bir insan ne kadar da mütevazı diye geçirdim içimden.

    usta oyunculuğunun yanında müthiş de nezaketli biri. hakkında yanılmamışım demek. teşekkürler sevgili haluk bilginer, biz seni çok sevdik.

  • nurettin cibril bin cacabey.
    kırşehir emiri olarak keyhüsrev döneminde selçuklu için görevde bulunmuştur.

    zekası genç yaşlarda anlaşılmıştır ve daha yaşı gelmeden büyükler ile birlikte durmaya başlamıştır. mevlana da kendisini bolca övmektedir. hacı bektaş veli kendisinin idaresinde yaşamaktadır ve himayesi altındadır. cami, zaviye, hayır kurumu gibi kamu alanlarının onarımını da üstlenmiştir ve bu sebeple anadolu’da ismi duyulmuştur. 1301 senesinde bizanslılar ile yapılan savaşta şehit düşmüştür. kırşehirde kendi eseri olan medresenin yanında bir türbesi yapılmıştır ve buraya gömülmüştür.

    kırşehir’deki caca bey medresesi o zamanın fakültesi olarak görülmektedir. türk diline de sahip çıkmıştır ve kendi medresesinde türkçe eğitim verdirmiştir. devlet işlerinde ve yazışmalarda da türkçe kullanmaktadır.

    türk tarihinde oldukça önemli bir isim olan cacabey, 12. yüzyılın önemli astronomi ve bilim insanlarındandır. kendisinin tam olarak hangi gün ve ayda doğduğu bilinmese de, 1240 yılında dünyaya geldiği araştırmacılar tarafından tahmin edilmektedir.

    cacabey’in nasıl bir gençlik yaşadığı bilinmese de zekası ve sorumluluk alabilen yapısı neticesinde kırşehir emiri yapılabildiği düşünülmektedir. kırşehir iline o zamanlarda oldukça iyi hizmetler yapan cacabey, 3. gıyasettin keyhüsrev zamanında da anadolu bölgelerine yaptırdığı çok sayıda hayratla adından sıklıkla söz ettirmiştir. kendisinin kırşehir’e tayininden önce ilk olarak eskişehir’e, oradan tokat’a son olarak da kırşehir’e gönderildiği söylenmekte; bu tayinlerin hepsinin kendisinin devletine verdiği iyi hizmetle paralel olarak meydana geldiği düşünülmektedir.

    kırşehir’de bulunduğu dönemde bir ara, emirhor esededdin ile aralarında bir sürtüşme olmuş ve bu sürtüşme kendi aralarında bir savaşa dönüşmüştür. galip gelen taraf ise cacabey olmuştur.

    1270 yılında kendisi ile görüşen ilk önemli isim hacı bektaşi veli olmuştur. bu görüşmeden 3 yıl sonra da bir başka önemli ve değerli isim olan mevlana ile de görüşebilme fırsatı yakalamıştır.

    ilk görüşmeden sonraki dönemlerde, kendisinin astronomiyle olan yakın ilgisi ve bu konuda eğitim verebilecek donanım ve yeterlilikte olması, kendisini bir medrese açma kararını almaya itmiştir. kendi adıyla bir medrese açan cacabey, bu medreseyi kırşehir’in tam ortasına açmıştır.

    bu kurulan medresenin de kubbe kısmı açık olarak inşa edilmiş, alt kısmına da su kuyusu yaptırılmıştır. bu sayede akşamları kuyuya görüntüsü akseden yıldızların da izlenebilme imkanı bulunurdu.

    kendisinin bilim dünyasına kattığı dört ayrı vakıfname eseri de var olmaktadır. bazıları moğolca dilinde, bazıları arapça dilinde yazılan bu eserlerin içeriğinde mektep hakkında, zaviye hakkında, medrese hakkında, türbe hakkında; ayrıca eskişehir’de, iskilip’te ve kayseri’de yaptırdığı pek çok eser hakkında pek çok detaylı bilgi yer almaktadır.

  • hayırlısı olsun dediğim olaydır. dna onarımı üzerine yaptığı çalışmalar üzerine 2 kişiyle beraber ödülü paylaşmıştır.

    http://www.nytimes.com/…ancarn-nobel-chemistry.html

    edit: öncelikle başlığı benden önce açan arkadaşı tebrik ederim. new york times okurken resmen son dakika haberi düşer düşmez buraya yazdım ona rağmen ikinci olmuşuz. kendisi ödülü veren jurilerden biriydi herhalde.

    bununla birlikte aziz sancar ile ilgili çok önemli bir bilgi vermek istiyorum. kendisi mardin'in savur ilçesinde, okuma yazma bilmeyen 8 çocuklu bir ailenin çocuğu olarak doğmuş. ailesi eğitime önem verdiği için okulunu okumuş, üniversiteyi kazanmış.

    işte aziz sancar gibi insanlara bakarak eğitimin ve cumhuriyetin önemini unutmamalıyız. herkese örnek olsun.