hesabın var mı? giriş yap

  • lan bazilari oyle sarkilar yazmislar adeta herbiri birer lord, birer prenses. sanirsin bu cografyanin insani degiller, dugunleri de soyle bir ortamda olacak.

    evet arkadaslar, hayal kurmak guzeldir ama gelin yemiyelim birbirimizi. cogumuzun dugun ortami az cok boyle bi' sey olacak. biraz gercekci olalim. ve evet, o sirada da "abe kaynana ne yaptın bize" caliyor olacak. ardindan da "abim damat oluyor sira da bana geliyor"...

  • biraz önce 5n1k'da cüneyt özdemir'den ayar üstüne ayar almaktaydı kendisi.

    okuyorduk, duyuyorduk ancak ben sayın kazaz'ın beyninin bu derece yanmış olduğunun farkında değildim. hiç bir konuda net bir fikri, tam anlamıyla bilgisi olduğunu sanmıyorum. laf çeviriyor. baronlar, atatürk, ak parti, baş örtülü kardeşlerimiz, islamın altın çağı...

    bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan insanın nefis bir örneği. tam yeni türkiye işi. bu seçimde olmaz ama bir sonrakinde neden bir milletvekilliği olmasın diyorum kendisine. 10 yıl sonrasını düşünsenize tuğçe kazaz, arda turanlı bir meclis. halleluya beybi.

  • doğma, büyüme ve mevcutta hala bağdat caddesi ve çevresinde yaşamış/yaşamakta olan biri* olarak eski cazibesinde olmamasının 2 nedeni vardır benim açımdan.

    birinci sıraya avm'leri eklerim. sebebi ise; eskiden zara, h&m, vakko veya herhangi iyi bir marka sadece istanbul'un belli yerlerinde vardı. hatta diğer şehirlerden bile bu markalar için o belli yerlere gidilirdi mağazalar için. şimdi ise her avm'de her marka var. avrupa yakasında veya anadolu yakasının cadde'ye göre uzak kesimlerde oturanlar zara için neden bağdat caddesi'ne gelsin ki? tabii ki en yakın avm'yi seçmekte ve alışverişi yapmakta. en büyük kaybını burada yaşadı bağdat caddesi.

    ikinci olarak açılan cafe sayısıdır. cadde kültürü; insanların yürüyüş yaptığı, yaparken mağazalara göz gezdirdiği ve varsa gözüne çarpan bir şey girip o mağazaya detaylı baktığı/satın aldığı bir yer idi. şimdi ise bir çok mağaza kapandı yerlerine cafeler, restaurantlar aldı. insanlar yürümek yerine mekanlarda vakit geçirmekte. bu konuda da kadıköy belediye'sine sonsuz teşekkür ederim.

    bunların dışında cadde ve çevresine gelen insan kalitesinin düşmesi, mekan sahiplerinin barzolaşması, belediyenin cadde ve çevresini süsleme çabasının yetersizliği ve tabii ki inşaatlardan caddeye girilememesi de etkilidir. ancak direkt olarak bir cadde yaşayanı olarak ilk 2 sebebimin eline su bile dökemezler.

    istiklal caddesi'nden sonra sıra ağır ağır bağdat caddesi'ne gelmekte. bunu yine biz görebiliyoruz ama yetkili kimse göremiyor. çünkü yetkileri kadar bazı insanlar rüşvet almakta. o rüşvetler de her zaman yaşanabilir ortam sağlamaktan daha keyif verici geliyor o yetkili abilere.

  • soru : bilgisayarın çalışma prensibini kısaca açıklayınız.
    cevap : bilgisayarın çalışma prensibi kısaca açıklanamaz.

  • sene 2007..
    mezun olalı 2 sene olmuş ama boyuma posuma bakmadan, kendi ofisimi açma derdindeyim..
    deli gibi seviyorum mesleğimi, günün 18 saati mimarlık düşünüyorum, rüyamda da mimarlık görüyorum kesin..

    bi kız var, bizim okuldan mezun, benden 5 yaş büyük.. ben okula girdiğim sene onun son senesiydi..
    çok akıllı, çok başarılı, çok neşeliydi.. büyük büyük laflar ederdi mimarlıkla ilgili hep.. çok güzeldi eskizleri, tasarımları hep çok iyiydi..
    o jüriye çıkınca, atölyenin bi köşesinden izlerdim..
    ben tasarlasam "aynı böyle tasarlarım" derdim içimden..
    tutkuyla, gözleri ışıl ışıl tasarımını, hayallerini anlatışını izlerdim..
    henüz, modulor'un bedenini ve kendi fikirlerimi tanımaya uğraşırken, gidip yanına "ben geldim, tanısan çok seversin" diyemedim..

    sonra o bitirdi okulu, çekti gitti..
    jüriler geldi geçti, hayallerini neşeyle anlatan kız ben oldum..
    gün geldi ben de mezun oldum..

    sonra onu gördüm, bi panelde..
    tekerlekli sandalyesinin üzerinde, simsiyah giyinmiş, gözleri ışıl ışıl, çıktı sahneye..
    viyana'da yaşıyormuş, orada mimarlık yapıyormuş..
    yine tutkuyla anlattı ne varsa..

    sadece tekerli sandalyeyi anlatmadı..
    ne olmuştu, ne ara olmuştu..

    çıkar çıkmaz yanına koştum..
    "okulu niye uzatmadın sen?" dedim..
    "ben seni tanıyorum, sen beni tanımadan gittin.. şimdi bi tuhaf oldu biliyorum ama tanısan kesin sevecektin!"

    güldü..
    "ee hadi gel" dedi "saat 6'da istanbul'a uçuyorum, oturalım tanıyım seni biraz :) "

    o kadar çok konuştuk ki, sanki yıllardır tanıyomuşum gibiydi..
    gitme saati yaklaşırken o da beni çok seviyomuş gibiydi..

    hep bi fırsat olsun, birlikte çalışalım istedim..
    aynı eskizin etrafında, tasarlayalım istedim..
    olmadı..

    ben hep geç kalırım zaten, bu sefer de geç kaldım..

    tekerlekli sandalyeyi hiç soramamıştım..
    multipl sklerozmuş..
    bugün bi mail aldım "yazmakta, çok zorlanıyorum ama sen yaz okumayı seviyorum" diyor..

    zamanın ne değerli olduğunu bilmemekten de hep geç kalmaktan da nasıl nefret ediyorum..

  • kişinin okuduğunu tesciller. hiç okumadan bütün gün konuşan adamdan fersah fersah öndedir. okuyan adam iyidir.

    edit: başlığı açan arkadaş acil bir işi çıktığı için bırakıp gitmiş.

  • şu son bir haftada ülkücüler yüzünden ülke iq ortalamamız 30'lara geriledi amk.

    mecliste olanları ayrı dert, dışarıdaki yavru kurtlar ayrı dert. ne sikim bir kanser hücresisiniz lan?

    çin halk cumhuriyeti'nin türkiye'yle bütün ilişkilerini askıya almasına sebebiyet verecek makettir askjhasfhkl.