hesabın var mı? giriş yap

  • selcuk ve burak taraftarin gozunde bitirildikten sonra ibne basin tarafindan hedefe oturtulan yeni isim.

    bak kardes, sen sneijder'i tanimiyor olabilirsin. nasil bir gecmisi oldugunu sana anlatayim:

    yolanthe ile yasadigi evlilik ilk evliligi degil bu adamin. ilk evliligi de, esinin kendisini en yakin arkadasi ile aldatmasi sonrasi bitti zaten. bi tane cocugu var ya, o yolanthe'den degil... eski esinden. cocugunu bile almis bu aldatma olayindan sonra.

    ulan bu adam yolanthe icin mezhep degistirmis, katolik olmus.

    yolanthe ise wesley'nin eski esinden olan cocugunu kendi cocugu gibi goruyor.

    simdi boyle bir adamin esini aldatacagini sen de dusunmuyorsun ama, turk futbolunun en serefsiz, en adi, en pislik insanlarindan aldigin emirle bu cirkin haberi yapiyorsun.

    mide bulandiriyorsun turk spor basini... kiralik kalemlerinle mide bulandiriyorsun!

  • her şeyi önceden bilen ve içerden gizli bilgileri ifşa eden kişi ile kız istemeye gitmek erkek tarafı için büyük koz.

    1. yarın, erkek tarafı olarak büyük bir operasyon yapılacak ve kız evine gidilecek.
    2. kız tarafı bu görüşme için çok iyi hazırlandı ama bilmedikleri şey benim her şeyi bildiğimdir
    3. yezid (kız babası) damadı sevmiyor ve türlü bahaneler ile bu görüşmeyi savuşturmak için emrindeki aile üyelerine emir verdi
    4. emri alan amca çocukları, hala kızları damadın geçmişteki ilişkilerini didik didik etmeye çalışıyorlar.
    5. damadın kirli iç çamaşırları çıkmazsa devreye karanlık güçler devreye girerek kavgacı gibi gösterecek deliller üretmek için hazırda bekliyor
    6. yezidin ortanca damadı görüşme sırasında her türlü bahane için kapı girişinde bekliyor olacak.
    7. o kızı alacağız, yezid korkuyor, vereceksiniz kızı
    8. korkma, titre!

  • ya yazmayayım yazmayayım diyorum da ...

    ulan, ''anadolu'nun kızı'' diye tekrar edip duruyor şarkıda, fotoğraflara bakıyorum ankara'nın ötesinde çekilmiş bir tane fotoğraf yok. çanakkale'de, anıtkabir'de vs. hepsi.

    hayır, emine ülker tarhan'ı anadolu kızı olmamakla suçlamıyorum, çünkü şu yüzyılda anadolu kızı olabilmesi için evvela ataerkil düzene boyun eğmiş, törelere adetlere biat ederek hayatını sürdüren evinin kadını çocuklarının anası olmaktan öte toplumsal bir rolü olmayan bir kadın olması gerekir.

    ama neydi sayın tarhan'ın chp'ye karşı argümanı, ''değerlerden vazgeçtiniz, cumhuriyet'e ihanet ettiniz, altı ok bu değil''.

    ee ablam ? ne ayak ? anadolu'yu düşürmüyorsun ağzından ama ? parti kurunca mı anladın, türkiye'nin 'her kesiminden' ve büyük çoğunluğu olan 'anadolu'dan oy alman gerektiğini.

    cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında partinin çalışmalarını baltalarken de aklına gelseydi keşke bunlar.

  • dünya 100 yıl öncesinin dünyası değil. batı, müslüman dünya gibi hala orta çağda yaşamıyor. hele 21. yüzyılda dinin hiçbir ağırlığı kalmamış durumda. yunanistandaki bir kaç aşırı sağ tip dışında kimse siklemez ayasofyada hangi ibadeti ettiğinizi. barbarlığı abartıp 1500 yıldır ayakta duran insanlık mirasına zarar vermeyin yeter.

    rte gibi 70 yaşındaki siyasal islamcı dayıların derdi bu sadece.

  • istanbul'da kahvaltı servisi veren bir çok mekanda menüde köy kahvaltısı yazmış olmasına rağmen ürünlerin bir çoğu market malıdır.

    eski kaşar der ama bim'den alınan 3'lü peynirdir.
    köy yumurtası der ama muhtemelen o da bili bili
    verilen çay seylan

    gelen hesap gerçek köyün yarı ederi.

    şehir kahvaltısı yazamıyorlar tabi.

    debe editi: senin anıtkabirin olmayacak.. sen sadece öleceksin. yaşasın mustafa kemal atatürk ilke ve inkılapları!

  • anlayamadigim icin gerizekali olduguma kanaat getirdigim espri. 4 bacak yapmak ne lan

  • "olga korbut 16 mayis 1955'de, o zaman grodno, simdilerde hrodna olan, o zamanlar s.s.c.b. 'e bagli olan beyaz rusya'da dogdu.
    babasi valentin korbut fabrikada calisan bir insaat muhendisi, annesi valentina ise bir ahci idi. dort kardesin en kucugu olan olga'nin kendisinden iki yas buyuk olan ablasi ludmilla korbut da aynen olga gibi jimnastikciydi ve s.s.c.b. zamaninda prestij odulu sayilan "sporlarin ustasi" (master of sports) kazanmisti.

    olga'nin jimnastik yetenegi henuz kucuk bir kizkan ilkokul zamaninda kesfedilmisti. sinifindaki en kisa cocuk olmasina ragmen; hem erkeklerden hem de kizlardan, hem en hizli kosandi hem de en yuksege sicrayandi.
    olga, ilk jimnastik dersini aldiginda, cok emek ve sabir isteyen bu spora asik oldu. basladigi ilk evrelerde olga cok buyuk gelisme ve gelecege dair basarili olacagina dair ilk sinyalleri verdi. ayrica olga'nin onunde, kendisine her daim rol model olan ablasi ludmilla vardi.
    olga sekiz yasinda iken, renald kynsh tarafindan calistirilan bir spor okuluna basladi. renald kynsh girisimci-yenilikci olmasiyla kendisine hakli bir isim yapmis bir antrenordu.

    1969 yilinda ilk s.s.c.b. ulusal $ampiyonasina katildi. $ampinada, olga, kynsk ile gelistirdikleri ve hic benzeri olmayan, essiz iki jimnastik hareketinin gosterisini yapti. denge aletinde ve paralel barlarda yapilan bu hareketler jimnastik tarihine korbut salto ve korbut flip olarak gecmistir. bu ilk ciddi yarismasindan ancak besinci olarak ayrildi. yarisma esnasinda durmadan alkislayan seyirciye ragmen, bu yapilan essiz hareketler sonucunda juri "sovyet jimnastikcilerinin sahip olduklari belli imaja uymadigi" gibi sebeplerden bu yeni tanistirilan jimnastik hareketleri ile ilgili olarak duruma son derece duygusal yaklasti . ve bu resmi aciklama oldugu icin, yeni yaratilan bu hareketlerinin sadece izlenmesi icin degil ayni zamanda saygi duyulmasi ve kabul edilmesi icin de uzun bir sure ugrasmalari gerekti.

    1970'de, sovyet ulusal sampiyonasini sekizinci olarak, atlama beygirinde (bkz: vault) ise ilk altin madalyasini kazanmistir. daha sonra juri olga'yi tek izlemek istedi ve ondan yeni hareketlerini gostermesini istedi. juri cok etkilendi ve pek cok sakatlik ve hastalik sorununa ragmen 1971'deki sovyet ulusal sampiyonasinda bu defa dorduncu oldu. ayni yil bu defa da kendisi sporlarin ustasi (master of sports) odulunu kazandi. bundan sonraki iki hedefi; ilk olarak ortaokulu bitirmek ve 1972 munih olimpiyatlarinda altin madalya kazanmakti.

    ortaokulu bitirdi ve arkasindan olimpiyatlara gitti. surekli yuzunde olan masum gulumsemesi, teknik olarak mukemmel yaptigi essiz hareketleri ile orda basta juri olmak uzere herkesi kendine hayran birakti. yaptigi pek cok hareket bugun bile kopyalanamamis, ustune baska bir hareket cikartilmamis, yapilmasi zor hareketler. olga olimpiyatlarda uc altin madalya, abc tarafindan verilen "yilin atleti" odulu ve kalbini fethettigi binlerce hayran sahibi olarak dondu..
    ulkesine dondugunde, "spor ustesi onur odulu"nu simdiye kadar verilmis en genc sporcu olarak aldi. bu arada o siralar soguk savas dolayisi ile dusmanlari olan abd'den bile hayran mektuplari almaya baslamisti.
    1973 yilinda bbc yasadigi yer grodno'ya onunla ilgili, onun bir gununu anlatan bir saatlik belgesel yapmaya geldi. bu belgesel ile insanlar onun, normal ve siradan genc bir kadin oldugunu gordukleri gibi; zekasini, canliligini, kararliligini ve olagan ustulugunu de gormus oldular.
    mart 1973'de sagligi iyice duzelince, sovyet kadin jimnastik takimi ile abd'ye ture gitti. olga orda yildiz gibi karsilandiginda "sicak bir ortam bekledim elbette ama bu kadar da degil" diyerek bu durumdan rahatsiz oldugunu ve kendisini bir yildiz gibi gormedigini soyledi ve bu durumu los angeles'da hayranlari ile karsilasinca "kendimi bir star gibi gormuyorum"diyerek iyice vurguladi.
    ayni tur esnasinda new york'ta iki adet daha "yilin atleti" odulunu, odulleri arasina katti.
    1974 yilinda bulgaristan verna'da bes madalya kazandi.
    1977'de olga jimnastikten emekliye ayrildi ve bayaz rusya kadin jimnastik takiminin bas antrenoru oldu.
    1979'da tek cocugu richard dogdu.
    1981'de ailesi ile beraber abd'ye tasindilar. orda kendine ait bir spor studyosu olan korbut jimnastik dersleri vererek, halen jimnastik ile beraber yasiyor."

    http://www.olgakorbut.com/biogr.htm adresinden ceviridir.
    copy-paste degildir, alin teridir...

  • ne zaman düşünsem tüylerim diken diken..

    geçen hafta dolan otuz beş yıldan beri otuz beş kuruşla ev geçindiriyorlar. üç çocuk büyütmüşler, okutup adam etmişler. üç çocuklarına da aynı sevgi ile bakmışlar hep, gözlerinde hala o sevgi. hani olmaz da, göstermek istemeseler bile ele verecekler kendilerini, naif bir sevgi sızıyor gözlerinden. işe gitmek için evden çıkarken, arkamdan usulca aralanan perdenin arkasındaki annemin gözünde görüyorum, her sabah.

    nasıl başladığı değil nasıl yaşandığı önemli; onca yıl nasıl büyüdüğü, bizi büyüttüğü. onlar dolu dolu da yaşamışlar, damdan düşer gibi de. tepeden tırnağa sevdalılar, sevda nedir biliyorlar çünkü.

    çünkü yaşamışlar, yaşıyorlar bu hayatı. tüpsüz kalmışlar, vesikayla ekmek almışlar, kuru üzümle çay içmişler herkes gibi. kaç ihtilal kaç kriz görmüşler. ve hala, sabahın yedisinden gecenin körüne kadar haberlerde gördükleri "dünyaya" üzülüyorlar. yirmi dokuz yıldır onları sabır ve umut ederken gördükçe tüylerim diken diken oluyor benim.

    keyif almasını da bilmişler. uğrak lokantası’nda kızarmış yarım piliç ve haydari ile içmişler rakıyı, tam cam kenarındaki masada hem de. bizim gibi rakının yanına pırasa getiren, fasıl diye taverna müziği çalan, damsız girilemeyen yerlere, olmadığı gibi görünen insanların arasındaki masada birkaç arkadaş mahkum kalmamışlar. en son ne zaman sinemaya gitmişler hatırlamıyorlar, dilleri dönmüyor hatırlayınca da zaten filmin adını. o akşam televizyonda ne varsa, bir bardak da çay yanına, en seyredilir eser oluyor o akşam.

    bu sevgiyi anlamak istiyorsanız, görmeniz lazım. birbirine güzel söz söylemez, çarçur etmezler iltifatlarını. sevgilim, bir tanem bunlar sahte laflar, yer yok onların lugatında. her gün milyonlarcası gırla giden gerçek sevgi sözleriniz gerçek kıymetini biliyorlar.

    yıllarca işten gelirken kesik ankara soğuğunda yüzü kızaran emekli memur babam gibi yüzüm, aşk hakkında düşünürken, utancımdan. hayat bana daha ne öğretebilir? onlarla karşılaştırınca, hokkabazın ağzındaki yalancı alev gibi yabancıyım aşka. oysa onlar, birbirlerine sarılıp kenetlenmişler. ve kalbime bıçak sokar gibi kirpikleri bana, bize doğru dönmüş soruyorlar:

    "ya siz?"