hesabın var mı? giriş yap

  • açılın kargocu geldi.

    olmayan çökmedir. biz ona sektörde şubeler patladı deriz. yani dağıtım kapasitesinin üzerinde çok sayıda kargo gelmesi sebebi ile teslimatların gecikmesi olayıdır.

    malumunuz covid-19 önlemleri nedeni ile belirli günler sokağa çıkma yasağı getirilmiş ve bu yasaktan kargo sektörü de muaf tutulmuştur. sağolsun halkımız evde kaldığı günleri internetten alışveriş yaparak değerlendirmiş ve şubelerin kargo sayıları iki katı üç katı gibi rakamlara ulaşmıştır.

    bir aracın kendi muhitinde bir gün içerisinde maksimum teslimat yapabilme ve aynı zamanda müşteriden kargo alımı yapabilme sayısı ortalama olarak bellidir. buna bir de yasal çalışma saatlerini de eklediğimiz zaman devir sayılarının yüksek olması çok normal.

    covid-19 siz değerli müşterileri etkilediği kadar çalışan kargo elemanlarını da etkilemektedir. girip çıkmadıkları yer kalmayan dağıtım personelleri de alınan tüm tedbirlere karşı corona virüsten etkilenebilir ve dağıtım yaptığı mahallenin teslimatlarında gecikmeler yaşanabilir.

    ek önlemler tabiki alınmaktadır ancak takdir edersiniz ki corona virüs dünyadaki hiçbir sektör için öngörülemezdi. öngörülemeyen nedenler için hiç bir şirket de arkasında destek olmadan araç ve personel yatırımları yapamaz.

    tüm olumsuzluklara rağmen bu global çapta salgının ortasında ekmek parası için canla başla çalışan kargo personellerinin de en az sağlık çalışanları kadar alkışı hak ettiklerini düşünmekteyim.

    edit : özelden çok sayıda destek ve alkış geldi. varolun, çok teşekkür ediyorum ve hepsini tüm kargo çalışanlarına armağan ediyorum.

  • ''yılbaşı'' kelimesini görüp duyduğu her an karnına kramplar giriyor, kusmamak için kendini zor tutuyordur.
    ne de hassas ne de iyi ne de güzel insandır o.
    kendimi bildim bileli ''özel gün'' kavramından haz etmem. bana fırsatların olgunlaştığı her gün özeldir gibi geliyor fakat şu insanların kutlamaya bayıldığı günleri kelimenin tam anlamıyla azap içinde geçiyorum.
    onların mutlulukları, iyilikleri, sahip oldukları ve olmayı planladıkları şeyler, benim yapamadığım - bürünemediğim her kimliği yüzüme tokat gibi indiriyor.
    özlediğin, yanında iyi hissedeceğin hiç kimsenin olmayışı ışıklı tabelalarda yazılmış, tüm gün görebileceğin her yerdeymiş gibi.
    hiç kimseymiş, kimsesizmişsin gibi..

  • muhteşem yüzyıl iktidardan korkup hürrem'i tesettüre sokarken, nüfus cüzdanındaki din hanesinin kaldırılmasını konu eden dizidir. işte bunun için seviyoruz.

  • bu onemli dersimizde siz cok sevdigim yazar ve okurlara sudan votka limon yapmayi anlaticam. farzedin paraniz kalmadi ya da barmene kil oldunuz. gidin bir bardak su isteyin. bir sure sonra geri gidip limon ilave etmesini soyleyin, cekinmeden yapacaktir. daha sonra, baska bir barmene gidip bunun votkasi az olmus usta bu ne diyin. kalanina votka ilave edecektir. boylece elinizde bir votka limon olmus olur. sık tekrarlamamak gerekir cunku bazi barmenlerin hafizasi kuvvetli olabiliyor.

  • son durak derken mecidiyeköy-bakırköy hattındaki son duraklardan bahsetmiyorum şüphesiz. misal taksim-hürriyet mahallesi hattı olabilir, yani bu hattaki merkezi değil de çevredeki durak (merkez-çevre ilişkisine de bir atıf yapmış olum gördüğünüz üzre, ne çakalım) ne diyorduk, eğer o mahalleden değilseniz enterasan bir deneyimdir. durakta üç kişi filan beklersiniz misal, otobüs gelsin diye. ya da gittiğinizde otobüs vardır ama öyle kendi halinde parketmiş duruyordur. anlarsınız, o otobüse bineceksiniz. duraktaki küçük kulübede şoför otururur tek başına. ya da bir iett görevlisi daha olur en fazla. neyse şoför bakar ki durak ufaktan kalabalıklaştı, kalkar kapıyı açar, millet üşümesin otursun diye sonra yine kulübeye döner hat saatini bekler. sonra kulübede sıkılır mı artık ne olursa, yine kalkar, şoför koltuğuna oturur, orada bekler kalkış saatini. o ara şoförle önlerde oturan mahalleli iki üç kişi arasında küçük bir sohbet döner, bu ne soğuk gibilerinden. şoför baya dost canlısıdır bu aşamada. durup durup ara gaz verir, otobüsün kapısına gelip "ne zaman kalkacak, bilet alıp geleyim" diyenlerle söyleşir. bu arada kapısı açık bekleyen otobüste oturan üç beş kişi bu sefer kendi aralarında bir sohbete başlar, küçük bir kasaba garı havası oluşur. neyse efenim sonra kalkar otobüs, durklardan yolcu ala ala. osmanbey'e geldiğimizde otobüs tıklım tıklım olmuştur. yolcular artık birbirini tanımamaktadır, şoför asabileşmiştir, sanki kasabadan büyük şehre gelinmiştir on dakikada. "aynı otobüs mü lan bu?" diye düşünmeden edemez insan arkalarda bir yerde otururken.

  • baba , gitme.

    gitmeseydin seni baskalarinda aramazdim.

    sevdigim adamlara kocaman anlamlar yuklemek zorunda kalmazdim.

    korkularimdan kacmazdim.

    senin korkusuz, gururlu ve asil kizin olarak kalirdim.

    bana bir masal bile anlatmadin baba. ben bu yuzden hic hayal kurmadim.

    kurgu basit ve siradan diyorlar, yazar zaten kendi hayatindan kesitler sunmus. eger kendinize ait bir sey bulursaniz icinde duygusal bir boslugunuza da denk geldiyse oturur aglarsiniz.