hesabın var mı? giriş yap

  • geçen hafta annem ziyarete geldi. polis akademisi filmlerini çok sever, bir de dublajlı sever çünkü polis akademisi filmlerinin dublajı çok iyidir. hatta bence de dublajı orijinalinden daha iyi olan filmlerden biridir. açayım izleyelim dedim çok sevindi.

    filmler arşivimde var ama dublaj yok, aha dedim bedava verilen turkcell tv bir işe yarayacak. sansür vardır ama sigara falan blurlamışlardır, neticede 40 yıl öncesinin komedi filmi.

    neyse izliyoruz, ikimizin de belki tüm seride en sevdiği sahne gelmek üzere olduğu için heyecanlıyız. mahoney, teğmen harris'in iki yalakasını mavi istiridye barına yolluyor. o meşhur müzik gelsin diye bekliyoruz. gelmiyor. mavi istiridye barı yok. içinde sadece dans olan koskoca bir sahne kesilmiş.

    kesilen sahne şu bilmeyenler için:

    https://www.youtube.com/watch?v=niumqldl_k0

    tatlar kaçtı tabii. kapattım turkcell tv'yi, arşivdekini taktım lordlar gibi sansürsüz izledik. başka neler kesilmiş bilmiyorum ama süresine baktığımda 12 dakikasının uçtuğunu gördüm 40 yıllık filmin.

    gerçekten buna para vermeyin.

  • altında derin ve karmaşık bir dizi psikolojik faktörün yattığına inandığım korkunç bir his. duşakabinimizin su sızdırmaya başlaması, kombimizin titreye titreye çalışması, buzdolabımızın optimus prime 'a dönüşmesi gibi nedenlerle eve çağırdığımız tamirci karşısında neden çaresiz hissederiz kendimizi? neden sürekli ona yaranmaya çalışırız? neden "ustacığım bir şey lazım mı?" diye sorarız sürekli? o bir cerrah titizliğiyle işini yaparken hissettiğimiz gerilimin sebebi nedir? neden eve gelen usta bizden "kullanılmayan, böyle eski, pis bir bez" ya da "şöyle küçük bir iskemle" istediğinde heyecanlanırız?

    çocukken evde bozulan her elektronik alet karşısında "sen mi oynadın lan bununla?" diyen bir baba, hiç anlamadığımız bir konuda tamirata gelen adamın çıkaracağı masrafın belirsizliği, bir şeyi tamir ettirmenin getirdiği mutsuzluk ve gerilim hissi... hepsi ama hepsi bu suçluluğun nedenleri arasında sayılabilir. mamafih akılda tutulması gereken bir başka neden de bazı tamircilerin eve sıradan bir insan, normal bir tesisatçı şeklinde gelmek yerine sorgu meleği kılığında gelmesi olabilir. adam sizinle öyle bir konuşur ki ezilir büzülürsünüz. sizi sorgular da sorgular... sorun ondan önce gelen tamirciler ya da ustalardır. bu asabi ve kıskanç usta tipi adamın ruhundaki suçluluk hissini arttırır.

    - usta sorun neymiş?

    - kime monte ettirdiniz siz bunu?

    - valla eve taşınırken ustalar baktı...

    - ....

    - ne olmuş abi?

    - olacağı olmuş işte... işi bilmeyen adam bunu ekseriyetle böyle monte eder. bunu kompile yanlış monte etmişler...

    - tüh ya...

    - masraftan mı kaçtınız siz?

    - yo...

    - masraftan kaçarsanız böyle olur işte...

    - abi kaçmadık masraftan...

    - geçen bir başka yerden çağırdılar... duşakabini takar takmaz hadi selamunaleyküm... sular alttan banyoyu basmış... masraftan kaçmayacaksın, ustasını bulacaksın...

    - valla bilemedik abi... masraftan da kaçmadık ama...

    - kaçmayacaksın masraftan...

    - yok abi kesinlikle kaçmadık zaten...

    ***

    bu ne lan? yecüc mecüc gelse daha iyiydi... usta mısın csi dedektifi misin? kaçtım masraftan evet... ucuzu tercih ettim... allah belanı versin senin... zona oldu her yanım stresten, gerilimden... evet masraftan kaçtım... evet arkadaşlarla biz monte ettik onu... biz monte ettik... anlıyor musun biz... ucuz olsun istedim çünkü... masraf çoktu, artmasın istedim... suç mu? suç mu bu? amacın beni ağlatmak mı, üzmek mi? özür dilerim tamam mı usta... tamam mı? özür dilerim... allah kahretsin özür dilerim... yeter artık üstüme gelme... ühühühühühühühüh.... ya şimdi yazarken bile fena oldum... sanırım devam edemeyeceğim. burda keselim lütfen...

  • 5 dakikalık iş için 422 lira alan tekelleşmiş firmanın skandalıdır.

    bu ülkede hiçbir sistem doğru olarak çalışmadığı için hukuk önünde hak aramak gerekiyor, ama orası da farklı bir rezalet. artık mahkeme kaç yıl sürer ve ne karar çıkar bilinmez.

    yazar arkadaşa geçmiş olsun.

  • şöyle "snapchat üzerinde güzel hesaplarla vakit gecireyim" dedim ama ekşi bunu atlamış. "nasıl olur ki" demeden ilk kurşunu atayım dedim. başlıyorum.

    öncelikle gezi hesaplarından başlayalım.

    - ingiltere'yi özellikle de londra'yı gezip snap atan dave abimiz icin: londongramer

    - yine londra'yı gezip tatlı italyan aksanıyla şehri tanıtan alice bacımız için: alisinworldland

    - ingiltere'de yaşayan ve dünyayı gezen türk dostumuzun snaplari için: spongebck

    - istanbul snapleri paylaşan süheyla hanım için: suonedarling

    - varşova'yı gezen polonyalı dostumuz için: nowawarszawa

    - isviçre alpleri için: ab.sinder

    - kadın gözüyle özellikle medine ve diğer kutsal mekanlar için: myeyesight ve misss2008

    moda, dövmeyle ve fotoğrafçılıkla ilgilenen arkadaşlar buraya

    - dövme yapımı ve dövmeler için: rebellefleurxx

    - moda çekimleri ve dış mekan çekimleri için: irebas

    - ingiltere'de at sahibi olan ve sık sık at yarışlarına giden lystra ablamızın at yarışı kıyafetleri ve ortamları için: lystraadams3

    böyle gidilemeyen, görülemeyen kişi ve yerleri gösteren snap hesaplarına can feda.

    edit: bilgiler güncellendi, yeni isimler eklendi, okumaya uygun hale getirildi. ayrıca kendi snapchat hesabını paylaşan kadın arkadaşımız için bir bu bilgi şurada dursun (bkz: sözlükçülerin snapchat kullanıcı adları)

    edit 2: yeni hesaplar eklendi, popülerliğini yitirmesiyle kullanımı duran hesaplar çıkarıldı

  • bizim peder hoze takmış kafaya, evlendirecek beni, benim arkadaşları yakalamış onlarla dertleşiyor.

    -söyleyin şu arkadaşınıza da evlensin artık.
    +ya x amca bizim söylememizle evlenir mi o hiç?
    -evlenir evlenir, bizim yaşar'ın kızı var izmir'de onu alsın, yaşar çok iyi arkadaşım benim.
    +ya bakalım senin oğlan kızı beğenecek mi x amca?
    -beğenir, ne beğenmeyecekmiş.
    +ya bakalım kız senin oğlanı beğenecek mi?
    -beğenir, ne beğenmeyecekmiş.
    +bakalım babası kızı verecek mi bizimkine.
    -verir verir, adam çok iyi arkadaşım, sarhoş demez, kumarbaz demez verir kızını, kırmaz beni.

    adam malını biliyor abi.

  • 2,5 ay gibi bir süre içerisinde 100kg dan 72 kiloya kadar düşmem ve sürekli olarak sporumu devam ettirmem sayesinde vücudumdaki değişiklikler çevremdekiler tarafından ilgi çekmekte ve sürekliben neden kilo veremiyor, kas yapamıyorum? diye soruluyor. işte bu sorunun en yaygın davranışsal nedenleri ve bunlara karşı önerilerim şunlardır:

    1) etkisiz egzersiz seçimi: sizi en çok zorlayacak halter ve dambıl çalışmalarını es
    geçiyorsunuz. bunun yerine daha izole makine hareketlerine yöneliyorsunuz. temel büyük hareketler kas gelişiminin en büyük destekçileridir. antrenman rutininizi birkaç ayda bir değiştirin ama büyük hareketlerden kopmayın.

    2) sınırları zorlamamak: kaslarınızın sınırlarını zorlamayarak onların bir sonraki seviyeye çıkmasına engel oluyorsunuz. oldukça kolay ağırlıklarla ya da başka sebeplerle oldukça etkisiz çalışıyor ve bu yüzden az kazanım elde ediyorsunuz. elbette sürantrenman olsun demiyorum, ya da güvenliği bir kenara bırakın demiyorum; ancak sınırlarınızı zorlamazsanız onları aşamazsınız. hareketlerin yapılışını bozmadan, güvenliği ihmal etmeden en ideal ağırlıkları seçin.

    3) antrenmanlara çok ara vermek: sizin için bir ayda 4-5 antrenmanı kaçırmak sorun değil. süreci nasıl sekteye uğrattığınızı bilmiyorsunuz. elbette kusursuz bir antrenman devamlılığı çok zordur ancak fazla kaytararak başarıya ulaşacağınızı sanmayın. haftada 3 antrenman yapmaya çalışın, ayda 2’den fazla antrenmanı kaçırmayın.

    4) sabırsızlık: kas geliştirmenin birkaç haftada olacağını sanıyor ve hayal kırıklığına uğrayınca spordan vazgeçiyorsunuz. kas geliştirmek haftalar değil, yıllar alır. bununla birlikte ilk 6 hafta sonunda ve 16 hafta sonunda kayda değer bir fark oluşur.

    unutmayın! vücuttaki fazla kilolar gitmediği müddetçe, sakın vücut geliştirmeye başlamayın! kas yapıyorum sanarsınız ama sadece yağ depoluyorsunuzdur.

  • -kimin yerinde olmak isterdiniz? sorusuna,

    -kendim olmayı zor başarmışken başkası olmaya mecalim yok...

    demiş olan ve beni benden alan şair yazar..

  • sirket yoneticisini yada herhangi bir insani, kirk yillik dostlari olmayan insanlarin arasinda 'dazlak' seklinde niteleyip kisiyi böyle bir baskasina tanitmaya calisan bir calisanin; tavrini begenmedigi musteriye, calisma arkadaslarina, havalimani yetkililerine neler soyleyebilecegi, nasil tavirlar sergileyecegi öngörüsü ve mantigiyla

    ve 3 dkdir tanistigi birine orantisiz bir guvenle sacma sapan laflar eden birinin is hayatinin gerektirdigi disiplinle basa cikamayacagi acik oldugundan,
    isten atilma kararini hakli buldugum,

    olayda adi gecen ismi nezaketsizce, dengesizce, saldirganca sozlukte ifsa etmesini dava konusu olarak yorumladigim,

    soz konusu markanin son kararini dogru bulmakla birlikte daha önceki elemeler konusunda daha dikkatli olmalari gerektigini hatirlatmak istedigim olay.
    rezalet puanim 0

  • üniversite sınavından çıkmış, allak bullak olmuşum, annem kapıda beklemiş, konuşmuyorum, ağlıyorum... ana kız okuldan çıkıyoruz. okulun hemen yakınında park etmiş kamyonlar var, adamın biri kamyondan iniyor, bildiğin kamyon şöförü:
    adam-ne ağlıyor bu?
    annem-sınavı kötü geçmiş de. (annem de şokta sanırım)
    adam-(bana dönüp)- ağzının üzerine bir çakacağım şimdi!
    ben- ühüüüüüü. (daha yüksek ağlama sesi)
    annem-üzülme bak, adam da dövecek...