hesabın var mı? giriş yap

  • üniversite birinci senemde rotary klübü'nün sakarya temsilciligi bana burs bağlamıştı.
    99 depreminden sonra ise öğrencilerin çoğu ya öldüğü icin ya da artık sakaryayı terk ettiklerinden (elvada adapazari) burslar kesildi.
    eylül, ekim, kasım, aralık... bi' umutla hep baktım banka hesabına ama boştu. sonra şubat tatilinde izne gidince temsilciliğe uğrayıp ''ben ölmedim.'' demiştim. onlar da ''tamam, yaşadığını haber verenlere burslarını göndermeye devam ediyoruz.'' demişlerdi.

    sene sonu o yılki bursumu toplu olarak yatırdılar. paranın bi' kısmını anneme göndermiştim.

    ''ben ölmedim. bursumu yatırmaya devam eder misiniz?''

    yıllar sonra gelen edit:
    benimki hayatını kaybedenlerin yanında ne ki...bursunu kaybetmişsin altı üstü. 99 depreminde hayatını kaybeden, hayalleri yarım kalan, cenazesinin kaldırılmasının ardından eve kazandığı üniversitenin zarfı gelen insanların hikayeleri yanında bunu yazdığıma utanıyorum şimdi.

  • “içerisinde bulunduğumuz sezonda süper lig, türkiye kupası, uefa avrupa konferans ligi olmak üzere 3 kulvarda da hedefleri yolunda mücadelesine devam eden futbol a takımımız için yarım sezonluk bir planlama yapılmıştır.”

    sezonluk kelimesini yamalak ile değiştirirseniz açıklama ve durumumuz anlamından bir şey kaybetmiyor

    debe editi: ilk debem maalesef 3.5 sene önceki büyük umutlarımın büyük hayal kırıklığına ve hevessizliğe dönüşmesi sonucu geldi. #132229085 nolu entry'e ben de katılıyorum. ismail hocaya başarılar diliyorum.

  • araplar biliyorsunuz bizimkilerin kırmızı çizgisi...
    araplara hakaret >milli manevi değerlere hakaret...
    vicdan azabına eş, kayna kayna sakarya,
    öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

  • bizdekilerin ülkemizin kurtarıcısı ve kurucusuna duyduğu nefretin yanında esamesi okunmaz.

    sayın milletvekilinin konuşmasında bir nefret göremedim ayrıca. eleştiri ne zaman nefret oldu? ha doğru siz eleştirilemezdiniz.

    türkiye cumhuriyeti kıbrıs türklerini kurtardı diye kıbrıs'a kendi oyuncağı muamelesi çekemez. demokrasi demokrasi diye yırtınırken iyi, kıbrıs türk halkı ne istiyor diye kulak vermeye gelince kötü. bu arada türkiye olmazsa kktc'yi ham yaparlar, onlar da bunu akıllarından çıkarmamalı.

  • unutmak isteyen veya unutanlar için;

    7 haziran 2015 tarihinde, şu başımızdakileri def etmek için bir şansımız olmuştu.

    bu şansı maalesef iyi değerlendirememiştik o dönemde.

    malum stepne parti liderinin, daha seçim sonuçları netleşmemişken, iktidarda olan partinin olmadığı "çözüm" önerilerine kapıyı kapatması, en büyük nedeniydi bunun.

    ardından, sanki tüm türkçe sözcükler bitmiş gibi "istikşafi" gibi bir sözcüğün seçildiği, görüşmeler yapıldı, en çok oy alan partiyle diğer partiler arasında. elbette herkes farkındaydı, bir seçime daha gidebilmek için zaman kazanma oyunları olduğunu bunların.

    elbette görüşmelerden sonuç çıkmadı ve "seçim" kararı alındı.

    ve sonrasında da hemen tüm ülkede "patlama"lar olmaya başladı.

    ne tesadüf!

    bunlardan en büyüklerinden biriydi işte 10 ekim patlaması.

    olan, yurttaşın hakkını savunmak isteyen, özgürlük isteyen, hukuk isteyenlere oldu, her zamanki gibi.

    onlar gitti.

    yaklaşık bir ay sonra seçim oldu.

    daha birkaç ay öncesinde, iktidarı devretme olasılığı dillerde dolaşan bir parti, yeniden çoğunluğu aldı.

    ondan sonra olanlar ise, meclisin devre dışı bırakıldığı, saçma sapan bir yönetim modelinin başımıza gelmesi ile sonuçlandı.

    unutmayın bunları kardeşlerim.

    o insanlar boşu boşuna ölmüş olmasın.

    kanları yerde ve o "kan"ların kimlerin elinde olduğu da ortadadır.

    o seçim sonrası, muhalefet biraz daha akıllı davranmaya başladı ve büyükşehirleri aldığımız bir seçim başarısı yakaladık, kısa süre önce.

    ama işimiz daha bitmedi.

    önümüzde bir "seçim" daha var.

    işte o seçime kadar, sabırla ve yaşadıklarımızı unutmadan, beklememiz gerekiyor.

    o seçim gününde de gereğini yaparak, 10 ekim 2015 günü yaşamını yitirenlerin, yattıkları yerde huzur bulmalarını sağlamamız gerekiyor.

    bu da bizim boynumuzun borcudur, kardeşlerim.

    ali ismailler için,
    berkinler için,
    kuddusi okkırlar için,
    türkan saylanlar için,
    ethemler için...

    ve 103 yurttaşımız için...

    abdülkadir uyan
    metin kürklü
    gökhan akman
    orhan ışıktaş
    gülhan karlı elmascan
    yılmaz elmascan
    nevzat sayan
    bilgen parlak
    hacı kıvrak
    rıdvan akgül
    fevzi sert
    hacı mehmet şah esin
    gökmen dalmaç
    elif kanlıoğlu
    hakan dursun akalın
    ercan adsız
    ayşe deniz
    berna koç
    fatma esen
    gülbahar aydeniz
    eren akın
    canberk bakış
    tayfun benol
    nizamettin bağcı
    kasım otur
    başak sidar çevik
    nilgün çevik
    resul yanar
    mehmet ali kılıç
    tekin arslan
    sezen vurmaz
    dilaver karharman
    umut tan
    onur tan
    sarıgül tüylü
    dilan sarıkaya
    ali kitapçı
    ismail kızılçay
    muhammet demir
    korkmaz tetik
    veysel atılgan
    ibrahim atılgan
    emine ercan
    kübra meltem mollaoğlu
    meryem bulut
    seyhan yaylagül
    ebru mavi
    ali deniz uzatmaz
    ziya saygın
    vahdettin özgan
    cemal avşar
    ahmet katurlu
    selim örs
    azize onat
    dicle deli
    güney doğan
    binali korkmaz
    mehmet zakir karabulut
    leyla çiçek
    metin peşman
    mesut mak
    adil gür
    gökhan gökbönü
    şebnem yurtman
    osman turan bozacı
    idil güneyi
    abdullah erol
    mehmet hayta
    özver gökhan arpaçay
    şirin kılıçalp
    uygar coşkun
    ahmed alkhadi
    nurullah erdoğan
    gözde arslan
    aycan kaya
    yunus delice
    sevgi öztekin
    mehmet tevfik dalgıç
    sevim şinik
    emin aydemir
    fatma karabulut
    ramazan tunç
    erol ekici
    feyyat deniz
    necla duran
    osman ervasa
    ramazan çalışkan
    vedat erkan
    abdülbari şenci
    niyazi büyüksütçü
    gazi güray
    sabri elmas
    erhan avcı
    ümit seylan
    serdar ben
    hasan baykara
    fatma batur
    bedriye batur
    nevzat özbilgi
    ata önder atabay
    esfet duran
    mustafa budak
    ağa bayar

    ve katledilen yeşil için, önü kesilen sular için, ateşe verilen ağaçlar için...

    tanım : yüreklerimizin bir kısmını orada bıraktığımız kanlı eylem.

  • "olga korbut 16 mayis 1955'de, o zaman grodno, simdilerde hrodna olan, o zamanlar s.s.c.b. 'e bagli olan beyaz rusya'da dogdu.
    babasi valentin korbut fabrikada calisan bir insaat muhendisi, annesi valentina ise bir ahci idi. dort kardesin en kucugu olan olga'nin kendisinden iki yas buyuk olan ablasi ludmilla korbut da aynen olga gibi jimnastikciydi ve s.s.c.b. zamaninda prestij odulu sayilan "sporlarin ustasi" (master of sports) kazanmisti.

    olga'nin jimnastik yetenegi henuz kucuk bir kizkan ilkokul zamaninda kesfedilmisti. sinifindaki en kisa cocuk olmasina ragmen; hem erkeklerden hem de kizlardan, hem en hizli kosandi hem de en yuksege sicrayandi.
    olga, ilk jimnastik dersini aldiginda, cok emek ve sabir isteyen bu spora asik oldu. basladigi ilk evrelerde olga cok buyuk gelisme ve gelecege dair basarili olacagina dair ilk sinyalleri verdi. ayrica olga'nin onunde, kendisine her daim rol model olan ablasi ludmilla vardi.
    olga sekiz yasinda iken, renald kynsh tarafindan calistirilan bir spor okuluna basladi. renald kynsh girisimci-yenilikci olmasiyla kendisine hakli bir isim yapmis bir antrenordu.

    1969 yilinda ilk s.s.c.b. ulusal $ampiyonasina katildi. $ampinada, olga, kynsk ile gelistirdikleri ve hic benzeri olmayan, essiz iki jimnastik hareketinin gosterisini yapti. denge aletinde ve paralel barlarda yapilan bu hareketler jimnastik tarihine korbut salto ve korbut flip olarak gecmistir. bu ilk ciddi yarismasindan ancak besinci olarak ayrildi. yarisma esnasinda durmadan alkislayan seyirciye ragmen, bu yapilan essiz hareketler sonucunda juri "sovyet jimnastikcilerinin sahip olduklari belli imaja uymadigi" gibi sebeplerden bu yeni tanistirilan jimnastik hareketleri ile ilgili olarak duruma son derece duygusal yaklasti . ve bu resmi aciklama oldugu icin, yeni yaratilan bu hareketlerinin sadece izlenmesi icin degil ayni zamanda saygi duyulmasi ve kabul edilmesi icin de uzun bir sure ugrasmalari gerekti.

    1970'de, sovyet ulusal sampiyonasini sekizinci olarak, atlama beygirinde (bkz: vault) ise ilk altin madalyasini kazanmistir. daha sonra juri olga'yi tek izlemek istedi ve ondan yeni hareketlerini gostermesini istedi. juri cok etkilendi ve pek cok sakatlik ve hastalik sorununa ragmen 1971'deki sovyet ulusal sampiyonasinda bu defa dorduncu oldu. ayni yil bu defa da kendisi sporlarin ustasi (master of sports) odulunu kazandi. bundan sonraki iki hedefi; ilk olarak ortaokulu bitirmek ve 1972 munih olimpiyatlarinda altin madalya kazanmakti.

    ortaokulu bitirdi ve arkasindan olimpiyatlara gitti. surekli yuzunde olan masum gulumsemesi, teknik olarak mukemmel yaptigi essiz hareketleri ile orda basta juri olmak uzere herkesi kendine hayran birakti. yaptigi pek cok hareket bugun bile kopyalanamamis, ustune baska bir hareket cikartilmamis, yapilmasi zor hareketler. olga olimpiyatlarda uc altin madalya, abc tarafindan verilen "yilin atleti" odulu ve kalbini fethettigi binlerce hayran sahibi olarak dondu..
    ulkesine dondugunde, "spor ustesi onur odulu"nu simdiye kadar verilmis en genc sporcu olarak aldi. bu arada o siralar soguk savas dolayisi ile dusmanlari olan abd'den bile hayran mektuplari almaya baslamisti.
    1973 yilinda bbc yasadigi yer grodno'ya onunla ilgili, onun bir gununu anlatan bir saatlik belgesel yapmaya geldi. bu belgesel ile insanlar onun, normal ve siradan genc bir kadin oldugunu gordukleri gibi; zekasini, canliligini, kararliligini ve olagan ustulugunu de gormus oldular.
    mart 1973'de sagligi iyice duzelince, sovyet kadin jimnastik takimi ile abd'ye ture gitti. olga orda yildiz gibi karsilandiginda "sicak bir ortam bekledim elbette ama bu kadar da degil" diyerek bu durumdan rahatsiz oldugunu ve kendisini bir yildiz gibi gormedigini soyledi ve bu durumu los angeles'da hayranlari ile karsilasinca "kendimi bir star gibi gormuyorum"diyerek iyice vurguladi.
    ayni tur esnasinda new york'ta iki adet daha "yilin atleti" odulunu, odulleri arasina katti.
    1974 yilinda bulgaristan verna'da bes madalya kazandi.
    1977'de olga jimnastikten emekliye ayrildi ve bayaz rusya kadin jimnastik takiminin bas antrenoru oldu.
    1979'da tek cocugu richard dogdu.
    1981'de ailesi ile beraber abd'ye tasindilar. orda kendine ait bir spor studyosu olan korbut jimnastik dersleri vererek, halen jimnastik ile beraber yasiyor."

    http://www.olgakorbut.com/biogr.htm adresinden ceviridir.
    copy-paste degildir, alin teridir...

  • 1. az önce sevgilimi birisinin arabasında gördüm amk. telefon edip nerdesin diye sorduğumda çalışıyorum dedi. dünyam yıkıldı. ne yapacağımı bilmiyorum.

    2. doğruyu söylemiş işte. kız işteymiş amk.

  • 51 km.

    gidiş dönüş toplam 102 km.

    muhtemelen anadolunun bağrından istanbul'a bakan adam bize "g e r i z e k a l ı s ı n ı z" diyordur.

    edit: en beğenilenlerimde yukarılara doğru yükseldikçe üzerime alınıyorum ama :( arkadaş en son honda activa motosikletlere baktım; ne kadar yakıyor, işe bununla gitsem kurtarır mıyım diye... yok anasını satayım! şuncacık motorla bile şirketin verdiği yol parasının iki katı benzin tüketiyor olurum ayda. o derece uzak yani...

    temmuz 2016 editi: hehe!! işyerim taşındı, artık 41+41= 82 km. şimdi, "20 km için mi seviniyon yarraam?" diyecekler olabilir; evet yarraam 20 km için seviniyom. çünkü eskiden 6'da çıkıp 8:30'da evde olurken, şimdi 5'te çıkıp 6:30'da evde oluyorum.

    ağustos 2016 editi: ben de taşındım; artık 21+21=42 km. ıs ıs ıs ıs.

    gördüğünüz gibi mesafe giderek kısalıyor! umarım ilerleyen zamanlarda işyerimle ortak bir noktada buluşup sonra ters yönde tekrar uzaklaşmaya başlamayız.

    nisan 2020 editi: çokça soran oluyor son durum nedir diye; 2020 mart itibariyle ankara'ya taşındım, ev ile iş arası mesafe 8 km, araba ile ulaşım 7 dakika, toplu taşıma ile 25 dakika :)

    ankara rocks biçassss!!!
    viva la başkent!!

    ocak 2022 editi: yine taşındım! 2021 ağustosta kavaklıdere’den çayyolu’na geçtik. mesafe 15 km’ye çıktı ama sürede kayda değer değişiklik yok. arabayla 15-20 dakika, toplu taşımayla yarım saat. ben niye sürekli taşınıyorum aq?

    ankara hala rocks biçalar!!!

  • msn, irc, icq muhabbetleri şu şekilde olabilir ;

    [08:24] usain says : abi ben biraz afk, bakkala gidip gelecem
    [08:24] arkadas says : tamam abi, hadi git gel.
    [08:24] usain says : hah geldim ne diyorduk?

    hatta abartılırsa şu şekilde de olabilir ;

    [08:24] usain says : abi ben biraz afk, bakkala gidip gelecem
    [08:24] usain says : hah geldim ne diyorduk?
    [08:24] arkadas says : tamam abi, hadi git gel.