hesabın var mı? giriş yap

  • üçüncü iç denizim, beş günlük kızım. kızımın adı. özgür'ü de var, o zaten doğuştan öngeliyor bizde.

    gökdeniz, üçüncü kızım. bildiğim her şeyi unuttuğum babalık hakkında. her şeyi yeniden öğrendiğim kızım, içdenizim.

    üç tarafı denizlerle çevrili bir adamım şimdi sayesinde. * **coğrafya bilgim bundan ibaret, kendi kendime yetiyor özkaynaklarım. canım kızım, canım.

    burnu bana benzerse ilerde üzülecek, ablaların küçücük çünkü burnu. olsun, canı sağolsun hem.
    kakası pembe olacak diye bakıyorum her seferinde. olsun. süt kokuyor kakası zaten. varsın pembe olmasın.

    gözlerimin içine bakıyor beş günlük, ben sahi kaç yaşındayım.

    olmasaydım olmazdı, olmasaydı ben nerden bilecektim yeniden bu heyecanı.

    eline çorap geçiriyoruz eldiven yerine. üçkiloüçyüzksengram mutluluk.

    gökdeniz, içdenizlerimin sonuncusu. kızım.
    hoşgeldin.

  • trt 4'te bekar odaları ile ilgili bir belgesel yayınlandı dün gece.

    bazen başımızı çevirip geçtiğimiz yerlerde hayatları nasıl ıskaladığımızın bir kanıtı gibiydi bu program. bildik, daha doğrusu tahmin ettiğimiz bekar odalarından biraz farklıydılar. küçükpazar'ın içinde, eminönü'nün ortasında, istanbul'un tam göbeğinde; oysa bizim görüş alanımızın çok, ama çok uzağında, boynu bükük hayatlar..

    rengi her daim gri olan yaşamlarına tutunmak için hep bir arada kalmak zorundaki, dostoyevski'den hareketle insancıklardı onlar. köyünden kalkıp gelen gencin bir umudu var. "başaracağım" diyor küçük, yağlı, duvarları boyasız odada sıkışmak zorunda kaldığı 8 kişiyle birlikte. oysa kamera orta yaşlı, fakat ihtiyar görünümlü adama döndüğünde şu sözler duyulup kayboluyor kulaklarda: "burdan çıhış yoh gardaş. nereye çıhıyon gardaş. ben 15 senedir burdayım. bi şey çıhacah olsa, bu zamana gadar çıhmaz mıydı gardaş?"

    bekar odaları, köyleri artık haritadan silinmeme savaşı veren insancıkların yaşama bağlanmalarını sağlayan tek konak yeri; ucuz ve hisseli. ama çok hisseli. "gece hazırolda uyuyoruz babam.. yoksa sığmıyoruz. belimiz kopuyor. kopuyor da babam.. ne yapacan, yaşam kavgası" diyor biri, gözlerindeki ışığı kaybetmek üzereyken... derken al yanaklı bir gence uzanıyor mikrofon. "3 gün önce evlendim" diyor bir heyecanla. hamallık yapıyormuş.. köyüne gitmiş, evlenmiş, 'eğlenmiş', cem karaca ustanın deyimiyle "besmeleyle yüzün açıp oturmadan dizdize" dönmüş istanbul'a.. ama, öteki istanbul'a.. onun döndüğü yer, ikincil hayatların yaşam savaşı verdiği soyutluk perdesinin ta kendisi.

    bir sosyolog, daha farklı bir açıdan bakıyor bekar odalarına. onların birer suç kalkanı olduğunu söylüyor. buralarda yaşayan, kendi köylüsünü koruyan insancıkların, hayata 'çalışarak' tutunduklarını ifade edip, aynı kaynaktan çıkmalarına rağmen sürüden ayrılanların ya kapkaççı olduğunu ya da sessiz sedasız, arka sokakların birinde dünya değiştirdiklerini vurguluyor, o da çaresizce...

    kiminin bebesi olmuş, hasretlik çekiyor, "içim yanıyor" diyor "içim"... kazandığı paranın bir kısmını oda için ödediğini, bir kısmıyla yemek yediğini, gerisini olduğu gibi köyüne yolladığını anlatıyor biri.. öbürü de öyle.. diğeri de..

    sabah kalk.. çalış.. akşam dön.. menemen yap, ye.. çamaşırını yıka.. 10 kişiyle balık istifi yat.. sabah kalk.. çalış.. hayattan tek beklentisi yaşama tutunabilmek, bir aile kurup, onları da yaşatabilmek. 3 kuruşla-5 kuruş arasındaki çizgide...

    sahi... çözdük değil mi hayatı? sıkıldık değil mi ondan? her şey ne kadar kötü değil mi? hayat başkalarına güzel, öyle mi? bence bir kez daha bakalım hayatın penceresinden.. insancıkların gıyabında, oysa onların tam ortasında, bir kez daha görelim dünyayı. belki bu defa yaşamaya değer bir şeyler bulabiliriz; bekar odalarının yalnız, bakir, boynu bükük dünyasında...

  • başlık: beyler fitness da hocaya
    entry: steroid hapları erkeklik hormonunu bozar mı dedim.. adam ''yok aşkım öyle şeylere inanma'' dedi nasıl rahatladım nasıl sevindim bilemezsiniz.

  • yazarın biri bu maç hakkında tam 4 karış uzunluğunda değerlendirme yazısı yazmış. insanlar dalga geçiyor.

    acı olan şu ki; galatasaray teknik kadrosunda bu yazar arkadaş kadar rakibe çalışmış maça kafa yormuş birinin olduğunu düşünmüyorum.

  • şirin ünal şey değil mi bu arada..
    evinde çalışan nadira kadirova'ya tecavüz edip öldürdüğü iddia edilen milletvekili değil miydi? yumurta yarışılrı falan.. rumeysa gümbürtüye gitme bak.. aman diyim

  • "sahnede eğer bir silah varsa mutlaka patlar." bunu hepimiz biliyoruz.

    gülse birsel de bunu o kadar göstere göstere, gözümüze soka soka yapıyor ki, bir sonraki sahnede ne olacağını anlamak hiç de zor olmuyor.. hatta ne olacağını çözdüğümüz için devamını izlemesi ziyadesiyle sıkıcı geliyor.

    misal;
    orçun, eylem'e içirmeyi düşündüğü kızları coşturduğu söylenen içkiyi cebinden çıkarıyor, eylem'e sesleniyor. birden annesi gelince, o elinde dursa bile görünmeyecek küçücük şişeyi panikle baharatların arasına atıveriyor. (ki cebine geri koyması daha kolay bir hamle olabilirken)

    hee bu demek oluyor ki, onu oradan alamayacak ve annesi onu yemeklere koyacak.

    peki yanıldık mı? hayır? aynen düşündüğümüz gibi de oldu.

    bu kadar mı? tabi ki değil..

    emir hasta yatıyor. rıza'nın deniz'e hediye ettiği orkideden oldukça rahatsız. çiçeğin ortamki oksijeni aldığını ve bu yüzden rahat nefes alamadığını söylüyor. çaktırmadan, deniz görmeden çiçeği terasa koymak için hızlıca çiçeği kapıp terasa çıkıyor. çiçeği masanın üzerine koyuyor. sonra da ne alakaysa çiçeği sulamaya kalkıyor. (çiçeği koy içeri gir, çiçek sulamak da neyin nesi) derken deniz'in sesi duyuluyor. panik yapan emir elindeki suyu nereye koyacağını bilemezken su yere dökülüyor ve koşarak içeri giriyor.

    hee, yere su döküldüğüne göre biri bu suya basıp düşecek.

    bi'şeyler bi'şeyler oluyor, diş ağrısı çeken bora terasa çıkıyor. "heh! suya basıp, kayıp düşecek kişi de geldi" diyoruz hepimiz.

    neden bora? çünkü tüm uğraşlara rağmen dişi çekilemedi, ayağı kayıp düşsün ki, diş kendiliğinden çıksın.

    eee yanıldık mı, hayır!

    çünkü gülse birsel, bir sonraki sahnede ne olacağını şıp diye çözmemizi sağlayacak basit oyunlar kurguluyor. ve bu da bildiğimiz, sevdiğimiz gülse birsel'e hiç yakışmıyor. kendisinden daha yaratıcı kurgular bekleyen bizleri hayal kırıklığına uğratıyor.

    şahsen ben uğruyorum.

  • martin luther king'in çok sevdiğim bir sözü var.

    "eğer sizden sokakları süpürmeniz istenirse michelangelo'nun resim yaptığı, beethoven'ın beste yaptığı veya shakespeare'in şiir yazdığı gibi süpürün. o kadar güzel süpürülsün ki gökteki ve yerdeki herkes durup burada dünyanın en iyi çöpçüsü yaşıyormuş desin."

    bu söze derin anlamlar katan, muhteşem bir film.

  • şurada da bahsedilen pele'yi spor tarihinin en büyük şarlatanlarından biri yapan yalan.

    kendisinin dünya futbolunun gelmiş geçmiş en iyi futbolcularından biri olduğu bir gerçek. bunu inkar etmek delilik olur. ama bu kendisinin büyük bir şarlatan olduğu gerçeğini de değiştiremiyor. makale çok komik başlıyor:

    --- spoiler ---

    pele sürekli başarıları ile ilgili yarı gerçeklerle futbol kamuoyunu aldatır.

    bu nicky butt'ın 2002 dünya kupası'nın en iyi oyuncusu olduğunu söyleyenle aynı adam. yani kendisinin söylediklerini "gerçek" olarak kabul etmeyiniz, özellikle de kendisi hakkında konuşurken (ki bunu çok sık yapar).

    --- spoiler ---

    devamını da türkçe buraya almaya çalışacağım:

    --- spoiler ---

    5- evet pele 1283 gol atmıştır ama bunların 526'sı resmi olmayan dostluk maçlarında ve turlarda. hatta kendisi askerde altıncı sahil güvenlik ile oynadığı maçları bile saymaktadır. doğrusu pele 812 maçta 757 gol atmıştır. ve gol oranları çok iyidir ama fernando peyroteo (197 maç 331 gol) ile karşılaştırıldığında sönük kalır.

    tabi ki, pele muhtemelen peyroteo'nun başarılarını görmezden gelecektir. tıpkı birazdan benim onun bazı başarılarını görmezden geleceğim gibi.

    emilio castano'nun pele'nin golleri ile ilgili çıkardığı istatistiklere bakalım, usülsüzlüklerin dikkatinizi çekmemesi mümkün değil:

    santos 11-0 botafogo (pele:8)
    santos 11-1 maringá (pele 5)
    santos 10-3 nitro-química (pele 5)
    santos 10-0 nacional (pele 5)
    santos 10-1 royal neerschot (pele 5)
    santos 10-2 guarani (pele 5)
    santos 10-1 juventus (pele 5)

    mesela botafogo'ya attığı 8 gol bildiğimiz botafogo değil. çakması. botafogo ribeirão preto. nacional de bildiğimiz uruguay takımı nacional değil, sao paolo'da bir eyaletin takımı. juventus da tahmin edeceğiniz gibi bizim juventus değil. bu duruma günümüzden bir örnek verecek olursak, chelsea'nin brentford ve leyton orient'i ayrı bir londra ligi'nde yenmesi gibi diyebiliriz. hatta fernando torres bile bu takımlara goller atabilirdi.

    pele'nin golcülüğü ile ilgili gerçek referans milli takımda 92 maçta attığı 77 goldür. milli takımda hiçbir zaman bir maçta 4 gol ya da daha fazlasını atamamıştır. 1283 gol mitinin karşısına koyduğunuzda şaşırtıcı durmaktadır.

    4- pele'nin dünya kupası istatistiklerine baktığımızda bir gerçeklik kontrolüne ihtiyacı olduğunu söyleyebiliriz:

    dünya kupası all-star'da en çok yer alanlar: djalma santos ve franz beckenbauer, 3
    dünya kupalarının en golcüsü: ronaldo, 15
    bir dünya kupası finalinde en çok gol: geoff hurst, 3
    bir dünya kupası turnuvasında en çok gol: just fontaine, 13
    bir dünya kupası maçında en çok gol: oleg salenko, 5
    en çok dünya kupası maçı: lothar matthäus, 25
    en çok dünya kupası maçı kazanan oyuncu: cafu, 16
    en çok dünya kupası turnuvasına katılan oyuncu: antonio carbajal ve lothar matthäus, 5

    pele nerede?

    3: dört dünya kupasında oynadı ama altın ayakkabı almışlığı yok. gol atma becerisi ve sayısıyla övünen bir adam için bu durum bir hayli gülünç:

    1958 / altın ayakkabı: just fontaine, 13 gol / pele 6 gol
    1962 / altın ayakkabı: 6 oyuncu 4 gol attı / pele 1 gol
    1966 / altın ayakkabı: eusebio, 9 gol / pele 1 gol
    1970 / altın ayakkabı: gerd müller, 10 gol / pele 4 gol

    haydi adil olalım, pele '62 ve '66'da sakattı. ama '58 ve '70'te iyi haldeyken de altın ayakkabıya yaklaşamamıştı. hatta bırakın onu, 1970'te brezilya'nın bile en golcüsü değildi. o yıl onur 7 golle jairzinho'nundu.

    2: "insanlar bana hep "yeni pele ne zaman doğacak?" diye soruyorlar. hiçbir zaman. babam ve annem fabrikayı kapattılar. messi benim gibi 1283 gol attığı ve 3 dünya kupası kazandığı zaman bunun hakkında konuşalım."

    demiş hazretleri. messi'nin 1284 gole değil, 758 gole ulaşmaya ve üç değil, iki dünya kupası kazanmaya ihtiyacı var. pele üç dünya kupası kazanan takımda da vardı, ama 1962'de neredeyse tüm turnuva boyunca kenarda oturdu. brezilya için tek başına kupayı kazanan garrincha'ydı, pele değil.

    1. ve pele'nin sürekli gözardı ettiği muhteşem takım arkadaşları. kendisi yaşayan en iyi 125 futbolcu listesini yaptığında takım arkadaşlarının çoğuna yer vermemişti. bunların yanında tüm zamanların en iyi sağ bekleri djalma santos ve carlos alberto ve yine tüm zamanların en iyi sol beklerinden nilton santos listedeydi.

    o tarihte hayatta olmadıkları için pele'nin listesine almadığı isimler:
    garrincha (brezilya'nın '62 dünya kupasını almasındaki en önemli isim)
    vava (iki dünya kupası finalinde ikişer gol attı)
    didi ('58 dünya kupası altın top sahibi)

    pele'nin şok edici şekilde görmezden geldiği takım arkadaşları: gérson, jairzinho, gilmar, tostão, zito, bellini ve zagallo.

    buradaki bu ihmallerin pele'nin kendi başarısında takım arkadaşlarının katkısını görmezden gelme yolu olarak görüyorum.

    ben pele'nin en azından sembolik olarak da olsa santos'daki partneri coutinho'yu bir "teşekkür" mahiyetinde listeye eklemesini beklerdim. sonuçta beraberce elde edilmiş 1,000 gol üzerinde bir başarı var.

    pele'nin xavi'si olan gerson'un 1970 dünya kupasındaki efsanevi rolüyle ilgili söylediklerini asla unutmayacağım:

    "burada ilginç olan, ne kadar inanılmaz görünüyor olsa da, pas atmayı binlerce kez gol atmaya tercih ederim. benim için başarı budur çünkü bu, benim yapmak için eğitim aldığım şey."

    pele'nin gerson'un attığı binlerce pası görmezden gelmesi/unutması gerçekten utanç verici.

    bu arada, lionel messi fifa ballon d'or'u xavi'ye adamıştı: "bu ödülü dostumla paylaşmak istiyorum, o bunu hakediyor."

    garrincha'nın hayatı kontrol dışına çıktığında pele'nin nerede olduğunu en azından merak eden var mı?

    pele'yi bir yaşayan efsane haline getiren muhteşem takım arkadaşlarıyla beraber oynadığını asla unutmayın.

    onlar o kadar iyilerdi ki 1962 dünya kupası için pele'ye bile ihtiyaç duymamışlardı.

    --- spoiler ---

    not: tercümemde bazı hatalar yapmışım. düzeltildi. garrincha, vava, didi gibi isimler listenin şartlarına uymadığından pele tarafından alınmamıştır.
    no2: miroslav klose ronaldo'nun 15 gollük rekorunu 2014'te kırdı. yazı 2012'den.